Gündem

'Bizim adamlar bacı dedi, türbanlılar evde kaldı!'

Türbanlı üniversite öğrencileri için “Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar” diyen Saylan’a Taraf gazetesinin başörtülü yazarı Elif Çakır&rsquo

21 Nisan 2009 03:00

Türbanlı üniversite öğrencileri için “Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar” diyen Türkan Saylan’a Taraf gazetesinin başörtülü yazarı Elif Çakır’dan yanıt geldi.

Türbanlı genç kızlar için “Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar” diyen ÇYDD Başkanı Türkan Saylan’a Taraf gazetesinin başörtülü yazarı Elif Çakır’dan yanıt geldi.

Saylan, Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman’a verdiği röportajda (18 Nisan 2009) türbanlı öğrencilerin üniversitelere alınmaması konusunu değerlendirirken “O kızları militan yapıyorlar. Ben çok netim bu meselede. Gerçi, o örtü sayesinde erken koca buluyorlar o ayrı” demişti.

'Bacı muamelesi çekiliyor'

Çakır, konuyu köşesine (21 Nisan 2009) taşıyarak Saylan’a şöyle seslendi: “Birileri profesörlüğünüze, yaşınıza başınıza bakmadan sizi fena halde işletiyor. Hani hasta halinizle bile “bizim kızların” erken koca bulmak için örtündüklerini söylemişsiniz ya. Sizi bu yalana kim inandırdıysa çok üzüldüm... Yok be anacım. Bizim kızların hepsi evde kaldılar. (…) Bizim adamlar başörtülü kızlara paso “bacı” muamelesi çektiklerinden olsa gerek bacıya nikâh düşmez deyip daha bir sevaplısını işliyorlar. Aşk denen dünyevi duyguyu başı açıklara hissedip onlarla evlenerek başlarını kapatıyorlardı. Şimdilerde daha bir modernleştiklerinden artık örtünmelerini de istemiyorlar, böylesi işlerine de geliyor”

İşte Elif Çakır’ın ‘Bu ne yaman medya’ başlıklı yazısının tamamı…

'Bu ne yaman medya'

Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasını dinlemek üzere Harp Akademileri’nde toplanan gazetecileri görünce 28 Şubat süreci depreşti zihnimde.

Medyadan bu kadar yoğun katılımı pek de hayra alâmet görmeyenlerdenim.

Genelkurmay’dan brifing almaya meraklı olmak, belki gazetecilik açısından bir imtiyazdır, bilemiyorum. Bunları günlük haline getirip ilerde kitap olarak değerlendirmek isteyenler için bulunmaz bir fırsat olabilir.

Benim ilgimi çekmemesi, ya da ürküntü duymam, kendimle ilgili.

Fakat ne yazık ki, orada sarfedilen sözlere karşı birkaç şey söylemeden geçebilmek de kolay değil. Askerin söylediklerinin mutlaka insanı kışkırtan bir yanı oluyor.

Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasına baktığımda, (Türkiye halkı gibi değerlendirmeler bir yana) 28 Şubat’tan tek farkının “topyekûn savaş”tan çıkıp hedef küçültmek olduğunu gördüm.

“Türkiye halkı”nı oluşturan muhafazakâr, mütedeyyin insanları bütün olarak düşman ilan etmek yerine, onları bir yana ayırarak, “Fethullah Hoca’yı ver, kurtul” konseptine oturmuş bir içerik vardı.

Başbuğ’un bilhassa Avrupa Birliği hususunda tek kelime etmeyip Obama’dan referanslar göstermesini, askerin Amerika’yı kazanma çabası olarak algıladım. Obama ülkemize geldiğinde Yılmaz Özdil’in o günkü yazısında ifade ettiği gibi, “takunyalıları Anıtkabir’dekine tercih ettiniz” türünden bir serzenişti bu. Yani bir tür “beni al, onu alma” yaklaşımı.

Bağımsızlıktan, ulusalcılıktan söz edenlerin en çok Amerika üzerinden politika üretmesi, bu ülkenin makûs talihi olsa gerek. Kendi aramızda oturup bu ülke için iyi şeyler yapmak konusunda bir mutabakat sağlamak mümkün görülmüyor sanki.

Konuyu dağıtmadan Başbuğ’un sözlerindeki bir diğer çelişkiye işaret etmek istiyorum.

Başbuğ, mütedeyyin kitlelerle sorunu olmadığını, ordunun asla din düşmanı olamayacağını söylerken, acaba nasıl bir din algısıyla konuşuyor, anlaşılır gibi değil.

Türkiye’de, kimse orduyu din düşmanı olarak göstermekle siyaset ya da dinî faaliyet yapmıyor. Askerin kendisi dinin karşısında net bir duruş sergileyerek bunu yapıyor.

Genelkurmay öncelikle mütedeyyin insanlara karşı olmadığını kendisi kanıtlamak durumundadır.

Yoksa, mütedeyyin insanların elinden gelen bir şey yoktur. 

Bizim karakuşak militanlar

Tabii tabii çok haklısınız Türkan Hanımcığım.

“Başörtülü militanlar” konusunda.

Bu “militanlar” var ya, aralarında cemaatlere göre ve cemaatler dışında da bölümlere ayrılırlar.

Görev taksimi vardır aralarında, kıdemlisi kıdemsizi.

Doğurganları, tebliğcileri, hitabetçileri, arazide çalışanları, plancıları, davaya adanmışları...

Şimdi siz hangisini merak edersiniz?

Doğurgan olanlarını mı yoksa bunları yetiştiren çete başlarını mı?

Misal, başörtülerinin içine siyah bandana takanları karakuşak sahibi tüm dövüş sanatlarını bilenlerdir, bunlar bir kere laf anlatır sonrasında yumruk konuşur, bunları görünce sıvışın derim.

Uzun pardösü düz ayakkabı giyiyorsa tebliğci militandır, merhaba dersiniz aleykümselam dahi kurtaramaz sizi ona göre...

Süslü gezenleri en tehlikesiz olanlarıdır bunlar evde oturup “mücadele”ye yeni Fatihler doğuracak olanlarıdır, mağazalar dolaşır cafeler gezerler...

Altında ciplerle dolaşanlar evde kalmış olanlarıdır (!), hayata karşı biraz öfkelidir, babaları altına “teselli” babından birer cip çekmiştir. Rektör, dekan mekansanız arabanızla sakın ola yanlarından geçmeyin, onlar size geçirir alimallah...

Başörtüleri tutturan iğne sayıları da öfke mesajı verir.

Okula hiç kaydını yaptıramadıysa beş iğne...

Kaydını yaptırıp okulu yarım bırakmak zorunda kalmışsa üç iğne...

Diplomasını alamamışsa iki, okulunu bitirip de kamusal alan diye çalışamamışsa tek iğne.

Varın bunlarla ne anlatmak, ne mesaj vermek istiyorlar onu da siz bulun.

İlahi Türkan Hanım...

Ölürsem mezar taşıma “gülmekten öldü” diye yazacaklar.

Başörtülüden “militan” da oldu, bir tek insan olamadı size göre.

Bir şey söyleyeyim size...

Birileri profesörlüğünüze, yaşınıza başınıza bakmadan sizi fena halde işletiyor.

Hani hasta halinizle bile “bizim kızların” erken koca bulmak için örtündüklerini söylemişsiniz ya.

Sizi bu yalana kim inandırdıysa çok üzüldüm...

Yok be anacım.

Bizim kızların hepisi evde kaldılar.

Sizin okula aldırmadığınız kızlarla bizim erkekler de evlenmiyorlar.

Anlayacağınız, her şey aleyhlerine işliyor başları kapalıların.

Bizim adamlar başörtülü kızlara paso “bacı” muamelesi çektiklerinden olsa gerek bacıya nikâh düşmez deyip daha bir sevaplısını işliyorlar. Aşk denen dünyevi duyguyu başı açıklara hissedip onlarla evlenerek başlarını kapatıyorlardı. Şimdilerde daha bir modernleştiklerinden artık örtünmelerini de istemiyorlar, böylesi işlerine de geliyor.

Öyle başını kapatıp ihale alacağını sanan süper dâhilere duyurulur.

Bir de siz anlatsanız ya, sizin militanlar ne tür özellikler taşıyorlar?