Türkiye medyasının en kıdemli ve saygın isimlerinden Aydın Engin’in, bir dönem yazarlığını ve yazı işleri müdürlüğünü yaptığı Cumhuriyet'e dönmesine karşı çıkan CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, “İnsan her koşulda gülümseyebilmeli, hayata kahırla, endişeyle değil, gülümseyerek bakabilmelidir. Can evinden vurulduğunu hissetse de gülümseyebilmelidir. Uğruna her şeyini verdiği değerlerinin erozyona uğradığını hissettiğinde de onları koruma azmini yitirmeden gülümseyebilmelidir. İnsanın yüreği bazen mezarlık gibidir. Birçok dostunu, yol arkadaşını gömer, artık yer bitince ölülerin üstüne ölü gömer. Ama böyle bir ortamda da kalbinde bir başka gül bahçesi yaratabilmeli, gelecek üretip yaşam sevincini çoğaltabilmeli, gülümseyebilmelidir” dedi.
Balbay, “Gülümsemek direnmektir” başlığıyla yayımlanan (3 Ağustos 2014) yazısıyla, yazılarına bir süre ara verdiğini duyurdu. Balbay’ın yazısı şöyle:
Gülümsemek Direnmektir...
Toplumsal davranışları biçimlendirme, yönlendirme ve yorumlamadan sorumlu Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bu kez gülümsemeye el attı. Arınç’ın gülümsemeyi de ikiye bölüp kadınlarla erkekler olarak ayırması elbette doğal. Düşüncelerini açıkça söyleyen Arınç’ın bu konuda da anlamlı bir değerlendirme yapması AKP hükümetinin genel gidişiyle örtüşüyor. Arınç’ın mayıs ayında safrakesesi taşı ameliyatı olmasını doğrusu yadırgamıştık. İçinde bir şey tutmayan Arınç, o taşı neden bu kadar sakladı, anlam verememiştik!
Arınç, kadınların kahkahayla gülmemesi konusunda yaptığı açıklamaya daha sonra da açıklık getirdi. Gülmenin dozu ve yeriyle ilgili reform niteliğinde yeni bir hükümet icraatını dile getirdi. Aslında konunun bilimsel olması bakımından bir desibel ayarı da vermesi beklenirdi.
Başta kadınlar olmak üzere toplumun pek çok kesimi Arınç’ın değerlendirmelerini gülünç buldu ve tepki gösterdi. Eskiden insanların siyasal eğilimleriyle ilgili bıyık ölçümleri vardı. Anlaşılan o ki bunun yerini gülme tonları alacak. Yüksek tonda gülüyorsanız muhalifsiniz.
***
İşin kara mizahı bir yana, hükümetin kadınların yapacağı çocuk sayısından gençlerin eğlence biçimlerine kadar her konuda standart getirmesi, ortaçağ mantığına rahmet okutan ama ne yazık ki toplumda da alışkanlık yaratan bir durum oldu.
Tarih boyunca iktidarlar gülmekten korkmuştur. O yüzden mizah iktidarların hem en büyük korkusu hem en büyük düşmanı olmuştur.
Toplumsal açıdan bakınca da mizah insanların her türlü acıya dayanabilmesinde önemli bir güç kaynağıdır.
Örneğin bir konuyu, bir iktidarı gülünç hale getirmek kadar ciddi bir eleştiri yoktur. AKP iktidarının da medyanın bütün bölümüne yönelik susturma girişiminin yanı sıra, mizahı ayrıca kelepçelemeye çalışması da bundandır. Türkçemizde kara mizah olarak tanım bulan bu eleştiri biçimi son dönemde iyice azaldı. Bunun başlıca nedeni iktidar korkusu. Direnen usta kara mizahçılarımızı selamlayıp genel durumu yorumlamak gerekirse kara mizahın yerini para mizah aldı. İnsanları hoş ve boş şeylerle güldürmek hem tehlikesiz hem de kazançlı.
Gelin görün ki Arınç’ın değerlendirmeleriyle birlikte burada da yeni bir tehlike var. Görünen o ki para mizahçılarımızın özellikle kadınlarımızı güldürecek konularda daha dikkatli olması gerekiyor. Kahkaha atmadan hafif bir tebessüm, o kadar.
***
Bütün bunlar bir yana, gülümsemek iki insan arasındaki en kısa mesafedir. O yüzden en insani, en sıcak davranış biçimidir.
Gülümsemek insana güç verir, her türlü engeli, sorunu, gerilimi aşma yolu açar.
Gülümsemek iyi bir direnme yöntemidir.
İnsan her koşulda gülümseyebilmeli, hayata kahırla, endişeyle değil, gülümseyerek bakabilmelidir.
Can evinden vurulduğunu hissetse de gülümseyebilmelidir.
Uğruna her şeyini verdiği değerlerinin erozyona uğradığını hissettiğinde de onları koruma azmini yitirmeden gülümseyebilmelidir.
İnsanın yüreği bazen mezarlık gibidir. Birçok dostunu, yol arkadaşını gömer, artık yer bitince ölülerin üstüne ölü gömer. Ama böyle bir ortamda da kalbinde bir başka gül bahçesi yaratabilmeli, gelecek üretip yaşam sevincini çoğaltabilmeli, gülümseyebilmelidir.
***
Okurlara...
Yazılarıma bir süre ara veriyorum... ☺