Gündem

Barzani: Türkiye af çıkarsın, uymayan PKK'lı vuralım

Barzani’nin 10 Temmuz 2007’de dönemin ABD Başkanı Bush’a yazdığı mektupta, "Türkiye af çıkarsın, affa uymayan PKK’yla biz de savaşalım" dediği iddia edildi.

26 Ağustos 2011 03:00

T24 - Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesud Barzani’nin 10 Temmuz 2007’de dönemin ABD Başkanı George W. Bush’a yazdığı mektupta, "Türkiye af çıkarsın, affa uymayan PKK’yla biz de savaşalım" dediği iddia edildi.


Barzani'den Bush'a: Sınırötesi harekâtı mutlaka önleyin


Taraf gazetesinde "Affa uymazsa PKK'yı vururuz" başlığıyla yayımlanan (26 Ağustos 2011) haber şöyle: 



Affa uymazsa PKK'yı vururuz


Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesud Barzani’nin 10 Temmuz 2007’de dönemin ABD Başkanı George W. Bush’a yazdığı ve “Askerî bir maceraya girmelerini, Irak’ın egemenliğini ihlal etmelerini ve Kürdistan halkına yönelik husumetlerini engellemek için Türkiye’ye her türlü baskıyı yapmanızı size kuvvetle tavsiye ediyorum” diyerek bitirdiği mektubun tam metnini dün yayımladık. Bugün ve yarın, 2003’ten bu yana, Irak Kürdistanı’nda Türkiye’ye ve PKK’ya bakışın nasıl şekillendiğine ve bu bakışın Amerikan yetkililerine nasıl yansıtıldığına yine Barzani’nin görüşlerine geniş yer veren kriptolar üzerinden bakacağız.



Türk askeri gelirse bir daha gitmez...


2003 yılının ilk günleri... ABD, Irak’a yönelik bir askerî harekâtın zeminini hazırlamaya çalışıyor. Türkiye üzerinden bir kuzey cephesi açılmasına yönelik pazarlık henüz sonuçlanmamış. Ankara hem savaş istemiyor hem de savaşı önlemeye gücünün yetmeyebileceğini görüyor ve Irak’ta dengeler değişirken devredışı kalmaktan çekiniyor. Saddam Hüseyin’in devrilmesini isteyen, bunun için de Amerikan müdahalesini en çok teşvik eden güçlerin başında gelen Irak Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesud Barzani, işte bu ortamda müdahale yanlısı kulis yapmak üzere Ankara ve Şam’ı ziyaret ediyor. Barzani’nin Ankara’daki temaslarının perde arkasını yansıtan 10 Ocak 2003 tarihli ve “GİZLİ” ibareli Amerikan tegrafının uzun ama gayet açıklayıcı bir başlığı var: “KUZEY IRAK: MESUD BARZANİ ANKARA’DA: TÜRK HÜKÜMETİ İLE İLİŞKİLERİN ‘TON’UNDAKİ İYİLEŞMEYE RAĞMEN, KUZEY IRAK’TA TÜRK ASKERÎ VARLIĞI KABUL EDİLEMEZ.” ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Başmüsteşarı Robert Deutsch’un kaleme aldığı ve Büyükelçi W. Robert Pearson’ın onayıyla Washington’a gönderdiği bu uzun telgraftan en çarpıcı bölümleri birlikte okuyalım. Önce, telgrafın başındaki “ÖZET VE YORUM” başlıklı bölümden birkaç satır:


Barzani Türklerle resmî ilişkilerin tonunun bu ziyarette önemli ölçüde iyileştiğini ve KDP’nin bir kez daha bölgede Türkiye’nin “iyi dostu ve mütttefiki” olması için ortam hazırladığını söyledi. Ancak, Türkiye’nin Kuzey Irak’a muhtemel askerî müdahalesi konusu açıldığında, Barzani bize Türkler ABD öncülüğündeki bir koalisyonun parçası olarak bile gelseler, KDP’nin buna itiraz edeceğini ve Türkleri ABD ve Birleşik Kralllık gibi kurtarıcılar olarak değil, işgalciler olarak göreceğini söyledi. Barzani, Türk askerî mevcudiyetinin hedefinin Kürt heveslerini kırmak olacağını ve Türkler bir kez büyük sayılarla geldiler mi, bir daha asla ayrılmayacaklarını belirtti. Barzani, kendilerine telaşlandıran sorunun ise, KDP’nin Türk katılımına (uluslararası koalisyonda Türkiye’nin de yer almasına) karşı çıkması durumunda Türklerin de KDP’yi, koalisyon karşıtı ve Saddam yanlısı olmakla suçlaması olduğundan yakındı. Eğer KDP, Türk katılımına razı olursa, (Kuzey Irak’taki) Türk varlığı gizliden gizliye KDP’ye karşı çalışacaktı. ÖZETİN SONU.



Kürtler ve Türklerle bir odaya girelim


Telgrafın devamında, Barzani’nin 7-9 Ocak 2003’teki Ankara ziyareti sırasında Başbakan Abdullah Gül, Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Uğur Ziyal ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Şenkal Atasagun ile görüştüğü ve bu görüşmeler konusunda Amerikalı diplomatlara bilgi verdiği aktarılıyor ve ayrıntılar öncesinde şu değerlendirmeye yer veriliyor:


YORUM: Barzani ile yapılan görüşme, Türkleri, KDP’yi, KYB’yi (Kürdistan Yurtsever Birliği) ve uygun konumdaki ABD yetkililerini aynı odada biraraya getirerek, Irak konusundaki planlamamızı sürdürürken izlenecek yolun kurallarının neler olduğunu açıkça ortaya koymak gerektiğinin altını çiziyor. Hangi yöne gidersek gidelim birilerinin rahatsız olacağı âşikar. Ancak bu rahatsızlığı şimdi tecrübe etmek ve mümkün olduğu ölçüde çözümlerini şimdiden bulmak, bu anlaşmazlıkla, ilk olarak D-gününden (Müttefiklerin 6 Haziran 1944’te Normandiya’ya asker çıkarttıkları gün; İngilizcede bu terim, savaşın ya da büyük bir girişimin, bir projenin başlangıç gününü ifade etmek için kullanılır) sonra, Kuzey Irak’ta arazideyken muhatap olmaktan daha iyidir. Önerilerimizi içeren ayrı bir telgraf da bunu takiben gönderilecektir.



KDP’NİN TÜRKLERLE İLİŞKİSİ GELİŞİYOR


Barzani, 7-8 ocakta MİT, Dışişleri Bakanlığı ve Türk Genelkurmayı ile yaptığı görüşmelerde, Türklerin KDP’ye karşı yeni ve iyileşmiş bir üslup sergilediklerini söyledi. Türkler ona şöyle demişler: “Kerkük ve Musul’u almak gibi bir niyetimizin olmadığına sizi temin ederiz. Biz sizinle birlikte çalışmak istiyoruz. Irak halkının iradesine saygılıyız. Türkiye ile KDP işbirliği yapmalıdır.” Barzani, bu tutumun KDP’den de olumlu adımlar gelmesine yol açacağı cevabını verdi ve ilişkinin dili, tehditler yerine karşılıklı saygı ve işbirliğinin dili olursa, KDP’nin yeniden Türkiye’nin bölgedeki iyi dostu ve müttefiki haline geleceğini söyledi. Barzani, Türkiye’nin Kuzey Irak için önemini vurguladı ve Türklere, KDP’nin bağımsız bir Kürt varlığı peşinde olmadığının güvencesini verdi. Onlara niye KDP’yi hep bağımsız bir oluşum peşinde olmakla suçladıklarını sordu. KDP, Londra’daki muhalefet konferansının sonucunu Irak halkının iradesinin bir ifadesi olarak kabul ediyordu ve bu temelde bütün Irak için çalışacaktı. (Barzani burada 14-16 Aralık 2002’de Londra’da yapılan ve Saddam Hüseyin rejimine muhalif Kürtlerin, Şii ve Sünni Arapların temsil edildiği altı ayrı gruptan 300 delegenin katılarak rejime karşı güçbirliği kararı aldığı konferansı kastediyor. Telgrafın devamında da bu konferansa ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme var; biz o değerlendirmeyi buraya almadan, Türkiye’yle ilgili kısmı aktarmayı sürdürüyoruz.)



Türkler gelirse, biz ülkeyi terk ederiz
BARZANİ TÜRK MÜDAHALESİNE KARŞI



Askerî ve Siyasi Müsteşar (ABD Büyükelçiliği’nin Barzani’yle konuşan diplomatı kastediliyor), Türklerin herhangi bir askerî planı gündeme getirip getirmediklerini sordu. Burada konuşma ateşlendi. Barzani bu planların gelişigüzel bir şekilde gündeme geldiğini ve Genelkurmay İkinci Başkanı (Orgeneral Yaşar Büyükanıt) ile gün içinde görüştüğünde bu konuda daha fazla ayrıntı öğrenmeyi beklediğini söyledi. Barzani, Türk kuvvetlerinin müdahalesinin karışıklığa ve çok sayıda soruna yol açacağı konusunda net bir cevap vermişti. Türklerin hangi bahaneyle müdahale etmeyi planladığını merak ediyordu. Eğer amaç, bağımsız bir Kürt varlığının oluşumunu engellemekse, KDP Türkiye’ye bu konuda güvence verebilirdi. Eğer kitlesel bir göçü engellemekse, Barzani bunun olacağına inanmıyordu ve olsa bile, daha önceki deneyimleri sonrasında insanlar Türkiye’ye zaten gitmeyeceklerdi. Ve Türk müdahalesi İranlıları da çekecek, bölgeyi eski hesapların görüldüğü bir savaş alanına çevirecekti. “Samimi söylemek gerekirse,” dedi Barzani, “biz ve Kuzey Irak halkı böyle bir müdahaleyi hoşgöremeyiz.”


Türkler Barzani’ye, Türk askerî varlığının KDP ile eşgüdüm halinde düzenlenip düzenlenemeyeceğini sorduklarında, Barzani KDP’nin geçmişte PKK’ya karşı operasyonlarda bunu yaptığını ve Türk desteğine ihtiyaç doğuracak bir durumun ortaya çıkması halinde yine yapacağını söyleyerek cevap verdi. Barzani, Türkiye’nin hâlihazırda Kuzey Irak’ta birlik bulundurduğunu söyledi. Bunlar görünür birliklerdi ve mevcudiyetleri kabul edilebilirdi. Şu anda orada olandan daha fazlası ise kabul edilemezdi. Kuzey Irak’ta Türk askerinin devreye girmesi yönünde bir karar olursa, bu, koşulları ve dengeleri değiştirecektir. Barzani şöyle dedi: “Türk askerî müdahalesi bizim için ölüm kalım meselesidir. Bu bizim Türk hükümranlığı altına girmemiz anlamına gelecektir. Eğer bunun olmasını önleyemezsek, ülkeyi terk ederiz.”



ABD ÖNCÜLÜĞÜNDEKİ KOALİSYONDA BİLE


Barzani dedi ki, Türkler, Kuzey Irak’a ABD komutasındaki bir koalisyonun parçası olarak gelseler dahi, esasen hangi koşul altında gelirlerse gelsinler, artan Türk askerî varlığı ortama zarar verecektir. Barzani orada niye daha fazla Türk askeri istemediğini anlatmak için Türklerin öncülüğündeki Barış Gözlem Gücü’nü (1997 yılında KDP ile Kürdistan Yurtsever Birliği arasındaki ateşkesi gözlemek için kurulan PMF) örnek gösterdi. “PMF’nin ne yaptığını size açıkça söyleyeceğim: Bizimle KYB arasında arabuluculuk dışında her şeyi yaptı. ITF’yi (Irak Türkmen Cephesi) eğitip silahlandırmaya çalıştılar, tarihî eserleri alıp götürdüler, uyuşturucu kaçakçılığı yaptılar ve hatta suikast girişimlerinde bulundular. Ve bir yere gitmiyorlar. Ve sayıları sadece birkaç yüz kadar. Eğer ABD, Türklerin görevleri tamamlanır tamamlanmaz derhal ayrılacaklarını belirten bir belgeyi imzalayacak olursa, biz de Kuzey Irak’ta Türklerin devreye girmesini desteklemeyi düşünebiliriz.” Barzani, Kuzey Irak’ta Türk kuvvetlerine ihtiyaç olup olmadığını ve Türklerin bu konuyu tartışmak için herhangi bir seviyede üçlü (ABD/TÜRKİYE/KDP-KYB) toplantı yapmaya açık olup olmadıklarını ABD yetkilileriyle konuşma fırsatı bulmaktan memnun olacağını söyledi.


Barzani, peçetesini eliyle büküp duygusallaşarak devam etti: “Benim tutumum açık. Türk kuvvetleri yalnız da olsalar, bir koalisyonun parçası da olsalar, her hal ve şartta işgal gücü sayılacaklardır, çünkü Türkiye’nin niyeti bırakıp gitmek değildir. Türk askerî mevcudiyetinin amaçları ABD ve Birleşik Krallık’tan gelen kurtarıcılardan farklıdır. Eğer bu kabul görürse (Türkiye’nin uluslararası koalisyona katılarak, Irak’a asker göndermesi kastediliyor), biz her türlü işbirliğinden çekiliriz.” Barzani, ABD yetkililerinin kendisine hiçbir Türk kuvvetinin Kuzey Irak’a girmeyeceği konusunda defaatle güvence verdiklerini söyledi. “Biz onların burada mevcut olması fikrinden kesinlikle hoşlanmıyoruz” dedi. Başmüsteşar (Robert Deutsch kendisini kastediyor)ABD ya da Türk tarafının Türkiye’nin (koalisyona) katılımına ilişkin herhangi bir karar verdiğinden haberdar olmamakla birlikte, Türklerin Bağdat’taki rejimi değiştirme gayretinin bir parçası olarak orada olması halinde, KDP’nin de Türk katılımını bu gayret çerçevesinde göreceğini ve destekleyeceğini umduğumuzu söylerek karşılık verdi. Başmüsteşar (Deutsch), Barzani’ye bu konuyu Başkan’ın Özel Temsilcisi (Zalmay)Khalilzad ile daha geniş biçimde ele almasını kuvvetle tavsiye etti. Barzani bunu yapacağını söyledi ve KDP için telaş vesilesi olan konunun Türklerin Irak’ta olmayı kendi amaçları için istemelerine rağmen, KDP’nin Türk katılımına karşı çıkması halinde, Türklerin KDP’yi koalisyon karşıtı ve Saddam yanlısı olmakla suçlayacak, KDP’nin Türk katılımını kabulü halinde ise, Türklerin tıpkı PMF’de yaptıkları gibi perde arkasından KDP’ye karşı çalışacakları olmaları olduğunu anlattı.



İki yıl sonra: PKK, KDP’nin de düşmanı


Yukarıda geniş bir bölümünü aktardığımız telgraf, Mesud Barzani’nin Türkiye’nin Kürdistan topraklarındaki askerî varlığını arttırma ihtimalinden duyduğu rahatsızlığın boyutunu ortaya koyuyor. Ayrıca, Irak Savaşı’nın sadece ABD’nin kafasında değil, Kürt müttefiklerinin de zihninde büyük ölçüde kesinleşmiş bir plan olduğu Ocak 2003’te, Türk askerinin bu savaşa muhtemel katılımı önündeki en büyük muhalefetin Kürtlerden geldiği hususu, Barzani’nin bu belgedeki sözlerinin kamuoyuna yansımasıyla ilk kez bu kadar netleşiyor. Irak Savaşı’na Türkiye’nin askerî katılımının ve Türkiye üzerinden bir kuzey cephesi açılmasının önlenmesinin Barzani’yi memnun ettiğine kuşku yok. Nitekim Barzani, yukarıdaki telgrafa yansıyan ziyaretinden yirmi bir ay sonra, 11-12 Ekim 2004 tarihlerinde bir kez daha Ankara’yı ziyaret ettiğinde verdiği mesajların tonu, biraz daha üst perdeden. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Başmüsteşarı Robert Deutsch’un kaleme aldığı, 20 Ekim 2004 tarihli, “KİŞİYE ÖZEL” ibareli ve “MESUD BARZANİ ANKARA’DA: KERKÜK KONUSUNDA TAVİZ HAVASINDA DEĞİL”başlıklı telgrafta, bu ton Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerine atıfla, “beklenmedik ölçüde kendine güvenli” diye nitelendirilmiş. Telgrafta, Barzani’nin Türk tarafına ilettiği iki önemli mesaj üzerinde duruluyor. Bunlardan ilki, “Kerkük bir Kürt şehridir ve Kürtlerin bu şehre dönüş hakkının herhangi bir şekilde kısıtlanmasını kabul etmeyiz”mesajı. İkinci mesaj ise, güncel tartışma konularımız açısından daha mânidar. Deutsch’un telgrafına göre, Barzani 2004 ekiminde Ankara’da şu mesajı açıkça vermiş: “PKK sadece Türklerin değil, KDP’nin de düşmanıdır.”



Biz PKK ile Türkiye arasında tarafsızız


Barzani’nin PKK’ya karşı bu net söylemi, Türkiye’nin PKK’nın bölgedeki faaliyetlerinin sınırlanması beklentisinin Barzani yönetimince karşılandığı anlamına gelmiyor. 10 Ocak 2007’de ABD’nin Irak’taki Bölgesel Yeniden İnşa Timi’nin Koordinatörü James Yellin’in kaleme aldığı ve Bağdat Büyükelçisi Zalmay Khalilzad’ın onayıyla Washington’a gönderdiği “KİŞİYE ÖZEL” telgraf, Yellin’in artık Saddam sonrası Irak’ta “Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı” sıfatını taşıyan Mesud Barzani’yle yaptığı görüşmenin notlarını aktarıyor. Yellin’in, Kuzey Irak’taki PKK bürolarının kapatılması ve örgüt mensuplarına bu bölgede güvenli barınak sağlanmasına son verilmesi yönündeki talebine Barzani’nin yanıtı telgrafa şöyle yansımış:


Doğrudan bir cevap vermeyen Barzani, PKK’nın taktikleriyle hemfikir olmadığını söyledi, ancak Türkiye’nin Kürtlere yönelik eylemlerini “devlet terörizmi” diye niteledi ve bunun, PKK’nın terörizmiyle eşit derecede kötü olduğunu belirtti. Türkiye’nin kendi sorunu (Kürt meselesi) konusunda “barışçı ve demokratik çözümü” benimsemesi halinde, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin Türkiye’yle işbirliği yapmaya hazır olduğunu söyledi, ama Türkiye “hâlihazırdaki gerçekleri” kabul etmek ve bölgedeki Kürt halkının haklarını tanımak zorundaydı. Eğer Türkiye sorun karşısında sadece askerî bir çözümü benimserse, Kürdistan Bölgesel Hükümeti Türkiye ile PKK arasında “tarafsız” kalacaktı. Barzani, “Top, Türkiye’nin sahasında” dedi.



Barışçıyız ve PKK’nın moral destekçisiyiz


Bölgesel Koordinatör (Yellin kendisini kastediyor), PKK’nın Türkiye’ye karşı yeniden şiddete başvurması durumunda, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin PKK’yı terörist örgüt ilan edip etmeyeceğini sordu. Barzani, “evet” dedi, ancak Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti, terörizmin tanımında anlaşamıyordu. Barzani, Türkiye’nin ateşkese olumlu karşılık vermediğini ve hâlâ PKK’yı dağıtma bahanesiyle Irak Kürdistanı sınırı boyunca düzenli bombardıman yaptığını söyledi. Sınır boyundaki köyler uzaktı ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin o köyleri yeniden inşa etmesi ya da destek göndermesi mümkün değildi. Bu köylerin bombalanması “provokatif bir eylem”di. Barzani, “Biz PKK’yı barışçı bir yaklaşım içinde moral olarak destekliyoruz” dedi.



Af içermeyen askerî eylem başarısız olur


James Yellin’in Washington’a ilettiği bu sözler, kuşkusuz Barzani’nin Ankara’ya söylediği “PKK bizim de düşmanımız” cümlesiyle çelişiyor. Barzani’nin PKK’nın şiddet içeren yöntemlerini değil, ama siyasi mücadelesini desteklediği, en azından Amerikalılara verdiği mesajın böyle özetlenebileceği anlaşılıyor. Yellin’in yukarıdaki telgrafından bir ay sonra, 9 Şubat 2007’de ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Khalilzad’ın kaleme aldığı “BARZANİ PKK KONUSUNDA YERİNDE SAYIYOR” başlıklı, “GİZLİ” ibareli telgraftan aşağıda aktaracağımız bölümlerde, Barzani’nin bu tutumunu biraz daha ayrıntılandırdığını görüyoruz:


Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Barzani Büyükelçi’ye (Zalmay Khalilzad), kalıcı bir çözümün ancak, Türklerin evlerine dönen Kürtlere yönelik affı ile bu aftan yararlanmayı reddedenlere karşı Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin de desteğiyle girişeceği askerî eylemin kombinasyonuyla sağlanabileceğini söyledi. Af olmadıkça herhangi bir (askerî) eylemin sorunu çözmeyeceğini, Büyükelçi’ye ifade etti. Irak hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin Mahmur Mülteci Kampı’nın sivil nitelikli kalması yönündeki gayretlerinin devamının, şimdi Türkiye tarafından kamptaki kadın ve çocukların Türkiye’ye dönmesine izin verilmesi yoluyla getirilmesi gerektiğini anlattı.


(...)


PKK’nın liderlerini ABD yakalamasın


Barzani, Türklerin stratejisinin salt askerî bir strateji olarak göründüğünü, başka hiçbir seçeneğin masaya konmadığını söyledi. Türklerin PKK’ya karşı bir kara harekâtının başarısız olacağı öngörüsünde bulundu ama havadan bombardımanın bir miktar etkisi olabilirdi. Hava harekâtı için Türkiye’nin ABD’den onay alması gerektiğini kaydetti ve buna izin verilmesi halinde, Kürtlerin ABD’ye karşı tavırları olumsuz etkilenecekti. Barzani, Irak’taki Kürt liderlerinin salt askerî bir stratejiyi destekleyemeyeceklerini, çünkü birçok Kürdün gözünde PKK’nın onların hakları için savaş verdiğini ve buna karşı çıkmanın, Kürt liderliğinin altını oyacağını söyledi. Ateşkesi uzatması ve siyasi seçeneğe bağlılık ifade eden açıklamalarda bulunması için PKK’ya baskı yapmaya söz verdi.



Tek taraflı ABD eylemi olmasın


Barzani, PKK liderlerini yakalamak gibi, PKK’ya karşı girişilecek tek taraflı bir ABD eyleminin durumu sadece karmaşıklaştıracağını söyledi ve (Abdullah) Öcalan’ın 1999’da yakalanmasının durumu değiştirmediğini hatırlattı. Barzani bugün ABD’nin benzer bir eylemde bulunmasının Kürtlerin ABD’ye karşı tavrında olumsuz bir etki yapacağına ve PKK’yı El Kaide gibi teröristlerle işbirliğine iteceğine inanıyor. ABD’nin devreye girmesi, Kürtlerin ABD’ye olan yakınlığı nedeniyle, Kürt liderliğini de (Kürdistan Bölgesel Hükümeti ve özelde Barzani ailesi kastediliyor) zor durumda bırakabilir diye sözlerini sürdürdü. Barzani, her türlü ABD eyleminin, İran’ın PKK ile muhatap olması için bir fırsat doğuracağını ve bunun bölgedeki Kürt liderliğini zayıflatacağını da ilave etti.



PKK’yı siyasi örgüte dönüştürme şartları


Barzani, PKK’nın köşeye sıkıştırılmaması gerektiğini vurguladı–eğer yapıcı çözüme giden yol kapanır ve ABD de devreye girerse, sonuç daha fazla şiddet ve saldırı hedeflerinin çoğalması olacaktır. PKK dağlarda siperlerine yerleşmiş durumdadır ve askerî olarak yenilgiye uğratılamaz. Barzani, partizan bir hareketin konvansiyonel güçle yenilemeyeceğini ama PKK’nın ABD’yle işbirliği yapmak istediğini sözlerine ekledi.


(...)


Barzani, PKK’yı terörist bir örgütten siyasi bir örgüte dönüştürmeye yönelik bir dizi şart öne sürmek için bir fırsat bulunduğunu belirtti. ABD’nin PKK’dan hangi taleplerde bulunacağını ve PKK’nın terörist bir örgüt olmaya son vermesi için neleri kabul etmesi gerekeceğini sordu.


Zalmay Khalilzad’ın 9 Şubat 2007 tarihli kriptosu bu kritik sorularla bitiyor. ABD tarafının Barzani’ye cevapları, telgrafta yer almıyor.