Gündem

Başbakan'dan muhalefet liderlerine tazminat davası

Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Bahçeli'ye ayrı ayrı tazminat davası açtı.

28 Temmuz 2010 03:00

T24 - Başbakan Erdoğan, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "O e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt ve Sayın Erdoğan işbirliği yapmışlardır o olayda" sözleri ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin dün (27 Temmuz 2010) gerçekleştirdiği yazılı açıklaması nedeniyle de her iki lidere manevi tazminat davası açtı.

Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye ayrı ayrı tazminat davası açtı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir televizyon programında, "O e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya, mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt ile Sayın Erdoğan işbirliği yapmışlardır o olayda" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na manevi tazminat davası açtı.

Erdoğan'ın avukatları Muammer Cemaloğlu ve Fatih Şahin'in açtığı davanın dilekçesinde, Kılıçdaroğlu'nun dün bir TV kanalında canlı yayına katıldığı anımsatıldı.

"Kılıçdaroğlu'nun, programda, Başbakan Erdoğan'ın şahsiyet haklarına saldırı kastıyla, tamamen gerçek dışı iddia ve ithamlarda bulunduğu, onur ve saygınlığını ihlal ettiği" savunulan dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun, programdaki, Başbakan Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın Dolmabahçe'de yaptıkları görüşmeye ilişkin sözleri aktarıldı.

Dilekçede, Kılıçdaroğlu'nun, "Allah aşkına söyler misiniz? Ben darbe yapmaya kalkacağım, e-muhtırayı koyacağım, Başbakan ile oturacağım, sohbet edeceğim. Gizli sırlarımız neyse bölüşecekler, paylaşacaklar ve ben emekli olduktan sonra benim altıma çok pahalı zırhlı araç alınacak ve ben ödüllendireceğim", "Çünkü o e-muhtıra AKP'nin tekrar iktidara gelmesi için konmuştur oraya, mağdur edebiyatı için konmuştur oraya. Sayın Büyükanıt ile Sayın Erdoğan işbirliği yapmışlardır o olayda. Çıksınlar, söylesinler, 'Biz işbirliği yapmadık' desinler" ve "Sayın Başbakan konuşmalı. Dolmabahçe'de ne konuştular, konuşmalı. Halkından gizli, kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeler devletin arşivine yansımıyorsa, orada çıkar işbirliği vardır. O çıkar işbirliği, ikisinin arasındadır. Çıkar işbirliğini açıklasınlar, biz de öğrenelim" ifadeleri vurgulandı.

"Kılıçdaroğlu'nun, konuşmasında, Başbakan Erdoğan ile eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın gizlice görüştükleri, görüşmede AK Parti'nin tekrar iktidara gelmesinin amaçlandığı, ikisi arasında çıkar işbirliğinin yapıldığı gibi iddia ve değerlendirmelerinde bulunduğu" ifade edilen dilekçede, şu değerlendirmelere yer verildi:

"Bu görüşmenin içeriğinin açıklanmadığı, gizli olduğu gerekçesiyle farklı yaklaşımlarda bulunmak, bu görüşmenin karşılıklı çıkar ilişkisine dayandığını, ülkenin ve milletin çıkarlarının değil, kişisel çıkar ilişkisinin bulunduğunu iddia etmek, soyut, gerçeği yansıtmayan, bu iki kişiyi ve hatta temsil ettikleri makam ve kurumları işlevsiz bırakmaya yönelik, hukuka aykırı iddia ve ithamlardır."

Kılıçdaroğlu'nun iddialarının Başbakan Erdoğan'ı aşağılamaya yönelik olduğu kaydedilen dilekçede, "Müvekkilimin (Başbakan Erdoğan'ın) ülke çıkarları için değil, kendi özel çıkarları için kurumları kullandığını, onların itibarını sarsacak ilişkiler içinde olduğunu iddia etmek, açık bir hakaret oluşturur" denildi.

Dava, Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek.


Bir dava da Bahçeli'ye


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün (27 Temmuz 2010) yaptığı yazılı açıklama nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye manevi tazminat davası açtı.

Erdoğan'ın avukatları Fatih Şahin ve Muammer Cemaloğlu'nun açtığı davanın dilekçesinde, Bahçeli'nin dün yaptığı yazılı açıklamadan bölümlere yer verildi.

"Basın açıklamasında, siyasi eleştiri ötesinde, Başbakan Erdoğan'ı ağır biçimde suçlayıcı ve aşağılayıcı ifadelerin yer aldığı" savunulan dilekçede, "açıklamanın, PKK'nın son terör saldırıları nedenine dayandırılmakla birlikte, Başbakan Erdoğan'a karşı ağır ve inanılmaz ithamları da içerdiği" kaydedildi.

Dilekçede, "Davalının (Bahçeli), bu çirkin ve ağır iddia ve ithamları ile milli ve manevi değerler noktasında son derece duyarlı olan Türk toplumuna karşı müvekkilimin aşağılanmasını, müvekkilimin Türk toplumunun kin ve husumetine maruz kalmasını sağladığı açıktır" ifadesi kullanıldı ve Bahçeli'nin, eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığına yer verildi.

Dava, Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülecek.


Bahçeli dün gerçekleştirdiği yazılı açıklamada ne dedi?


"Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Türk polisini hedef alan alçak terör saldırısında dört kahraman evladımızın şehit olması Türkiye’yi yasa boğmuş ve haklı bir infiale sevketmiştir.

Bu hain saldırıyı nefretle kınıyor ve lanetliyorum.

Aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, yakınlarına  metanet  ve başsağlığı dileklerimi iletmek istiyorum.

PKK saldırılarının son dönemde hızla tırmanması ve etnik bölücülüğün gemi azıya alması, Türkiye’nin milli birliğini ve varlığını hedef alan hain bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu bütün çıplaklığı ile göstermiştir.

Türk milletini etnik temelde ayrıştırmak, 36 etnik gruba bölerek çatıştırmak ve parçalı bir millet ve devlet yapısı oluşturarak bölünmenin ve yok olmanın yolunu açmak amacını güden ihanet cephesi bütün unsurlarıyla ortaya çıkmıştır.


'Erdoğan bu şer cephesinin en büyük cesaret kaynağı'


Bu şer cephesinin en büyük cesaret ve cüret kaynağı, PKK açılımı ile etnik bölücülüğün taşeronluğuna soyunan Başbakan Erdoğan ve hükümetidir.

Başbakan Erdoğan bu ihanet ve yıkım projesini pimi çekilmiş patlamaya hazır bir bomba olarak milli bünyemize bırakmıştır.

Son olarak İnegöl’de yaşanan vahim gelişmeler, şahsi bir meseleden çıkan tartışmaların süratle etnik boyut kazanabildiğini, Başbakan’ın PKK açılımı ile Türk milletinin toplumsal  bünyesine soktuğu etnik mikrobun kontrolsüz bir tırmanışla çatışma ortamına zemin hazırladığını acı bir şekilde ortaya koymuştur.

Başbakan ve hükümetinin yaktıkları etnik fitne ateşinin Türkiye için doğuracağı çok vahim sonuçları hala göremiyor olmaları ibret vericidir.


'Atalay'ın İnegöl'deki olayları referanduma bağlaması, aymazlığıdır'


İnegöl’de yaşanan olayları 12 Eylül 2010 referandum sürecine bağlayan İçişleri Bakanı’nın aymazlığı ve sorumsuzluğu bunun hazin bir göstergesidir.

Emniyet güçlerinin dört şehit verdiği gün bu açıklamayı yaparak referandum sürecinde bu gibi olayların beklenmesi gerektiğini söyleyen, Türkiye’ye en uygun bölünme modelleri aramayı öngören PKK açılımının da koordinatörü olan böyle bir İçişleri Bakanı Türkiye’ye yakışmamaktadır.

İnegöl’de yaşananlar etnik gerginlik ve tahriklerin süratle bir çatışma ortamına dönüşebileceğini göstermiştir.

Bu durum karşısında herkesi yüksek bir milli şuurla uyanık ve çok dikkatli olmaya, sükûnet, sağduyu ve akıl yolundan ayrılmamaya davet ediyorum.

Devlet güçlerini de görevlerini büyük bir dikkat ve titizlikle yapmaya çağırıyorum.


'Türk basını da doğru haber vermeli'


İçinden geçmekte olduğumuz bu nazik dönemde Türk basının da doğru haber vermesi ve gerginlikleri tahrik edecek davranışlardan kaçınmasının ahlâki bir zorunluluk olduğunu bu vesileyle hatırlatmak istiyorum.

Türk milletini etnik temelde ayrıştırmaya, çatışma ortamına davetiye çıkararak bölmeye ve parçalamaya başta Başbakan ve PKK’nın uzantıları olmak üzere hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Büyük Türk milleti ailesi bu tuzağa düşmeyecek, her şart altında birlik ve beraberliğine, bin yıllık kardeşliğine sahip çıkacak, bu ihanet cephesine geçit vermeyecektir.


'Ülkücü camiası, kanlı bir kardeş kavgasının tarafı olmayacak'


Başbakan ve hükümetinin, PKK’nın maşası siyasi bölücülerin ve bunların kanatları altında Türkiye’ye ihanet için seferber olan şer cephesinin bütün tahrikleri ve tezgâhları boşa çıkarılacaktır.

Hiçbir güç Milliyetçi Hareket’i, Türk milliyetçilerini ve Ülkücü camiayı kanlı bir kardeş kavgasının tarafı haline getiremeyecektir.

Her vesileyle Milliyetçi Hareket’i karalamak ve suçlamak için pusuda bekleyen hükümet yetkilileri ve PKK uzantıları hadlerini bilmeli, çizmeyi aşmamalı ve Türkiye’yi bölmeye çalışmanın cezasız kalmayacağını anlamalıdır.

Türkiye’yi bölmek için yola düzülen ihanet kervanından, PKK ve etnik bölücülerin taleplerine sahip çıkarak PKK açılımı ile bunu siyasi bir proje haline getiren Başbakan ve hükümetinden milli irade yoluyla ve yargı önünde hesap sorma günü yaklaşmaktadır."