Magazin

Bono: Boğaz Köprüsü'nde yürümek istiyorum

Dünyaca ünlü rock grubu U2'nun solisti Bono, hayalinin İstanbul Boğaz Köprüsü'nde yüremek olduğunu söyledi.

28 Ağustos 2010 03:00

T24- Hürriyet gazetesi yazarı Ayşe Arman, U2 rock grubunun soilsti Bono ile yaptığı röportajda U2'nun 360 tour konserleri kapsamında İstanbul'da vereceği konser ile ilgili konuştu. Röportajda Bono, hayali Boğaz Köprüsü’nde yürümek olduğunu söyledi.


Ayşe Arman'ın U2'nun solisti Bono ile yapmış olduğu (28 Ağustos 2010) röportajı şöyle:


Dün geceki müthiş bir konserdi! Olağanüstüydü. Ben o kadar yükseldim ki, bir türlü kendime gelemedim. Siz nasıl normale dönüyorsunuz?


BONO: Sen bu halimize normal mi diyorsun! Yok ki bizim için normal...
ADAM: Sahnede o kadar adrenalin yükleniyorsun ki normale dönebilmek zor... Du... Artık alıştık. On binlerce kişiden enerji aldığın için, biriken enerjiyi bir yere akıtman gerekiyor. Eskiden alkol ya da benzeri şeyler kullanıyorduk. Şimdilerde o enerjiyi daha kolaylıkla bünyeden atabiliyoruz...




Yiyerek mi, içerek mi, sevişerek mi, konuşarak mı? Hangisi?

ADAM: Eskiden hepsi üstelik aynı anda olurdu! (Gülüşmeler)
BONO: Biz sahne sanatçısıyız. Şovdan sonra “normale dönemezsek”, bu bizim sonumuz olur. Bizim gibiler için en büyük felaket, kendini olduğundan daha komik, daha zeki, daha, daha, daha zannetmek. Allah’tan öyle değiliz.


İyi ama ben dün gece sahnede bir takım “Tanrılar” izledim. Şimdi siz onlar mısınız? Aynı insanlar mısınız? O egoyu n’apıyorsunuz, nereye gidiyor, cebinize alıp gidiyor musunuz?
BONO: Bizim ki aslında grup enerjisi. Bir araya gelince, evet bir şey oluyor ve bu insanlara geçiyor.
ADAM: Bu biraz tecrübe ve hazım meselesi. Yıllar içinde şekilleniyor. Sahnede başka bir akıl boyutundasın, yerde başka bir akıl boyutunda. Doğru olan bu dengeyi sağlayabilmek.
BONO: Kısaca o sahnede gördüğün adamlar biz değiliz, biz sıradan insanlarız. Ve o ego dediğin şeyi, cebine koyup gitmiyorsun, orada, o sahnede arkanda bırakıyorsun, bir sonraki gösteriye kadar...


Konser öncesinde çeşitli ritüelleriniz var mı?

BONO: Olmaz mı? Ama söyleyemeyiz...


Neden?

BONO: E bütün sırlarımızı öğrenirsen, seni öldürmemiz gerekir! Oysa, seni tanımak istiyoruz. Aslında kuliste sakin bir köşe bulup, içimize çekiliyoruz, o sessizlik iyi geliyor, konsantre oluyoruz...


Dünkü haliniz eski Roma’da arenaya çıkan gladyatörler gibiydi. Kalabalık sizi beklerken, bağırıyor, çığlık atıyordu. Nasıl bir his bu?

BONO: Biz, bizden büyük bir enerjinin parçası olmak için sahneye çıkıyoruz. Ama onun izniyle... Ve ona, hizmete hazır olduğumuzu söylüyoruz. İşin içine ego karışmayınca da şahane bir gece oluyor. Gençliğimizde kulağımızda birtakım fısıltılar vardı. “Dünyanın illa kötü bir yer olması gerekmiyor, değiştirilebilir, müzik de dünyayı değiştirebilir.” Bir U2 konseri işte böyle bir şey. Los Angeles Times’dan Robert Hillburn şöyle bir tahlil yaptı: “Bir Rolling Stones konserinde kim olduğunu, ne olduğu fark ediyorsun, kendini iyi hissediyorsun ama bir U2 konserinde yanında duran insanı sevmeye başlıyorsun. Onlar sana kendini değil, başkalarını da sevdiriyor...”


Dünkü izleyicilerinizin yarısı kadındı. Bir bakışınızla nereye istiyorsanız oraya giderler! Ortaokuldan beri aşkınız Ali’yle birliktesiniz. Monogam bir ilişki bir rock star’a yakışıyor mu?

BONO: Evet haklısın. Bir rock star’ın monogam olması imkânsız gibi. Ama ben öyleyim. Üstelik kadınları seviyorum, hatta bayılıyorum, ama bir tek kadına bağlıyım, karıma. Mesele şu: Doğru kadınla çok gençken tanıştım...


Ya çocuklarınız da sizin gibi ilk aşklarıyla bir ömür geçirmeye niyetlenirlerse...

BONO: Çok garip ama çocuklarımız da benzer şeyler yaşıyor. İlk sevgililerine takıldılar gidiyorlar. Ali’nin annesi babası da öyleydi, biz de öyleyiz...


Tamam ideali belki bu. Ama insanlar değişiyor, duygular değişiyor...

BONO: Biz U2 olarak dördümüz kaç senedir birlikteyiz biliyor musun sen? Garip, ama oluyor, biz becerebiliyoruz!
ADAM: Ben Bono gibi değilim...
BONO: Biliyoruz bunu Adam, senin çapkınlığı bütün dünya biliyor!
ADAM: Ben arama halindeyim...
BONO: Böyle mi konumlandırıyorsun durumunu, süpermiş!
ADAM: Hayatının aşkıyla genç tanışmak diye bir şey var ve onunla hayatı paylaşmak. Bono’nun durumu bu, o ruh ikizini çocukken buldu. Ne güzel ama herkes aynı konumda değil...
BONO: Seksüel enerji, flörtün sonu aslında. Oysa flört, muhteşem bir güzellik. 21. yüzyılın son romansı. Fakat bitiyor, uçup gidiyor, artık bu yüzyılda seksüel enerjisiz flörte neredeyse yer yok. Avrupa’da ve Amerika’da her şey çabuk, hızlı ve sert. Flört öldü! Ama biz sahnede, izleyicilerle hâlâ flört ediyoruz: Aşıkların kavgası gibi, itişiyoruz, öpüşüyoruz, birbirimizi ısırıyoruz, hepsi, hepsi...


Eşiniz Ali için “ilişki yönetimini çok iyi bilir” demişsiniz, biraz soğuk bir laf değil mi? Şirketlerde olur...

BONO: Haklısın, fena bir kelime, ama kastettiğim o değil. Bu bir ihtiyaç, U2’da bir an geliyor, biri yönetimi eline alıyor. Ali’yle ilişkimde de bazen o, bazen ben, bunun bir sırası yok, spontane gelişiyor, bir dönem biri diğerini sırtlıyor. Ali çok çok özgür bir ruh o. Onun bana, benim ona olduğundan daha az ihtiyacı vardı. Ve ben kaybetmek istemedim, hep hayatımda olsun ve hep orada kalsın istedim.


Siz U2’sunuz! Kapınızın önünde yatan kızlar vardır!

ADAM: O iş, pek de öyle değil. Bizim izleyicimiz biraz farklı..
BONO: U2 fanları, pop gruplarının hayranlarına benzemez. Prensip sahibidirler, onlara ne yapacaklarını söylemezsiniz. Yıllar evvel Norveç’te bir turnedeydik, sahnede telefonla insanları arıyorum. Papa, Lady Di’yi, Mussolini’nin kızını daha bir çok kişiyi aradım. Norveç’te bir bakanı aradım, Greenpeace’in gündeme getirdiği bir problemi dile getirdim ve izleyicilerimiz bana posta koydu. “Öyle her şey sizin zannettiğiniz gibi değil! Ukalalık etmek kolay” dediler. Müthiş değil mi, bizi seviyorlar ama yanlışsak, “Yok öyle yağma!” demesini de biliyorlar.
ADAM: Evet, evet her şey değişiyor. 60’larda da rock’n’roll başka bir şeydi, artık sadece seks değil...


Ama erkekler yine de her yerde erkek, seks yine de hâlâ seks değil mi?

BONO: 50’lerde Elvis geldiğinde, toplumda seks konusunda ikiyüzlülük vardı. Çünkü bastırılmış bir şeydi. Ama şimdi her yerden seks fışkırıyor... Haliyle gizemini yitirdi...


Tamam seks bitti...

BONO: Yooo aslında yeni başlıyor, dürüst seks...


Tabii ki siz yaşsızsınız. Ama yine de en önde zıplayan 19-20’likleri görünce, “Yaşlandık be!” diyor musunuz?

BONO: Evet dememi beklemiyorsun herhalde. Johnny Cash, Bob Dylan, Frank Sinatra bunların yaşı mı var? Sanatçıysan hep yeniden başlarsın...
ADAM: Tam da bu dönemde, tecrübeli insanlara daha fazla değer veriliyor.


Bedenlerinize daha fazla mı dikkat etmesi gerekiyor? N’apıyorsunuz? Mesela niye hep ceket var üzerinizde Bono, kiloları kapatsın diye mi?

BONO: İstediğim gibi fit değilim şu anda. Belimden ameliyat oldum, kilo aldım. Memnun değilim, zayıflayacağım.
ADAM: Hepimiz kilomuzu korumamız gerektiğini biliyoruz. Strech yap, bedene iyi bak, iyi beslen, o zaman 70 yaşına kadar çok aktif bir hayatın olabilir...


Estetik düşünür müsünüz?

BONO: İtiraf et, fena olmazdı değil mi, bacaklarım biraz daha uzun olsa?


“Biraz daha uzun olsaydım çok daha seksi olurdum” diyor musunuz?

BONO: Tabii ki hayır. Ben böyle olduğum gibi şahaneyim!


Gelmeme sebebi insan hakları ihmali miydi

97’de çıkan albümünüzde gözaltındayken kaybolan Fehmi Tosun’a atıfta bulunuyorsunuz... Türkiye’ye bunca yıl gelmeme sebebiniz insan hakları ihlali miydi?
BONO: Hayır. U2’nun şovları pahalı. Çok zor prodüksiyonlar. Eskiden biletler çok pahalı kalıyordu. Şimdi Türkiye’nin ekonomisi gelişti...


Yani mesele insan hakları değildi...

BONO: Hayır. Gerçek bir seyirci olduğunda yapmak istedik. Londra’da, New York’ta ve bütün diğer dünya şehirlerinde gerçekleştirdiğimiz gibi.


Peki Fehmi Tosun?

- Biz Uluslararası Af Örgütü ile birlikte çalışıyoruz. Onların ilettiği bir bilgiydi, biz uluslar arası mesele haline getirdik.


İnsanlar yoksullar için mücadele edip, zenginleştiğinizi söylüyor. Sizi eleştiriyor. Bir cevabınız var mı?

BONO: Ben herkesin eşit haklara sahip olması gerektiğini söylüyorum. Herkese varlıklı, zengin olma şansı tanınmalı eşit biçimde. Ben niye yaşamayayım? Hiç aksini iddia etmedim, fakir kalmak istiyorum dediğimi hatırlamıyorum.


Sizi seven, tapan insanlar kadar, sizi sevmeyen, eleştiren, samiyetsiz bulan insanlar da var...
BONO: Benden nefret etmek için kullandıkları, “Zenginsin, fakirin hakkını savunamazsın!” düşüncesi saçma. Bunu söyleyenler, herkesin fakir kalmasını isteyenler, yoksullukta eşitliği savunanlar. Ne ben ne ailem şimdiye kadar şımarık, zengin hayatı yaşamadık. Ama sahip olduğum varlıkları da hiçbir zaman saklamadım. Evet, iyi bir hayat yaşıyorum, bunun için de kimseden özür dilemeyeceğim. Ama kanımın son damlasına kadar bir başkasının hakları için savaştım, savaşırım da. Bunu da hayırseverlikten değil, adalet duygumdan dolayı yapıyorum...


Solist Bono mu, aktivist Bono mu daha başarılı...

BONO: Orasını bilmiyorum, ölçülemez ki. Aktivist olarak başarılı olmamın bir tek sebebi var o da U2 üyesi olmam. Bütün o devlet başkanlarının beni kabul etmesinin nedeni bu. Bana bu çalışma platformunu hazırlayan U2. Ben bir siyasiyle ile görüşmeye gidiyorsam, beni kabul etmelerinin sebebi, yakınlarındaki bir stadyuma on binlerce insanı toplayabileceğimizi bilmeleri. Biz bu gücü nereden alıyoruz? İzleyicimizden...


U2’nun diğer üyeleri “Dünyayı kurtarmayı bırak da, müziğe konsantre ol!” filan diyorlar mı?
ADAM: Biz hepimiz politik geçmişi olan insanlarız. Rock dediğin şey de politik bir duruştan kaynaklanır. Tam tersine Bono’yu destekliyoruz.


Peki gerçekten dünyayı değiştirebileceğinizi düşünüyor musunuz?
BONO: Bazı Afrika ülkelerinin borçları silinmesi gerçekten de büyük bir şeydi. Ama zaten Batı onlara borçluydu...


Evet yasak biliyoruz ama...

6 Eylül’de İstanbul’da vereceğiniz konser öncesinde sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?
BONO: İnsanların konsere gelmesi yeterli. Ama madem sordun, söyleyelim: Boğaz Köprüsü’nde yürümek istiyoruz. İki kıtayı birleştiren bir köprü üzerinde yürüme fikri, insanı müthiş heyecanlandırıyor. Bizim adımıza yetkililere sorar mısın? İzin almamız mümkün mü? Zaman içinde geriye giderseniz, bin yıl önce milenyum Doğu’da başlamış, sonra Batı’ya kaymış, şimdi tekrar Doğu’ya kayıyor. Türkiye de Doğu ile Batı dünyası arasındaki köprü. O yüzden o köprüde yürümek muhteşem bir şey.


Siyasilerle görüşecek misiniz?

BONO: Ajandamda böyle bir şey yok ama konser verdiğimiz her ülkede siyasiler de izledi, bizi onurlandırdı. Almanya’da, Fransa’da... Genellikle siyasilerle görüştüğümde onlardan bir talebim oluyor, Türk siyasetçilerinden de istediğim bir şey yok. Sadece Boğaz Köprüsü’nden yürümek isteriz. Diyalog kurmamız gereken bir mesele olursa da kurarız.


Osursalar müzik olur!

Bir Türk hayranınız osursalar müzik olur demiş... Doğru mu?
BONO: (Gülüyor) Zannetmiyorum ama komik bir değerlendirmeymiş!

Siz İrlandalı mısınız, dünya vatandaşı mı?
ADAM: İrlandalı.


İrlandalı olmanın en iyi tarafı...

ADAM: Dünyanın her tarafında kapılar bize açıktır. Çünkü kimseyi sömürgemiz yapmamışız, tepelerine binmemişiz, incitmemişiz...
BONO: Ülkemizi şairler kurdu. Derin bir kültür, muhteşem şiirler. Ve neresine giderseniz gidin, anlatacak çok şey olan insanlarla karşılaşırsınız.


Peki ya İrlandalı olmanın en kötü yanı?

BONO: Ragbi takımımız dünya çapında ama futbol takımımız maalesef öyle değil. O da ragbi takımımız kadar iyi olmalı. İrlanda’daki sınırlar kalksa, o zaman büyük başarılara imza atabiliriz, hatta dünya kupasında çok ciddi başarılar bile elde edebiliriz.


God is love

Hâlâ dinlerin, Tanrı’nın düşmanı olduğuna inanıyor musunuz?
BONO: Ben “Dinler Tanrı’nın düşmanı olabilir, Tanrı’nın yoluna çıkabilir” dedim. Biliyorsunuz, bizim Tanrı tanımımız basit: Tanrı, sevgidir. (God is love.) Sevgisiz davrandıklarında da Tanrı’nın yoluna çıkıyorlar, ama kilise de sevgisiz davranabiliyor...