Prof. Dr. Baskın Oran, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın AKP'nin Köşk adayı olarak tanıtıldığı toplantıda yaptığı konuşmayı yorumladı. Erdoğan'ın konuşmasına başlarken yaptığı duaya atıfta bulunan Oran, Mesela, yaptığı duada “hayır işlerimiz” derken, bunların Kızılay mı yoksa Bilal oğlumuzun vakfı vasıtasıyla mı yürüyeceğine kim karar verecek, bu laikler mi? Eyy laikler, biz karar vereceğiz biz! Sandıktan siz değil biz çıktık, biz!" dedi.
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna da değinerek Erdoğan'ın ağzından yorumlayan Oran, "İstanbul Müftülüğü geçen yıl 20 Aralık günü hutbelerde “rüşvet” konusunun işleneceğini ilan etmiş ya, ondan sonra Paralel Devlet bize karşı 17 Aralık’ta darbe teşebbüsünde bulundu ya, biz de Müslümanlar yanlış anlamasın diye derhal konuyu değiştirtmiştik ya, onu gündeme getirmeye çalışıyor" ifadelerini kullandı.
Baskın Oran'ın Agos gazetesinde "Erdoğan’ın esas konuşmasını açıklıyorum" başlığıyla yayımlanan (4 Temmuz 2014) yazısı şöyle:
Törendeki konuşmasının asıl önemli kısımları, elindeki kağıtta olup da okumadıklarıydı. Bu kağıdı kürsüde unutmuş. “Paralelci”lerden biri bulmuş, “Siz K. Evren’i de yazmıştınız” diyerek bana getirdi, kamu görevi olarak açıklıyorum. İtalikler, kürsüden okumuş olduklarıdır.
Başlangıç: Duanın anlamı
“Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı bu hareketi bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren rabbime sonsuz hamdü senalar olsun. Ya Rab, senin iznin olmadıkça hiçbir şey hareket etmez. Ya Rab bizim göğsümüzü genişlet, hayır işlerimizi kolaylaştır.”
Hamd olsun; ama hele bi sor bakalım kime diye. İnancı gereği başını örten kızlarımızı üniversiteye almayanlara! Partimizi kapatanlara! Bizi mazlum ettiler, o sayede şimdi Allah’a bin şükür ne istersek yapıyoruz. Eyy CHP zihniyeti! Sana hamd-ü senalar olsun!
Mesela mülk diyoruz, bu cahil laikler “mal-mülk” sanıyor; oysa Osmanlıca lügati açıp baksalar, “devlet” demektir. Çatır çatır söylüyoruz işte, devletin sahibinin millet falan değil Allah olduğunu. Bir zamanlar arabalarımıza yazdırdığımız “Hakimiyet Allah’ındır”lardan bugünlere vasıl olduk, hamd olsun!
Mesela, “Allah’ın izni olmayınca hiçbir şey hareket etmez” ne demek? Bu ülke gittikçe artan biçimde Din-i Mübin-i İslam’a göre idare edilecek demek! Daha açık nasıl söyleyelim yav? Yazıp da ellerine mi verelim? İktidarımız böyle kavi olduğu sürece veririz de icabında.
Mesela, “hayır işlerimiz” derken, bunların Kızılay mı yoksa Bilal oğlumuzun vakfı vasıtasıyla mı yürüyeceğine kim karar verecek, bu laikler mi? Eyy laikler, biz karar vereceğiz biz! Sandıktan siz değil biz çıktık, biz!
Benim esas sinirimi bozan, bu Paralel Devlet var ya, bize hırsız diyen o Haşhaşiler, onların kalıntıları. Mesela bir tanesi, hani tutup aramıza milletvekili diye kattık da, yasak olmasına rağmen TV’lerde cebini doldurmasına göz yumduk, o zaman öyle gerekiyordu, işte o.
Ne yapmış? İstanbul Müftülüğü geçen yıl 20 Aralık günü hutbelerde “rüşvet” konusunun işleneceğini ilan etmiş ya, ondan sonra Paralel Devlet bize karşı 17 Aralık’ta darbe teşebbüsünde bulundu ya, biz de Müslümanlar yanlış anlamasın diye derhal konuyu değiştirtmiştik ya, onu gündeme getirmeye çalışıyor. Mesaj atmış, "Dinî değerleri sömüren, sonra da camilerde hırsızlık ve rüşvetten bahsedilmesine müsaade etmeyen dindar Cumhurbaşkanı adayı” diyor benim için. Biz boşuna yasaklatmadık o tivitır denen melaneti be! Ama o Anayasa Mahkemesi denen yer bozdu. Allah’ın izniyle onu da ilk fırsatta biz bozacağız inşallah. Nasıl HSYK’yı bitirdik, nasıl sulh mahkemeleri ve Yargıtay’ı sıfırladık elhamdülillah, orayı da üç vakitte imana getireceğiz Allah’ın izniyle.
Her dediğimi yutmak zorundalar
“77 milyonun her bir ferdini kendi nazarımızda sadece insan olarak, yaradılmışların en şereflisi olarak gördük. Bizi sevmeyenleri de sevdik. İnsana insan olduğu için değer verdik.”
Şimdi çok tutuluyor, herkes birbirine seni seviyorum diyor. Biz de geri kalacak değiliz, biz de söyledik. Halbuki bu çapulcular bir düşünse, ben bu konuda diyeceğimi çoktan dedim de bitirdim. Bin kere söylemişimdir, “İnsanı Yaradan’dan ötürü severiz”, diye. Bu ne demektir? İnsan olduğu için sevmiyorum, Allah’ın mahluku olduğu için seviyorum demektir be gafiller! Ama bunlar ne anlamışlardır, Yunus Emre’yi yad ediyoruz sanmışlardır. Elleme, sansınlar. Uyandırma kerizi, derler böylesine; bu tabiri 99’da dört ay yattığım Pınarhisar cezaevinde yankesici mahkumlardan duymuştum.
Sonra, 77 milyonu kucaklamak ne demek? Bize oy veren ile vermeyeni bir mi tutacağız? Tutarsak buna hakkaniyet mi denir yav? İyiye de kötüye de aynı hizmet, ne bu bolluk? Ne kaa ekmek, o kaa köfte lafını da mı duymadınız?
Düşünmüyorlar ki ben bu lafları ve çok ötesini “balkon konuşması” dedikleri 2007 seçim zaferi konuşmamda zaten etmişim, aynen “Lütfen müsterih olun, kime oy vermiş olursanız olunuz, tercihlerinize saygı duyuyoruz. Farklı tercihlerinizi de demokratik hayatımızın zenginliği olarak görüyoruz” demişim o tarihte, ondan sonra da sandıktan çıkmış bir başbakan olarak ne gerekiyorsa aynen onu yapmışım, Rabbime şükürler olsun. Oradan da mı ders almadınız eyy gafiller!
Dedim ki, “Hiçbir zaman kutuplaştıran olmadık. Biz bize yapılanı başkasına yapmadık”. Buna bile gıkları çıkmadı be; buradan hesap edin artık!
En önemlisi, ben ki yarın halkın oyuyla cumhurbaşkanı olacağım, beni bu mertebeye bu CHP zihniyeti yükseltti! Bunun bile farkında değiller. AK Parti adayının seçilmesini 2007’de engellemek için icat ettikleri o sefil 367 sayesinde cumhurbaşkanı oluyorum! Meclis’te seçilmeyi 367’yle engelleyince, biz de halkın oyuyla seçtiririz dedik, anayasayı değiştirdik, seçiliyorum işte.
Kimseden korkum yok!
“Türkiye’nin istikametini belirlerken her aşamada hep birlikte olacağız. Partimizle de hükümetimizle birlikte hareket edeceğiz. Bugünlere birlikte geldik, Allah’ın izniyle birlikte yürümeye devam edeceğiz”.
Bu ne demek bu? Ben AK Parti’nin üzerinden elimi çekmem, hiç umutlanmayın demek. Başka türlü anlayanın aklına şaşayım yav! Taraf olmayan bertaraf olur, bunu hâlâ öğrenemediler!
Kürtler de neyi nasıl anlar, kendileri bilir. Ne Kürt meselesinde korkumuz var, ne başka bir şeyde. Bana imanlı kardeşlerimin desteği yeter. Kalkmışlar, seçimlerin sonuna kadar bunları oyalayalım diye çıkartacağımız 6 maddelik kanuna itiraz ediyorlar, “Kürt’ün adı bile geçmiyor, terör deniyor” diye.
Oysa ben kendileri hakkında ne düşündüğümü müteaddit defalar açıkça ifade ettim. “Kürt sorunu yok, terör sorunu var!” dedim. Bölücübaşının idamı konusunda 2011’de “Biz o sırada koalisyonda olsaydık ya idam edilirdi ya da istifa ederdik, çekilirdik” dedim. 2012’de BDP’lilerin dokunulmazlıkları konusunda “Biz yargıya zaten gerekeni söyledik, gereğini yapıyor; biz de parlamentoda yapacağız” dedim. Hepsini bırak, “Her kürtaj bir Uludere’dir” dedim. Daha ne söyleyecekmişim yav? Bunlar daha neyi konuşuyorlar yav? Lafı neresinden dinliyorlar yav? Hiç değilse iki kere ikinin dört olduğunu anlayın yav!
Ama elleri mahkum beni desteklemeye. Neden? Çünkü şimdiye kadar Süreç’e karşı çıkmış olan bu Bahtsız Bedevi Kılıçdaroğlu, aklı başına gelir gibi olunca Diyarbakır’a gitti, orada “Süreç’i destekliyoruz” demiş güya. Onu da kendi ağzından duyamadık haa! Neden duyamadık? Kapalı toplantıda söylemiş de ondan! Diyarbakır'daki bir dernek başkanı nakletti de oradan dolaylı duyduk.
Bu durumda bunlar masraf edip benim karşıma hangi cesaretle aday çıkarıyorlar yav? Dur sen, Musul’da kaçırılmış kardeşlerimiz seçimden hemen önce serbest bırakılınca dank eder kafalarına!
Bunlardan bahsedince insan öfkeleniyor elinde olmadan. Sizin de keyfinizi ney kaçırmayalım arkadaşlar. Bugün bayram günüdür. Nasılsınız inşallah. Yüce Rabbim hepimizi muvaffak eylesin. Allah’a emanet olun inşallah. Allah herkese muradını versin, amin, amin, amin...