Gündem

'Bakan çocuklarını ve Zarrabları serbest bırakan hâkimler, bizi tutuklayan mahkemelere atandı'

22 Temmuz operasyonunda tutuklanan TEM eski Şube Müdürü Yurt Atayün konuştu

03 Ekim 2014 13:36

Emniyet mensuplarına yönelik 22 Temmuz operasyonu kapsamında tutuklanan TEM eski Şube Müdürü Yurt Atayün, tutuklanmasının ardından kaldığı Metris Cezaevi'nde ilk kez konuştu. “Yasadışı dinleme” iddialarıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan Atayün, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki “kumpas” iddialarına ilişkin olarak, “Ben o dönem şubemde hukuksuzluk yapılmadan kanunları uyguladım” dedi. Arkadaşlarının da içinde yer aldığı soruşturmaların ve diğer birçok siyasi soruşturmaların siyasi erk tarafından yürütüldüğünün altını çizen Atayün, “17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonucu tutuklanan bakan çocukları, Reza Zarrab, evinde ayakkabı kutuları içinde milyonlar bulunan Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve diğer şüpheliler hakkında çeşitli kararlar veren hâkimler bizi tutuklayan mahkemelere atanmıştır... Yürütme erki yasama gücünü de kullanarak yargı erkine müdahale etmektedir. Bu, çok net hukuka yapılan bir darbe sürecidir. Bunu yapan da bizatihi yürütme erkidir” diye konuştu.

Yurt gazetesinden Ali Cemal Karabudak’ın sorularını yanıtlayan (3 Ekim 2014) Atayün’ün açıklamalarından satırbaşları şöyle:

 

'Bakan çocuklarını bırakanlar bizi tutukladı'

 

Tutuklanma süreciniz Türkiye'deki hukuk sistemi açısından bazı ilklere de imza attı. Örneğin 8 güne yakın bir gözaltı süreci geçirdiniz. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başlamadan önce, hiçbir dönemde olmadığı kadar medyanın siyasi baskı ve kuşatma altında bulunduğu bu dönemde haksızlık karşısında susmadığınız, gazetecinin gerçek görevi olan ''gerçeği arama ve aktarma'' görevinden vazgeçmeyerek, gerçekten gazetecilik yaptığınız için teşekkür etmek istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hukuk tarihinde kanunla belirlenmiş yasal gözaltı süresini, iki katı olarak ilk defa ben ve arkadaşlarım yaşadık. Ek gözaltı süresini geçen soruşturma savcısı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve CMK'ya göre bizi derhal serbest bırakması gerekirken ceza hukukunda kişiler hakkında olmayan bir tabirle ''mal'' gibi, ''eşya'' gibi dört gün ''muhafaza'' altında tutulduk. Müslümanlarca kutsal kabul edilen Ramazan ayında sahur vakti başlatılan operasyonda gözaltına alınan veya benim gibi teslim olan herkes devlet memuruydu. Kanundan kaynaklanan izin alma zorunluluğu olmasına rağmen bu durum gözardı edilerek daha başlangıçta yasal haklarımız ihlal edildi. Gözaltında havasız bırakma, 24 saat ışıkları açık tutma, hukuksuz kelepçeleme, sağlıklı ve yeterli besinden mahrum bırakma, vücut sağlık bütünlüğünün parçası olan numaralı gözlüğe el konulması sonucunda oluşan baş ağrısı ve göz yanmasının doktor raporu ile tespit edilmesine rağmen kasıtlı olarak devam edilmesi, uykusuz bırakma, doktor raporu alım saatlerinin tam sahur saatine denk getirilmesi, oruç tutan bazı arkadaşların ibadetiyle alay edilmesi gibi pek çok hukuksuzluk yaşandı. İfade vermek üzere davet edildiğim ve kendi şahsi iradem ile gidip teslim olduğum İstanbul TEM Şube Müdürlüğü'nde hiçbir işlem yapılmadan kapalı tutulduğum nezarethaneden, 54 saat sonra yukarıda saydığım tüm olumsuzlukları yaşamış halde ifade vermeye çıktım. 24 saat süren polis ifadem tamamlanamadan sevk edildiğim savcılıkta da ek gözaltı süresi dolduğundan ifadem alınmadı. Ne polis ifadesinde ne de savcılıkta şahsıma isnat edilen suçlamalar ile ilgili hiçbir somut delil gösterilmeden, tutuklama istemi ile hakime sevk edildim. Tabi sevk edildiğim hakimlik siyasilerce de dile getirilen bir proje sonucu ''kapalı devre hukuk sistemi'' ile oluşturulmuş Anayasa ve AİHS'te yer alan ''doğal hakimlik'' ilkesine aykırı olarak oluşturulmuş, 17 Aralık ''Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu'' sonucu tutuklanan bakan çocukları, Reza Sarraf, evinde ayakkabı kutuları içinde milyonlar bulunan Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ve diğer şüpheliler hakkında çeşitli kararlar veren hakimler bu mahkemelere atanmıştır. Kısaca özetlediğim 8 gün ve bu 8 günde yapılanlar birilerinin kendi işledikleri suçları örtmek için iftira atıp, suç ürettikleri, verilen kararların hukuktan ziyade tamamının, yürütme erkinin yasama gücünü de kullanarak yargı erkine müdahale ettiği ve bunu yaparken medyayı da bir silah gibi kullanıp güç gösterisi yapılan, demokrasimizin temelini oluşturan kuvvetler ayrılığı ilkesini derinden sarsan çok büyük ve ''sadece benim dediğim olur'' mesajı verilen bir algı operasyonudur. Bir diğer taraftan da çok net hukuka yapılan bir darbe sürecidir. Bunu da yapan bizatihi yürütme erkidir.

Arkadaşlarınızın yürüttüğü 17-25 Aralık soruşturması hakkında takipsizlik kararı verildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyor sunuz?

Benim başında bulunduğum ve benimle birlikte soruşturma geçiren polisler TEM Şube Müdürlüğü’nde görevliydi. Kamuoyunda 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu olarak bilinen operasyonu İstanbul Mali Şube Müdürlüğü yürüttü. Benim bu soruşturmada herhangi bir görevim olmadı. Ben de bu soruşturmayı yazılı-görsel ve sosyal medyadan takip ettim. Ancak bu soruşturmada verilen takipsizlik kararı da bize yapılanlar gibi hukuksuz olduğunu, özel atama ve görevlendirmelerle işbaşına getirilmiş savcı tarafından verilen gerçeklikten uzak bir karardır. Milletin vicdanında mahkûm olmuştur.

 

'Hâkim kararı ile dinleme yaptık'

 

Savcılık kararı ile yapılan dinlemeler sonucu yürütülen Tevhid-i Selam soruşturmasının daha sonra ''yasadışı'' dinleme olarak sizin tutuklanmanıza neden olmasını nasıl karşılıyorsunuz

Tevhid-i Selam/Kudüs Ordusu terör örgütü soruşturması İstansul Cumhuriyet Savcılığı'nda 2 ayrı savcı ve 20 farklı hakimin vermiş olduğu kararlar ile yürütülmüştür. 2013 sonbaharında HSYK müfettişlerince hukuki denetimden geçmiş ve dosya kapsamında hiçbir hukuksuzluk tespit edilmemiştir. Şu anda bizim suçlandığımız yasadışı dinleme iddiaları ise, bu hakimlerin kararlarıdır. Bunun haricinde herhangi bir ithamda bulunulmamıştır. Zaten yoktur ve bu haliyle yasadışı dinleme iddiaları teknik olarak imkansızdır. Bize yönelik yapılan soruşturmada ise yarım sayfalık 1 savcı kararı vardır. Arama-yakalama tedbiri için ise hiçbir hakime müracaat dahi edilmemiştir. Polisin savcı ve hakim kararları üzerinde hukuki denetim yapma yetkisi yoktur. Verilen bu kararları infaz etmek, talimatları uygulamak kanuni zorunluluktur. Hakim-savcı talimatları ve kararlarını uygulamakla mükellef kolluk kuvvetlerinin bunları sorgulamaya başlaması, keyfiyetten uzak olup olmadığını tartışması, bu kararlar üzerinde hukuki denetim yapmaya kalkması ülkede kaos çıkarır. Bu tür uygulamalar ülke genelinde yapılacak tüm suç soruşturmalarını tehlike altına sokar. Ülkede demokrasi askıya alınır. Otokratik bir yönetim ülkeye hakim olur.

 

'Bize teşekkür mektupları geldi'

 

Ergenekon ve Balyoz davaları hakkında sizin ile ilgili de eleştiriler yapılıyor. Bu davalara bakış açınız nedir? Geçmişten bugüne baktığınızda bu davalarda hukuksuzluk yapıldığını düşünüyor musunuz?

Bu davalar ile ilgili kendi dönemimde yapılan iş ve işlemler hakkında ne yaptıysam bugün yine aynısını yaparım. Çünkü kanunu uyguladım. Sorduğunuz soruşturmalar kapsamında işlem yapılan hiç kimseye şubemde hukuksuzluk yapılmamıştır. Bu yönde hiçbir soruşturma açılmamıştır. Hatta isim vermek istemiyorum, sorduğunuz soruşturmalar kapsamında gözaltına alınan birçok kişi ve yakını gözaltı sonrası bizzat telefonla arayarak, şubede kaldıkları sürede yapmış olduğumuz insani uygulamalardan dolayı teşekkür etmiştir. Eski bir kuvvet komutanımızın eşi kendi eliyle hazırladığı pastayı şubemize getirerek arkadaşlarımıza ikram etmiştir. Birçoğu kendi açıklamaları ve şubemize gönderdikleri teşekkür mektupları mevcuttur. Bu soruşturmalar sebebiyle şahsıma yöneltilmiş bir eleştiri ben hatırlamıyorum. Eğer siz bu eleştirileri yazarsanız açık yüreklilikle söylüyorum onlara da cevap veririm.

 

'Hiç bir yerden emir almadım, almam'

 

Sizin de müdürlüğünü yaptığınız TEM Şube için zaman zaman polis fezlekeleri iddianamelerde eleştiri odağı oldu. Şimdi hakkınızda da bu tür deliller olduğu iddia ediliyor. Bu durumları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben halen neden tutuklu olduğumu bilmiyorum. Tarafıma yönelik yürütülen soruşturmada bugüne kadar defaatle istememe rağmen ne polis aşamasında ne savcılıkta ne de mahkeme sorgusunda suçlamalarla ilgili tarafıma hiçbir soyut-somut delil gösterildi. Sorgu ifadeleri haricinde dosyada hiçbir şey yok. Polis fezleke hazırlar, iddianame savcıya ait bir uygulamadır. Bizde fezleke bile yok. Kanun dışında hiçbir işleme imza atmadım. Bu ülkeye 23 yıldır hizmet etmekteyim. Sicil puanım 95'in altına hiç düşmedi. 17 Aralık sürecine kadar soruşturma bile geçirmedim. Sicil sıralamasında hep ilklerde oldum. Örgütlü suç soruşturmaları uzmanıyım. Yurtiçinde ve dışında eğitimler verdim. Ben bir kanun adamıyım. Zararıma olacağını bilsem de kanunu uygularım. Hangi makam ve mevkide olursa olsun kanuna kim aykırı hareket ederse kanunlar çerçevesinde gereğini yaparım, yaptım. Görevimi hukuk sınırları içerisinde yerine getirdim, kanunun emrini uyguladım. Başka hiçbir yerden emir almadım, almam.

 

'Tarihe not düşmek için hazırlanıyoruz'

 

Cezaevinde zamanınızı nasıl geçiriyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?

Zaman çok çabuk geçiyor. Hatta bazen gün gece yarılarına kadar uzuyor. İlgili soruşturma savcısı, hakim ve emniyet görevlilerinin yapmış oldukları hukuksuzluklarla ilgili şikayetlerde bulunuyorum. Bunlar ile ilgili gerekli incelemeler ve soruşturmalar HSYK ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nda başlatıldı. Anayasa Mahkemesi'ne hak ihlalleri ile ilgili müracaatta bulunduk. Yaşadığım süreçte tarihte eşi benzeri olmayan hukuksuz uygulamalarla dolu, adeta hukuk katliamı yapılan bir süreç olduğundan hukuk fakültelerinde ders olacak bu uygulamaya tüm açıklığı ile görülmesi için not düşüyoruz. Soruşturma nasıl yapılmazın örneği olan bu operasyonda yapılan tüm haksız ve hukuksuzlukların tespitini yapıyoruz. Sanırım ceza adalet sistemi bu soruşturma neticesini de tekrar elden geçirecek ve bu süreçte görev alan her kademedeki görevliler, yaptıklarının hesabını mutlaka bağımsız ve tarafsız Türk adaletine vereceklerdir. Çalışmalarımız ve yazdıklarımız bunun hazırlığıdır.

 

'Tutuklama kararını duyunca güldüm'

 

İlk tutuklandığınız anda ne hissettiniz?Aklınıza gelen ilk şey ne oldu?

Güldüm.Verilen karar hukuki değildir. Seçim öncesi kamuoyunda algı oluşturulması için yapılan bir operasyon olduğundan karar benim için sürpriz olmadı. Gözaltı ve sorgu sürecinde yaşadığım hukuksuzlukları, ifademin eksik kalması, sorgu esnasında savunmamın kısıtlanması gibi konuları birlikte değerlendirdiğimde tutuklama kararının hakkımda önceden alınmış bir karar olduğunu düşünüyorum. Hukukun, milletten doğruların saklanmasına yataklık etmesinden dolayı da üzüldüm.