TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, kutuplaşmanın bütün tartışma alanlarını zehirlediğini söyleyerek, "Siz istemeseniz de bir kimliğe hapsediyorlar. Sonuçta kimseye yaranamıyorsunuz" dedi. Boyner, ana dilde eğitime karşı olmadığını vurguladığı konuşmasında, "Türkiye’nin resmi dilinin Türkçe olması gerektiğini düşünüyorum. Ama prensipte insanlar kendi dillerini konuşabilmeli, öğrenebilmeli" ifadesini kullandı.
Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel'e önemli açıklamalar yapan Ümit Boyner'in konuşması özetle şöyle:
'Toplumdaki kutuplaşma beni kötümserliğe sevk ediyor'
"Demokratikleşme sürecinde çok ciddi bir frene bastığımızı düşünüyorum. 2002’den sonra AB ile görüşmeler başladığında toplumda da reformları ileri taşımaya yönelik bir bilinç ve istek vardı. Yaşadığımız bu kutuplaşmayı yaşamıyorduk. Türkiye’nin AB standartlarında bir demokrasi olabileceğine dair bir inanç vardı. Bugün reform enerjisi düştüğü için esasen bu konuların etrafında daha da derinleşen sınırlar çiziliyor. İnsanlar ya o taraftan, ya bu taraftan gibi koşullanıyorlar. Satır aralarına hiç bakmıyoruz, tartışmalarda kendi fikirlerimizi paylaşmanın ötesinde karşımızdaki insanı kendi fikirlerimizi paylaşmaya zorluyoruz. Bir işte A’dan Z’ye kendi görüşlerimizin yansımasını beklemek gerçekçi olmaz; uzlaşma üslubunu yakalayamıyoruz. Toplumda kültür değişikliği olduğunu görüyorum. Bunlar açıkçası beni kötümserliğe sevk ediyor."
'Anayasa çalışmaları yetki alışverişine indirgendi'
"Biz TÜSİAD olarak yeni anayasa sürecini bir ümit olarak gördük. Ama bugün görüyoruz ki anayasa tartışmaları cumhurbaşkanı ile başbakan arasındaki yetki alışverişine kadar indirgendi. Biz esasen Türkiye’de fikir ve ifade özgürlüğü, kontrol ve denge mekanizmalarının nasıl kurulacağı gibi konuları tartışmalıyız. Süratle toplumdaki dinamiklerin demokratikleşme yönünde bir işbirliği yapması lazım, ama onu ben bugün göremiyorum."
'Kimlikleri ayrıştırarak yönetmek siyasetçiler için kolay'
"Ben aslında bizlerin ayrıştığını düşünmüyorum, ayrıştırılıyoruz. Kimlikleri ayrıştırarak ülkeleri yönetmek siyasetçiler açısından daha kolay. Böl yönet yönetimi siyasetçiler için kolay yöntem. Burjuvazi kavramından herkesin ne anladığı da biraz böyle. Özellikle son dönemlerde sermayenin daha fazla tabana yayılması, Anadolu’nun çok da gecikmiş şekilde artık Türkiye’de yaratılan değerin daha fazla bir parçası haline gelmesi ve önünün de açılmasını ben sağlıklı buluyorum. Aslında burjuvazi tanımını kalıplaşmış kentlilikle tarif ettiğimiz zaman bizi çok yanlış bir yere hapsediyor. İnsanlar kentlileştikçe, ürettikçe, istihdam yarattıkça daha farklı kimliklerle yüz yüze geliyorlar. Bu da burjuvazi tanımını daha geniş bir tabana yayıyor."
'Kutuplaşarak en büyük 10 ekonomi arasına giremeyiz'
"Türkiye gerçekten dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecekse Brezilya, Hindistan, Çin, Rusya gibi ülkelerle rekabet etmesi lazım. Biraz daha seferlik içine bakmamız gerekiyor. Onun için de Türkiye bu kutuplaşmalarla vakit kaybetmemeli. Biz bu kutuplaşmayla oralara gelemeyiz."
'ABD, Türkiye ile tatsız ilişki istemez'
"ABD’nin bu dönem uluslararası politikadan çok yoğunlaşacağı yer kendi bahçesi. Obama ikinci dönemini Demokratlara ekonomik anlamda bir zafer kazandırarak bitirmek durumunda hissediyor kendini. Öncelik bu. İkinci olarak da “Ortadoğu’dan ben bir çekileyim de birileri arkamdan halletsin” havasını da alabiliyorsunuz. Ortadoğu’dan uzun vadede çekilme isteği, hatta daha fazla Asya’ya bir ekonomik kazanım olarak bakıyorlar. Asya’ya yönelimi çok daha ciddi olarak programlarına almışlar. Ortadoğu’dan çekilme kararı net olarak söylenmese de buradaki ilişkilerini güvenlik temelli bırakmak istediklerini çok net görüyorsunuz. Türkiye ile ilişkilerini çok stabil tutma isteği var. Zaman zaman sıkıntılar yaşandı biliyorsunuz. Ama özellikle bu bölgeden çekilmek istediklerini hissettiğimiz bir dönemde Türkiye ile tatsız bir ilişki bırakmak isteyeceklerini ben sanmıyorum."
'Demokratik bir Türkiye borcumuz var'
"Bizim kendi içimizde Kürtleri kapsayacak şekilde demokratikleşme sorunumuzu çözmemiz gerekiyor. Bizim eğer bir açık yaramız varsa, bu her zaman kaşınır. Bizim o yarayı tedavi etmemiz lazım ki sağlam durabilelim. Kürtlerin bu demokratikleşme gündeminin bir parçası olabilmeleri bizim dış politikamıza bağlı olmamalı. Bizim kendi vatandaşlarımıza daha demokratik bir Türkiye borcumuz var."
'Ana dil Türkiye'yi bölmez'
"Türkiye’de herkesin eşit vatandaşlar olarak, kendilerini nasıl hissediyorlarsa öyle ifade ederek o kimliği geliştirmeleri gerekiyor. Aslında bu kadar basit. Biz hep şunu tartıştık acaba Kürtler Kürtçe konuşursa Çerkezler de Çerkezce konuşmaya başlarsa Türkiye bölünür mü?… Türkiye’nin resmi dili Türkçe olduğu sürece herkes istediğini diğer lisanı da öğrenebilmeli, konuşabilmeli. Bence o noktayı geçtik. Bu Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkacak bir şey değil. Ben çok seslilikten, kültürel çeşitlilikten korkmuyorum. Bizim en büyük zenginliğimiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye bunu ne kadar empati yaparak ve açık konuşabilirse, o kadar güçlü olabiliriz.
Türkiye’nin resmi dilinin Türkçe olması gerektiğini düşünüyorum. Ama prensipte insanlar kendi dillerini konuşabilmeli, öğrenebilmeli. Bundan daha doğal bir şey yok. Ama Türkiye Cumhuriyeti, resmi dili Türkçeyi de herkese öğretebilmeli. Eğitim dili Türkçe kalmalıdır. Bunun yanında diğer dillerin kültür ve edebiyatlarıyla birlikte öğretildiği kapsamlı bir biçimde anadilini öğrenme imkanı tanınmalıdır. Ama bunun eğitim bilimi açısından pek çok detayı olduğuna eminim; modeli oluşturmak bir uzmanlık işi."