Gündem

Başbakan Davutoğlu: Güneydoğu'da yeni bir güvenlik planlamasına gidiyoruz

"Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo gibi olacak"

01 Şubat 2016 10:21

Başbakan Ahmet Davutoğlu, hükümetin terörle mücadele çalışmalarını anlatırken “Yeni bir güvenlik planlamasına gidiyoruz. Detaylarını Mardin’de açıklayacağım. Var olan güvenlik yapılanmasıyla bu şeylerin aşılamadığı ortada. Yeni bir güvenlik yapılanmasına ihtiyaç var. Klasik güvenlik yöntemleriyle başarılı olmanız çok zor” dedi.

"Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar Diyarbakır’ın mimari dokusuna hiçbir zarar vermeden restore edilecek" diyen Davutoğlu, "Diyarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo (İspanya) gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek” ifadesini kullandı.

Toledo'dan bir fotoğraf

Davutoğlu dün Riyad seyahati sırasında, aralarında Hürriyet yazarı Akif Beki'nin de bulunduğu kendisine eşlik eden gazetecilerle söyleşisinde özetle şu mesajları verdi:

Kâbe’de ne için dua ettiniz?

‘En doğru zamanlarda en doğru kararları alabilme basireti ver yarabbi’ diye. Bazen doğru kararlar yanlış zamanlarda yanlış sonuçlar doğurabiliyor.

Kâbe’de bir Diyarbakırlı ‘Diyarbakır’dan selam’ diye seslendi. O an ne hissettiniz?

Mescid-i Nebevi’den otele gelirken de bir çocuk ‘Ben Diyarbakırlıyım’ diye geldi sarıldı. ‘Bize dua edin’ dedi. Şimdi o çocuğun önünde iki yol var. Ya buradaki vahdet duygusuyla hiçbir etnik ve mezhebi fark gözetmeden birlikteliği yaşayacak ya da belli bir bağnazlıkla genç yaşlarda enerjisini yanlış yere sarf ettirecek bir ortamda devam edecek.

23 Temmuz’da operasyonların başlaması doğru bir karardı. Şimdi ele geçirilen malzemelere baktığımızda Sur’da 11 ton mühimmat... Amaç Türkiye’yi de bir ateş çemberinin içine sürüklemek... Eğer operasyonlar başlamamış ve bazı cesur kararlar alınmamış olsaydı bu yığınağın nerede kullanılacağı ve nasıl bir sonuç doğuracağı kaygı verici bir durum olurdu. Şimdi bu doğru kararı doğru süreçlerle desteklemek gerekiyor. 23 Temmuz’da aldığımız karar 4 halkadan oluşan terör zincirini kırmaktı. Kuzey Irak’a da ağır bir darbe vuruldu. DEAŞ’a yönelik operasyon yapıldı. Ardından kırsalda etkili bir mücadele başlattık. Sonra şehrin etrafında mezarlık görüntüsü ile halkın üzerinde baskı kurulan yerler yıkıldı. Tabii belli ilçelerde yığınak yapılan yerlerin üzerine gidildi. Silopi bitti, Sur ve Cizre de neredeyse bitti... Sona doğru yaklaştıkça terör olaylarını organize eden çekirdek kadroya yaklaşıyorsunuz. Burada birçok yabancı keskin nişancı da tespit edildi. Bunların hedefi de Türkiye’yi karıştırmak.

 

"300 adım tespit edildi"

 

Biz teröre bütüncül olarak bakıyoruz. Kandil’den Cizre’nin sokaklarına bütüncül olarak baktığımız gibi, 80’li yıllardan itibaren Cizre’de ilk kez mahallelere giriliyor. Bütün şehirler temizleninceye kadar bu mücadele sürecek. Şimdi operasyonun ardından nasıl bir süreç başlatacağız, onu hazırlıyoruz. Bakanlar Kurulu’nda 5-6 saat bunu konuştuk. 300 adım tespit edildi. Tüm bakanlıklara görevler verildi. Bu haftadan itibaren bütün bakanlar, genel başkan yardımcıları ve milletvekilleri dönüşümlü olarak alanda olacak. Ayrıca belediye başkanlarına da görevler verdik. İlçeleri tek tek ele alıyoruz. Bir ilçede bazı adımlar yanlıştır, diğerinde doğru olabilir.

Mahallekollar mı kurulacak?

Yeni bir güvenlik planlamasına gidiyoruz. Detaylarını Mardin’de (cuma günü) açıklayacağım. Var olan güvenlik yapılanmasıyla bu şeylerin aşılamadığı ortada. Yeni bir güvenlik yapılanmasına ihtiyaç var. Ama bu güvenlik önlemlerinin arttırılacağı anlamına gelmiyor. Sadece şartlara uygun tedbirler geliştiriyoruz. Burada klasik güvenlik yöntemleri ile başarılı olmanız çok zor.

Genelkurmay Başkanı Akar'ın katılmasının sebebi nedir?

Bu doğal kabul edilmesi gereken bir husus. Herhangi bir özel şey hamletmeye gerek duymuyoruz. Böyle şeylere Genelkurmay Başkanımız katılmıyor. Cumhurbaşkanımızın son ziyaretinde, Suudi Arabistan ile yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyi mekanizması kurulmasına karar verildi. Yoğun bir savunma sanayi işbirliği var. O nedenle Genelkurmay Başkanımızın olmasını istedim.

 

Hamile kadına sezaryen gerekiyor dedik, AİHM’ye şikâyet etti

 

Son zamanlarda tartışılan ambulans meselesini Genelkurmay Başkanı ve Sağlık Bakanımızla konuştuk. Her türlü kolaylık gösterildi. Ambulanslar bizim güvenlik alanımızdan çıkıp teröristlerin yoğunlaştığı yere gittiğinde, ki bu yaralıların kimlikleri de meçhul, bir iddia var ortada ama kaç kişidir kimlikleri nedir? Öyle bir algı oluşturuldu ki sanki gidilebildiği halde gidilmiyor. Önce Sağlık Bakanlığı, arkasından belediye ambulansları gönderildi. Ama bir yeri geçtikten sonra keskin nişancıların saldırısı başlıyor. Cizre’deki doktorların hepsi kahramandır. Cizre Devlet Hastanesi’ne 20 roket atılmıştır. Bir olay da var onu anlatayım: Bir kadın hamileyim diyor. 112’ye telefon ediyor. Ambulanslar gidiyor, kadını alıp hastaneye getiriyorlar. Tedavinin ardından, kadına deniliyor ki ‘Bu şartlarda sezaryen gerekebilir’. Ama kadın bunu kabul etmiyor. ‘Ben evde doğum yapmak istiyorum’ diyor. Kadın tekrar eve götürülüyor ambulansla. Sonra bu kadın sağlık hizmeti alamadığı gerekçesiyle AİHM’ye başvuruyor. AİHM Türkiye’den savunma istiyor. Türkiye, kadına verilen sağlık hizmeti ile ilgili bilgileri AİHM’ye gönderince AİHM bu başvuruyu geri gönderiyor.

 

 

"Sur’u öyle inşa edeceğiz ki
aynen Toledo gibi olacak"

 

“Bu şehirler 90’lı yıllarda çarpık ve kontrolsüz bir şekilde gelişen şehirler. Bu olaylar yaşanmamış olsaydı bile kentsel dönüşümün yapılması gereken yerlerdi. Sur, Silopi, Nusaybin ve benzer yerlere insanca yaşanabilecek konutlar yapılabilecek. Özellikle Sur’da bir taş üzerine taş konsa haberim olacak dedim. Tescilli Diyarbakır evleri, camiler, kiliseler, hanlar Diyarbakır’ın mimari dokusuna hiçbir zarar vermeden restore edilecek. Diyarbakır Sur’u öyle inşa edeceğiz ki aynen Toledo (İspanya) gibi mimari dokusuyla herkesin görmek istediği bir yer haline gelecek.”