NBA'de geride bıraktığımız haftada en fazla dikkat çeken durum Boston Celtics ve Los Angeles Lakers'ın dışındaki hiçbir takımın düzgün dikiş tutturamıyor olması.ARA GÖZBEK / Tempo24Çıkış yapması beklenen takımlar bir kıpırdama gösteriyor ama beklenen patlamayı henüz yapamadığını söyleyebiliriz.
Bu haftayı değerlendirirken kısaca bir Boston Celtics'ten söz etmemiz gerekiyor. Son 16 maçtır kazanan Boston Celtics'in şu anda ligde 24 galibiyet ve 2 mağlubiyetle lider durumda. Aslında Boston potansiyel olarak da bu ivmeyi yakalamaya müsait olan bir olsa da bu başarısının başlıca nedeni her maçı playoff maçı ciddiyetiyle oynuyor olmasıdır.
1995-1996 sezonunda Michael Jordan'lı Chicago Bulls'un 72-10'luk rekor kırdığı sezonun dışında Hiçbir t
akım bu rekoru egale edebileceğini Ya da kırabileceğini hissettiremedi. Ama bu sezon Boston Celtics bu rekoru kırdığı takdirde muhtemelen kimse şaşırmayacak. Boston'le ilgili en ilginç olay 3 süperstarının dışında genç Rajon Rondo ve pivot Kendrick Perkins'in parlıyor olması.
Kevin Garnett, Paul Pierce ve Ray Allen'ın yanında bir çok oyuncunun ezileceğini düşünenler bugün çok büyük bir yanılgıya düştüğünü görüyorlar. Böyle bir durumda üç süperyıldızı olgunluklarından dolayı ve koç Doc Rivers'ın bu müthiş yöneticilik anlayışından dolayı kutluyoruz.
Batı'nın 5 takımı birbiriyle yarışıyor Batı'da en çok dikkat çeken olayı lider LA Lakers değil, playoff potasındaki son 4 takım yani Batı konferansı sıralamasında 5inci, 6ıncı, 7inci ve 8inci sıradakiler (Portland, San Antonio, Utah ve Dallas) ve bunların bir sıra altında yer 9uncu sıradaki Phoenix Suns. Bu 5 takım günaşırı sırası değişiyor. Bir galibiyet veya bir mağlubiyetle 5inci sırada yer alan takım bir anda kendini playoff potasının dışında buluyor.
Portland Trailblazers “bu sezon ne yapsa kardır” diye düşünenler artık playoff ikinci tur hesapları yapıyorlar. Greg Oden'ın gelişiyle bunun olabileceğini düşünenler gördüler ki takımı sürükleyenlen Oden'ın dışındaki 1-2 oyuncu. Oden önemli bir oyuncu olacak, bu belli. Ama Portland Batıo Final'i ya da şampiyonluk hedefliyorsa bunun için Oden oyunun bir üst seviyesine geliştirmesi gerekiyor ve takıma bir süperstar transferi yapılması gerekiyor.
San Antonio Spurs ise 5-6 maç üst üste kazandıktan sonra bu hafta bir duraklama yaşadı. Berbat bir sezon başlangıcı yaptıktan sonra tekrar çıkışa geçen Spurs, bu günlerde bir kazanıyor bir kaybediyor. Sakatlar sahaya dönünce Tim Duncan'da form tutmaya başladı. Hatta geçtiğimiz hafta panoromamızda haftanın takımı olmayı başardılar. Ama şimdilerde ise sezon bitsinde artık yeni takviyeler yapalım niyetinde oynuyorlar.
Phoenix Suns'ın en sona bırakmak istiyorum. Okul yıllarımızda hoca sınav kağıdını önümüze koyduğunda önce kolay soruları yapıp sorları sona saklardık ya...Suns'ın durumu da bu. Genel Menajer Steve Kerr sağ olsun Suns bilinmeyen denklemine her gün yeni bir bilinmeyen eleman ekleniyor.
Dallas Mavericks'te her şey gayet net gözüküyor. Dirk Nowtizki çok önemli bir oyuncu. Json Kidd tartışmasız ligin hala en iyi oyun kurucularından birisi. Jason Terry patlayıcı oluyor. Ama Dallas'ın idari anlamda biraz basketbolla ilgilenip takıma ciddi iyi takviyeler yapması gerekiyor. Bir takım nasıl savunma yapmaz? Ya da yapamaz? Mümkün değil.
Basketbolda bir takım hem hücum yapması gerekiyor hem savunma. Bir takım hücuma ağırlık verebilir, başka bir takım savunmaya. Ama oyunun bir bölümün yapıyorsun diye diye tarafına tamamen es geçemezsin ki. Yani kısacası
Dallas iyi bir savunma mekanizması oluşturmadan zirveye oynayamaz.
Utah Jazz ise sessiz ve derinden gidiyor.
Çok konuşulmuyorlar çok da dikkat çekmiyorlar. Bu sene kötü gidiyorlar dendi şu anda Batı Konferansında takımların korkulu kabusu haline geldiler. Andre Kirilenko'nun saha kenarına alınması ne kadar tartışılır bir durum olsa da takımı ilginçtir ki olumlu etkiledi. Ve Kirilenko gerçek bir takım oyuncusu olduğu için, yıldız kompleksleri olmadığı için Andre'nin performansını düşürmüyor. Utah da yavaş yavaş geçen sene bıraktığı noktaya dönmeye başlıyor.
Arizona güneşi Phoenix'i yakmaya başladı Gelelim Arizona eyaletinin temsilcisine. Suns, bundan 3 sene önce NBA;'de bir devrim yapıp, hızlı basketbolla en ofansif takım haline geldiler. Steve Nash'in önderliğinde takımda herkes sayı atıyor, herkes koşuyordu. Ama bu işlerin kendilerini ancak belirli bir noktaya kadar taşıdığını gören Suns, takımda birkaç değişiklik yapmak istedi. 2007 yazında kadroların Grant Hill'i kattılar. Ardında 2007-2008 sezonu içerisinde takımın önemli bir silahını gönderdiler. Suns, hücum sistemine tamamen aykırı bir oyuncu olan Shaquille O'Neal'ı takıma katmak pahasına Shawn Marion'ı gönderen Suns, takımın kimyasını iyice bozmuştu.
Bu sene nasıl oynayacakları merak konusu iken form tutmaya başlayan Shaq v
e pota altını domine eden Amare Suns'ın eksiklerini örtmüş gibi görünüyordu. Geçtiğimiz hafta takıma bir Jason Richardson eklenince herkes 'ne olacak bu Suns'ın sonu' diye soruyordu. Yani Suns böyle giderse ligin sonuncu bitirebileceğini ama şampiyon oldukları takdirde kimsenin de şaşırmayacağı apaçık ortadaydı. Kısaca Arizona güneşi Phoenix'i yakmaya başladı.
Geçtiğimiz hafta Batı'da 5-6 sırada bulunan Suns, bu günlerde playoff potasının dışında yer alıyorlar.
Jason Richardson önemli bir skorer olduğu bir gerçek. Ama buradaki önemli nokta Suns'ın bir skorere daha ihtiyacı olup olmadığı. Geldiği gün takıma bir anda uyum sağlayan J-Rich takıma katkı sağlayacağı kesin. Ama şampiyonluk yolundaki doğru parça mı bunu zaman gösterecek.
Nash bir şekilde bildiğimiz Nash. Ama Shaq ve Amare'nin performansı Suns'ın kilit faktörleri. Shaq sakatlanmadığında ya da faul problemine girmediğinde, yani kısaca sahada kaldığında Amare'nin de işi kolaylaşıyor. Suns bilinmeyen denklemi sezon sonunda nasıl çözülecek bilmiyoruz. Ama öncelikle Batıda kendilerine üst sıralarda bir yer edinmeleri ve playoff'lara üst sıralardan girmeleri gerekiyor.