Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Yırca’da termik santral yapımı için Kolin İnşaat tarafından 6 bin zeytin ağacının bir gecede kesilmesine sert tepki göstererek, “Nasıl kıydın ona ya... Yaptığı tarifi zor bir şey” dedi.
Bakan Güllüce, Gezi Parkı yerine yapılacağı konuşulan Topçu Kışlası hakkında da, “Bugün yapılmasa olmaz mı olur... Yapılsın ısrarında değilim. Cumhurbaşkanımız her kentin meydanı olsun istiyor. Maalesef şehirlerimizde meydan yok” ifadelerini kullandı.
Bakan Güllüce, Hürriyet’ten Deniz Zeyrek’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Zeyrek’in “Nasıl kıydınız” başlığıyla yayımlanan (22 Kasım 2014) söyleşisi şöyle:
Akıllı bir adam olsaydı...
“Yırca’daki zeytin ağaçlarının kesilmesi meselesi kabul edilecek bir şey değil. (Yapan) Akıllı bir adam olsaydı, boş zeytin olmayan bir araziyi satın alırdı, 200-300 bin liraya iki makine alır günde 40-50 ağaç taşırdı, 6 ay sürerdi. Zaten ÇED vesaire derken başlaman 6 ayı alır. Zeytin ağacı kolay tutar. Darıca’da zeytin ağaçlarını söken bir adamdan 6 zeytin satın alıp ceviz bahçeme diktim, hepsi tuttu. Adam sanırım, parasının kuvvetiyle, ‘Kim bana ne yapabilir ki’ diyerek düşündü ve girdi dozerlerle. Nasıl kıydın ona ya... Yaptığı tarifi zor bir şey.
Yapılsın ısrarında değilim
(Topçu Kışlası) Herkeste bir paradoks var. Çok kıymetli bir eseri kazma kürekle yıkmışlar. Siyasi de olmuş. Topa tutmuşlar. O zamanın bir vandallığıdır. O eserin yok edilmiş olmasının yeniden ihyası olarak da bakabilirsiniz. Bugün yapılmasa olmaz mı olur... Yapılsın ısrarında değilim. Cumhurbaşkanımız her kentin meydanı olsun istiyor. Maalesef şehirlerimizde meydan yok. Sivas’ta valilik binasının önünde keyif alacağınız estetik görüyorsunuz. Hoşunuza gidiyor. Sivas’ta 1950’den sonra yapılmış onun gibi bir bina göster. Ankara Ulus’ta o binaları seyrederken haz alıyorsunuz. Çiçeğe bakar gibi.
İstanbul’da ölçü kaçtı
İstanbul’da plansız bir yer yok. Planların değiştirilmesiyle ilgili bir sorun var. Her karış toprak planlı. Ancak buralarda emsal bazında değişiklik yapılıyorsa bu başka bir problem. Çok önemli bir fark bu... Yüksek binanın olmadığı kent sağlıklı değil. Ancak bu konuda da plan tekniği hatası var. İstanbul da o hatayı yapıyor. Yüksek binaları bir yere toplayıp yüksek binalar bölgesi yapılabilir. Kurtköy civarında bunu yapabilirsiniz ama Zeytinburnu’na yüksek bina yaptırmazsınız. İstanbul’da ölçü kaçtı, gördüğüm kadarıyla Ankara da ayarlı değil.
Gecekonduyu anlamaz
Şehir işi bir kültür. Bunun parametreleri var. Herkesin, hepimizin kültür sorunu var, medeniyet sorunu var, ekonomik sorunlar var, göç var... Göç hiçbir kural tanımayan bir güç. Bir Alman’a ‘gecekondu’yu anlatamadım. Gecekondu deyince ‘Gece beton kalitesi düşük olur’ diyor. Ne beton kalitesi hocam, gecekondu bu. Birebir tercüme edince anlamıyor. Çünkü bir insanın gelip devletin ya da başka birinin arsasına ev yapması durumunu bilmiyor. Bizim sosyolojimizden kaynaklanıyor. Gecekondu yapıyor, sonra tapu isterim diye Meclis’i basıyor. Bunu Fransız’a anlat, anlamaz.
Bitmiş demirle olmaz
11 yerde ömrü bitmiş demir yakalandı ve ceza verildi. Bunu yaparak bir kesimi karşımıza, bir kesimi yanımıza aldık. Ömrünü bitirmiş binalar nedeniyle kentsel dönüşüm yapıyorsunuz, ömrü bitmiş demir kullanıyorsunuz. Demiri alan adam, müteahhit nereden bilsin, cebinde laboratuvar taşıyacak hali yok. Demiri denetlemek devletin görevi. Ancak demir piyasaya çıktıktan sonra yapı denetim elemanlarının baktığı aşama çok geç bir aşama. Çözüm olmuyor. Baştan da yoklama yapmak, sistem getirmek lazım.
Denetim fırıldaklar için
Müteahhitlerle ilgili yasa hazırlıyoruz. Yapı denetimlerini artırıyoruz. İyi ‘yapı denetimi’ yapanlar üstüne alınmasın; kötüler ortaya çıksın, saf dışı kalsın. Aynı şey müteahhit için de olmalı. Bir daireyi üç kişiye satan devre dışı kalsın. Düzenlemeler, denetimler, kaliteli iş yapan adam için sorun değil, onunla haksız rekabet eden fırıldak adam için geçerlidir.
Uçan kaçan projeler değil
Türkiye’de toplumun çok önemli sorunlarından biri zamanla ilgili. Matematik ve zaman konusunda toplumun altyapısı yok. Batı’da insanlar zamanın kıymetini biliyor. Bakanlık’taki vizyonumu düşünüyorum. Uçan-kaçan projeler değil. Bakanlık olarak, vatandaşın işini kısa sürede, süresinde, bekletmeden yapmayı sağlayabilirsek Bakanlığı bir yere getirmişiz diyebilirim. Bir gün ÇED Genel Müdürü evrak imzalatırken ‘900 milyon dolarlık imza attınız’ dedi. Baktım gerçekten öyle. ‘Biz bunu bir gün geciktirsek sadece finans değerini düşün, baba bir paradır’ dedim. Bakanlığı işte bu formata getirmek lazım. Türkiye yatırım yapılabilir ülkeler katsayısı konusunda en arka sıralarda. Uygulayıcımızın ‘Yarın yaparız’ yaklaşımı var. Mevzuatla ilgili de sıkıntı var. 3 yılda ÇED olur mu?
Putin Amca’ya razı olacaksınız
Bakanlığın şöyle bir dezavantajı var: Bir fanatik çevrecilik oluşmuş. Her şeyin fanatikliği kötü. Doğa, çevre, ekoloji, hiçbirine hayır demek mümkün değil. Bunlar insani şeyler. Diğer taraftan da Türkiye enerji fakiri mi, evet. Tüketim artacak, enerji sıkıntısı yaşayacağız. Ya her tarafı doğalgaz çevrim santralı yapıp Putin Amca’yla İran’a razı olacaksınız, dövize bağlı olarak elektrik fiyatı artacak. Putin vanayı kapatırsa, evde tıraş bile olamazsın, banyo yapamazsın. Nasıl olacak? Enerji üreteceksiniz. Nasıl? ‘Termik yapma’ desek bir kesimin, ‘Ne demek ihtiyacımız var yapın’ desek başka bir kesimin tepkisi gelecek. İkisinin ortasını bulmak şart. Giresun Dereli’ye giderken gördüm. Çok sinirlendim. HES yapması doğru ama işi yanlış yapmış. Ancak fanatik çevreci, ‘Dereli’deki bu yanlış’ demiyor. ‘HES’e hayır’ diyor. HES’i doğasına uymadan yapmayın. Uzungöl’ün başına gelene bakın, vahşet. Eminönü olmuş.
Yapacaksan adam gibi yap
Köyündeki dere HES nedeniyle kuruyan nine haklı. Mühendislik hatası yapılmamışsa o derenin canlılığını koruması gerekiyor. Çünkü sadece suyun fazlası alınıyor. Kurumuşsa ya mühendislik hatası ya uygulayıcının adiliği... Uygulayıcı, sahtekârlık yapıyorsa yanlış. İlk başta söylemiz lazım: ‘Adam gibi yap, yapmayacaksan da yapma.’ Uygulama yanlışına karşı çıkalım ama işin felsefesine karşı çıkmayalım.
Rant paradigması değişmeli
Rant paradigmasının da değişmesi lazım. Eviniz var, 30 metrekare dükkânınız var. Kimseyi tanımazsınız. Bir gün dükkânınızın önüne metro durağı yaptılar. 700 liralık dükkân 10 bin liralık oldu. Şimdi bu rant mı? Rantın bir gayri hukuki elde edileni bir de doğal olanı var. Emsal işiyle sağlanan rantla biraz önce söylediğim şehrin gelişmesiyle gelen aynı şey değil. İkisi karıştırılıyor.”