MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP'nin, rahatlıkla çıkması gereken Anayasa değişikliğini istismar konusu haline çevirdiğini öne sürerek, “CHP aklınca bir siyasi oyun oynamıştır ama bu oyunun içinde kendisi boğulacaktır” dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup Toplantısı'nın ardından, gazetecilerin soruları üzerine, yerel seçimin erkene alınmasına ilişkin Anayasa değişikliğinin referandum eşiğinde kabul edilmesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün vereceği karar ve CHP'nin yerel seçimlerin gelecek yıl 3 Kasım'da yapılması önerisine ilişkin görüşlerini açıkladı.
Türkiye'nin yararına yapılması gereken her olayın bir sorun olarak ele alınmasının alışkanlık haline dönüştüğünü ifade eden Bahçeli, ''Ülkenin her alanda kamplaşması kamçılanmaktadır'' dedi.
Yerel seçimlerin öne alınmasının, Meclis'te grubu bulunan partiler arasında görüşüldüğünü ve AK Parti, MHP ve CHP'nin seçimlerin öne alınması fikrinde buluştuğunu anımsatan Bahçeli, CHP'nin seçimin 3 Kasım 2013'te yapılmasını önerdiğini anlattı.
Bahçeli, 3 Kasım'ın, 2002'deki genel seçimde AK Parti'nin iktidara geldiği tarih olduğunu ve Susurluk olayının tekrar tartışılacağı ortamın yaratılacağını dile getirerek, şöyle konuştu:
''İşte bu düşüncelerden hareketle, Türkiye'nin birçok olaylarını yeniden kaşımak veya 3 Kasım seçim zaferini 10 yıldan bu yana sürdürdüğü iddiasıyla yerel seçimlerde öncelikli propaganda gücünü Adalet ve Kalkınma Partisi'ne vermek gibi bir yanılgıdan ayrılması ve 27 Ekim'de yapılacak seçime katılması istenmiştir.
Sonunda CHP buna rıza göstermiştir. Ancak Anayasa değişikliği için müracaatta Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin yeterli milletvekili sayısı olduğundan hareketle öneriye imza vermeyeceklerini ama Meclis'e geldiğinde bunu destekleyeceklerini söylemişlerdir. Şimdi ise Türkiye'yi bir darboğaza sokarak, rahatlıkla çıkması gereken Anayasa değişikliği metnini istismar konusu haline çevirmektedir. CHP aklınca bir siyasi oyun oynamıştır ama bu oyunun içinde kendisi boğulacaktır.''
CHP'nin MHP'nin oylamada fire verip vermediği ya da Meclis'e iade edilmesi halinde neler olacağına ilişkin spekülasyonlarla kamuoyunu yanıltmamasını isteyen Bahçeli, MHP'nin Cumhurbaşkanı'nın iradesine saygı duyacağını vurguladı.
'İmzamzın arkasında olacağız'
Türkiye'nin yaşadığı iç ve dış olaylar çerçevesinde referanduma gidilmesini zahmet ve külfet olarak gördüklerinin altını çizen Bahçeli, ''Sayın Cumhurbaşkanı, değişikliği Meclis'e iade ederse, MHP'nin her milletvekili attığı imzanın arkasında olacak ve seçimin 27 Ekim'de yapılması imkanlarını gözden geçirecektir'' diye konuştu.
Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün anayasa değişikliğini iade etmesi halinde erken yerel seçimin 27 Ekim 2013'e yetişip yetişmeyeceği sorusunu, ''Gece gündüz çalışan bir Meclis var. Yeri geldiği zaman 24 saat faaliyet gösteriyor. Yetiştirmemek için bir mesele yok. Bu bir niyet meselesidir'' diye yanıtladı.
Seçim erkene alınmıyorsa 2014 Mart ayında seçimden kaçılamayacağını ifade eden Bahçeli, ''Biz Anadolu'yu karış karış gezerek bunların hesabını milletimizin iradesiyle bu partilerden soracağız inşallah'' dedi.
Bahçeli, AKP'nin 17 Kasım 2013 tarihini önereceği iddialarının hatırlatılması üzerine de ''Laf çok, işe bakmak lazım'' ifadesini kullandı.
'Şam'a değil, Kandil'e Türk bayrağı dikin'
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada da şunları söyledi:
"Gelen Suriyeli mülteciler Türkiye’nin kaldıramayacağı bir sınıra ulaşmıştır. Dışişleri Bakanı'nın yaklaşık iki ay önce, Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı sayısının 100 bini geçmesi durumunda, Suriye içinde bir güvenli bölge kurulabileceğine dair sözleri, önümüzdeki günlerde yeni bir durumu ortaya çıkarabilecektir.
Kandil’e bir saatte gitmeyi ağızlarına alamayan acizler, Şam’a üç saatte varılabileceğinin adeta müjdesini vermeye bile başlamışlardır. Türk milleti Şam’a değil, Kandil’in kalbine Türk bayrağının dikilmesini istemektedir.
Artık AKP hükümeti tüm sınırları aşmış, dipsiz bir demagoji kuyusuna gömülmüştür. Laf çoktur, icraat yoktur ve hezeyan tarifsizdir. Bu zihniyetin suyu yokuşa akıtmakta, yalancı pehlivanlıkta ve yürüyen tekere çomak sokmakta üstüne rakip bulunmamaktadır.
Stratejik kâbus filminin ana aktörü haline dönüşen Türk dış politikası bunun ispatı ve her yönüyle de göstergesidir.
'Suriye politikasında hayaller gerçek oldu'
Nitekim Türkiye için neyin iyi, neyin doğru; hangi ilişki ve diyalogların yerinde olduğu belirsiz olduğu kadar da şaibeli hale gelmiştir.
Halep ve Gaziantep’te ortak hükümet toplantıları, Başbakan Erdoğan ile Esad arasında kurulan kişisel muhabbet ve ailevi yakınlıklar, müştereken yapılan askeri manevralar ve serbest ticaret anlaşmaları yerini şimdi tam aksi bir duruma bırakmıştır.
Geldiğimiz süreçte, Suriye tarafından 22 Haziran’da keşif uçağımız düşürülerek 2 pilotumuz, 3 Ekim’de top atışıyla 5 vatandaşımız şehit edilmiştir.
AKP hükümeti haklıdır, zira Suriye politikasında bile “Hayaller bir bir gerçek olmuştur.”
Başbakan Erdoğan Esad rejiminin devrilmesine ısrarla kendisini vakfetmiş ve siyasetini buna endekslemiştir. Birleşmiş Milletler Teşkilatına yaptığı son çağrı da bunun belirtileri arasındadır."