CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Türkiye kalkınıyor, zenginleşiyorsa bu zenginlik nereye gidiyor" dedi.
Baykal, partisince Kocaeli Perşembe Pazarı'nda düzenlenen mitingde Türkiye'de bir yılda işini kaybedenlerin sayısının geçen kasım ayı itibariyle 635 bin, işsiz olup da iş aramayanların sayısının ise 300 bin olduğunu öyledi. Bunların toplamının 935 bin kişi ettiğini bildiren Baykal, "700 bin askerimiz var. İşsizler ordusuna ise bir yılda katılanların sayısı 935 bin. Bu iyi bir tablo mu?" diye konuştu.
Baykal, daha sonra kalabalığa seslenerek, "Sevgili kardeşlerim, nasılsınız, iyi misiniz? Siyaset bir yana durumlar nasıl, seçimi bırakalım şimdi işler yolunda mı? Geçiminiz yolunda mı? Kazancınız, masrafınız birbirini karşılıyor mu? Geliriniz gideriniz birbirini tutuyor mu? Kredi kartı borçları ödeniyor mu? Konut, araba, banka, tüketici kredileri ödeniyor mu" diye sordu.
Her sorunun ardından "hayır" yanıtını alan Baykal, şunları kaydetti:
"Sizden elinizi vicdanınıza koyarak değerlendirme yapmanızı istiyorum. Durumunuz nasıl, ekonomi, gelir-gider tablosu, aile içinde nasıl gözüküyor? İşsizseniz iş arıyorsunuz, işiniz varsa bütün gücünüzle çalışıyorsunuz, emekliyseniz bunca yılın karşılığı olarak devletin verdiği emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyorsunuz, çocuğunuza yardımcı almaya çalışıyorsunuz, işsiz kalmışsa yarasına merhem olmaya çalışıyorsunuz, nasıl gidiyor, oluyor mu? Kalkınma, büyüme var mı? Yükselme var mı ekonomik olarak? Niye böyle?
Çiftçiyseniz çiftçinin kazancı artmadı mı? Mazot fiyatları, gübre fiyatları çok mu yükseldi? Bu yıl gübre fiyatları dolayısıyla çiftçi tarlasına gübre mi atamadı, öyle mi oldu? Banka borçları ödenemiyor mu? İcra takibatı başladı mı köylerde? Ziraat Bankası, diğer bankalar alacaklarını tahsil etmek için çiftçinin malına mülküne, evine haciz memuru göndermeye başladı mı? Kocaeli'nde icra dairelerinin sayısı hızla artıyor mu? İcraya verilenlerin sayısı 10 binleri katlanarak aşmaya başladı mı? Esnaf ne halde, işler, alışveriş yolunda mı?
‘Hani Türkiye kalkınıyordu?’
Niye sevgili arkadaşlarım, bu iş niye böyle oldu? Hani Türkiye kalkınıyordu, hani Türkiye zenginleşmişti, hani adam başına 10 bin dolar yıllık kazanç vardı? 15 milyar dolar, 4 kişilik bir ailede 60 milyar dolar. 4 kişilik bir aileden 60 milyar dolar kazancı olan kimse bu miting meydanında yok mu? Burada yok, nerede onlar? Türkiye kalkınıyor, zenginleşiyorsa bu zenginlik nereye gidiyor?"
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçmişte yapılan tüm eserlerin satıldığını savunarak, "Telekom'lar, SEKA'lar, TÜPRAŞ'lar. Satıldı da ne oldu? Elde yok, avuçta yok. Ne olacak halimiz diye kara kara düşünen Türkiye kaldı" dedi.
Baykal, Türkiye'nin, dünyanın işsizlik oranı en yüksek ülkesi olduğunu iddia etti.
Baykal, "Kalkınmayı sanayi tesisi kurmak, yatırım yapmak olarak görmeyen, banka, kredi, faiz zanneden, devletin parasını, birikimini ithalata dayayıp yapay refah ortamı yaratarak kalkınmayı gerçekleştirdiğini zanneden yanlış bir zihniyet var. Yatırım yapmayan, fabrika açmayan, tam tersine fabrika kapatan bir zihniyet var" diye konuştu.
Özelleştirme politikalarını da eleştiren Baykal, şöyle devam etti:
"Bu ülkeye hizmet vermiş Atatürk'ten, İnönü'den, Celal Bayar'dan, Adnan Menderes'ten Turgut Özal'a kadar kimlerin hizmeti varsa kimlerin ortaya koyduğu tesisler varsa ne yazık ki bunlar 6-7 yılda ucuz, pahalı demeden bir bir elden çıkarıldı ve o paralarla 'zenginleştik' diye hava basıldı, dış harcamalar yapıldı, gümrük kapıları kaldırıldı. Zenginleştik denildi ama 3 gün sonra acı gerçek ortaya çıktı. Şimdi büyüme dönemi bitti, küçülme dönemi başladı. Şimdi borç ödeme dönemi başladı."
‘Türkiye’nin borcu 500 milyar dolar’
AK Parti iktidar olduğunda 220 milyar dolar olan Türkiye'nin borcunun bugün 500 milyar dolara yükseldiğini belirten Baykal, miting alanındakilere seslenerek, "Bu senin borcun kardeşim, milletin borcu, halkın borcu. Geçmişte yapılmış ne kadar eser varsa hepsi satıldı. Telekom'lar, SEKA'lar, TÜPRAŞ'lar. Satıldı da ne oldu? Elde yok, avuçta yok. Ne olacak halimiz diye kara kara düşünen Türkiye kaldı" dedi.
Konuşmasında Deniz Feneri davasına da değinen Deniz Baykal, “Almanya'da dernek kuruyorlar. Neymiş mazlumların yarasına merhem olacak. Dolaşıyor camileri Almanya'da. Ramazan'da fitreyi zekatı topluyor. Kazancının karşılığını ver fakirlere de bakalım diyorlar. Sonra kuryeye veriyorlar o kurye parayı Türkiye'ye taşıyor. Türkiye'de o paralar şirket oluyor, arsa oluyor. Bu paralar televizyon kanalı oluyor. O televizyon ne anlatıyor vatandaşa? Ufkunu açıyor, hizmet ediyor değil mi? O kanal AKP'ye hizmet ediyor. Bu iş Almanya'da ortaya çıkıyor. Alman adliyesi yargıladı, davayı bitirdi. Alman mahkemesi "Kuryelik yapan adam sizin RTÜK'ünüzün başındadır" diyor. Başbakan'ın arkadaşı. Başbakan'a soruyoruz kanalı kuranı tanıyor musun? Tanımıyorum diyor. Ama ertesi gün fotoğrafı çıkıyor, akrabası, dünürü çıkıyor...” dedi.
Cumhuriyet tarihindeki en büyük yolsuzlukların bu iktidar zamanında yaşandığını öne süren Baykal, "Yolsuzluk artık kişisel olmaktan çıktı. Artık teşkilatlı yolsuzluk olmaya başladı. Yolsuzluk artık şirketle, dernekle yapılıyor" diye konuştu.
‘Kaplumbağanın sırtına koysan’
Dava dosyasının Türkiye’ye gelmemesini de eleştiren Baykal “Bu dava Almanya'da soruşturuldu, burada kimsenin kılı kıpırdamıyor. Her bakımdan bizimle ilgili, peki nerede Türkiye'de dava? Adalet Bakanı diyor ki, dosyayı bekliyoruz... Kaplumbağanın sırtına koysalar bugüne kadar çoktan gelmişti. Senin polisin savcın kanunun yok mu? Niye sen gidemiyorsun da Almanya'dan dosya gelsin diye bekliyorsun. Al sana dosya. İşte dosya burada. Koca Türkiye cumhuriyeti dosyayı getiremedi ama CHP getirdi. Bunlar siyasi iradeden, bu işi takip etme kararlılığından yoksun. Bu işin arkasını CHP iktidarında biz çözeceğiz. Deniz Feneri bu iktidarın röntgeni. Baktın mı tamam diyorsun. Ne olduğu niye yapıldığı belli” dedi.
Unakıtan’a af, ya Gazanfer Özcan’a?
Baykal ayrıca Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı da etkileyen aflara dikkat çekerek “Dünyanın neresinde bir Maliye Bakanı kendisi hakkında 5 kere af çıkarır. Ama öte yandan Gazanfer Özcan 50 milyar boru 500 milyara çıktı. Kaybettik, öldü gitti. Türkiye bu sahtekarlara teslim olmamalı, kendi değerlerine sahip çıkabilmelidir. Türkiye'ye yakışmıyor bunlar. Ama manzara bu. Şimdi biz gerekeni yapacak mıyız, yapmayacak mıyız?” dedi.
'Eşekle semeri karıştırıyor'
Başbakan Erdoğan'ın önüne geleni suçladığını söyleyen Baykal şöyle devam etti:
"Başbakan çıkmış onu bunu suçluyor, hakaret ediyor. Tarihten örnekler vermeye kalkıyor. Diyojen'den bahsediyor. Ziya Paşa'dan sözler söylüyor. Eşekle semeri karıştırıyor. Sen bırak bunları. Ne yapacaksın bunu anlat vatandaşa. Yok teğet geçmişiz, yok dibini görmüşüz. Sen dibini görene kadar milletin hayatı kayıyor, hayatı. Milletin çocukları okula gidemiyor, tayin olamıyor, iş bulamıyor, işyeri açamıyor. Bunların çocukları ne yapıyor? Yakışıyor mu değerli arkadaşlar? Yeni bunun insanlıkta, vicdanda, dinde imanda yeri var mı? Peygamberimiz ne demiş; `Komşusu açken tok yatan bizden değildir' Bunların içyüzü göründü.''
'Millet dedikodu yapamaz hale geldi'
Konuşması sık sık `Başbakan Baykal' sloganıyla kesilen Deniz Baykal, daha sonra Doğan Yayın Holding'e kesilen basın tarihinde eşi görülmeyen haksız cezaya değindi, şunları söyledi:
"Kendisine muhalefet eden basını susturmak için para cezası yöntemine başvurduğu görüldü. Bu artık gerçekten gidişin emaresidir. İşaretidir. Bu işi sürdüremeyeceğinin kanıtıdır. Artık umutsuzluk onlara da hakim olmaya başlamıştır. Bu gidişi inşallah hep beraber sonuçlandıracağız. Eskiden jurnalcilik vardı. Şimdi telefonlar dinleniyor. Millet, eş dost hısım akraba bile birbirleriyle dedikodu yapamaz, birbirlerinden şikayet edemez hale geldi. İçlerinden geldiği gibi şöyle iktidara bir küfür edemez hale geldiler. Geldikleri gibi gideceklerdir. Milletin kararıyla gidecekler.''
'Yardım değil iş ver'
Hükümetin hazırladığı bütçenin gerçeklerle hiçbir ilgisi bulunmadığını iddia eden Baykal, şöyle konuştu:
"(Türkiye yüzde 4 kalkınacak) diye rakamları koydular. Sanki o kalkınmayla ilgili vergiler toplanacakmış gibi harcamalar planladılar. Harcamaları yapıyorlar gelirler yok. Bütçe açık veriyor. Kimse de sesini çıkarmıyor. (Seçime kadar bu iş böyle gitsin)' deniyor. Sen seçime kadar harcama yapmalısın ama harcamayı kendi seçim masraflarını karşılamak için değil, işsiz kalmış vatandaşlara, emekliye, dar gelirlinin ihtiyacına cevap vermek için harcamalısın. Ama o Tunceli'ye buzdolabı götürüyor. Elbette ihtiyacı olan vatandaşa yardımcı olmalıyız. Ama Tunceli'deki vatandaşımıza buzdolabı, çamaşır makinesi dağıtmak, yardımcı olmak anlayışıyla mı ilgilidir, yoksa başka hesaplarla mı ilgilidir. Yardımcı olmak istiyorsan vatandaşa iş ver. Her ailedeki bir kişiye iş ver."