Politika

'Başbakan servetinin kaynağını açıklamıyor'

Hükümetin politikalarını eleştiren ve 29 Mart'ı kader seçimi olarak gören Bahçeli, dikkatleri Erdoğan'ın servetine çekti.

27 Ocak 2009 02:00

Partisinin grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP iktidarını ve Başbakan'ın politikalarını eleştirdi. Erdoğan'ı servetinin kaynağını açıklamamakla suçlayan Bahçeli, yolsuzlukların üstünün örtüldüğünü ileri sürdü. 

'Ergenekon'da sinsi bir çaba var'

 Bahçeli, Ergenekon’da yargı sürecini hukuk dışı mecralara saptırma gayretleri olduğunu belirterek, “Savcısı ve avukatı siyasetçi olan, gazete manşetlerinde ve televizyon ekranlarında izlenen ve soruşturma ile yargılama süreçlerinin parçalı olarak eş zamanlı yürütüldüğü bu dava siyasi ve hukuki tartışmalara, polemiklere ve istismara alet edilmektedir” dedi.
Bahçeli “Ergenekon adı verilen dava sürecine ve gelişmelere bakıldığında adaletin tecellisinin üstünde ve dışında, ayrıca bir sinsi çabanın, ülkemizi karanlık bir sürece doğru itmek ve yönlendirmek istediğini görmek ve söylemek gerekmektedir” diye konuştu. 

'Milliyetçi hareket affetmeyecek'
 
Türkiye’nin “Başkent Ankara merkezli çağı Türkçe okuyan kuvvetli bir devletin yerine” iç çekişmelere teslim olmuş bir yönetim anlayışıyla uçurumun kenarına kadar getirildiğini öne süren Bahçeli, Başbakan Erdoğan’ın “yurt içinde yurt dışında artık Türk vatandaşlarının sokakta başı dik bir biçimde ‘Ben Türk’üm’ diyerek dolaşabildiği öne yönelik sözlerini eleştirdi. TCK’nın 301’nci maddesinde yapılan değişikliğin tahribatın sıcaklığını koruduğunu belirterek, “Hiç haddi ve hakkı olmadığı halde, Türklükten bahsederek, bu konudaki ayıplarını telafi etmeye çalışan Başbakan’ın nafile hamleleri, millet vicdanında açtığı yaraları asla ortadan kaldırmayacaktır. Başbakan Erdoğan’ın söz ve uygulamalarını herkes unutsa bile Milliyetçi Hareket unutmayacak, herkes affetse bile Milliyetçi Hareket affetmeyecektir” dedi.

'Ergenekon davası polemiklere alet ediliyor'

Bahçeli, yargı sürecinin hukuk dışı mecralara saptırma gayretleri olduğu uyarısında bulundu. Bahçeli, “Savcısı ve avukatı siyasetçi olan, gazete manşetlerinde ve televizyon ekranlarında izlenen ve soruşturma ile yargılama süreçlerinin parçalı olarak eş zamanlı yürütüldüğü bu dava, siyasi ve hukuki tartışmalara, polemiklere ve istismara alet edilmektedir” diye konuştu. İktidar ve anamuhalefeti, Ergenekon davasını “kamplaşma fırsatı ve çatışma vesilesi” olarak görmekle eleştiren Bahçeli, davanın giderek siyasallaştırıldığını söyledi. Bahçeli şöyle konuştu:
“Söz konusu dava sürecinin izlediği seyir, bir yandan hukuki süreç devam ederken, öte yandan terörizmle mücadele gibi hassasiyet gerektiren bir alanda, güvenlik güçlerimizin mücadele azmini kıracak, görevlerini zaafa uğratacak bir istikamete de girebileceğini işaret etmektedir.” 

TRT’ye Tuncay Güney eleştirisi
 
Bahçeli, TRT’nin Tuncay Güney röportajını yayınlamasını da eleştirdi. Yurtdışından servis yapıldığı anlaşılan propaganda ile akla karanın, doğru ile yanlışın, suçlu ile suçsuzun, haklı ile haksızın birbirine karıştığını belirten Bahçeli, “Milletimizin vermiş olduğu vergilerle kurumsal devamlılığını sağlayan bir devlet televizyonunda yapılan bu yayıncılık faaliyetinin, topluma fitne ve kuşku tohumlarını atması, buna hükümet tarafından çanak tutulması, kabulü mümkün olmayan bir bayağılık ifadesi olacaktır. Yıllardan beri siyaset yapan Milliyetçi Hareket Partisi’nin başkentteki faaliyetlerini ve toplantılarını bile yayınlamaktan ısrarla kaçınan bu kurumun, Okyanus ötesinin karanlık köşelerinden yayın yapmış olmasını, yalnızca habercilik heyecanı olarak görmek ve masum bulmak mümkün değildir” diye konuştu.

'Teslimiyetçi hükümet'

Türkiye’nin yılların ihmal ve himayesi ile bölücü terör örgütünün eylemleriyle desteklenen ciddi bir siyasal bölücülük tehdidi ile karşı karşıya olduğunu savunan Bahçeli, şunları söyledi:
“Hükümetin teslimiyetçi uygulamaları ile önü açılan siyasal bölücülüğün aldığı mesafenin yanı sıra mücadele azmi kırılmış ve inancı zedelenmiş güvenlik mensuplarımızın etkisiz ve sahipsiz bırakılması oynanan oyunun son perdesi olarak değerlendirilmelidir. Ergenekon adı verilen dava sürecine ve gelişmelere bu açıdan bakıldığında, adaletin tecellisinin üstünde ve dışında, ayrıca bir sinsi çabanın, ülkemizi karanlık bir sürece doğru itmek ve yönlendirmek istediğini görmek ve söylemek gerekmektedir. Bu sürecin yıllarca bölücülük ve terörle fedakarca mücadele eden asker ve polis güvenlik mensuplarında kaygı ve kararsızlığa yol açması, yaşanacak en büyük zafiyet olacaktır. Millet iradesi hükümetleri getirip götürebilir,siyasetçiyi sandıkta değiştirerek, beğendiğini seçebilir. Ancak ne ordumuzun, ne polisimizin ne de hukukçumuzun yerine yenisini koyma lüksümüz, başka ülkelerden getirme şansımız yoktur.”

'AKP bulanık suda balık avlamaya çalışıyor'

Bahçeli, Türkiye’nin ağır bir gerilim ve bunalımdan geçtiğini, 29 Mart seçimlerinin ise siyasi kilometre taşı olacağını söyledi. Yerel seçimlerin önümüzdeki dönemde Türkiye’nin siyasi tablosunu ve yol haritasını belirleyeceğini ifade eden Bahçeli, 29 Mart seçimlerinin aynı zamanda “kader seçimi” olacağını da kaydetti. “Bozgun psikolojisi içine giren AKP, bulanık suda balık avlamaya çalışmakta ve yeni cephe mevzileri oluşturarak yeni bir mazlum ve mağdur rolü oynamak için fırsat kollamaktadır” diyen Bahçeli, yaşanan süreçte milli iradeyi yönlendirmek için her çirkinliğin sergilendiğini savundu.

'Ergenekon seçim malzemesi'

Bahçeli, şöyle konuştu: “AKP’nin Türkiye’nin bazı bölgelerinde bölücü emellere hizmet yarışında siyasi bölücülerle tam bir rekabetin içine gireceği, bu amaçla Barzani’den destek arayacağı anlaşılmaktadır. TRT eliyle Kürtçe yayın yapma, üniversitelerde Kürtçe enstitüleri kurma, Kürtçeyi seçmeli ders olarak müfredata alma çabaları ve daha ileri adımlar atma konusundaki niyetleri bu yönde AKP’nin bölücülere vadeli ümit ve cesaret verme hedefi olarak görülmelidir. Üzerindeki durulması gereken ikinci husus ise bir hayal yolculuğu olduğu artık iyice anlaşılan Avrupa Birliği ile ilişkilerin ve sanal müzakerelerin bu seçim sürecinde yeni bir ambalaj ve makyajla kampanya malzemesi olarak kullanılacağının görülmesidir. AKP’nin stratejisinde önemli bir yer tutan üçüncü husus, toplumda korku ve karanlıkların egemen olacağı bir ortam yaratarak tedirginlikler ve endişeler üzerinden yeni istismar alanları açmaktır. Kendi mecrası içinde yürütülmesi gereken hukuki süreçlerin, seçim kampanyası malzemesi olarak kullanılmaya çalışılması ile AKP’nin siyasete dışarıdan müdahale arayışları, iktidarın yeniden ‘sahte mağdur ve demokrasi havarisi’ rolü için prova yaptığının işaretleridir.”

'Pisliklerin üstü örtülüyor'

Bahçeli, AKP’nin seçim istismarında dördüncü hususun da ‘siyasi ve ekonomik istikrar yalanı ile pembe tablolar çizmek’ olduğunu belirterek, “Temiz siyaset-temiz toplum” sloganıyla pisliklerin üstünü örtmeye çalışıldığını savundu. Bahçeli, “Servetinin meşru kaynağını açıklayamayan, dokunulmazlık zırhını adalet önünde hesap vermekten kaçma kapısı olarak gören, en yakın çalışma arkadaşları yolsuzluk çamuruna bulaşan bir Başbakan’ın hala temiz siyasetten bahsetmesi siyasi tarihimize bir ibret örneği olarak geçecektir” dedi. TBMM’de 92 milletvekiline ait toplam 221 dokunulmazlık dosyası bulunduğunu bunların yüzde 80’inin AKP ve DTP milletvekillerine ait olduğunu ifade eden Bahçeli şöyle devam etti: “Bu konularda siyasi ve ahlaki sicili böylesine karanlık olan adalet kaçkınlarının, temiz siyaset ve temiz toplum edebiyatı yaparak Türk milletini aldatmak imkanı artık kalmamıştır.”