14 Haziran 2014 19:07
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Siyaset ve Liderlik Okulu 10'ncu dönem eğitim programını ödül törenine katıldı.
Bahçeli, ” Herkesi bir kez daha uyarıyorum; coğrafyamız tartışılırsa, milletimiz; milletimiz tartışılırsa devletimiz; devletimiz tartışılarsa bayrağımız ve bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır. Tehdit bu kadar somut ve yakındır. Allah muhafaza ama, bölgesel kaos, bölgesel ateş Türkiye’yi vuracak ve yakacaktır” dedi.
Radikal’de yer alan habere göre, Bahçeli, Türkiye’nin ve özellikle entelektüel zümrenin 19′ncu yüzyılda beliren Batılılaşma macerasının olanca temposuyla sürdürdüğünü belirterek, “Başkalarına benzeme, başkaları gibi olma arayışı neredeyse hastalık düzeyine varmıştır. Batı’yı ve Batı zihniyetini yüceltmekle kalmayıp özüne yabancılaşan, öz kültürüne şaşı bakan sözde aydın güruh birçok badireyi başımıza sarmıştır. Türk milletine ait milli ve ahlaki süzgeçleri kaybedenler, bir başka ifadeyle manevi gümrük duvarlarını kolayca yıkanlar, enkazın üzerine yeni bir şey koyma konusunda tutuk ve yetersiz kalmışlardır. Her türlü marjinal ve ahlaka sığmayan anlayış ve ilişkilere kolayca bağlanan, kolayca gönül veren; yerli ve milli çıkarları acımasızca dışlayan ve küçümseyen çapsız ve ruhsuz aydın sorunu bugün de devam etmektedir” dedi.
Milletçe yaşanan modernleşme batılılaşma karışımı istikrarsızlık serüveninin; son iki yüz yıla damga vuran milli gerçeklerden kopuşu kurumsallaştırdığına dikkat çeken Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle Tanzimat’la birlikte; sosyal dokumuzla çelişen alıntılar ve ithal fikirler toplumsal buhranı daha da alevlendirmiş, daha da şiddetlendirmiştir. Reform, ıslahat, yenileşme sloganlarıyla atılan her adım ters tepmiştir. Çareyi uzaklarda aramak, çözümü ezberlerde görmek; içimizdeki ve yanıbaşımızdaki tarihi ve kültürel zenginliği doğal olarak ihmal ettirmiştir. Kompleksli aydın taife ve yozlaşmış yönetici elit karşı karşıya kaldığımız sorunları doğru okuyamamış, ağırlaşan sorunlara isabetli teşhis koyamamıştır. Haliyle teşhisteki isabetsizlik tedavideki dağınıklığı beraberinde getirmiştir. Ruh köküne mesafeli duran, tarihsel mirasa uzak kalan, milli kimlik ve değerlerine sırt dönen yarım aydınlar, milletimizin temel duygu ve ülküleriyle hem çelişmiş hem de çatışmıştır. Elbette bu olumsuzluğu gören sorumlu ve milli aydınlar itirazlarını dillendirmişler, seslerini yükseltmişlerdir. Bu bizler için gurur vericidir. Fakat bu fedakâr ve idealist yüreklerin sayısı az olmakla birlikte, tesir alanı da oldukça dar kalmıştır.”
Bahçeli, “Korkaklığın moda olması zaferlerle dolu mazimizin üzerine sünger çekmiştir” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Devamlı ittifak arayış ve özlemleri, devrin küresel güçlerine yanaşma ve tutunma ısrarları özgüvenimizi zayıflatmıştır. Yapay sorun icatları, küresel hesapların varlığımızı hedef alması hem toprak hem de insan kayıplarına neden olmuştur. Tavizkarlığı demokratlık, teslimiyetçiliği özgürlük, pısırıklığı evrensel değerlere intibak şeklinde formüle ve izah eden kim varsa 20′nci yüzyılın başlarında yıkımın temellerini kazmıştır. Bugün de bunların aynısı ve klonlanarak üretilmiş tipleri işbaşındadır. Dün İmparatorluğumuza kast eden anlayış, bugün milli devletimize diş bilemektedir. Dün Türklüğü inkâr edip, onurlu ve haysiyetli duruşa yüz çeviren zihniyet; bugün de aynı tutum içindedir. Dün bölünmeden, parçalanmadan ve ufalanmadan ikbal bekleyen gayri milli unsurların takipçileri ve emanetçileri bugün her değerimizi çiğnemektedir.”
Devlet Bahçeli, Türkiye’nin şu an itibariyle başlıca sorununun değerleri olmayan bir yönetim anlayışının hâkimiyeti altında bulunması olduğuna dikkat çekerek, “Milli ve manevi kıymet hükümleri tükenmiş iktidar partisinin Türk milletinde hayal kırıklığı yarattığı, değer ve amaçtan yoksun iptidai politikalarıyla kardeşliğimize zarar verdiği çok açıktır. Milli ahlaktan ve milli kimlikten mahrum AKP iktidarı Türkiye’nin itibarını sekteye uğratmakta, saygınlığı ve caydırıcılığıyla oynamaktadır. Biliyoruz ki, insanların bir arada uyum içinde yaşayabilmeleri için mutlaka ki, ortak ülkü ve değerler üzerinde ittifak sağlamaları gerekmektedir. Keza milletler de böyledir” diye konuştu.
“Türk milleti ortak bir geçmişten gelen; dil, din gelenek ve görenek konusunda asırların şahitliğinde mutabakat sağlamış; sevinç ve tasada bir araya gelmiş muhteşem bir beşeri varlıktır” diyen Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: “Aziz millet varlığının; milli, ahlaki ve medeniyete dair değerlerini ecdadımızın diktiği, tıpa tıp partimizin önünde bulunan Orhun Abidelerinde bile görmek mümkündür. Bu abidelerde Türk hakanlarının savaş meydanlarında yiğit; meclislerde hakim, hünerli ve terbiyeli yetiştirildikleri ifade edilmektedir. Oğuz Destanı’nda ise Türklerin kahraman bir millet oldukları yazılıdır. Bizim geçmişimizde adalet vardır, merhamet vardır, şan vardır, fazilet vardır, akıl vardır, duygu vardır; ama ihanet, rezalet ve acziyet asla olmamıştır.
Bizim geçmişimizde zalime, kanlı ve düşmanca niyetlere gerekli ders vardır; ama asla vatan, millet ve bayrak hasımlarına hoşgörü, sempati ve anlayış yoktur. Aziz ecdadımız yumuşak huyludur, asildir, zekidir, çeviktir, sabırlıdır; gelin görün ki şeref ve namus bildiği değerlerine el uzatanların elini kırmaktan, dil uzatanların dilini susturmaktan, göz koyanların gözünü karartmaktan da geri durmamıştır.Başbakan ve hükümetinde işte bu hasletler görülmemektedir. Başbakan’a kalsa bayrak indirmek normaldir, taşımak ise tahrik unsurudur. Türk demek ırkçılık, milliyetçilik demek faşistliktir. Kısaca milli ve manevi değerleri savunmak provokasyondur.Milli ve tarihi kabulleri eriyen ve silikleşen iktidar kadroları Türkiye ve Türk milletini felakete sürüklemektedir.”
“AKP siyaseti baştan ayağa sorunlu ve hastalıklıdır. Hükümetin iç ve dış politikası iflas etmiştir” diyen Bahçeli, “Uğruna nice faninin feda olduğu vatan topraklarımız üzerinde şeref ve bağımsızlığımızın sembolü bayrak çekildiği gönderden indirilmektedir. Sınırlarımızın dibinde terör örgütleri devlet kurmak için kan ve ölüm yatırımı yapmaktadır. Fakat hükümet korkak, sinmiş ve acizdir” dedi.
“IŞİD terörü, Musul Başkonsolosluğumuzu basmakta, diplomatlar dahil olmak üzere 49 vatandaşımızı rehin almaktadır; fakat Başbakan hala muhalefete laf yetiştirmekle meşguldür” diyen Devlet bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü: “IŞİD militanları ekmeğini kazanmak için direksiyon çeviren tır şoförlerimizi fidye maksadıyla kaçırmakta ve alı koymaktadır; ne var ki Başbakan hala yalanlarına devam etmekte, meseleyi sulandırmaktadır. Sorarım sizlere, Musul’daki diplomatik misyonumuzun basılması Türk topraklarına tecavüz etmek değil midir? Vatandaşlarımızın silah zoruyla ve tehditle özgürlüklerini gasp etmek Türkiye Cumhuriyeti’ne hakaret değil midir? Bunlar oluyorken, Başbakan IŞİD’e en küçük tepki göstermemiş, gösterememiştir. IŞİD’i eleştiren bir tek sözü henüz duyulmuş değildir. Dahası IŞİD’e terörist bile diyememiştir. Çünkü Başbakan’ı; sakladığı, gizlediği ve söyleyemediği karanlık ilişkileri esir almış, ağzını ve bahtını kapatmıştır.”
Bahçeli, öncelikle vatandaşların kurtarılmasını istediklerini belirterek, “Elbette Türkmen kardeşlerimizin yerinden yurdundan edilmesine tahammül edilmemesini ve sessiz kalınmamasını talep ediyoruz. Ancak IŞİD terörüne karşı her türlü tedbirin de sırasıyla ve acilen planlanarak alınmasını gerekli görüyoruz. Şunu unutmayalım, AKP hükümeti mezhepçi ve jeopolitik gerçeklerimizi umursamayan politikalarını sürdürürse sonuç çok acı olacaktır. Politikadaki yanlışlar dizisini stratejiyle düzeltmek olmayacak bir şeydir. Doğru siyaset yoksa, doğru strateji denklemi kurulamayacaktır. AKP’nin Ortadoğu politikası tepeden tırnağa yanlış olduğundan, stratejik ve taktik adımlarla sorunlar göğüslenemeyecek, giderilemeyecektir. AKP kaybetmiştir” diye konuştu.
“Jeopolitik; üzerinde yaşadığımız coğrafyanın beşeri değerlerle aktif hale gelmesidir” diyen Bahçeli, coğrafyanın siyasete hedef çizdiğini, anlam ve sorumluluk yüklediğini belirterek şunları kaydetti: “13 Kasım 2009 tarihinde, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığım konuşmada hükümete yönelik olarak aynen şöyle demiştim; Adı üstünde, jeo-politik, üzerinde yaşanılan coğrafyanın yöneticilerine yüklediği yönetim sorumluluğunu ve vizyonunu tanımlar. Yüksek siyaset, kaynağını ve duruşunu coğrafyadan alır. Her coğrafyanın doğal ve zorunlu politikası vardır. Anadolu üzerinde yaşıyor olmanın da bir jeopolitiği vardır ve bin yıldır değişmemiştir. Coğrafya aynı duruyorken (ki öyledir); on asırdır bu topraklardan yükselen politik dinamikleri değiştirirseniz, buradan hepinizi uyarıyorum ki coğrafyayı mutlaka kaybedersiniz. Ve size başka başkentlerin jeopolitiğinden doğmuş yeni coğrafyalar dayatılırken, onun da politiğini öngöremezseniz ve anayurt politiği ile eklemleyemezseniz, ortaya kesinlikle dağılma ve yıkılış çıkacaktır. Bugün karşımızdaki tehlike de budur.”
“Başbakan’ın IŞİD tehdidine dudak büküp sulandırmaya çalışması Türk milletinin jeopolitik angajmanlarına tamamen terstir” diyen Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkmenlerin katledilmesine duyarsız kalması, Türkmen yurtlarının işgaline atalet içinde bakması Türk milletinin bin yıllık siyasetine aykırıdır. Komşu coğrafyaların bölünüp parçalanmasına destek vermek, değilse bile seyirci kalmak Ankara’nın güvenliğini riske ve belirsizliğe sokacaktır. Bunu bedeli de biliniz ki çok vahim olacaktır. Hele hele Başbakan’ın terör örgütleriyle düşüp kalkması, bölücü ve yıkıcı teröristlerle mücadelede ayak sürümesi Türk devlet geleneğini hiçe saymaktır. Bu şartlar altında, yeni Türkiye masalı okuyan Başbakan ve hükümeti milli ahlak ve fıtrattan yoksun olduğu için tehlikenin azametini görememekte, anlayamamaktadır.”
Devlet Bahçeli, “Eğer bu döngü devam eder, Başbakan bayrak indirenlere sergilediği yabancı ve gayri milli bakışı sürdürür, Irak ve Suriye’nin terör örgütleri tarafından istilasına kayıtsız kalırsa, biliniz ki, Türk vatanı jeopolitik açmazdan dolayı mahv olacaktır” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kaçınılmaz akıbeti değiştirecek bir tek olumlu örneğe tarih henüz şahitlik etmemiştir. İnsanlığın geçmişi, tarihin çöplüğü riskleri öngörememiş yöneticilerin ve devletlerin enkazı ile doludur. Herkesi bir kez daha uyarıyorum; coğrafyamız tartışılırsa, milletimiz; milletimiz tartışılırsa devletimiz; devletimiz tartışılarsa bayrağımız ve bayrağımız tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır. Tehdit bu kadar somut ve yakındır. Allah muhafaza ama, bölgesel kaos, bölgesel ateş Türkiye’yi vuracak ve yakacaktır. 1916′da cetvelle çizilen Ortadoğu haritası Osmanlı İmparatorluğuna pahalıya patlamış ve vatan kaybettirmişti. Şayet bunun ikincisi olursa, bu defa da son yurdumuzu kaybetme ihtimaliyle yüz yüze kalacağımızı müzakereci Başbakan idrak etmelidir.”
Milli gücün, milli güvenlik esaslarının ve politikalarının ana kaynağı olduğuna dikkat çeken Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Milli hedefler ancak, milli gücün doğru ve tam olarak bilinmesi sonucu, doğru ve geleceğe yönelik olarak tayin ve tespit edilmektedir. Milli imkan ve gücü dikkate almayan hükümetin bütün hedef ve taahhütleri boşlukta kalmış, felaketlere kapı aralamıştır. Güç ile güç kullanma farklı şeylerdir. Türkiye’nin gücü vardır, fakat atıl vaziyettedir. Gücünü zamanında ve kıvamında kullanan Türk devletinin vatan topraklarında hiçbir hain bayrak indirmeye cesaret edemeyecektir. Ya da hiçbir terör örgütü tehdit savuramayacak, sınırlarımızda at koşturamayacaktır. Başbakan Tayyip Erdoğan Türkiye’nin içini boşaltmış, dünya lideri oldum oluyorum gürültüsüyle ülkemize küme düşürmüştür. Başbakan hiçbir sözünü yerine getirememiştir. Ne söylediyse altında kalmıştır. Ne dediyse yutmuş, neyi hedeflediyse fos çıkmıştır. 2003 yılında Irak’taki çuval rezaletinden beri değişen bir şey olmamıştır. Onurlu, dengeli, barışçı, tutarlı ve yaptırım gücü olan Türk dış politikasından; korkan, kaçan, pısan, çekinen, izin ve icazet bekleyen vizyonsuz politikaların pençesine düşülmüştür. AKP fikirsiz olduğu için ülkemizi bu duruma düşürmüştür. AKP siyasete şirket mantığıyla baktığı için bugünkü zelil hale sürüklenmiştir.
Hepsinden önemlisi hükümet; milli, vicdani, ahlaki ve İslami ölçülerini paraya çevirdiği ve rüşvete değiştiği için menfaat ortaklığına dönüşmüştür. Eskilerin deyimiyle iktidardaki partide devlet ve siyaset adam eksikliği ülkemizin önünü kesmiş, elini zayıflatmış, gücünü aşındırmıştır. Oysaki Türkiye’yi bölgesel ve küresel zeminde yakından ilgilendiren çok ciddi sorun alanları vardır. Bakınız, Avrupa ülkeleri de içten içe kaynamaktadır. İtalya’nın Venedik, İspanya’nın Katalonya, İngiltere’nin İskoçya ile ilişkileri bu ülkelerin iç bünyelerini tartışmaya açacak, zora sokacak kadar karmaşık bir hal kazanmıştır. İlave olarak Avrupa Birliği’ne başkentlik yapan Belçika’da, Valon ve Flaman geriliminin ve uzlaşmaz çelişkilerinin uzunca bir tarihi olduğu da malumlarınızdır.”
Kanada üzerinde İngiltere ve Fransa’nın nüfuz mücadelesinin değişik vasıta ve kanallarla hala devam ettiğini aktaran Bahçeli, “Ukrayna’da Rusya ve Batı arasındaki mücadele endişe vericidir. Sorun sadece Ortadoğu’da değildir. Sıkıntı yalnızca Afrika ve Asya özelinde yaşanmamaktadır” dedi ve ekledi: Nihayetinde uluslararası toplum sancılı ve istikrarsız bir mecrada kan kaybetmektedir. Ayrıca dünyada 200 milyon işsiz vardır ve pimi çekilmiş bomba gibidir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün açıklamalarına göre, yerküre üzerinde sayıları 842 milyona varan insan aç ve sefildir. Bunun için de aziz milletimizin fertleri önemli sayıda yer kaplamaktadır. Vitrinler doludur, AVM çılgınlığı salgın hastalık gibi yayılmaktadır, fakat yoksulluk, ekonomik adaletsizlik, vicdan eksikliği, terör saldırıları, siber savaşlar, sınır mücadeleleri bir o kadar acımasız düzeydedir. Zenginliğin tam karşı cephesine keskinleşerek yerleşen fakirlik, işsizlik, darlık ve kıtlık insanlığı tüketmektedir. Kabaran eşitsizlikler, artan hukuksuzluklar, kişi hak ve hürriyetlerine karşı gösterilen ilgisizlikler büyük ve kontrolsüz yıkımların habercisi niteliğindedir. Fakat Başbakan Erdoğan kendi derdine düşmüştür. Rüşvet ve yolsuzluk sarmalından yakayı kurtarmanın telaşındadır. Bölücülükle uzlaşma, teröristlerle kucaklaşma emelindedir. Bunlar yetmiyormuş gibi, Cumhurbaşkanı adayı olmak için her yol ve yöntemi denemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi, geride kalan kırk beş yılın birikimi ve kadroları ile Türkiye’mizin yönetimine, Türk milletinin onurlu geleceğine taliptir. Ve AKP oyununu bozacak, Recep Tayyip Erdoğan komplosunu etkisiz kılacak yegâne iradedir.”
© Tüm hakları saklıdır.