Gündem

Balerin Hülya Aksular: Terimiz AKM'nin toprağında

"Öğrencilerimi orada izlemeden ölmemeyi istiyorum"

24 Ağustos 2018 12:00

Balerin Hülya Aksular, Kaş’taki Bale Kampı’nda çocukları eğitiyor. Yıkılarak yeniden yapımına başlanan Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) yıllarca dans eden Aksular, “Terimiz AKM’nin toprağında bizim. Eğittiğim öğrencileri orada izleyeceğim güne kadar ölmemeyi istiyorum” dedi.

Her yerinin çatladığını ve her yerinin su aldığını ifade eden Aksular, "Hayati Tabanlıoğlu’nun evladı Murat Tabanlıoğlu başında olduğu için de son derece güven duyuyorum" diye konuştu.

Cumhuriyet'ten Öznur Oğraş Çolak'ın sorularını yanıtlayan Aksular'ın açıklamaları şöyle:

Hülya Aksular Sanat Atölyesi Kaş Bale Kampı ne zaman başladı? Başlangıç ve oluşum sürecinden bahseder misiniz?

Biz yaz atölyesini kendi atölyemizin şubesi olarak açtık 4 yıl önce. 3 turdan oluşuyor. Sanatı sevdirmek, Kaş’ı sevdirmek, çocukları doğanın içinde farklı bir yolculukta disipline etmek ve paylaşmayı öğretmek. Çünkü genelde çocuklarımız tek çocuk en fazla iki kardeş. Böyle 10 çocuğun bir arada yaşadığı ve sınıf arkadaşlarıyla birlikte gün geçirdiği bir tecrübe aynı zamanda kamp onlar için...

Kaş’ın her yeri tarih ve bu sanatla buluşunca etkisi müthiş oluyor. Sizin aileniz Kaş Çukurbağlı diye biliyorum?

Evet benim atalarım Kaşlı. Onun için Kaş’ın sanat ayağını hep canlı tutmak niyetindeyim. Çünkü gerçekten müthiş bir tarih yatıyor burda. O toprağındaki enerji çok soylu. Işık ülkesidir burası. Ve o ışıktan herkesin nasibini almasını istiyorum, özellikle sanat yolculuğuna çıkmış çocukların. 
Öğrencilerle tam gün

Dünyada ve ülkemizde yapılan yaz kamplarından farkı nedir?

Dünyada oluşmuş tüm yaz kampları içinde farklılığı şu; eğitmenlerinin evinde kalıyorlar ve eğitmenleri ile birlikte tam gün geçirebiliyorlar. Onun yaptığı yemekleri yiyorlar, tabii ki annemin de katkısı çok büyük. Dünyanın hiçbir yerinde bu mertebede yani üst düzey dansçılar böyle bir zaman ayırmaz öğrencilerine... Onlar da dersler veriyor ama gün içinde saadece iki saat... Ben öğrencilerimle tam gün beraberim iyi gecelerden günaydına kadar. Değişik bir kamp ama sadece bizim çocuklarımıza özel bir kamp. Bizim okulumuzun öğrencilerine özel. Dışarıdan çok fazla başvuru var ama alamıyoruz.

Kaş Çukurbağ’daki Düşler Akademisi’yle de çalışmalar yapıyorsunuz?

Düşler Akademisi Kaş için çok önemli, daha doğrusu dünya için çok önemli.

Müthiş bir özveri ve çok elzem bir adım. Gerçekten düşlerin gerçekleştiği yer ve düşü olanların gerçekleştiremeyecekleri umutlarına, onlar işte Likya gibi ışık oluyorlar. Evet, onların kardeşliği ile yapıyoruz. Onların sahnesinde yapıyorduk gösterilerimizi ama sahneleri tadilatta olduğu için birkaç yıldır Kaş Setur Marina’da yapıyoruz. Marinanın müdürü Tuncay Özses de sanat aşığı... Bize ücretsiz veriyorlar sahneyi. Çok güzel bir dostluk. Düşler Akademisi, Kaş Setur Marina ve sanat. Çok nicesi olsun istiyorum. Daha yolun başındayız. Uluslararası olsun istiyorum zamanla. Belki daha büyük bir yer verilirse bize ya da yerlerimize bir yer yaratabilirsek... Benden sonrada evladımız yapabilirse bunun uluslararası boyuta taşınmasını isterim. Kaş her zaman sanatla anılsın. Kaş’ı doğru tanıtalım. Kaş’ a doğru insanlar gelsin, her tatil yöresi gibi burası da mahvolmasın. Hafif nasibini almış, özellikle elimizden küçücük bir toz bile düşmesini istemediğimiz yerlerde çok ciddi sıkıntılar gördüm, çok üzüldüm. Evimizin arkası Likya Yolu. Likya Yolu’nda yerlerde pet şişeler ve benzeri atıklar gördüm. Kaşlı biri olarak Kaş’ı tanıtmaktan bazen hicap duyuyorum. Keşke tanınmasa mıydı acaba diye düşünüyorum.

"Balenin askeriyim"

Sizin bu yıl özel bir çalışmanız, bir projeniz olacak mı?

En son proje ‘İstanbul Epik’ olarak kaldı. AKM yıkıldı. Çok duyuyorum açılışında sahnelenmesi adına onu revize etmek, o kadar halim var mı bilmiyorum. Ben zaten her kampta yeni koreografiler yapıyorum. O kadar çok üretim var ki beynim de. Devlet Opera ve Balesi’nden de bir istek gelmedi açıkçası. Öyle bir şey olursa da her zaman hazırım, ben balenin askeriyim zaten. 
 

Siz Devlet Opera ve Balesi’nden ayrıldıktan sonraki gelişmeleri takip ettiniz mi?

Her zaman takip ettim. Yönetim her zaman bir iyi bir kötü mors alfabesi gibi gidiyor. Her yerde ki gibi. Genç dansçılarımız olağanüstüler. Yani bizim dönemde az sayıda bireysel başarıların topluluk olarak başarıya döndüğünü, mutlulukla söyleyebilirim. Hepsiyle gurur duyuyorum. İsimleri duyulmamış olabilir ama dünyanın her yerinde Türkiye Cumhuriyeti’nde yetişmiş ve dans eden dansçılarımız var. Hem fiziki boyutta fiziki çerçevedeki değişim hem teknik değişim olağanüstü. Ben çok kıvançlıyım. Her koşulda sanat bizde işler. Yani bizdeki kırbaç olumsuzluk ve imkânsızlıktır. Elin yabancısına bunu ver hiçbir şey yapamaz. Ama bize verme her şeyi yaparız. Biz bununla besleniyoruz. Belki de her şey iyileştiğinde her şey geriye gidecektir ama bir de onlar olsa diye düşünüldüğünde operada, tiyatroda, balede, müzikte çok güzel yerdeyiz, eğitmenler çok iyi. Sadece konservatuvarlarda birazcık sıkıntı görüyorum. İcraatçı olmayan eğitmenlerle kaplı onlar biraz çocuklarda belli oluyor geldiklerinde. Keşke orada da gerçekten bu işi yapmış kişiler olsa... Oralarda belki düzenlemeler gerekebilir.

Devlet Opera ve Balesi’nin son durumunu ve yenilikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim sözleşmemizdeki bazı ibareler öyle geçiş yapıyor ama bence zaten bir toparlanması gerekli bu memuriyetin. Sanatın yanında 657 çok güzel duruyor. Çünkü devletin sanatçılarında, zihniyet memuriyete döndüğü zaman orada kan kaybı başlıyor. Murat Karahan’a çok güveniyorum, aklıselim, bilgili, yetkili, dünya görüşü olan bir insan. Hani bize de burdan konuşmak düşmez. Mutlaka bildikleri bir şey vardır. Hiç kimse elinin tersiyle devletin kurumlarını yok sayamaz zaten. Bunun bir yolculuğu vardır. Bilenlerden oluşuyordur. Başka türlüsünü düşünmek bile istemiyorum ve büyük bir sorumluluktur onlar için. Sorumluluklarını çok güzel yerine getireceğinden eminim. Getirmediklerinde konuşuruz.

"Kaş, sanatla ölümsüz olsun"

Peki yaz kampı ileride bir okula dönüşecek mi?

Bu tanıtım ofisi olarak açılmış bir adım ama mutlaka bir okula dönüşecektir diye görünüyor. Çünkü başvurulardan onu hissediyoruz. Veliler tabii ki yani burada 10 günlük kampın 6 gününde çıkan yaratılar için kilometrelerce yol geliyorlar. Kaş’la tanışıyorlar. Kaş’ı seviyorlar. Bir şekilde Nâzım Hikmet’in dediği gibi “Bu bahçe bu nemli toprak bu yasemin kokusu ben gelmeden önce de vardı. Gittikten sonra da olacak.” Nice uygarlık buradan geçmiş. Ben de bir varlık olarak, küçücük bir hiç varlık olarak, onlarda ölümsüz olmayı seçiyorum. Hem Kaş ölümsüz olsun, onların torunlarına kadar gitsin hem de sanatımız. Benim öğrendiğim binlerce eğitmenden öğrendiğim sanatı akıtmak. Bundan öte de bir kaygım yok.

"Hayalim daha fazla bale sanatçısı yetiştirmek"

Önümüzdeki sezon projeleriniz neler? İstanbul’a dönüş, sonrası..

İstanbul’da yine kayıtlarımız başlayacak. Eylül’ün ortasında bir sınav yapıyoruz. Sınavsız öğrenci almıyoruz. Yaş orantısındaki karakter seviyesi, oluşum seviyelerine bakıyoruz. Fiziki koşullara bakıyoruz. Çünkü herkes bu sanatı yapamıyor. Daha kolay bedenler, tabii ki zorlarla da yüzyüze kalıyoruz bazen hiç umulmadık gelişmeler oluyor. Ekim’in ilk haftasında başlıyoruz. Bu yıl bizim şöyle bir hayalimiz var. Genç company atölyesini oluşturmak...

‘Hatice’me’: vatana, toprağa olan hasret

Hatice’me’ dansından çok etkilendim. Hatice sizin anneanneniz, ‘bu hasret’in hikâyesini dinlemek isterim.

Anneannem Hatice Yücesan Kaşlı bir köylü kızı. Bir ağa kızı ama köylü kızı Çukurbağ’da. Dedem Kaş’ın içinden evleniyorlar 6 çocukları oluyor. Annem 5 yaşındayken göç ediyorlar iyi ki de ediyorlar çocuklar okuyor. Fakat anneannem tabii Kaş’a her gün hasret yaşıyor. Çocuklarının yastığının üzerine birer çiçek koymadan uyandırmayan duygusallıkta çok şair bir kadın, ozan bir kadın. Her gün ağlıyor vatanını özleyerek.

"Terimiz AKM’nin toprağında..."

Atatürk Kültür Merkezi, öncesi, sonrası ve yıkımı desem...

Faydası yok geç kalınmış figanın... Her zaman sevdim evimi, hiçbir zaman nimetime kötü gözle bakmadım, orası benim ekmek kapımdı, orası benim yaşam alanımdı. Her zaman çok sevdim. Türk Bayrağına sarıldığı gün emekliliğimi verdim. Türk bayrağına sarılıp o pansumanı görmeseydim onu da yapamazdım. Benim için orası ailem. Bakıldığı zaman Oktay’la benim 30’a yakın yılımız var. Terimiz onun toprağında bizim, benim gibi birçok sanatçıyla birlikte. O yüzden bizim için çok büyük nimet. Ama yıkılmalıydı, her yeri çatladı her yeri su aldı. Ben yapılacağı günü ve eğittiğim, öğrettiğimiz, bu sanatın bayrağını teslim ettiğimiz, öğrencilerimizi orada izleyeceğim güne kadar ölmemeyi istiyorum yaradandan. Hayati Tabanlıoğlu’nun evladı Murat Tabanlıoğlu başında olduğu için de son derece güven duyuyorum. 

Ben umudumu hiç kaybetmedim hiç bir zaman da karanlık düşünmüyorum, hiçbir zaman. Belki de o yüzden güneş batmıyor bizde. Hiç umutsuz olmadım. Shakespeare’e inandığım için belki. İyiler mutlaka kazanır. Uzun vadede ama mutlaka kazanır. İyi olalım çalışalım, çabalayalım.