Gündem

Balyoz doktora tezi olacak

Balyoz davasında 16 ile 20 yıl arasında hapis cezası alan kurmay albaylar için başlatılan mektup kampanyasında Yale Üniversite'sinden bir öğrenci doktora tezi yapmak istediğini belirtti

18 Şubat 2014 10:27

Balyoz davasında 16-20 yıl hapis cezası alan kurmay albaylar için başlatılan mektup kampanyasıyla 5 ayda 1.5 milyon mektup alındı. Mektupları tiyatroya uyarlamak isteyen de var, belgesel yapmak isteyen de. Yale Üniversitesi’nden bir öğrenci de mektup göndermiş, doktora tezi için izin istiyor.

Dünyanın dört bir yanından gelen mektuplardan oluşan ‘Er Mektubu Görülmüştür’ kitabı ilk hafta 50 bin sattı, 2’nci baskıya geçiliyor. Hürriyet'ten Şehriban Oğhan'ın haberine göre, 237 askerin 3 yıldır haksız yere yattığını savunan Hava Kurmay Albay İsmet Çınkı, “Bu millet bu ayıbı bitirdi. Bu, zaferin türküsüdür. Bestecisi Türk halkıdır. Bu Türk halkının 2’nci uyanışı, 2’nci Gezi’dir” diyor. Kitabı okuyamayacaklar için mektupların seslendirildiği bir CD yapılması planlanıyor. 

 

Er şerden bir hayır doğar

 

Maltepe Askeri Cezaevi’nde Balyoz davasından en azı 16 yıl hapis alan kurmay albaylarla birlikteyim. Ellerinde kendilerine gönderilen mektuplardan derledikleri ‘Er Mektubu Görülmüştür’ kitabı, arada cam bölme olduğu halde heyecanla anlatıyorlar. 5 ay önce Yargıtay’ın cezalarını onamasıyla yıkılan hayalleri yerini umuda bırakmış. Son 5 aylarını sadece bu mektupları okuyup herbirine ayrı ayrı yanıt yazarak geçiren askerlerden Hava Kurmay Albay İsmet Çınkı bir mektupta okuduğu “Sanmasınlar yıkıldık/ Sanmasınlar diz çöktük/ Bir başka bahar için/ Sadece yaprak döktük” dörtlüğünü paylaşarak başlıyor söze. 21’inci yüzyılın Emile Zola’sı dedikleri Yılmaz Özdil’in, herkes sırtını dönmüşken, davanın da kendilerinin de kaderini değiştirdiğini söylüyor yutkunarak ve devam ediyor: “Her şerden bir hayır doğar, buradan da zafer türküsü çıkacak. Onun için ümitliyiz.”

Kurmay Albay Çınkı’yı böyle konuşmaya iten “Siz çıkmadan ölmeyeceğim ama bu yaştan sonra bu kitabı okuyamam” diyen 80 yaşındaki Bodrumlu kadının önerisi: “Gelen mektuplardan 10’unu sesi güzel birine okutun ve bir CD yapın. Arkasına da efe müziği koyun, dinleyip dinleyip ağlayayım.” Sonra İstanbul Levent’ten yazan simitçiyi hatırlıyor Çınkı. 20 yıldır simitçilik yapan Hüseyin’in “Sizlere simit getirmek istiyorum, kalbimizdesiniz” deyişini. “Hele bir Lina var ki, onu sen anlat” deyip sözü Deniz Kurmay Albay Cem Okyay’a veriyor:

 

'Ayrılırsanız L tipine gidin'

 

“Lina bize başka bir cezaevinden yazan 18 yaşındaki mektup arkadaşımız. Hükümlü askerlerin meslekleriyle ilişkileri kesiliyor. Eşlerimizin bize internetten sivil cezaevi baktığını duyunca tavsiyede bulunmuş: ‘İnternetteki fotoğraflar numaradır, giderseniz L tipine gidin’ diyor. Psikolojik olarak ayakta durmamız için de bilgi yarışması düzenleyin, voleybol, satranç oynayın, bulmaca çözün, kitap okuyun diye tecrübelerini paylaşıyor. Şimdi lisede okuyor ve avukat olmak istiyor. Arkadaşlarla karar aldık, bize hücresinden sahip çıkan bu kızımıza çıktığımızda biz sahip çıkacağız. Onun babası biz olacağız.”
Kendilerinden ve ailelerinin mağduriyetinden bahsetmekten özenle kaçınıyorlar. Her konuşan kendisinde iz bırakan mektubun öyküsünü anlatıyor. Cezaevinde Ataol Behramoğlu’nun diktiği ayva ağacının altında fotoğraf çektiren 11 komutan için ABD’de 11 fidan diktiğini söyleyen Teksaslı Veli, Avusturya’nın 38 bin feet üzerinden mail atan Boğaç, 4 yaşındaki kızının ‘Komutanlar hangi çikolatayı sever’ diye sorduğunu anlatan Antalyalı Sunay takip ediyor onları. Tarhana gönderenle, mektubun içine para sıkıştıran da anılıyor.