Politika

Baykal: Türkiye'ye alarm vermek istiyorum

Son Ergenekon gözaltıları için 'Siyasi bir intikam' diyen CHP lideri Baykal, uyardı: Bu gidiş iyi değil, Türkiye iyiye gitmiyor

07 Ocak 2009 02:00

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son Ergenekon gözaltılarını "Bu bir intikam operasyonu" diye değerlendirdi. 
CHP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen Baykal, Ergenekon'un 10. dalgasını değerlendirdi. Türkiye'nin tarihi bir virajı döndüğünü belirten Baykal, "Karşı karşıya bulunduğumuz durum bizi hukuki bir dava ile değil siyasi bir dava ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğiyle yüzleştiriyor. Ergenekon'daki  tablonun siyasi bir davayı ortaya koyduğunu söylemiştim. Bugün geldiğimiz noktada bu teşhisin doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Bu davada yasanın uygulanmasının gerekleri değil, yasayı kullanarak siyasi hesaplaşmanın yöntemi uygulanmaktadır" dedi. 

CHP'li vekiller: Gözaltılar utanç verici

'Siyasi intikam arayışı var'

Baykal, şunları söyledi:
"Humeyni öncesi Humeyni sonrası ve Hitler öncesi Hitler sonrasında bu tablo oluşur. Birden bire toplumun ilkeleri ve saygın insanları yer değiştirirler. Şimdi yine böyle bir manzara ile karşı karşıyayız. Açıkça görünüyor ki siyasi hesaplaşmayı yerine getirmek amaçlanmaktadır. Bir siyasi intikam arayışı söz konusudur. 
Sen madem dün bunları yaptın bunları senin yanında bırakmayız, bunun hesabını gün gelir sorarız anlayışı maalesef yürürlüktedir. Bu bir intikam operasyonudur, bir hesaplaşma söz konusudur."

'Cumhuriyet ilkeleriyle hesaplaşılıyor'

Yapılan uygulamanın demokratik ve hukuki olmadığını ileri süren Baykal, Türkiye'nin bir kez daha kanun ile hukuk arasındaki derin farkı görmek zorunda kaldığını kaydetti.  Baykal, şöyle devam etti:
"Parsel parsel adalet olmaz, adalet bir bütündür. Dalga dalga başı belli değil sonu belli değil aşama aşama tutuklamalarla bir dava ve hukuk yerine getirilmez, bir siyasi hesaplaşma sürdürülür. Bugün maalesef yaşanan da budur. 
Bu hesap gözaltına alınanlardan değil, onların temsil ettiği ilkelerden soruluyor. Bu şahsi bir hesaplaşma değildir, cumhuriyet ve onun temel ilkeleriyle değerleriyle hesaplaşılmaktadır. 
Cumhuriyete sahip çıkanlardan hesap sorulmak istenmektedir. Bu çaba çok ince bir siyasi planlamayla götürülüyor. 
Hukukun icabı değil siyasetin icabı yerine getiriliyor. Gözaltına alınanların ilk soruşturması sırasında elde edilen bilgiler doğruymuş gibi medyaya manşet yapılırken bu uygulanıyor. Amacın siyasi olduğu açık bir gerçektir. 
Bu davanın içinde yer alan toplumun saygın isimlerden hesap sormanın yanı sıra, çeşitli mafya ilişkileri içinde olan insanları aynı sepete koyup onları harcama planı birlikte götürülüyor. 

'Bu davanın arkasında iktidar var'

 Bu dava niçin özel bir mahkemede yargılama gerçekleştiriliyor? Eğer sadece mafya ilişkileri dolayısıyla Türkiye’de çok normal mahkemeler var oraya götürülebilirdi. Türkiye’de mafya olağanüstü önlemler alınması gereken bir noktada değil. Bu ilgi, bu anlayış, Silivri düzeni, o mafya ilişkileri içinde yer alan insanlardan dolayı mı yoksa toplumdaki değerli kişiler açısından bir ihtimam gösterilmektedir.

Bu davanın arkasında iktidar vardır. Cumhurbaşkanı, Başbakan böyle bir davanın gelmekte olduğunu çok önceden söylemiştir. Daha sonra bu davanın nasıl gelişeceği haberlerini de onlar aktarmıştır. O nedenle bu davanın arkasında hiç kuşu yok iktidar vardır.

'Bu gidiş, iyi değil'

Herkese içinden geçmekte olduğumuz bu dönemde bir şey söylemek istiyorum. 
Bu gidiş iyi bir gidiş değildir. Hepimiz bu konuyu içimizde çok özel bir sorumluluk duygusu içerisinde değerlendirmeliyiz. Bu gidişin sonu da iyi değildir. Hiçbir demokrasi de böyle bir tablo ortaya çıkmaz. Bu projeyi yapanlar,uygulayanlar ve sessizce izleyenler için iyi bir gidiş değildir. Bir anlamda Türkiye’ye bir alarm vermek istiyorum. 
Herkes durumu yeniden değerlendirmelidir. Herkes kendine sormalıdır. Bu durum karşısında üzerime düşeni yapıyor muyum, yapmıyor muyum diye. 

'Gündemi değiştiremezler'

 Türkiye bir ekonomik kriz ortamında yaşıyor. İşsizlik ve yolsuzluklar bu iktidarı kuşatıyor. Böyle bir tablo içinde, gündemi böyle bir açılımla böyle kolektif tutuklamalarla değiştirerek rahatlama imkanına sahip değildir. Ekonomik kriz, işsizlik, yolsuzluklar bu iktidarı takip edecektir. 
Böyle gösterişli tutuklamalarla bunların örtbas edilmesine hiçbirimiz göz yummayacağız. 

'Tüm telefonlar dinleniyor'

 Bir süreden beri çok sistematik biçimde bir medya operasyonu götürülüyor. Medyanın niteliği, medyanın kapsamı içeriği çok ciddi bir planlamayla, büyük bir medya yaratmayla karşı karşıyayız. Medya yapısı değiştirilmiştir. Yine aynı şekilde Türkiye’de hiçbir demokraik şekilde karşılaşılması söz konusu olmayan iletişim denetleme düzeni kurulmuştur. 
Türkiye’deki bütün telefonlar izlenmektedir denetlenmekte ve değerlendirilmektedir. Hiçbir demokratik toplumda böyle bir düzen yoktur. 

'Üniversiteler çökertildi, yargı sarsıntıda'

İktidarın çabalarıyla üniversite düzeni çökertilmiştir. Yargı düzeni çok ciddi şekilde sarsıntıya maruz bırakılmıştır ve bu konudaki çalışmalar sürmektedir. İletişim alanında yargıda hiçbir demokratik rejimin kabul edemeyeceği bir çalışma sistematik bir şekilde sürmektedir. 
Ortadoğu koşulları içinde din istismarını da ele alan bir hemegonya Türkiye’de yürürlüğe konulmak isteniyor. 

'Cumhuriyet için sessiz kalmamalıyız'

 Bunun ötesinde de Cumhuriyetin ilkeleri vardır. Cumhuriyet köklü bir değişikliğe sürüklenmek istenmektedir. Cumhuriyetin sahiplenilmeye savunulmaya her zamandan daha fazla bugün ihtiyaç vardır. 
Bu gidişle ilgili kaygılarımı 2005 yılından beri söylüyorum. İnsanlarımızı cumhuriyete sahip çıkmaya çağırmıştım. Bugün bu herkesin gördüğü bir ihtiyaçtır. Yapılacak şey sessiz kalmamaktır. Bunu onaylamadığımızı ortaya koymaktır. Bunu çeşitli biçimlerde ifade edebiliriz. Bunu da sandıkta gösterebiliriz. Yerel seçimlerde toplumumuz gereken tepkiyi göstermelidir."

Baykal, gazetecilerin sorularını da şöyle yanıtladı: 

- Operasyon sizce eski cumhurbaşkanlarına da gider mi?

- Bu sorumsuzluğun nereye kadar gitmeyeceği konusunda bir hüküm vermek söz konusu değildir. Yaşadıklarımız kabul edilmez olduğunda ittifak kurmalıyız. Bunu birlikte tespit etmeliyiz. Bu kabul edilebilir olursa, buradan çok daha ileri noktalara gitme ihtimali vardır. Nereye kadar gider, nereye kadar gitmez kimse bilemez.

- AB’den bir şey yapılmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Ben AB’nin içinde yer alan sorumlu insanların da bu tabloyu değerlendirmeye davet ediyorum. Herkes iyi niyetle yaklaşmaya çalıştı ama bu Avrupa tavrının kırılma noktasına geldiğini görüyoruz. Bu olaylar bu uygulamalar sanıyorum bunu daha da hızlanmasına yardımcı olacaktır.

-Dün Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ın damadıyla ilgili bir haber çıktı. Ardından da bu gözaltılar oldu?

- Hukuka yönelik iddialarla çok ciddi bir şekilde tartışma haline geldiği açıktır. Maalesef kötü günler yaşıyoruz. Hukuk adına da kötü günler yaşıyoruz. Ben Ergenekon davasının bu olumsuzluğun bir parçası olduğuna inanıyorum. 
Yani nasıl olurda bu insanlar niçin bu uygulamalara tabi tutulmuşlardır. 
Başbakan çıkıyor şöyle bir davaya ihtiyaç duyulacağını söyledi. Savcı arıyoruz bulamıyoruz dedi. Dava Başbakan’ın kafasında. Ona göre aşama aşama tutuklamalar yapıldı. İnsanlar 1,5 yıl içerde yattı. İddianame evelere şenlik telefon dinlemeleri. Kim yazdı belli değil. Böyle bir hukuk süreci olur mu?
Hukuka büyük saygım var, ama gerçek hukuka ihtiyacımız var. Bunu sorgulamamız lazım. Yani hukuk siyaset tarafından iğfal edilir, hukuk çıkar yoluyla da iğfal edilir, başka şekillerde de iğfal edilir. Bu hukukun önemsiz olduğu anlamına gelmez, gerçek hukuku aramamızı isteriz.
Ama hukuk işlesin istiyoruz. O güveni taşıyor muyuz maalesef taşımıyoruz. Bu da acı bir tespit. Dedikodu değil bunlar, bunların gereğinin yerine getirilmesi lazım.