Gündem

"Başsavcılığın Maranki'nin gömdüğü 'silahlar' için acelesi de kaygısı da yok!"

"Maranki'nin o açıklamaları toplumun önemli bir kesiminde ciddiye alınmıştı..."

26 Mayıs 2018 12:49

Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek, Prof. Dr. Ahmet Maranki, 3 Kasım 2019'dan 24 Haziran 2018'e çekilen cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimleriyle ilgili olarak “Umudumuz 25 Haziran'dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı'nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa” sözleri hakkında yaşanan adli süreçte neler yaşandığını yazdı. Zeyrek, "Başsavcılığın acelesi de, “Sözü edilen ‘şeyler’ bu süre içinde Belgrad Ormanı’ndan alınır” gibi bir kaygısı da yok" dedi. 

Zeyrek "Gömülü şeyler...’ ve ‘soruşturmada titizlik" başlığıyla (26 Mayıs 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Ahmet Maranki’nin “Benim umudum 25 Haziran’da... Olmadı artık Belgrad Ormanı’nda bir ağacın altında talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa artık” sözlerini duyduğumda herkes “Neden savcılar işlem yapmıyor” sorusunu sormuştu zaten.

Bu tür durumlarda soruşturmayı, “soruşturma konusu fiilin işlendiği yer”in basın savcılıkları başlatır. Programın yayınlandığı Akit TV’nin olduğu bölgenin hangi savcılığın görev alanına girdiğini bilmiyordum. O nedenle Ankara’dan öğrenmeye karar verdim. Doğrudan bu konulardaki hassasiyetini bildiğim Hâkimler Savcılar Kurulu Başkanvekili Mehmet Yılmaz’a sordum. Sayın Yılmaz, bir süre sonra Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın konuyla ilgili yaptığı basın açıklamasını gönderdi.

Açıklamada Maranki hakkında TCK’nın 216/1 ve 218/1 maddeleri çerçevesinde soruşturma başlatıldığı yazıyordu. Neticede herkes hukukçu değil, ben bu maddelerin ne anlama geldiğini bilmeyenler için yazayım.

TCK’nın 216. maddesinin ilk fıkrası şöyle diyor:

“Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

 

TCK’nın 218/1 maddesi ise söz konusu suçun basın yoluyla işlenmesi halinde cezanın yarı oranında arttırılmasını öngörüyor.

Küçükçekmece Başsavcılığı’nın açıklaması, “İlgili kişi şüpheli 
sıfatıyla ifadeye çağrılmış olup soruşturma titizlikle sürdürülmektedir” cümlesi ile bitiyordu.

HSK Başkanvekili Yılmaz, savcılığın Maranki’nin savunmasını alıp soruşturma gerekleri neyse onu yapacağını da 
sözlerine ekliyordu.

Okuduğunuz bu yazıyı dün 16.00 gibi bitirdim. Küçükçekmece Adliyesi’ne sordum. Maranki’nin davet edilmesinin üzerinden 19 saat geçmişti ama o henüz gelmemişti, gelmesini de beklemiyorlardı. Gelmediği ve ifade vermediği için de benim konuştuğum yargı mensubunun, Belgrad Ormanları’nda gömülü şeyin ne olduğu, Maranki’nin kimlerle talim yaptığı konusunda bir fikri yoktu. Doğrusunu isterseniz, başsavcılığın acelesi de, “Sözü edilen ‘şeyler’ bu süre içinde Belgrad Ormanı’ndan alınır” gibi bir kaygısı da yok gibiydi.

Oysa Maranki’nin o açıklamaları toplumun önemli bir kesiminde ciddiye alınmıştı ve bu konudaki tartışmaların ve endişelerin sonlanması, kafaların netleşmesi için yargının biraz hızlı davranması gerekiyordu.

Yanlış anlaşılmasın, “Maranki neden doğrudan gözaltına alınmadı” demiyorum. Hatta, tam tersine izlenen yöntemin doğru olduğunu düşünüyorum. (Keşke, silah ve şiddete dair bir içeriği olmayan Twitter mesajı nedeniyle hakkında soruşturma açılan Barış Atay da ifade için sadece davet edilseydi. Sabah kapısına polis dayanmasa, akşama dek karakolda tutulmasaydı.)

Ancak davete icabet edilmediğinde ortaya çıkan “canı istediğinde gelecek” yaklaşımının da başsavcılık açıklamasında geçen “titizlikle”sözcüğü ile bağdaşmadığını unutmamak gerek.

Not: Akit TV sunucusunun Maranki’nin o sözleri üzerine “O kadar da değil” diyerek müdahale etmesi gözden kaçmaması gereken doğru bir reflekstir. Tebrik ediyorum.