Özel bir banka, KHK'lı kişinin eşine, vekaleti olmasına rağmen hesaptaki parayı ödemedi. Banka bu tasarrufuna gerekçe olarak ise 4 ay önce kaldırılan tedbir kararını gösterdi. Tedbir kararının kalkmasına rağmen bankadaki birikimini çekemeyen N.K. "Ben sadece hakkım olan istiyorum" dedi. Hukukçular, "Mahkemenin bankaya yazı yazması, bankanın da hesaptaki parayı ödemesi gerekir" diye konuştu.
Erzincan’da KHK ile ihraç edilen ve halen cezaevinde olan B.K.’nin özel bir bankada açtığı birikim hesabındaki parası eşine verilmiyor. B.K.’nin eşi N.K. eşinden vekalet alıp bankaya, “Neden paramızı vermiyorsunuz?” diye sordu. Banka da buna gerekçe olarak, ‘Daha önce mallarınız üzerine konulan bir tedbir kararı var’ yanıtını verdi. Ancak mahkemenin vermiş olduğu tedbir kararı 4 ay önce kalktı.
Banka, mahkemeye dilekçe yazdı
Gazete Duvar'dan Hacı Bişkin'in haberine göre B.K.’nin hesaplarına mahkeme kararıyla iki yıllık bir süre için tedbir kararı konuldu. İki yıllık süre geçip de tedbir kararı kalktığında N.K., eşinden aldığı vekaletle birlikte bankaya giderek parayı çekmek istedi. Fakat banka 4 ay önce kaldırılmış olmasına rağmen aynı tedbir kararını gerekçe göstererek bu talebi yerine getirmedi.
Banka N.K.’den mahkemeden tedbirin kaldırıldığına ilişkin yeni yazı getirmesini istedi. Yazıyı almak üzere adliyeye giden N.K., görüştüğü yetkililerin kendisine “Biz yazı gönderemeyiz. Tedbir karanının 2 yıllık olduğuna dair yazı zaten sizde var” dediğini aktardı. Başvurularına rağmen sonuç alamayan N.K. konuyu üst mahkemeye taşımaya hazırlanıyor.
N.K. yaşadığı süreci şöyle anlattı: “Bankaya kanun maddesini hatırlattım. Haklarımı istedim. Bana hesaplarımızda tedbir kararının kalkmadığını söylediler. Mahkemeden yazı getirmemi istediler. Ben de mahkemenin kararını gönderdim. Buna göre tedbir kararı zaten 27 Aralık 2019’da kalkmış durumda. Ama bu sorun ne yazık ki çözülmedi. Ben kimsenin parasını istemiyorum. Sadece hakkım olanı istiyorum. Hakkımızda şu an herhangi bir dava yok. Eşimin aldığı ceza da şu an Yargıtay’da. Hakkında kesinleşmiş bir karar da yok. Bunu insanlara anlatamıyorum. Bu kadar hukuksuzluk olmaz. Benimle aynı durumda başka arkadaşlarım ise paralarını alabildiler.”
Konuyla ilgili aradığımız banka şubesi ise, “Bu konuda bilgi veremeyiz” yanıtını verdi.
"Sınırlama keyfi olamaz"
Borçlar Hukuku alanında uzman olan avukat Muharrem Özay, süren bir soruşturma kapsamında kişilerin mal varlığı haklarına uygulanan el koyma tedbiri hakkında, 1961 ve 1982 Anayasası’nda mülkiyet hakkının kamu ve toplum yararı amacıyla sınırlanabileceği hüküm altına alındığını ancak bu sınırlamaların keyfi ve sınırsız olmadığını söyledi. Özbay, sınırlama gerektiren durumlar için şunları söyledi: “Örneğin 1982 Anayasası’na göre mülkiyet hakkına yapılacak olan sınırlandırmanın ölçülü olması aranır. Hem sınırlama sebepleri hem de sınırlamanın sınırları 1961 ve 1982 Anayasası’nda tanımlanmamış. Mülkiyet hakkı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde Ek 1 Protokol ile düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği kararlarda mülkiyet hakkının hukuki boyutunu ulusal hukuklardan bağımsız bir şekilde yorumlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek 1 No’lu Protokol’ün Mülkiyetin korunması kenar başlıklı 1’nci maddesinde, ‘Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır’ denilir. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.”
“El koyma tedbirinin de ölçülü olması gerekmekte” diyen Özay, bunu da şöyle açıkladı: “Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık gibi alt ilkeleri barındırmakta. Ayrıca mülkiyet hakkına müdahaleye yol açan tedbirlerin keyfi veya öngörülemez biçimde uygulanmaması gerekmekte. Hukuk düzeni devletin icracı kurumlarına ve yargı erkine bu standartları kurarken üçüncü şahısların da bu standartlara uygun davranması hukuk güvenliği açısından bir zorunluluk. Terörle mücadele açısından oldukça yoğun bir dönem geçiren ülkemizde Anayasa Mahkemesi’nin mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin gösterdiği hassasiyet önemsenmeli. Hukukun üstünlüğü her alanda şiar edinmeli.”
Avukat Mensur Çil ise burada kişinin mağdur edildiğini söyleyerek bankanın parayı vermesi gerektiğini söyledi. Ancak mahkemenin tedbir kararını kaldırdığı tarihte, gerekli yerlere de bildirim yapmasının elzem olduğunu belirten Çil, “Mahkemenin tedbir kararı kaldırıldığını bildirdiği an bankanın parayı yatırması gerekiyor. Burada mahkemenin bankaya bildirimde bulunması zorunludur. Banka, mahkeme kararını görmediğinden anlaşmamazlık söz konusu olmuş. Mülkiyet hakkı koruma altındadır” dedi.
Konu Meclis gündeminde
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu da konuyu Meclis gündemine taşıdı. Gergerlioğlu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a şu soruları sordu:
B.K. isimli yurttaşın banka hesaplarına bloke konulduğu iddiası doğru mudur?
B.K. isimli yurttaşın eşine bankanın parasını vermediği iddiaları doğru mudur?
Bakanlığınıza iletilmiş bu konuyla ilgili şikayet var mı?
Son 4 yılda banka hesaplarına bloke koyulan yurttaş sayısı kaçtır?