T24 - Av Mevsimi'ndeki performansıyla herkesi kendine hayran bırakan Cem Yılmaz Haber Türk'ün sorularını yanıtladı.
* Bilmediğiniz soruyu geçin, süre kalırsa döneriz...
Peki üç yanlış bir doğruyu götürüyor mu hocam?
* Bugün değil... Neden Yavuz Turgul filmi?
Sürekli görüştüğüm yönetmenler var ama son dönemlerde belirgin ve içime sinen tek teklif Ferzan Özpetek’ten geldi. Ama daha yapım aşamasında. “Oynar mısın?” dedi, “Seve seve” dedim. Gelecek sene artık.
* Dram mı yine?
Ferzan’ın filmlerinde her şeyden biraz oluyor aslında... Yavuz Ağabey’e dönersek; sinema ona çok şey borçlu. Bu kaçırılacak bir teklif değildi açıkçası. Zor roldü, çok çalıştım ama asla bu film bana çok yarayacak diye oynamadım.
* Yaradı mı?
Yaramaz mı? Şöyle ki; daha meşhur olmadım ama çok şey öğrendim ustalardan. Teklifi düşündüysem; “Acaba filme zararım dokunur mu?” diyedir. “Bana faydası dokunur mu”yu çok sonra düşünüyorum.
* Vizontele’de canlandırdığınız karakterin “Zeki Müren de bizi görecek mi?” repliği akıllarda kaldı.. Karısının üstüne masa deviren İdris’ten daha bir Cem Yılmaz’dı sanki o... Acaba Cem Yılmaz şimdi mi oyunculuk yapmaya başladı?
Bunu söylemek bana haksızlık olur, işimi her zaman çok titiz yapıyorum. Doğal ve gerçekçi oynama konusunda çok dikkatliyim. G.O.R.A.’da ve Yahşi Batı’da da aynı gayreti gösterdiğime emin olun.
* Av Mevsimi’nin uzunluğu çok tartışıldı...
Sanat eserlerine saygıyla bakmalıyız yoksa durumumuz şuna döner: Gauguin kırmızı bir köpek çizmiş, “Kırmızı köpek mi olur lan” demişler... Söyleyeceğim budur.
'Annemi ağlattım'
* Son sahne rüyanıza girdi mi?
Bir kere o sahnede belimi sakatladım. 10 yıl önce ameliyat olmuştum, kötü oldu. Belim o haldeyken rüya görecek durumum olmadı. Ama rüyaya çok önem veririm.
* En son ne gördünüz?
Sahnedeyim, insanlar “Yuuuh” diyordu. Her sezon başında görürüm bunu.
* Hayattaki en büyük korkunuz bu mu acaba?
Akli dengemi kaybetmekten korkarım. O da çok değil. Bir noktadan sonra ne korkacağım, başkası korksun.
* Sizi kim güldürür?
Bilmem... Gülmeyle ilişkim özeldir. Yok öyle biri... Zaten bağlılıkla ilgili problemim var “En çok” kavramı yok bende; en sevdiğim film de yok mesela. Ama güldüğüm bir şey yakalarsam peşine düşerim.
* Zirvedesiniz ya şu an...
Zirvedeyken bıraksak! Bu röportaj burada bitmiştir.
* Daha bin tane sorum var!
Bunca özgüven başarı bir yana her an incinecekmiş gibi bir tarafınız var sanki... İncinirim. İnciniiring okuduğum için çabuk incinirim. Narin bir çiçek kadar hassasım. Öte yandan insana olan inancım çabuk tazelenir.
* “Ben Cem Yılmaz’ım savulun” durumu olmaz mı?
Olmaz. Etrafımdaki insanlar 40 senelik. Yeni tanıştığımda da “Ben Nihat” diyor adam, ben de “Cem ben” diyorum.. “Hehehe bilmiyorduk” diyor sonra, ne yapayım ismim bu.
* Zor tabii...
Geçen Kanyon’da dolaşıyorum, yanımdan geçen bir kadın “Ay insan bir selam verir yaniiii” dedi. Hopladım. Köyün muhtarı gibi selam vere vere gitmem bekleniyor. Yanlış anlamayın bundan mutsuz değilim. Herkes birbirine selam versin göz göze gelince.
* Şener Şen 80-90’ların, siz 2000’lerin en komik adamlarısınız. Av Mevsimi’ni izlediğim salonda insanlar sizi yan yana görünce gülecek gibiydi. Üstesinden nasıl geldiniz?
Üstesinden gelemedik, beni görünce gülmeye başlıyorlar. Ama komedyenler genelde iyi oyuncudur, dünyada da böyledir. Cevap bu; hahaha...
* Geçen ay şiddet gören kadınlara destek olan Mor Çatı’nın organizasyonunda kendi tablonuzu yeniden satın aldınız. Devamı gelecek mi?
Gelmez herhalde, daha kişisel bir hayırsever olmayı tercih ederim. Yolda kavga edenleri ayırmaya çalışırım mesela. Kadın erkek ayırmam!
* İdris deli bir kişilik, 46 Dergisi’ne de deli pozu verdiniz... Deli misiniz?
Değilim herhalde... Ama delilikle çok ilgileniyorum, çok merak ediyorum. Tabii delilik çılgınca şeyler yapmak değil. “Çılgın mısın?” dersen; işim yeterince çılgın, bilet alıp izlemek varken sahneye çıkıyorum, ne gerek var.
* Filme Hayde’yi dinlemek için yeniden gitmek isteyen bir dolu insan var. Karadenizliler nasıl o kadar duygulu okuduğunuzu merak ediyor türküyü, ben de...
Hayde’yi daha önce duymamıştım. Kazım Koyuncu’dan dinlediğimde çok duygulandım. Ama aylarca prova yapmadım. O sahne insanlara çok şey hatırlattı.
* Aileniz nasıl buldu?
Annem çok etkilendi, bana hiç benzemeyen biri İdris. Çok inandırıcı buldu. Olumsuz sahnelerden kötü etkilenmiş tabii, “Ağlattın beni” dedi. Hoşuma gitti.
Cem Yılmaz evdeyken
* Boxer mı, slip mi?
Evde boxser, alışverişte slip.
* Robdöşambr mı, eşofman mı?
E hiçbiri...
* Yalnızlık mı, kalabalık mı?
Kalabalıklar içinde yalnızlık...
* Twitter mı Facebook mu?
Twitter...
* Esmer mi sarışın mı?
Albino...
* Fikret Mualla mı David Lynch mi?
Fikret Mualla tabii...
* Kedi mi köpek mi?
Köpek.
* Yemek yapan kadın mı yiyen kadın mı?
İkisi de...
* Nasıl yani, aynı masada mı olacaklar?
İkisi aynı kadın olursa çok iyi oluyor.
* Elle mi, çatalla mı?
Elle...
* Cem hiçbir şeyden yılmaz mı?
Çabadan yılar. Bu soruyu geçelim hocam.
Sahnelere dönüyor
* Anadolu Rock filmi, yazar Pucca’nın kitabının filme uyarlaması, Vahşi Doğu;
sırada ne var?
Pucca’nın yazdıkları çok tatlı bir filme dönüşebilir. Haklarını aldık. Kendim bir hikâyeyle uğraşıyorum Anadolu Rock macerası, tatlı, hüzünlü bir komedi olacak.
* 3 Hürel, Moğollar konuk oyuncu olur mu?
Ağabeylerimize danışırız tabii. Ama Anadolu Rock filmi değil içinde o hikâye de yer alacak. İlkbahara hazır ederim herhalde...
* Vahşi Doğu rafa mı kalktı?
Raf dolu. İlkokul öğretmenimin hayatı da arabalı vapurda geçen bir hikâye de rafta.
* Wikileaks’ten malzeme çıkar mı?
Olay zaten film gibi. Geçen teknolojiden anlayan ağabeylerle oturuyorduk. Bu olayların saydamlık getireceğini söylediler. Ama ben şüpheli yaklaşmaktan kendimi alamıyorum. Belki sadece istediklerini duyuruyorlar yine...
* 10 Ocak’tan itibaren haftada 3 gün TİM sahnesindesiniz. Teknolojik eklemeler var mı?
Sahne renkleriyle oynayacağız biraz. Çok basit olacak, en zoru bu değil midir, basit ama ince düşünülmüş. Neden gülüyorsun?
* Sahnede okuduğunuz Atatürk şiiri geldi aklıma... Olacak mı yine?
23 Nisan’da doğdum ben. O gün her yerde şiirler falan okununca beni kutluyorlar zannediyordum. Yeni konular, olgun erkek saptamaları olacak. Dış dünyayla bağlantıyı kesmem, şalteri kapamam lazım.
* Neden özel hayatınız hep gizli? Genç ve bekârsınız, haberleri okuyup “Baba bu ne?" diyecek bir çocuğunuz yok.
Çok saçma geliyor. Anormal hayatımı normalleştirmeye çalışıyorum. İşim sahne olsun. Yoksa deliririm. “Seviyorum, çok mutluyum, bakın bu evim, şöminem şurada” yapamıyorum.
* Ahu Yağtu’yla günlerce yazıp çizdiler, sonunda o “Arkadaşım” dedi.
Ne güzel bana bir şey bırakmamış.
* Halk merak ediyor işte. Üniversitelilerle söyleşi DVD’nizi izledim. İki öğrenciden biri “Sevgiliniz var mı?” diye soruyor.
Üniversitelilerin bunu merak etmesi iyi bir şey mi sence? İnsanlar görsün diye koydum...
* Haberler çıkınca ne hissediyorsunuz? Mesela sevgiliniz olduğu iddia edilen Hare Sürel “Saklanmaktan sıkıldım” demiş.
Hare’yi tanıyorum ve öyle bir şey dediğini zannetmiyorum. Geçen biri mikrofonu dayayıp “Nasıl gidiyor?” dedi. Efendim? “Yengeyle dedim, nasıl gidiyor?”... Nasıl olur yaaa... Sana ne lan yengenden... Ayıp ayıp... İstersen bu bir milat olsun. Buradan söyleyeyim. Beni seven insanlar bu konuda konuşmamı istemesin. Bana göre değil.
* Yaş itibarıyla yolun yarısını devirdiniz...
Belli mi olur belki dörtte üçüdür.
* Yaklaşık olarak yani... Kadınlarda biyolojik saat daha baskın belki ama...
Maalesef adaletsizlik var kadınlar adına...
* Diyeceğim; erkeksiniz ama yaş itibarıyla detoks yapmalıyım, çocuk yapmalıyım, rejim yapmalıyım gibi durumlar var mı?
Çok tuhaf şu anda bir kehanette bulundun. Yeni gösterimde, kendi üzerimden bunlardan bahsedeceğim. İnsan sürekli kendini düzeltmek istiyor ve komik bir yere gidiyor bu durum. “Bu yaşa geldim eyvah” demesem, komiklik de yapamam ama çok da ciddiye almıyorum. İnsan bir yaşa geldikten sonra çocuk sahibi olmalı mı? Kara kara düşünmek yerine sahnede sorgulamak daha eğlenceli.
* Kaç yaşında çocuğunuz hâlâ yoksa “Artık olsun” kaygısı baş gösterir?
Burada okuyucuya ürolojik sistemimle ilgili çarpıcı bilgi vereceğim. Bilmiyorum...
* Sizden çıkacak çocuğu merak ediyoruz...
Benden bir çocuk çıkacağını zannetmiyorum.. Yani okulda öğrendiğim kadarıyla... Malzemeye katkıda bulunurum ancak. İki kardeşimin ikişer çocuğu var, çok seviyorum hepsini, benden izler var. Motosiklet için bile ehliyet gerekiyor da çocuk sahibi olurken niye gerekmiyor? O ehliyetin bende olduğunu hissetmiyorum.
* “Aaa” dedirtecek garip zevkleriniz var mı? “Rahatlamak için cam silerim” gibi...
Düzen hastasıyım, her şeyi yan yana dizerim. Kumanda, telefon... 88-91 arasında bir erkeğin bütün ömründe yıkayabileceğinden daha fazla bulaşık yıkadım. Ama yemek yapmayı severim.
* Terlikleri de milimetrik koyarım demeyin...
Terliğim yok, olabildiğince özgürüm evde...
* Cem Yılmaz birden hüzünlenir mi?
Tabii ki ama reaksiyon vermem fazla. İçime kapanırım, başkasıyla mücadele etmem. İyi bir şey diye söylemiyorum. Birinden bir şey isteme duygum körelmiş benim.
(Nazenin Tokuşoğlu - HT Pazar)