Gündem

Başbakan Yıldırım'dan Barzani'ye: Niye Türkiye'nin sözünü dinlemedin?

"Yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönülmüş oldu"

25 Ekim 2017 15:31

Başbakan Binali Yıldırım, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani'nin Irak'a yönelik "Referandumu dondurma" önerisiyle ilgili, "Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. Peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin, niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin?'' ifadesini kullandı.

Ege İş Forumu'nda konuşan Yıldırım,  Orta Doğu'da "şu an" için umut verici bir durum olmadığını belirterek,  "Ortadoğu'da şu an için durum ümit verici değil. Kuzey Irak'ta verilen yanlış karar.Niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin? Her neyse 'Yanlış hesap Bağdat'tan döner' derler ve nihayet yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu" değerlendirmesini yaptı.

Yıldırım, konuşmasında, 2 gün boyunca Ege'nin ekonomisi, geleceği, vizyonunun, tarım, sanayi, ticaret ve üretim konularının ele alınacağını belirtti.

Küresel ekonomide iyileşme görüldüğünü, Avrupa ekonomisinde de bir toparlanmanın söz konusu olduğunu dile getiren Yıldırım, "Ancak yine de dikkat etmemiz gereken hususlar olduğunu işaret etmek isterim. İçinden geçtiğimiz bu dönemde küresel kriz sonrası ortaya çıkan ekonomik kırılganlık ve bölgesel gerilimler henüz bitmiş değil" dedi.


ABD'de yeni yönetimle birlikte korumacılık söylemlerinin ortaya çıktığına dikkati çeken Yıldırım, şöyle devam etti:

"Korumacılık yönündeki söylemler yeni bir küresel tehdidin habercisi gibi ancak ekonomi tarihi bize korumacılık politikalarının hiçbir zaman küresel ekonomiye, küresel barışa katkı sağlamadığını göstermiştir. Avrupa hiçbir zaman parasal genişleme sürecini bu kadar açmadı. Parasal genişleme Avrupa'da tüm hızıyla devam ediyor. Bu gelişme tabii ki Türkiye bakımından olumlu. İhracatımızdaki artışın arka planında bir anlamda Avrupa'daki parasal genişlemenin ciddi katkısı var. Bizim ihracatımızın neredeyse yarısı Avrupa ülkeleriyle yapılıyor. Ancak kıtadaki en büyük risk ve tehdit doğrusu gittikçe artan borç seviyesidir. Borç seviyesi aslında gelişmiş bütün ülkelerin gelişmekte olan ülkelere göre daha büyük bir riskidir, yumuşak karnıdır. Bugünkü küresel şartlar altında belki bunun sonuçları tam anlamıyla hissedilmese bile değişecek konjonktürlerde burada ortaya ciddi bir kriz alanı çıkabilir."

Bütün gelişmiş ülkelerin gayri safi hasılalarının en az 2,5-3 katı kadar borç seviyeleri olduğunu, rezerv para kullanmak suretiyle işlerini yürüttüklerini söyleyen Yıldırım, "Dünya değişiyor, bölgedeki dengeler değişiyor, zenginlik merkezleri değişiyor. Zenginlik merkezleri artık eskisi gibi Batı'da değil Doğu'ya doğru hicret ediyor. Yakın gelecekte, orta ve uzun vadede dünya ekonomisinde ve jeopolitik dengelerde de önemli bir değişimi hep beraber göreceğiz" ifadelerini kullandı. 

Başbakan Yıldırım, son dönemde ayrılma istekleri, referandum gibi gelişmelerin de bölgesel ekonomiyi önemli ölçüde etkilediğini vurgulayarak, "Çin ekonomisi ise ayrı bir fasıl. Orada büyüme odaklı gelişme tüm hızla gidiyor. Metal sanayisindeki kapasite farklılığı dünyanın geri kalanında korumacılık yanlılarının ekmeğine yağ sürüyor" dedi.



"Yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönülmüş oldu"

 

Ortadoğu'daki durumun şu an için ümit verici olmadığını dile getiren Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kuzey Irak'ta verilen yanlış karar... Bugün az önce bu kararı veren Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. E peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin, niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin? Her neyse 'Yanlış hesap Bağdat'tan döner' derler ve nihayet yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu."

Yıldırım, Suriye ve Irak'ta yıllardır devam eden siyasi otorite boşluğunun, terör örgütülerinin varlığının bölge için orta ve uzun vadede öngörü yapılmasına engel olduğuna işaret etti.



"Bize bir adım gelene 2 adım yaklaşırız"



Türkiye'nin bölgenin teminatı olduğunu vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Türkiye Avrupa'nın da güvenliğinin giriş kapısı. Düşünün 10 milyondan fazla nüfus haraketi olan bölge var. Bu nüfus hareketinin Avrupa'ya akın etmesi demek Avrupa'daki tüm dengeyi altüst etmesi demek. Türkiye geçtiğimiz 6 yıl içinde 3,5 milyondan fazla evinden, barkından, yurdundan edilmiş insanlara kucak açıyor, onlara ev sahipliği yapıyor. Bununla da yetinmiyor Avrupa'ya gidecek göç istilasınının da önüne geçiyor. Bugün Ege Denizi'ndeki 2-3 yıl öncesine göre Avrupa'ya geçişler büyük oranda kontrol altına alınmıştır. Bütün bunları yaparken biz arzu ederiz ki Avrupalı dostlarımız Türkiye'nin katlandığı bu yüklerin, bu fedakarlığın daha iyi farkında olsun, takdir etsin. Ancak burada şunu söylemek isterim ki özellikle Avrupa'da son yıllarda yükselen milliyetçi akımlar ve İslam düşmanlığı Avrupa'da gelecek vizyon öngörüsünü tamamemen ortadan kaldırmıştır. Avrupa şu günlerde aşırılıklarla baş etmenin yollarını aramaktadır. Türkiye olarak söylediğimiz bir şey var, bize bir adım gelene 2 adım yaklaşırız. Bu yaklaşımımız devam ediyor."

Coğrafyanın kader olduğunu belirten Yıldırım, bölgedeki sorunları değil fırsatları ön plana çıkarmayı hedeflediklerini sözlerine ekledi.

Yıldırım, önümüzdeki 1-2 ay içinde Selanik'te Türkiye ile Yunanistan'ın başbakanları ve bakanlarının bir araya geleceğini, iki ülke arasında gelişen ilişkilerin değerlendirileceğini söyledi.

Yunanistan ile Ege Denizi'nde Avrupa'ya göçmen geçişinin engellenmesi konusunda gayet uyumlu bir çalışma içinde olduklarını vurgulayan Yıldırım, "Rakamlardan binlerden 20'lere, 30'lara geriledi, hemen hemen 'bitti' diyebiliriz. Buna benzer iş birliğinin turizm alanında da genişlediğini görüyoruz. Bugün Ege Bölgesi başta olmak üzere birçok vatandaşımız hafta sonlarını Yunan adalarında geçirmek için gidiyorlar ve bu da bölgesinin ekonomisinde bir hareketlenmeyi beraberinde getiriyor" dedi.



Türkiye - AB ilişkileri


Başbakan Yıldırım, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin 50 yıllık hedefi ve beklentisi olduğunu anımsatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O bakımdan Türkiye bugüne kadar birliğe tam üyelik konusunda kararlılığını sürdürmüştür ancak son 1-2 yılda yaşanan gerginlikler sonrası ilişkilerimizin arzu etmediğimiz bir düzeyde olduğunu biliyoruz. Bunun geçici bir durum olduğunu kabul ediyoruz. Bizim Avrupa'dan beklediğimiz şudur, özellikle Leipzig'den sonra gelecek vizyonunu gözden geçirmesi lazım. Türkiye'nin de içinde olduğu genişleyen bir Avrupa mı düşünüyor yoksa kendi sınırlarını yüksek duvarlarla kapatmış bir Avrupa kulübüne mi dönüşmek istiyor? Bu kararı Avrupa verecek. Biz buradayız. Avrupa Gümrük Birliği'nin yenilenmesi, Avrupa ile kesilen müzakerelerin tekrar başlaması konusunda karar bizim değil, Avrupa Birliği'nindir. Komşumuz Yunanistan başından beri Türkiye'nin içinde olacağı bir Avrupa Birliği istemektedir, bu konuda yaklaşımının müspet olduğunu biliyoruz, bunun için de teşekkür ediyoruz."

Dünyanın krizler yaşadığı dönemde 2016'nın Aralık ayında Türkiye'nin 2017'de önünü açacak kararlar aldıklarını kaydeden Yıldırım, şöyle konuştu:

"Amerikan seçimlerinin arkasından gelişen piyasalardaki döviz dalgalanmasının başladığı günlere yansıyor. Bu esnada aldığımız kararlarla Türkiye'de kredi genişlemesini öngören bir uygulama başlattık. Bugüne kadar Türkiye KOBİ'ler, iş alemimiz yaklaşık 230 milyar liralık bir kredi kullanım hacmine ulaştık. Burada önemli olan bu kadar kredinin kullanılması ama kullananların sayısına baktığımızda yarım milyonu buluyor. Yaygınlık, her ölçekte, küçük ölçekten, orta, büyük ölçeğe kadar bütün sektörlere ciddi anlamda kaynak temini sağlandı. Bu kadar para genişlemesine rağmen bakıyoruz büyüme artmaya başladı. 15 Temmuz darbe girişiminde Türkiye o çeyrekte yüzde 4 küçüldü. Yüzde 4 küçülmeden yüzde 5,1 büyümeye geçen bir Türkiye'den bahsediyoruz. Bu kadar kısa sürede keskin değişim Türkiye'nin hiçbir ülkesinde mümkün değil. Bunlar zamanında alınan cesur kararların bir sonucudur. Gelişme, refah hep siyasi istikrarın olduğu ülkelerde oluyor. Güven ve istikrar varsa orada gelişime var, kalkınma var, büyüme var."

Başbakan Yıldırım, 2000'li yıllarda dünyada ekonomik kriz yaşandığını, Türkiye'nin de bu dönemde birçok sorun yaşadığını belirterek, "Türkiye 2003-2016 yılları arasında ortalama yüzde 5,6 büyümüş. İşte güven ve istikrarın en somut sonucu budur. Eğer güçlü bir siyasi irade varsa, güven varsa her halükarda ülke büyümeye devam ediyor" ifadelerini kullandı.



"Türkiye'nin 2018'i 2017'den iyi olacak"


Ekonomik kararları almanın kolay olmadığına dikkati çeken Yıldırım, "Türkiye'nin 2018'i 2017'den daha iyi olacak. Bunu kesinlikle bir yere not edin. Hem enflasyon tek haneli olmaya devam edecek, büyüme hedefimiz en az yüzde 5,5. Bakın bu yılın 3. çeyrek büyümesi çift haneli olursa şaşırmayın. Yıl sonu büyüme yüzde 7 olursa yine şaşırmayın" diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, 15 Temmuz darbe girişiminde Türk milletinin demokrasi yemini yaptığını daha sonra 16 Nisan'da yapılan referandumla halkın istikrardan yana tavır aldığını söyledi. Getirilen yeni hükümet sisteminde sürekli iktidar, sürekli istikrarın geçerli olduğunu vurgulayan Yıldırım, "Demokrasi ve istikrar konusundaki bu mutabakat iş dünyası için en büyük gelecek güvencesidir. Bu nedenle Türkiye önümüzdeki yıllarda büyümede hız kesmeden devam edecek" şeklinde konuştu.

Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

''Sayın bakanlar değerli katılımcılar sivil toplum örgütlerinin değerleri temsilcileri Ege'nin kalbi ilklerin şehri İzmir'de böylesine anlamlı bir toplantıda sizlerle birlikte olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Tüm katılımcıları sevgiyle saygıyla selamlıyorum. 2 gün boyunca burada Ege'nin geleceği vizyonu konuşulacak avantajlı olduğu fırsat pencereleri bir bir ele alınacak önemli bir sonuç ortaya çıkacak.

 

''Küresel ekonomi toparlanmaya başlıyor''

 

2017'nin sonuna yaklaşıyoruz küresel ekonomi toparlanmaya başlıyor. Küresel ekonomide iyileşme var. Avrupa ekonomisinde de toparlanma söz konusu. İçinden geçtiğimiz bu dönemde küresel kriz sonrası ortaya çıkan ekonomik kırılganlık ve bölgesel gerilimler henüz bitmiş değil. ABD'de yeni yönetimle birlikte ortaya çıkan korumacılık yönündeki söylemler yeni bir küresel tehdidin habercisi gibi. Ancak ekonomi tarihi bize korumacılık politikalarının hiçbir zaman küresel ekonomiye barışa katkı sağlamadığını göstermiştir. Avrupa hiçbir zaman parasal genişleme sürecini bu kadar aşmadı.

Zenginlik merkezleri artık eskisi gibi batıda değil doğuya doğru hicret ediyor. Yakın gelecekte orta ve uzun vadede dünya ekonomisinde ve jeopolitik dengelerde de önemli bir değişimi hep beraber göreceğiz. Son dönemde ayrılma istekleri referandum Brexit gibi gelişmeler de bölgesel ekonomiyi önemli ölçüde etkiliyor.

Ortadoğu'da şu an için durum ümit verici değil. Kuzey Irak'ta verilen yanlış karar... Bugün az önce bu kararı veren Kuzey Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Barzani 'Referandum öncesi şartlara dönüyoruz' diye açıklama yaptı. Peki buraya gelecektin niye bu yanlışta ısrar ettin? Niye yıllardır sizi himaye eden, hayat alanı oluşturan Türkiye'nin sözünü dinlemedin? Her neyse 'Yanlış hesap Bağdat'tan döner' derler ve nihayet yanlış hesap Bağdat'a gitmeden dönmüş oldu.

Türkiye'nin konumu ne gideceği yol neresi? Bu krizler ortasında 2017 yılında Türkiye'nin önünü açacak çok önemli kararlar aldık. Aslında bu kararları 2016'nın son ayında aldık. 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu çeyrekte Türkiye yüzde 4 küçüldü, sonrasında yüzde 5 büyümeye geçtik. Aldığımız kararlarla Türkiye'de kredi genişlemesini öngören bir uygulama başlattık. Büyük hacimli krediler her ölçekte bütün sektörlere ciddi anlamda bir kaynak temini sağlandı. Bu kadar para genişlemesine rağmen bakıyoruz büyüme artmaya başladı.

 

''Yıl sonu büyüme yüzde 7 olursa şaşırmayın"



Hem enflasyon tek haneli olmaya devam edecek, büyüme hedefimiz en az yüzde 5,5. Bakın bu yılın 3. çeyrek büyümesi çift haneli olursa şaşırmayın. Yıl sonu büyüme yüzde 7 olursa yine şaşırmayın. Önümüzdeki yıllar için Türkiye büyümede hız kesmeden devam edecek reformları gerçekleştirmeye aynı şekilde devam edecek.

3. çeyrekte Türkiye büyük bir ihtimalle G-20 içinde en fazla büyüyen ülke olacak. Belki dünyada da 3. çeyrek itibarıyla bir rekor yakalama ihtimalimiz var.

 

''Bazen zamanın para olduğunu insanlar unutuyor"

 

16 Nisan'da aldığımız karar cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle beraber yeni bir değişim yeni bir reform büyüme ve gelişme dönemi olacaktır. Bazen zamanın bir değer olduğunu para olduğunu insanlar maalesef unutuyor. Kaybettiğiniz parayı tekrar kazanabilirsiniz ama kaybettiğiniz zamanı bir daha geri getiremezsiniz.

 

''Dünyada adından söz ettiren 10 projenin altısı Türkiye'de"



Türkiye etrafındaki ateş çemberine rağmen 2008'den bu tarafa dünyada 10 tane mega proje yapılmış adından söz ettirilen 10 projenin 6 tanesi Türkiye'de.

Bugün Ege Denizi'nde 2-3 yıl öncesine göre Avrupa'ya geçişler büyük oranda kontrol altına alınmıştır. Bütün bunları yaparken biz arzu ederiz ki Avrupalı dostlarımız Türkiye'nin katlandığı bu yüklerin, bu fedakarlığın daha iyi farkında olsun, takdir etsin ancak burada şunu söylemek isterim ki özellikle Avrupa'da son yıllarda yükselen milliyetçi akımlar ve İslam düşmanlığı, Avrupa'da gelecek vizyon öngörüsünü tamamen ortadan kaldırmıştır. Avrupa şu günlerde aşırılıklarla baş etmenin yollarını aramaktadır.Bizim Avrupa'dan beklediğimiz şudur; özellikle Leipzig'den sonra gelecek vizyonunu gözden geçirmesi lazım. Türkiye'nin de içinde olduğu genişleyen bir Avrupa mı düşünüyor yoksa kendi sınırlarını yüksek duvarlarla kapatmış bir Avrupa kulübüne mi dönüşmek istiyor, bu kararı Avrupa verecek. Biz buradayız. Avrupa Gümrük Birliği'nin yenilenmesi, Avrupa ile kesilen müzakerelerin tekrar başlaması konusunda karar bizim değil, Avrupa Birliği'nindir.

Ege Bölgesi'nin ağırlık merkezini İzmir oluşturur. 15 yılda Ege tekrar yatırımla büyüme stratejisine uygun olarak önemli mesafe katetti. 2002 yılında Ege Bölgesi'nin toplam ihracatı 4 milyar dolar bugün 14,5 milyar dolara çıkmış.

Bu önemli organizasyonun gerçekleştirilmesinde en başta Doğuş Grubu ön ayak oldu Sayın Ferit Şahenk'e ve ekibine teşekkür ediyorum. Ekonomi Bakanlığımız organizasyonda koordinasyonu sağladı. Ekonomi Bakanımıza ekibine teşekkür ediyorum. Bölgesel ortakta Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı Sayın Mehmet Ali Susam ve ekibine teşekkür ediyorum. TOBB, TESK, İzmirimizin ticaret ve sanayi odaları bütün sivil toplum kuruluşları ihracatçıları herkesin burada katkısı var. Bütün paydaşlara katkılarından dolayı teşekkür ediyorum.''