25 Kasım 2017 10:23
Hâkim Ali Güzel, 29 yıl önce 'fuhuşu meslek edinen kadın'lara tecavüz edenlere uygulanan üçte iki oranında indirimin kaldırılması için Anayayasa Mahkemesi'ne gitti. Kadın desteğiyle TCK 438. madde kalktı. Bugün de kadınlar Hâkim Güzel gibi hâkimleri talep ediyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Kadına Karşı Şiddet Genel Raportörü, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, kadınların cinayet ve cinsel suç davalarındaki sanıkların indirimlerden yararlanmasını 'Aldattı' gibi "bahane"lerin mahkemede etkili olmamasını talep ettiklerini aktardı.
Hürriyet'te yer alan haber aynen şöyle:
29 yıl önce Türkiye’yi yüz karası bir maddeden (TCK 438) kurtarmak için ilk adımı atan hâkim Ali Güzel’di. ‘Tecavüzcülere indirim’ getiren yasayı iptal için Anayasa Mahkemesi’ne götürdü. Yüksek Mahkeme reddetti ancak cin şişeden çıkmıştı bir kere. Kadınlar ayaklandı. Ve sonunda o madde kaldırıldı. Bugün ise kadınlar şunu istiyor: Kadın cinayetleri ve cinsel dokunulmazlığa ilişkin davalarda hâkimler, gelişigüzel ‘iyi hal’ ve ‘haksız tahrik’ indirimi yapmasın. Buna izin veren maddeler değiştirilsin. Böylece failler şimdi olduğu gibi ‘ucuz kurtulamayacak.’
18 Şubat 1990 tarihli bir bildiride kadınlar şöyle sesleniyordu: “Fahişe olalım olmayalım bedenimiz bizimdir. Bunun tersini söyleyen yasaları artık istemiyoruz. Kadınlar! Erkeklerin bizleri iffetli-iffetsiz diye bölmesine izin vermeyelim. 438’e karşı birleşelim...”
Kadınları ayağa kaldıran 438. madde, tecavüze uğrayan bir kadın seks işçisiyse sanıklara verilen cezayı üçte iki oranında indiriyordu. Antalya’da tecavüze uğrayan N.T. davasıyla gündeme gelmişti. Feministler bildirilerle tüm kadınları 438. maddeye karşı birleşmeye çağırdı. Karaköy’de genelevlerin bulunduğu Zürafa Sokak’ta basın açıklaması yapıldı. Bağlarbaşı’nda 18 Şubat 1990’da kitlesel eylemlerden biri gerçekleştirildi. Kadınlar, haklı bir öfkeyle isyan ediyordu: “Bizi iffetli, iffetsiz olarak ayıramazsınız. Tecavüzün suçlusu erkeklerdir.” Kadınların isyanı Yeşilçam’da bile karşılığını buldu. Sonunda SHP ile ANAP, 438. maddenin kaldırılması için bir önerge hazırladı ve Türkiye 21 Kasım 1990’da bu utanç maddesinden kurtuldu. Bu olay, kadın, çocuk ve aslında genel olarak insan hakları adına bir hâkimin bile harekete geçmesinin ne kadar önemli olduğunun en somut kanıtlarından biri oldu.
Zahide'nin savunma hakkı ne olacak?
Şiddet gören binlerce kadından biriydi Zahide Feyzioğlu. Dayak yediği bir gün dört çocuğu bir yakınlarının yanına, kendisi sığınma evine yerleştirildi. Çocuklardan birinin hastalandığı bir gün, sığınmaevinden çıktığında kocasından sokak ortasında şiddet gördü. Polise gitti, şikâyetçi oldu. Kocası serbest bırakıldı. Bu olaydan bir süre sonra Zahide, 2012’de kocası tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Tutuklandı Çetin Feyzioğlu, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Dava boyunca tanıdık bir savunma yaptı: Karısını sevdiğini, ailesini kurtarmak istediğini ancak ‘aldatıldığı’ için o gün kendisini kaybettiğini. Yargılama 2013’te bitti. Mahkeme, Çetin Feyzioğlu’na müebbet hapis cezası verdi. Karar temyiz edildi. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2015’te kararı bozdu. Yargıtay, ‘Zahide Feyzioğlu’nun evlilik birliği içerisinde sadakat görevini ihlal ettiğini’ öne sürüyor ve kocaya verilen cezanın fazla olduğunu savunuyordu.
Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi kararında direndi. Mahkemenin gerekçesi şöyleydi:
“Kadına yönelik şiddeti içeren suçlarda sübjektif şüphe (aldatılma), haksız tahrik nedeni olarak ileri sürülebilmektedir. Bu şekildeki bir iddia karşısında varlığı sona erdirilen kişinin savunmasız kaldığı şüphesizdir. Sonuç yargıya ulaşmakta son derece hassas olunması gerekmektedir. Ülkemizin de taraf olduğu kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi hükümleri de bu bakımdan aydınlatıcı niteliktedir. (...) Olay öncesi sanığın eşine şiddet uygulaması, boşanma davası gibi bir hukuksal girişiminin olmaması özellik taşımaktadır. Tüm bu nedenler karşısında, eylemde haksız tahrik hükümlerinin herhangi bir şekilde uygulanma yerinin olmadığı sonucuna varılmış ve sanığın eşini kasten öldürmek suçundan cezalandırılması yoluna gidilmiştir.”
İki mahkeme arasındaki uyuşmazlık sonucu son sözü Yargıtay Ceza Genel Kurulu söyledi. Genel Kurul, beş yıl yargılamayı yapan ve ‘indirim olmaz’ diyen mahkemeye karşı Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ni haklı bulup, ‘‘maktulün evlilik birliği içerisinde sadakat görevini ihlal ettiğini’ öne sürdü. Kocanın cezasında indirim yapılmasını istedi. Ancak Ceza Genel Kurulu’nun iki üyesi mahkemenin direnme kararının haklı olduğunu savundu. Dosyada son durum şöyle: Savcı, 21 Kasım’da görülen davada sanığın cezasının indirilmesini talep etti. Ve dava, son karar için ertelendi... (Burcu PURTUL UÇAR - İSTANBUL)
N.T.’nin kaçırılarak tecavüze uğramasıyla gündeme gelen 438. madde ve Yeşilçam’ın da dikkatini çekmişti. Ümit Efekan’ın yönettiği 1990 yapımı ‘Madde 438’ adlı filmde yasanın insan hakları ve hukuka aykırılığı Gülşen Bubikoğlu’nun canlandırdığı Naciye’nin yaşadıklarıyla anlatıldı. Filmde Berhan Şimşek ve Hakan Ural da rol aldı.
Antalya’da 1986’da 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önüne bir tecavüz davası geldi. N.T. isimli kadın dört erkek tarafından kaçırılıp tecavüze uğramıştı. Mahkemeye Emniyet’ten gelen yazıda N.T. için ‘Fuhuşu meslek edinen kadın’ deniyordu. Bu, dört erkeğin cezasında indirim yapılacak demekti. Çünkü Türk Ceza Kanunu’nun 1926’dan beri yürürlükte olan 438. maddesi, seks işçilerine tecavüz eden erkeklerin cezasında üçte iki oranında indirim öngörüyordu. Mahkeme Başkanı Ali Güzel, yıllardır uygulanan bu maddeye karşı ilk adımı attı. 1988’de maddenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne gitti. Şöyle diyordu itiraz dilekçesinde hâkim Güzel: “Fuhşu meslek edinen kadınları kaçıran sanıklara, bu niteliği bulunmayan kadınları kaçıran faillere göre daha az ceza verilmesi eşitsizliğe yol açmaktadır.”
Hâkim Ali Güzel
Anayasa Mahkemesi’nde 7’ye karşı 4 oyla Güzel’in başvurusu reddedildi. Yüksek Mahkeme, kararda skandal ifadelere yer vermişti: “Fuhşu kendisine meslek edinen kadınlara karşı işlenen zorla kaçırmak veya ırza geçmek suçlarında böyle bir kadının uğradığı zararın aynı eylemlerle karşılaşan iffetli bir kadının uğradığı zarara göre daha az olması....“ Bu karar Resmi Gazete’de yayımlanınca kadınlar, basın, kamuoyu ayağa kalktı. Ve nihayetinde SHP ve ANAP bir araya gelerek 21 Kasım 1990’da maddeyi kaldırdı.
Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi üyeliği de yapan emekli Hâkim Ali Güzel, yıllar sonra Hürriyet’e şunları söyledi: “Kadın cinayetlerinde kabul edilemez bir takım bahane ve gerekçelerle haksız tahrik indirimleri maalesef yapılageldi. Gerek yargıçların, gerekse konularla ilgili tüm bireylerin içinde büyüdükleri toplumun zihinsel dünyasında önemli yer tutan erkek egemen kültür, kadını bir meta olarak görmekte; namus kavramını kadının cinselliğindeki meşruiyete indirgemektedir. Bu anlayışın yargıdaki uzantısı ‘Sen de erkek misin dedi’, ‘Yataktan itti’, ‘Bakire çıkmadı’, ‘Sadakatsizlik etti’, ‘Sokakta cilveli yürüdü konuştu’, ‘Sinemaya gitti…’ gibi gerekçelerle ceza indiriminde kendisini gösteriyor. Soyut hukuk metinleri, yasalar adaleti tecelli ettirmede tek başına yeterli olamaz. Kuralları hayata geçiren yargıcın yorumu büyük önem taşımaktadır. Hukuk kuralları, yasalar kağıt üzerinde yazı metinlerdir. Onlara can veren, ruh katan yargıçların yorumudur. “
Hâkim Ali Güzel, madde 438’in kaldırılması süreci için “Toplumun hukuka sahip çıkması olarak görürüm hep o olayı” diyor. Hâkim Güzel, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olduğu dönemde namus cinayetlerinde indirim öngören 462. maddeyi de AYM’ye götürdü. Başvurusu yine reddedildi ancak yasa maddesi daha sonra kanun yoluyla yürürlükten kaldırıldı.
Hürriyet, hâkim Ali Güzel’in hukuki mücadelesini ‘Süper Hâkim’ başlığıyla 1997 yılında haberleştirmişti.
Erkekler tarafından öldürülen Mehtap Civelek’in, Yağmur Önüt’ün, Hatice Çelik’in, Selime Ateş ve yüzlerce kadının davasında mahkemelerden katil kocaların cezasında indirim yapılan kararlar çıktı. Sanıkların ‘Beni aldattı’, ‘Erkekliğime laf etti’, ‘Çok güldü’, ‘Telefonda çok konuştu’ gibi bahanelerini mahkemeler indirim sebebi gördü. Sadece kadın cinayetlerinde değil, taciz ve tecavüz gibi davalarda da indirimli cezalar beraberinde kimi zaman cezasızlığı getirdi. Peki kadınlar ne istiyor? Avukat Tuba Torun şöyle sıralıyor:
TCK’nın 82. maddesinde yer alan “kasten öldürme suçunun nitelikli hallerle işlenmesi halinde müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağı” ibaresine yasal düzenleme ile “Bu maddede sayılan suçların kadın ve çocuklara karşı işlenmesi halinde tahrik ve iyi hal indirimi yapılamaz” ifadesi eklensin. Yasal düzenleme yapılana kadar da yargı, kadın cinayetlerinde ‘haksız tahrik’ ve ‘iyi hal’ indirimlerini uygulamasın.
Cinsel saldırı suçunun düzenlendiği TCK’nın 102., ‘çocuğun cinsel istismarı’ suçunun düzenlendiği 103., ‘reşit olmayanla cinsel ilişki’ suçunu kapsayan 104. ve ‘cinsel taciz’ suçunu içeren 105. maddede ‘rıza’ kavramı kaldırılsın, sanıklara verilen cezalar artırılsın, bu davalarda yargılananlara ‘tahrik ve iyi hal’ indirimi uygulanmasın.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, mayıs - ekim ayları arasında toplam 52 dava, 96 duruşma takip etti. Bunlardan 24’ü sonuçlandı. 14 davada kadın katillerine indirim uygulanmazken, 9 davada ise mahkemelerden cezada indirim ya da serbest bırakma gibi hükümler çıktı. Platform sözcüsü Gülsüm Kav, Hürriyet’e şunları söyledi: “İki meselemiz var. Biri kadınlar öldürülmeden onları koruma altına alan 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun.’ Mesele şu, kadınlar için can simidi bu yasa şimdi hedef gösteriliyor. Kabul etmemiz mümkün değil. Diğeriyse kadın zarar gördükten sonra ceza indirimi gibi kararların çıkması. Kadınların zarar gördüğü durumlarda ise onarıcı adalet istiyoruz. Yargıdan kadınlar lehine, kadınları yaşatacak tutarlı kararlar bekliyoruz.”
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Kadına Karşı Şiddet Genel Raportörü, CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Hürriyet’e, IPU’nun Türkiye dışında 39 Avrupa ülkesinde 55 kadın parlamenterle görüşerek yaptığı araştırmada ortaya çıkan çarpıcı sonuçları anlattı.
Bilgehan’ın verdiği bilgiye göre, kadın parlamenterlerin yüzde 81.8’i parlamento çatısı altında psikolojik şiddet görürken, yüzde 44.4’ü ölüm, saldırı ve kaçırılma ile tehdit edildi. Yüzde 65’i sözlü taciz gibi rahatsız edici davranışa maruz kalırken, yüzde 20’si parlamento çatısı altında cinsel tacize, 25.5’i ise yine parlamento atısı altında fiziksel şiddete maruz kaldı.
Bilgehan, IPU ve AKPM tarafından Türkiye’nin de içinde olduğu 47 üye ülkede, kadın parlamenter ve kadın çalışanların parlamento çatısı altında veya siyasi çalışmaları yürütürken uğradıkları taciz, şiddet, tehdit ve rahatsız edici olayların araştırılacağını söyledi. Araştırmanın 2018 yılı ocak ayında başlayacağını belirten Bilgehan, “Dünyada her gün, her sektörde kadınlara yönelik cinsel şiddet artıyor. Sıra Türkiye dâhil 47 ülkenin parlamentolarında kadına yönelik şiddet olaylarını gün yüzüne çıkarmaya geldi” dedi.
© Tüm hakları saklıdır.