Başbakan Ahmet Davutoğlu, Güneydoğu'daki operasyonlar ve sokağa çıkma yasaklarını eleştiren "Suça ortak olmayacağız" başlığıyla yayımlanan 1128 akademisyenin imzaladığı bildiri hakkında "Akıl dışı bir bildiri. Bir kez daha kendilerini muhasebeye çekeceklerine inanıyorum ve bir kez daha bu bildiriyi okuduklarında hicap duyacaklardır" dedi. "Neden bu bildiride terör örgütüne tek laf edilmiyor" diye soran Davutoğlu, "Siz terör örgütünün bu eylemlerini benimsiyor musunuz? Eğer benimsemiyorsanız yeni bir bildiri imzalamanız lazım" diye konuştu. "Devlet memurları yaptıkları her eylemin hesabını vermeye hazırız" diyen Davutoğlu, "DEAŞ'a karşı mücadeleyi de yanlış ve haksız buluyor musunuz? Diğer örgütlere tanımadığınız hakkı PKK'ya niye tanıyorsunuz?" eleştirisi yöneltti.
Ar-Ge Reform Paketi toplantısında konuşan Davutoğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
İstanbul’daki terör saldırısını lanetliyorum. Terör insanlığa düşmandır. Türkiye olarak kimden gelirse gelsin, terörün her türlüsüne karşıyız. Bir taraftan mücadelemizi sürdürürken kaynakları da birer birer kurutmaya kararlıyız. Türkiye’yi demokratik anlamda en güçlü seviyeye taşımaya gayret ediyoruz. Ekonomide, dış politikada çok büyük başarılar elde ettik. ARGE reform paketini hazırlarken Türkiye’nin niteliksel bir sıçramaya ihtiyacı var, bu açıdan Türkiye’nin mührünü vurduğu bir dönem olacak. Yeni bir sıçrama için gerekli zemine, kudrete, siyasi iradeye sahibiz. En önemli şey özgüvenimiz. Türkiye artık gerçekleştirilemez denen bir çok hedefi gerçekleştirdi. Ancak yine de önümüzdeki sürecin ciddi zorluklar da taşıdığını hepimiz biliyoruz.
"Akıl dışı bir bildiriye imza atan akademisyenler hicap duyacaklardır"
Bu akıl dışı bildiriye imza atanların kendilerini muhasebeye çekmelerini, tekrar baktıklarında hicap duyacaklarına inanıyorum. Bizler terörle mücadele derken, bir taraftan DEAŞ’la bir tarafta lojmanlarda bebek katleden bölücü terör örgütüyle mücadele ederken akademisyenlerimizin böyle bir bildirgeye imza atmış olmaları üzüntü veriyor. Açıkça ifade ediyorum, bu bildirideki provokatif dil fikir özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Bildiriyi okudum. Kafamı ellerimin arasını alarak düşündüm ve anlamaya çalıştım. Böylesine tek yanlı, terörü mazur gören bir yaklaşımın nasıl sergilenmiş olduğunu ciddi bir şekilde düşünmek. Bir akademisyen olarak soru yöneltmek istiyorum.
Bir, demokratik yönetimlerin emri altındaki meşru güçler dışında silahlı güçlere izin veren tek bir ülke var mı? Bu akademisyenler bana tek bir ülke göstersinler ki bu ülkenin demokratik yönetimi meşru güç kullanma yetkisine sahip güvenlik güçleri dışında silahlı güçlere izin vermiş olsunlar.
Biz de barış ve demokrasi istiyoruz. Ben babamdan kalan miras ya da maddi imkanlarım dolayısıyla burada değilim. Milletimiz bize bu emaneti verdiği için huzurunuzdayım. ABD’de, AB’de aydınlar çıkıp, mesela aydınlar çıkıp silahlı bir grubun o bölgenin sokaklarını barikatlarla, çukurlarla kazması halinde aydınların “Bırakınız bunu yapsınlar, niye dokunuyorsunuz?” der mi? Herkesin samimi ve dürüst olması lazım.
Kimse demokratik yolla iktidara gelmiş bir yönetimle, halkın hayatını karanlığa boğan bir örgütle eşitleme yapamaz.
İkinci sorum, çatışmalar dursun demek eğer devlet bu sokaklardan çekilsin, terör uygulayan bir örgütüne terk etsin diyorlarsa sadece Başbakan olarak, bu ülkenin vatandaşı ve akademisyen olarak diyorum ki, hiçbir örgütün böyle bir hakimiyet kurmasına izin vermeyeceğiz, vermemiz de mümkün değildir. Aydın olmak, demokrasiyi savunmak, önce demokratik yöntemleri savunmakla olur. Seçim ve parlamento dışında kimse herhangi bir yönetim biçimi ilan edemez. Daha bugün geceyarısı, emniyet ve lojmanları hedef alan biri 5 aylık olan, 5 sivil ve bir emniyet görevlisini katleden bir terör örgütüne niçin sıralanıyorsunuz. 5 aylık bebeğin ne suçu vardı? Hayatı boyu her türlü eleştiriyi kutsal kabul etmiş bir akademisyen olarak soruyorum. Hiç kimseye hiçbir fikri dayatmamış, her türlü çoğulcu düşünceyi savunmuş bir bilim adamı olarak soruyorum. Bilim adamı olarak soruyorum. Burada iki ihtimal var. Bir metin görüyorsunuz, Türkiye’de bu operasyonlar boşlukta başlamadı. Geçen sene Kobani olaylarından sonra bazı tedbirleri almak zorunda kaldık.
"Siz terör örgütünün bu eylemlerini
benimsiyor musunuz?"
Terör örgütüne hiçbir şey söylemeyen bu bildiriye imza atanlara soruyorum. Ya terör örgütünü destekliyorlar ya da Türkiye’nin gerçekliğinin farkında değiller. Terör örgütünün eylemlerini benimsiyor musunuz? Her türlü eleştiriye cevap vermeye hazırım ama akademisyen olmak aynı zamanda sorulara cevap vermeyi gerektirir. Net olarak soruyorum. Bildirinizde terör örgütünden tek bir kelime bahsetmiyorsunuz. 5 aylık bebeği öldüren terör örgütünün yöntemlerini benimsiyor musunuz? Öylesine bir örgüt ki, Stalinist, “Benim olduğum yerde benden başka kimse olamaz” diyen bir örgütle karşı karşıyayız.
"DEAŞ'a karşı mücadeleyi de
yanlış ve haksız buluyor musunuz?"
Bizim mitingimize katıldı diye Siirt’te saldırıya uğrayan genç kızlarımızın darp izlerini niye görmüyorlar? Herkes artık safını belirlemelidir bu anlamda. Eleştiri yapabilirsiniz. Dönsünler bu arkadaşlar bir gün Kandil’e dönüp merak ediyorum ne diyecekler? Sur’da, o tarihi Sur’un hala hatırladığımda Fatih Paşa Camii’ni yakan teröristlere ne diyecekler? Bunları da devlet yaptı diyorlarsa o zaman Türkiye’de yaşamıyorlar. Devlet memurları yaptıkları her eylemin hesabını vermeye hazırız. DEAŞ'a karşı mücadeleyi de yanlış ve haksız buluyor musunuz? Diğer örgütlere tanımadığınız hakkı PKK'ya niye tanıyorsunuz?
Ülkenin herhangi bir yerinde de facto fiili bir durum oluşmasına izin vermeyiz. Bize bu çağrıları yapanların örgüte dönüp “Silah bırakın” demesi lazım. Güvenlik güçleri dışında kimse eline silah alamaz. Gayrı hukuki hiçbir uygulamaya Türkiye’de izin verilmez. Vatandaşlarımıza hayatı zehir eden terör örgütüyle mücadelemiz hukuka halel getirmeden devam edecektir. Tek gayemiz, tüm vatandaşlarımızın özgürce yaşamasıdır. Bu kısa süre içinde AR-GE reform paketini hazırladık. Burada durmayacağız, 5 yıl, 10 yıl sonrasının adımlarını atmaya devam edeceğiz.