CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Tayyip Erdoğan ile Deniz Feneri Derneği arasında siyasi ilişki olduğunu savunarak, "Asrın en büyük yolsuzluğunu yapan kişiler, Başbakanın ’Harim-i İsmet’inde olan kişiler. AKP olmasaydı Deniz Feneri olmazdı. AKP olmasaydı Türkiye ayağı da bu kadar başıboş olmazdı" dedi. Baykal, dün CHP Genel Merkezin’de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Erdoğan - Akman ilişkisi
"Bu organizasyonda yer alanların Başbakanla ve AKP kadrolarıyla, yönetimiyle içli dışlı olduğu görülmektedir. Kuryelik yaptığı mahkemede ifade edilen kişi, RTÜK başkanıdır. Kuruluşun başına Başbakan Erdoğan, nereden arayıp bularak bu kişiyi getirmiştir?
Arkasında hangi ilişkiler, dayanışmalar yatıyor? Derhal Türkiye’deki ilgililer konusunda ciddi güven veren bir soruşturma ve inceleme başlatılmalıdır. RTÜK Başkanı Zahid Akman da o görevden ayrılmalıdır.
Dördüncü kişiyi açıklasın
Başbakan bir bilgisini de Türk kamuoyuna açıklamalıdır. Alman Büyükelçisi’ne dört tutukludan bahsedilmiştir. Bizim bildiğimiz üç kişi var. Başbakan o dördüncüyü söylemelidir. O dördüncüyü söylediği anda yapması gereken şey ortaya çıkar.
Hükümet, Deniz Feneri konusunda kamuoyundan özür dilemelidir. Türkiye’de siyasetin finansmanı şeffaf hale getirilmelidir. Bu olay nasıl gelişti Sayın Başbakan? Deniz Feneri kimlerin elinde bu yolsuzlukları yaptı?
Sen o kuryelik yapanları RTÜK’ün başına getirirken bunları bilmiyor muydun? Farkında değil miydin orada bu kadar büyük yolsuzluklar yapıldığının? 41 milyon Euro’luk bir yolsuzluk. Reva mıdır, hak mıdır? Başbakan, ’Çeksinler cezasını’ diyerek sıyrılamaz. Başbakan, bu olayın oluşumundaki sorumluluğunun hesabını siyasi olarak vermelidir.
Yarın ciddi bir adli inceleme çıkarsa belki de hukuki olarak vermek durumunda kalabilir. Kendi ellerinde besleyip büyüttüler. Kendi arkadaşlarıyla bütün o yolsuzlukların yapılmasına seyirci kaldılar, destek verdiler. Başbakan yanlış işlerin içindedir. Yanlış işlerin içinde olduğu ortaya çıkınca tepki gösteriyor, cezalandırmaya çalışıyor.
Kendi ifadesiyle ’Koca bir Başbakanın’ köşeye sıkışınca ’Tanımıyorum, bilmiyorum’ diye kaytarmaya çalışması hüzün verici bir manzaradır. Anlaşılmıştır ki bu yolsuzluğun kahramanlarıyla çok yakın ilişkisi vardır. Dayanışma içindedir, beraberdir, birlikte çalışmışlardır. Zekeriya Karaman’ın nikâh tanıklarına bakın; Başbakan, İçişleri Bakanı.
Bunun Türkiye ayağı da var
Dava, Deniz Feneri’ni uluslararası suç örgütü niteliğinde tanımlamaktadır. Yani, ’Uluslararası boyutu sadece Almanya ile ilgili değil. Bunun bir de Türkiye ayağı var’ demek istiyor, Alman mahkemeleri… Belki de bu dernek böyle bir yolsuzluğu kamufle etmek için kurulmuştur. Bu kuruluşun temel amacının bu olduğu kuşkusu ortaya çıkmıştır.
Siyasi amaç için kullandılar
Almanya olaya olağanüstü bir dikkatle giriyor, bütün boyutlarıyla konuyu aydınlatıyor. Ama Türkiye ile ilgili olarak kimsenin harekete geçtiği yok. Bu manzara karşısında hükümetin sergilediği tavır üzüntü vericidir. Çünkü Deniz Feneri, AKP ile ortaya çıkmış bir olay. Deniz Feneri’ni kamuya yararlı dernek haline getiren kimdir? AKP hükümeti...
Ona vergi kolaylığı sağlayan kim? AKP hükümeti. Mehmetçik Derneği’nden bağışlarda esirgenen vergi kolaylığı, Deniz Fenerinden esirgenmemiştir. Deniz Feneri Derneği AKP’nin gözde derneği olarak kendisini göstermiştir."
Karabük cezaevinde hükümlü bulunan YİMPAŞ şirketinin sahibi Dursun Uyar’a ait.