Bolu'da Diyanet ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün anlaşarak “serbest zaman etkinliği” adı altında ana okulu öğrencilerine hafta 6, ilkokullara haftada 2 saat imamlar tarafından bir tür Kuran Kursu verildiğine tepki gösteren Posta yazarı Yazgülü Erdoğan, "Sen çocuğunu Kuran kursuna göndermiyorsan Kuran kursu okula gelir! Bolu, Sakarya, Düzce, bana hep FETÖ örgütlenmesini hatırlatan üçgen nedense! Buradan başlaması rastlantı mı? 'Gavur' İzmir’e ise misilleme yapılıyor; okulların neredeyse hepsinin imam hatip lisesine çevrilmesi yetmiyor, bu liseler de medreseye çevriliyor" dedi.
Yazgülü Aldoğan'ın "Eğitimde tam gaz medreseleşme!" başlığıyla (10 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Siyasi ve hukuki olarak yaptıkları dönüşümün gençlere, çocuklara eğitim adı altında şırınga edilmesi lazım ki tohum tutsun. Bizim kuşaklar direnmeye devam ediyor, ama ölüp gideceğiz. Yeni kuşakların beynini iyice çitilemek lazım.
Bunun için milli eğitim çoktan bir kenara itildi. Müfredat değişikliği gerçekleştiriliyor. Yanı sıra biçimin de değişmesi lazım. Yılların başarılı okulları tarımar edildi. Sıradanlaştırıldı. Şimdi sıradan okulların imam hatiplere, imam hatiplerin de medreselere dönüştürülme projesi gündemde.
Yurdun değişik yerlerinden gelen tekil haberler ruh karartıcı. Önce Bolu’da hayata geçirilmiş, Diyanet ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü anlaşarak “serbest zaman etkinliği” adı altında ana okulu öğrencilerine hafta 6, ilkokullara haftada 2 saat imamlar tarafından bir tür Kuran Kursu. İtiraz yok. Velilere imzalatılan izin kağıdında istemiyorum kısmı yok!
Sen çocuğunu Kuran kursuna göndermiyorsan Kuran kursu okula gelir! Bolu, Sakarya, Düzce, bana hep FETÖ örgütlenmesini hatırlatan üçgen nedense! Buradan başlaması rastlantı mı? “Gavur” İzmir’e ise misilleme yapılıyor; okulların neredeyse hepsinin imam hatip lisesine çevrilmesi yetmiyor, bu liseler de medreseye çevriliyor.
Kestanepazarı İmam Hatip Ortaokulu’nda öğrenciler okula ayakkabılarını çıkarıp giriyor ve terlikle oturuyor! Kentteki diğer imam hatip liselerinde ise kız erkek bölümleri tamamen ayrıldığı yetmiyormuş gibi koridorlar, teneffüsler de ayrılmış.
Bu işin en büyük tehlikesi yıllardır söylediğimiz gibi büyük ayrışma!
Çocuğunu bu sistemden kaçıran, laik eğitimin hala devam edebildiği özel okullara büyük fedakarlıklarla yollayan aileler hala var.
Ve tıpkı şimdi kutuplaştığımız, ayrıştığımız gibi, bu çocuklar, gençler de ayrışacak, birbirine yabancı, hatta düşman olacak.
Ne amaçlanıyor?
Yugoslavya mı?
Ve bütün bu değiştirme dönüştürme projeleri tam gaz giderken ille de sınırda bir savaş çıkıyor, dikkatler dağılıyor!
Canım ha imam ha belediye!
Hepsi bire bir proje dahilinde yapılıyor, adım adım laik sistem, din devletine dönüştürülüyor. Müftülere nikah kıyma izni verilmesinin meclis açılır açılmaz, başka daha önemli iş yokmuş gibi gündeme gelmesi, paldır küldür İçişleri Komisyonu’nda kabul edilmesi, bir adım.
Medeni Kanun, laik devletin en önemli kilitlerinden biri. Kadının haklarını dine dayanmadan, hukuk çerçevesinde koruyan bir yasa. Şimdi hocanın emanetine bırakılıyor.
Müftü deyiminin yerine sonda müftülük görevlileri denilerek ilçe müftüleri ve camii imamları da işin içine giriyor. Artık köyde, kasabada nikahı dini çerçeve içinde hoca kıyacaktır. Nokta. Kim neyi istiyorsa ona kıydırsın meselesi değil bu.
Yaşı küçük kızların, zoraki evlendirmelerin, tecavüzcüsünün yatağına verilmek istenen kadınların son kurtuluşları da bitti demek. Kadınlar ayakta. Her tür karşı koyuş yürürlükte.
Sanat ve kültür merhem oluyor
İstanbul Bienali, açılalı üç hafta olmasına rağmen sergi mekanları tıklım tıklım!
Gençler çoğunlukta, ne güzel, ama her yaştan, her telden insan var. Film Ekimi’nde normal zamanlarda yüzüne bakmayacağımız filmlerin önünde kuyruk var, gelmeyenlerin yerine oturmak için numarasız bilet satıyorlar, sinema salonları dopdolu.
Zorlu PSM’de orkestra eşliğinde La La Land gösterisi de doluydu. Sanat kültür hayatı, sezon açılır açılmaz, gayet canlı gidiyor. AKSanat, İŞSanat, programlarını açıkladı. Birbirinden heyecan verici gösteriler, konserler için gün sayılıyor. Zaten hepsinin her zaman seyircisi vardır, hazırdır, boş salon görmedim!
Ülkenin içinde bulunduğu duruma inat, kültür ve sanat yaşamı canlı. İnsanlar sıkıntılarını müzik ve sanatla gideriyor!
Bu yıl “İyi bir komşu” temalı İstanbul Bienali, merkez olarak Tophane’yi alırsak, biri dışında hepsi yürüme mesafesinde olan 6 ayrı mekanda gezilebilir.
İstanbul Modern ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, bir öğleden sonrasını tamamen alır. Diğerleri için de bir o kadar vakit ayırmalı. Bienal, Koç Holding sponsorluğunda ücretsiz ama seyirci bilgisi için önceden bir barkod almak gerekiyor. Bunun ne kadar büyük bir imkan olduğunu hatırlatırım!
Diğer sergiler de öyle, örneğin Balkan Naci İslimyeli, meslek hayatının 50. Yılını kutladığı sergisini Tophane-i Amire binasında açtı. Büyük bir koleksiyon.
Böyle bir sergiyi Paris’de önünde kuyruk bekleyerek ve para ödeyerek gezersiniz, biz elimizi kolumuzu sallayarak geziyoruz!
Gençler, kıymetini biliyor, geliyor geziyor. Ne güzel.