Kültür-Sanat

Bir Willem de Kooning çıplağına 118 minyatür

Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan 'Ağa Han Hazineleri' sergisinde, Osmanlı Sarayı'ndan kaçırılan 'Şah Tahmasp Şehnamesi'nin 5 sayfası da yer alıyor.

10 Kasım 2010 02:00

T24-  Sakıp Sabancı Müzesi'nde açılan 'Ağa Han Hazineleri' sergisinde, Osmanlı Sarayı'ndan kaçırılan 'Şah Tahmasp Şehnamesi'nin 5 sayfası da yer alıyor.



1568’de Sultan II. Selim’e hediye edildiği düşünülen ve 300-350 yıl boyunca Topkapı Sarayı Kütüphanesi’nde korunan “Şah Tahmasp Şehnamesi”, Türkiye’den çıkarıldığında 258 minyatürlü yekpare bir elyazmasıydı. Doğu’ya özgü bu görsel hazine, bugün dünyanın dört bir yanında çeşitli koleksiyonlara dağılmış durumda ve artık tek bir sayfası bile bir hazine değerinde. Ağa Han Koleksiyonu’nda bulunan altı sayfasından beşi, Sakıp Sabancı Müzesi’nde açılan yeni sergi ‘Ağa Han Hazineleri’ kapsamında sergileniyor. O sayfaları gördüğünüzde (ki öyle her zaman elde edilecek bir seyir olanağı olmadığı için kaçırmayın derim) bir burukluk da hissedebilirsiniz tabii: Minyatür sanatının en özgün, en değerli örnekleri arasında gösterilen bu olağanüstü güzellikteki resimleriyle ‘Şehname’lerin en şahının saraydan çıkmasına nasıl olmuş da razı olunmuş? Sayfa sayfa bölünmesine, parçalara ayrılmasına kimin gönlü el vermiş?.. ‘Şah Tahmasp Şehnamesi’nin etrafındaki soru işaretleri bugün de geçerliliğini koruyor, çünkü Topkapı Sarayı’ndan nasıl çıktığı bilinmiyor.


Asıl hikaye İstanbul’dan sonra


Firdevsi’nin 10. yüzyıl sonunda kaleme aldığı ünlü destanı ‘Şehname’nin yapımına Şah Tahmasp’in hamiliğinde 1520’li yıllarda başlandığı, dönemin en usta ressamlarının eseri otuz yılda tamamladığı sanılıyor. Ama ‘Tahmasp Şehnamesi’sinin ilginç hayat hikâyesi, ne o otuz yıllık doğum sancısıyla, ne İstanbul’a yolculuğuyla ne de Osmanlı sarayındaki 300 yıllık ikametiyle bitiyor. Hatta asıl hikâye, İslam sanatının bu değerli hazinesini yakından tanıyanların çok iyi bileceği gibi, İstanbul’dan çıktıktan sonra başlıyor: 1900’lü yıllarda bir bakıyoruz ‘Şehname’nin sahibi Fransız koleksiyoncu Edmond de Rothschild. Kitabı nasıl ele geçirdiği bilinmiyor ama, evrensel bir tarihsel/kültürel miras olduğu bilinciyle hareket ettiği, 1950’li yıllara kadar kitabı olduğu gibi koruduğu biliniyor. ‘Şehname’nin hayat çizgisi, 1959’da Amerikalı işadamı Arthur Houghton’un eline geçmesiyle çatallanmaya başlıyor: Houghton’ın parça parça satmaya başladığı ‘Şah Tahmasp Şehnamesi’nin çeşitli kaynaklarda ‘Houghton Elyazması’ olarak geçmesi, kaderin bir cilvesi olsa gerek!


Houghton 88 sayfayı Metropolitan Müzesi’ne bağışlıyor, geri kalanını müzayedelerde peyderpey satışa çıkarıyor. 1970’lerde İran Şahı’na 20 milyon dolara satmak istediği ama satamadığı minyatürleri İran hükümetinin yıllar sonra nasıl aldığı ise başlı başına ilginç bir hikâye. İran hükümeti, 1990’larda Houghton Vakfı’yla bir takas anlaşması yapıyor: İran Çağdaş Sanat Müzesi koleksiyonundaki bir adet Willem de Kooning resmine karşılık 118 minyatür... İran için bir taşla iki kuş: Devrim öncesi toplanan çağdaş sanat koleksiyonu içindeki Willem de Kooning çıplağından (Kadın No. III) ‘kurtulmanın’ daha iyi bir yolu olabilir mi? Üstelik karşılığında, yüzlerce yıl sonra, eksikleriyle de olsa, bir tarihsel miras, bir kültürel hazine geri dönüyorsa!.. Bilindiği gibi İran, Batı dışındaki en zengin Batı çağdaş sanat koleksiyonlarından birine sahip, ama bu koleksiyonun elden çıkarılması gerektiğini düşünenler çoğunlukta. Bu arada, 118 Şehname minyatürüne takas edilen Willem de Kooning resmine ne olduğunu merak ediyorsanız: 2006’da bir müzayedede 137.5 milyon dolara satıldığını söyleyelim.


İslam sanatının önemli ürünleri


‘Ağa Han Hazineleri’ sergisinde elbette ki yalnızca ‘Şehname’ sayfaları yok! İbn-i Sina’nın yüzyıllarca Batı tıbbına kaynaklık eden tıp kitabının en eski elyazması; mavi sayfası gibi rengiyle ya da iki sayfaya sığdırılmış minyatür boyutlarıyla sıradışı Kuran elyazmaları, resimli albüm sayfaları, İslam sanatının farklı üretim alanlarını yansıtan çeşitli nesneler var Ağa Han’ın hazineleri arasında; hatta sergiyi gezerken, Çek mimar Boris Micka’nın gösterişli mekân düzenlemeleri içinde karanlık bir hazine dairesinde keşif yapıyor izlenimine kapılabilirsiniz! Sergi, SSM’nin daimi hat koleksiyonuyla da bire bir örtüşüyor, iki koleksiyon birlikte gezilebilir bir bütün oluşturuyor. ‘Ağa Han Hazineleri’ sergisi, Avrupa’da pek çok ülkede sergilendi, Türkiye’de ise ilk kez sergileniyor. Sergideki yapıtlar, 2013’te Toronto’da açılacak olan Ağa Han Müzesi’nin daimi koleksiyonunun önemli örneklerini kapsıyor. Serginin küratörü, “11 Eylül’den sonra yaşanan ‘medeniyetler çatışması’ değil, cehalet çatışmasıdır” diyen ve sergilenen eserler üzerinden İslam kültürünün evrenselliğini vurgulamak isteyen Benoit Junod.


‘Ağa Han Hazineleri’ 27 Şubat 2011’e kadar Sakıp Sabancı Müzesi’nde görülebilir.



(Ahu Antmen - Radikal gazetesi)