Politika

Baykal: Savcı Öz'e Başbakan talimat veriyor

Ergenekon'un siyasi olduğunda ısrar eden CHP lideri, 'Sağlam delil olmadan o saygın isimler neden gözaltına alındı' dedi

13 Ocak 2009 02:00

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında başta Ergenekon operasyonları olmak üzere son günlerin gelişmelerini değerlendirdi. Baykal, şunları söyledi:

'Saygın insanlar gözaltına alındı'


Geçen haftaya damgasını vuran temel konu kuşku yok Ergenekon konusuydu. Konuşmamız gereken asıl sorun o gözüküyor.
Geçen haftaki gelişmeler, Ergenekon konusunun gerçek niteliğinin özünün daha iyi anlaşılmasını, bu konunun iç yüzünün doğru teşhis edilmesine yardımcı olmuştur.
Geçen hafta yepyeni bir tabloyla karşı karşıya kalınmıştır. Birden bire bu konuda yeni bir aşamaya gelindiği ve yeni bir noktaya gelindiği açıkça görülmüştür. Geçen hafta Çarşamba günü çok çarpıcı gözaltılar gerçekleştirilmiştir. 

Erdoğan: Baykal çetelerin avukatı 

Gözaltına alınanlardan biri MGK’nın eski Genel Sekreteridir, bir orgeneraldir, bir tümgeneraldir ve yine Cumhuriyet Başsavcısı’nın evi Danıştay suçlaması ve Cumhuriyet gazetesi olayıyla ilgili olarak aranmıştır.
Toplumun en kritik noktalarında görev yapmış, görev yaparken bir suç işlememiş bu saygıdeğer insanları acaba niçin birden bire gözaltına alınıyorlar? Biz nasıl aldatılmışız. Meğer şimdi apar topar evlerinden gözaltına çekilmesi gereken insanlar imiş, ne halde bu toplum diye derin bir kaygı içine sürüklenmiştir.

'İyi ki bir muhtıra verilmedi' 

Çarşamba günü bu gözaltılar gerçekleşti ve o günün akşamında toplumun heyecanı kendisini hissettirmeye başladı. Biz bir basın toplantısıyla bu durumun ne kadar kaygı verici olduğunu söyledik ve alarm uyarısı yaptık.

Komutanlar bir araya geldiler ve 5 saatlik bir toplantı yaptılar. O toplantıdan sonra ertesi gün Genelkurmay Başkanı Başbakan’ı ziyaret etti. Arkasından Cumhurbaşkanı’nı ziyaret etti. Bu ziyaretlerden sonra Adalet ve İçişleri bakanlarını çağırdı. 
Ardından genelkurmay açıklaması kamuoyuna duyuruldu. Bir muhtıra verilmedi bir önemli kriz haline dönüştürülmedi.

Çarşamba günü bu temaslar yapıldı. Üç gün sonra gözaltına alınan üç generalin tahliyesine tanık olduk. YÖK Başkanı serbest bırakıldı. Başsavcının evinde yapılan inceleme sonuçlandırıldı ve Ergenekon davasıyla ilgili olarak birden bire bir viste yükseltme kararının ciddi bir frenle durdurulduğuna tanık olduk.

Bizim başından beri bir iddiamız var. Bu dava siyasi bir davadır. Yani bu davayı savcılar emniyet güçleri yasalara yönelik ihlali tespit ettikleri için, o ihlali temizlemek için siyasi yönlendirme ile bu doğrultuda harekete geçilmesi talep edilmiştir. Bu talimatı verenlerin arasında Başbakan vardır. Bunların hepsi çok iyi biliniyor.

'Bu insanlar niçin serbest bırakıldı'

Bu söylediğim ciddi irdelenmesi gereken bir tablodur. Bir orgeneralin, bir tümgeneralin bir YÖK Başkanının gözaltına alınması söz konusu ise, herhalde bunu başlatanların elinde çok sağlam bir dosyanın bulunması gerekir. Ciddi bir hazırlıkla bütün işaretler toplanarak bu konuda bir karar alınması gerekir.

Türkiye’yi sarsacak bir düğmeye basacaksanız bunun sorumluluğunu da alıyorsunuz demektir. Niçin gözaltına alındığını çok iyi bileceksiniz. Hukuki dayanaklarınız olacak. Öyle bir dosyanız varsa gözaltı yapacaksınız.

Bu gözaltılar uygulanırken sağlam kanıt ve deliller var idiyse 3 güç içinde daha hakimin önüne dahi götürülmeden bu insanlar niçin serbest bırakılmıştır. Serbest kalmalarından mutluluk diyorum. Fakat bunun irdelenmesi gerekir.

Ne oldu o üç günde? O üç gün neyi değiştirdi.
Hangi yüksek makamda olursa olsun hukukun işlemesini kim önleyebilir?

'RTÜK'ün, Deniz Feneri'nin hesabını verin' 

Sağlam oluşturulmamış bir dosyayla buna neden kalkışıyorsunuz? Yapamadık mı diyorsunuz? Niye yapamadınız?
Bu sadece o olayla ilgili sonuçlar doğuran sonuçlar ortaya koymuyor. Bu davanın hukuk ötesi anlayışlarla yürütülmekte olduğunu, fırsat bulunduğu zaman yürütüldüğünü, fırsat bulunamadığı zaman yürütülemediğini gördük.
Benim gözümde bu dava o yaşananlar olayla inandırıcılığını bir kez daha kaybetmiştir.
Vatandaşlar eşit, konumu ne olursa olsun. Herkesin hukuku eşit. Öyle olanlar var olmayanlar var.

RTÜK Başkanı hesabını versin. Fener davası sanıkları hesabın veriversin. Ne oldu o dosya? Hala dosya Almanya’dan gelemedi. Önüne geleni tutukluyorsun, maşallah gücün hiç olmasa üç günlüğüne MGK Genel Sekteri’ne geçiyor, Türkiye’deki deniz feneri sanıklarına neden gücün yetmiyor.

Bu davanın iç yüzü görülüyor. Çok açık çok net. Siyasi bir davadır. Bu dava ile ilgili son zamanlarca ciddi açıklamalar yapıldı. Eskiden sadece biz konuşuyorduk. Şimdi ciddi hukuk çevreleride düşüncelerini söylemeye başladılar. Türkiye’deki bütün barolar bir araya gelip çok önemli değerlendirmeler yaptı. YARSAV önemli hukuki tespitler yaptı. bunlar fevkalade önemlidir. Olay artık hukukçularında gündemine gelmiştir.

'Nutuk atmak kolay'

Kimse dokunulmaz değildir diye nutuk atmak kolay.O nutku atanların o sözün gereğini yapması lazım.Yapabiliyor musun?Önce kendi dokunulmazlığını kaldıracaksın.Kendin dokunulmazlık zırhının arkasına saklanacaksın, sana hukuk işlemeyecek, ondan sonra çıkıp nutuk atacaksın.Önce sen hesabını var, Maliye Bakanı versin. RTÜK Başkanı bir hesabını versin.Fener davasından hala dosya gelemedi.Önünü geleni gözaltına aldırıyorsun, üç günlüğünede olsa gücün MGK Genel Sekreterine geçiyorda Deniz Feneri sanıklarına niye geçmiyor? 

Hukuki tanımına uygun bir iddianame ortada yoktur. Ortada çeşitli telefon dinlemeleri iddiaları bir araya getiren bir karmaşa vardır. 2500 sayfalık bir karmaşa. 2500 sayfalık bir iddianame olmaz. Böyle bir iddianame olmaz olamaz olabilemez. Kim yazmıştır belli değil. İddianame hukuk, her kelime yaşamsal önemde. Varmı böyle bir durum. At sepete diye her şey yerleştirilmiştir.

'2 bin 500 sayfa iddianame olur mu?'

Burada insanların haysiyetleri şerefleri canları tehlikede. 2500 sayfalık iddianame olur mu? Oldu.
İnsanlar tutuklanıyor 1.5 yıl sonra iddianame geliyor. 6 ayı geçti ikinci iddianame yok. İkinci tutuklamalar bekliyor. Bu ortaya çıkmıştır. Gözaltı soruşturmanın gereği bir tedbir olarak değil, bir cezalandırma yöntemi olarak kullanılmaktadır.
Kamuoyu önünde onları güç duruma sokarak ve cezaevinde mahkum etme anlayışı kendisini gösterdi.

Dalga dalga adalet olmaz. Kimleri neyle suçladığını ortaya koyup, sonra onları yargılayacaksın. Ucu açık yargılama. Bu ne demek biliyor musunuz?
Türkiye’yi AB’ye almak istemeyenler ucu açık müzakere demişti.
Tuncay Güney ne söylerse delil diye iddianameye koyuyorlar.
Bu dava hibrit bir dava. İki ayrı yönde çalışan bir dava. Bir boyutuyla suç örgütleriyle ilişkisi olan insanlara yönelik, bir boyutuyla da onlarla mücadele etmiş hukuk adamlarına aydınlara yönelik bir dava. Şu hukuka bakın. Bir kısmı o taraftan bir kısmı bu taraftan.

'Henüz bir örgüt göremedik'

Canlı yayında ilk soruşturma. Deli toplama faaliyetleri.Bir Tuncay Güney var ne olduğu anlaşılmış değil. Ama bence o savcını bilirkişisi. O 37 soruya baktım, bilgilenmek için soru soruyor. Falan falan kişilerin örgüt içindeki konumunu bana anlat.

Hala Ergenekon örgütünün varolduğuna dair bir kanıt kamuoyuna yansıtmıyorlar. Kamuoyunu yönlendirmek için her şeyi döküyorsunuz ortaya. Bir örgüt varsa, örgütün başkanı tüzüğü, karar alma süreci var, aldığı kararlar var. Nerede bunlar?
Birbiriyle alakası olmayan insanlar bir araya geliyor. Bu örgütü görmedik. Ama ağızlarda dillerde resmi yayımlarda.

İki terör örgütüymüş. Nerede bu terör. Efendim silahlar çıktı. O silahlar kimin silahları. Onu oraya kim ne zaman niçin koydu. Sabih Kanadoğlu’nun o silahlarla bir ilgisi mi var?
Bu hukuk değil siyaset. Bu toplumu yönlendirme projesi. Bunun böyle olduğunu cesaretle söylenmesi lazım. Biz söylüyoruz.

'1995'te devletteki kuşatma nedeniyle hükümete girmedim'

Bu olayın içinde suç çeteleri elbette vardır. Bugünde vardır dünde vardı, belki yarında olacaktır. Onlara en ciddi mücadeleyi ortaya koyun hepimiz destekleyelim
CHP olarak biz daima büün gücümüzle hukuk dışı çeteleşmeyle bütün arkadaşlarımızla mücadele ettik. Yüksekova çetesini Türkiye’ye anlatan CHP’dir.
Başbakanın partisi Gulu gulu dansı fasa fiso derken Susurluk olayına, CHP’li arkadaşlarımız hepimiz en ciddi mücadelemizi veriyorduk.
1995’te CHP’nin başına seçilince, o günkü hükümete siz bu devleti kuşatma altına almışsınız, kuşatma altında bir ülkede sizinle birlikte olmam diyerek hükümette yer almadım.

'Namuslu aydınlar suçlanıyor'

İnsanlar birbirlerini tanımıyorlar, oralardan bunları alıp mahkûm etmeye çalışacaksın. Almanya’da Nazi döneminde yaşanan olaylar vardır. Memleketin aydınları için yangın çıkarırlardı, dürüst insanları hedef diye gösterirlerdi, tedbir alırlardı. Böyle yapa yapa memleketi Nazi devletine onlar taşıdı.

Senin derdin suç örgütleriyle mücadele etmekse o mücadeleyi adam gibi yap adam gibi. Mücadele yapacağım diye memleketin dürüst namuslu aydınlarını suçlamaya kalkma.

Başbakan da bu konuya bir kez daha müdahil oldu. Bu davayı sahiplenip savunmak durumunda olmuştur. Çok açık bir şekilde, savcı kendisiymiş gibi, “Muhalefet ve medya panik içindeymiş” diyor.

Eğer gerçekten vatandaşlar panik içindeyse senin bununla iftihar etmen değil bunun hesabını vermen gerekir. Sen başbakansın. Eğer Türkiye’de medya ve siyasetçiler panik içindeyse demek ki sen bir korku ortamı yaratmışsın. Korku imparatorluğu yaratıyor diyoruz kızıyor.

'Ekonomik sürprizlere hazır olun'

Ekonomik krizin böyle dibini bulduk geçiyoruz gibi değerlendirmelerin çok doğru olmadığını Merkez Bankası Başkanı yaptığı açıklamayla belirtmiştir. Sürprizlere hazır olunması gerektiğini söylemiştir.

'Türkiye Filistin için etkin olamadı' 


Gazze konusu maalesef geride bıraktığımız hafta içinde de hiçbir olumlu gelişme sağlanamadan bütün ağırlığıyla sürüyor. Bunun büyük bir üzüntüyle tespit ediyorum. BM’nin aldığı karar hem İsrail hemde Hamas yetkilileri tarafından reddedilmiştir ve çatışmaların sürmesi için ortak irade ortaya konulmuştur. Bu tabi çok üzücü bir durumdur.

Ateşkesin reddedilmiş olmasını çok üzüntüyle karşılıyorum. Bu ateşkes çağrısı 13 gün sonra yapılabilmiştir. En ağır suçlamalar yapan Türkiye ne yazık ki bu süreç içerisinde etkin bir rol oynayamamıştır. Bu süreçte kullanılan ifadeler dile getirilen anlayışlar maalesef Türkiye’nin etkin bir rol oynama şansını da ortadan kaldırmıştır.

'Türkiye hava köprüsü kuramadı'

Türkiye iktidarıyla muhalefetiyle kamuoyuyla gayret gösterdiği halde, bizim adımız esamemiz geçmemiştir. Tabi başından beri Türkiye gerçekleştirilebilir somut diplomatik önerilere çevirmemiştir. Bu da Türkiye’yi etkisizleştiren bir sonuç yaratmıştır.

Hala Türkiye oradaki yaralıları Türkiye’ye aktaracak bir hava köprüsü kuramamıştır. İlk andan itibaren insani yardımı hedef almamız lazımdı. Ateşkes kararının alınması için daha hızlı bir çalışma yapmak durumundaydık Umut ediyorum bu süreç bir an önce çözülür. Sorunun çözümünün nereden geçtiğini hepimiz biliyoruz."