Gündem

Başbakan, o toplantıda yayın yönetmenlerinden ne istedi?

'Birkaç istisna dışında basının neredeyse tamamının hükümetin bir “ricası” ile esas duruşa geçmesi, gerçeği gizlemesi, az rastlanan bir durumdur'

03 Ağustos 2015 13:34

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, ileride basın tarihini araştıracak olanların, gazetelerin genel yayın yönetmenlerine, geçtiğimiz hafta Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yaptıkları toplantıda, başbakanın medyadan ne istediğini soracakları öngörüsünde bulunarak, bu soruyu soranların “Orada “terör haberlerine, şehit cenazelerine geniş yer vermeyin. Kamuoyunu tedirgin etmeyin. Bazı sözcükleri kullanmayın” “rica”sının iletildiğini öğrenecekler” dedi.

“Her hükümetin, siyasi yenilgilerinin görmezden gelinmesini isteyebileceğini söyleyen Dündar, “Ama basının -birkaç istisna dışında neredeyse tamamının bunu emir telakki etmesi, bir “rica” ile esas duruşa geçmesi, gerçeği gizlemesi, az rastlanan bir durumdur” ifadelerini kullandı.

Can Dündar’ın Cumhuriyet gazetesinde "Başbakan medyadan ne rica etti?" başlığıyla yayımlanan (3 Ağustos 2015) yazısı şöyle:

İlerde basın tarihini yazanlar, ülke kan gölüne döndüğü bu dönemde, neden gazetelerin çoğunun bu haberleri gizlemeyi tercih ettiğini araştıracak. 

Televizyonların haber bültenlerine, gazetelerin birinci sayfalarına bakacaklar ve devlet büyüklerinin kurusıkı demeçleri dışında bir şey bulamayacaklar. Silahların neden yeniden konuşmaya başladığına dair ciddi bir analiz ya da bölgede neler yaşandığına dair ayrıntılı izlenimler göremeyecekler.

 

Başbakan mı durdurdu? 

 

Belki o zaman, Başbakan Davutoğlu’nun geçen hafta gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle yaptığı toplantının tanıklarına başvuracaklar. 
“O toplantıda Başbakan, sizden ne rica etti” diye soracaklar. 
Ve orada “terör haberlerine, şehit cenazelerine geniş yer vermeyin. Kamuoyunu tedirgin etmeyin. Bazı sözcükleri kullanmayın” “rica”sının iletildiğini öğrenecekler. Bu“rica”ları izleyen günlerdeki sayfaları inceleyince bir dönem medyanın nasıl çalıştığını anlamış olacaklar. 
Cumhuriyet’in kıymeti de o zaman daha iyi anlaşılacak.

 

Vicdanda adalet 

 

Her hükümet, siyasi yenilgilerinin görmezden gelinmesini isteyebilir. 
Nitekim Erdoğan hükümeti de Ekim 2011’de gazetelerin patron ve yöneticilerini toplayıp, terör haberlerini büyütmemelerini, kendilerine destek vermelerini istemişti. 
Bunlar olur. 
Ama basının -birkaç istisna dışında neredeyse tamamının bunu emir telakki etmesi, bir “rica” ile esas duruşa geçmesi, gerçeği gizlemesi, az rastlanan bir durumdur. 
Cumhuriyet olarak biz, bu kritik dönemde, hep gerçeğin ve barışın safında olmaya özen gösteriyoruz. Kışkırtmayan, çarpıtmayan ama saklamayan bir çizgiyi savunuyoruz. 
Acıları yarıştırmıyoruz. 
Herkesin kendi kaybına ağladığı bir kutuplaşma devrinde, Suruç katliamında can verdikten sonra üniversiteyi kazandığı anlaşılan Ece’nin acısını, babasıyla telefonda konuşurken şehit edilen Ziya Çavuş’un acısından ayırmadan işliyoruz. 
Barışın yolunun da bu vicdan adaletinden geçtiğine inanıyoruz.

 

Aşkın gözü kör mü acaba? 

 

Cumhuriyet’i “Alo Fatih” hatlı gazetelerle karıştırıp telefonla “Zergene’yi vermeyin”,“O fotoğrafları sitenizden kaldırın” yollu uyarılar yapanlar, gerekli cevabı alıyor. 
Çizgimizi ne Başbakan’ın “rica”ları değiştirebilir, ne bu tür telefon uyarıları, ne de yandaş basının tehditleri… 
Cumhurbaşkanı’na aşkını ilan eden bir işadamının gazetesi dün, Almanya’da devlete ait gizli belgeleri yayımlayan gazetecilerin vatana ihanetten soruşturmaya uğradığına dikkat çekip bizim neden yargılanmadığımızı manşetten soruyordu. 
Aşk, gözü kör edebiliyormuş hakikaten… 
Dedik ya, her ülkede iktidarlar kirli çamaşırlarını, “gizli” damgasıyla perdelemek ister, ama gazete patronlarının parti liderleriyle aşk yaşamasının uygunsuz bulunduğu ülkelerde gazeteler, devletin değil, haberin safında durur. Resmi gazete değillerse, hiçbir “gizli” damgasının, illegal operasyonları örtmeye yetmeyeceğini bilir. Asıl vatana ihanetin, Meclis’ten, kamuoyundan habersiz kirli işler çevirmek olduğunu dillendirir.

 

Sabah-akşam demeden 

 

Biz, hiçbir güç odağıyla aşk ilişkisi içinde olmadığımızdan sabah-akşam demeden, ricalara, uyarılara, tehditlere kulak asmadan, korkmadan gazetecilik yapabiliyoruz. 
Hepinize iyi haftalar!