Spor

Bir şike hikâyesinden çıkan iki farklı son

'Gerek Beşiktaş, gerekse de Fenerbahçe’nin Tahkim Kurulu’na yapacakları itirazlar nasıl değerlendirilir bilinmez ama, Türkiye’de “şike”nin hasır altı edilmesi Avrupa’da kabul görmüyor'

26 Haziran 2013 11:14

 

Ahmet Küçük

[email protected]

www.twitter.com/kucukxahmet

 

Avrupa Futbol Federasyonu, hem Beşiktaş, hem de Fenerbahçe’ye şike girişiminde bulundukları ve/veya şike yaptıkları gerekçesiyle Avrupa kupalarından men etti.

3 Temmuz 2011’de başlayan ve Türk futbolunu derinden etkileyen şike soruşturmasında 93 sanık yargılanmış ve başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım olmak üzere birçok sanık çeşitli sürelerde değişen hapis cezalarına çarptırılmışlardı.

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Etik Kurulu, şike davasıyla ilgili olarak 15 Ağustos 2011 tarihinde açıkladığı ilk raporda adı geçen kulüpler, yöneticiler ve sporcular hakkında “şike yaptıkları” ve “teşvik primi verdikleri” kararına varmıştı. Ancak aradan geçen 7 ay sonunda hazırlanan ikinci raporda kararını, bu kez aynı kişi ve kulüplerin “şike yapmadığı ve/veya teşvik primi vermediği” şeklinde değiştirmişti.

Etik Kurulu ayrıca ilk raporda hazırlanan iddialara yönelik herhangi bir bulguya rastlanmadığını, ayrıca polis fezlekelerinde bulunan delillere de ulaşılamadığını bildirmişti.

Etik Kurulu’nun 7 ayda değişen bu görüşünün ardından Etik Kurulu Başkanı Oğuz Atalay’ın “Biz de insanız. Gözümüzden kaçmış bazı eksikler olabilir” sözleri ise tepki çekmişti.

 

Peki UEFA ne diyor?

 

UEFA’nın dün açıkladığı kararlar ışığında Fenerbahçe ve Beşiktaş’a cezalar geldi. Şike sürecinin birinci yılında (3 Temmuz 2012) yazdığım “Mahkemenin dinlemediği Etik Kurulu’nu UEFA dinleyecek mi?” başlıklı yazımda şöyle demiştim:

“UEFA’nın şike ve teşvik talimatnamesinde; şike ve teşvike karışanlar, kulüpten bağımsız olarak bu eylemde bulunsalar dahi kulübe ceza verilmesi maddesi yer alıyor. Bu cezalar, kulüp yöneticilerinin bilgisi dâhilinde yapılıp yapılmadığı, suça karışanların görevleri de değerlendirilerek kulübün suça karıştığı ölçüde küme düşürülmesi gerektiği bildiriliyor.

UEFA, bu talimatnamesi doğrultusunda, öncelikle TFF’nin kararını bekleyeceğini açıklamıştı. Şimdi ise Disiplin Komitesi’nin kararını bekliyor. Velhasıl, kulüpler hakkındaki tüm ipler UEFA’nın eline geçmiş durumda. Yargıtay’ın söyleyeceği ise şahısları bağlayacak.”

 

Fark nerede?

 

Türk mahkemeleri ve TFF kulüplerle yöneticileri ayrı tutması, sadece yöneticilere ceza vermesi, UEFA tarafından kabul görmüyor. Türkiye’de yargı sürecine müdahale eden Başbakan Tayyip Erdoğan kulüplerle şahısların ayrılması gerektiğini söylemişti.

Dünya futbolunda da şike olaylarına sıfır toleransla yaklaşan UEFA’nın aldığı bu karar, kuralları çerçevesinde doğru.

Gerek Beşiktaş, gerekse de Fenerbahçe’nin Tahkim Kurulu’na yapacakları itirazlar nasıl değerlendirilir bilinmez ama, Türkiye’de “şike”nin hasır altı edilmesi Avrupa’da kabul görmüyor.

 

İlgili Haberler