Gündem

"Bahçeli, AKP - MHP ittifakının açıkça tescil edilmesini ve kongresine resmi iktidar ortağı olarak çıkmak istiyor"

"Bahçeli’nin, herkese 'tuhaf' gelen hesaplamaları, şimdiye kadar bir biçimde işledi"

10 Ocak 2018 14:24

Yaklaşık 30 yıldır "MHP" ve "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "AKP - MHP ittifakının açıkça ve kendisi için maksimum avantajla tescil edilmesini" istediğini yazdı. Can, "Bahçeli, tescilin gecikmemesini ve kongresine resmi iktidar ortağı olarak çıkmak istiyor" dedi.

Can'ın, Cumhuriyet'te "Devlet Bahçeli ne istemektedir?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çok da sürpriz olmayan kararını açıkladı: Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP aday göstermeyecek ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ı destekleyecek. MHP Genel Başkanı grup toplantısında meseleyi biraz daha ileri taşıyarak, “yeni sisteme” desteğin seçimle sınırlı olmayacağını söyledi. Böylece, işbirliği konusunda, Bahçeli kendisini bağladığı gibi, meselenin resmileşmesi için çağrı yapmış oldu. Kimseyi şaşırtmayan bu gelişmenin içeriğinden çok zamanlaması tartışmalı. Neden bu kadar erken ve böylesi bağlayıcı bir açıklama ihtiyacı duyuldu? “Bahçeli, ne yapmak, nereye varmak istemektedir?”

Erken kalkan yol alır

Zamanlama konusuna, ittifakın önemli ayaklarını, dönemeçlerini hatırlayarak girelim. Çünkü, bu kronolojide hep Bahçeli’nin erken hamleleri ve açtığı yol takip ediliyor: İşin görünür başlangıcı herkesin malumu: 7 Haziran 2015 seçiminden sonra Bahçeli muhalefet partileriyle, Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle “yüzde 60 blokuyla” davranmayacağını, koalisyonlara katılmayacağını açıkladı. Bu çok aceleci açıklama, seçimin yenilenmesinin yolunu açtı ama birçok siyasi seçeneğin de önü kesildi.

Bu hamleye paralel olarak, Erdoğan’ın “çözüm sürecini” bitirmesine, MHP’den “zorlayıcı” bir destek geldi. Çok değil bir yıl önce “iç güvenlik paketi” görüşmeleri sırasında HDP ile işbirliği görüntüsü ve bizzat Bahçeli’nin sıcak fotoğraflar vermesinden çekinmeyen MHP, HDP’yi “flu görmeye başladı”. Bahçeli, “taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmasın” laflarına, ısıtılan idam tartışmalarına kadar uzanan bir tonda “sertliği” teşvik etti, cesaretlendirdi ve zorladı. MHP’nin ideolojik ve ciddi oy katkısıyla AKP, 1 Kasım sonucunu aldı.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından oluşturulan “dış düşmanlar ve onların içerdeki destekçileri” çemberinin, bütün muhalefeti içine alacak kadar genişletilmesi, “Yenikapı ruhu” ve “yerli milli” tartışmalarında, MHP ve Bahçeli, neredeyse AKP sözcülüğü görevini üstlendi. Bahçeli, çok ileri bir söylem hattı oluşturarak, OHAL uygulamalarından dış politika hamlelerine kadar çeşitli alanlarda iktidara meşruiyet takviyesi sağladı, gerilimleri tırmandırmanın “koç başı”, “uç beyi” oldu.

Yeni sistem, küçük ortak

2016 sonlarına doğru Bahçeli yeni bir aceleci hamle daha yaptı ve Cumhurbaşkanlığı sisteminin önünü açan anayasa değişikliği tartışmalarını başlattı. AKP’nin telaffuz etmekte zorlandığı “fiili durumu hukukileştirelim” sözünü, daha önce başkanlık sistemine itiraz ettiğini ilan etmiş MHP’nin lideri Bahçeli dile getirdi. MHP’nin başlattığı süreç, 16 Nisan 2017 referandumu ile sonuçlandı. Bahçeli kendi seçmeninin çok azını ikna edebilmiş olsa bile, “evet” oyu çıkmasında kritik bir rol üstlendi. Bahçeli, seçim yasalarındaki değişiklikler konuşulmaya başlanmadan yine hamle önceliği alarak, baraj tartışmasını gündeme getirdi. Açılan baraj tartışması, AKP-MHP seçim ittifakının zeminini oluşturdu, kolaylaştırıcı bir etki yaptı. Kendisini AKP’nin eski başbakanı ve cumhurbaşkanına cevap vermeye bile mezun gören Bahçeli’yle ittifak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “size ne” diyerek AKP’lileri bile karıştırmadığı konu haline geldi. Belki Erdoğan ittifaka zorlandı, belki de Erdoğan’ın eli rahatlatıldı.

Bu küçük kronolojide görüldüğü üzere, Bahçeli önemli hamlelerle başlatıcı ve yönlendirici bir rol oynadı. Bazen bir sürecin yolunu açarak, bazen önemli ihtimallerin önünü kapatarak. Bazen anahtar, bazen kilit, bazen tamamlayıcı, bazen bozucu fonksiyonlar üstlendi. Oy kaybını, partideki etkinliğini ve -birçok konuda kendi sözünü fena halde ezerek- siyasi tutarlılığını kaybetmesine rağmen, gündemdeki “ağırlığını” korudu. Bunun bir siyasi kurnazlığın mı, yoksa bir rol paylaşımının mı sonucu olduğu tartışması daha sürecek!

Hamleler, hedefler, hayaller

“Bahçeli ne yapmak istemekte” sorusuna dönersek: Öncelikle, Erdoğan iktidarının korunması “mutabakatı”nın parçası olma ve ismiyle müsemma bir görev yapma iddiasını sürdürüyor. İkinci olarak, AKP-MHP ittifakının açık biçimde ve kendisi için maksimum avantajla tescil edilmesinin gecikmemesini istiyor.

Üçüncü olarak, muhaliflerin kopmasına rağmen sıkıntıları bitmeyen MHP’nin bu yıl yapılacak kongresine, resmi iktidar ortağı olarak çıkmak istiyor. İktidar işbirliği içinde seçim gündemini sıcak tutma görevini üstleniyor. “Yeni sistemde” seçim ittifakından daha etkili bir mevki beklentisini ortaya koyuyor.

Peki, Bahçeli’nin siyasi gerekçeleri neler? Birincisi, “yüzde 60’lık ‘sağ’ çoğunluk blokunda” kalmanın, sosyolojik - ideolojik -retorik olarak tarihsel- bir zorunluluk olduğuna inanıyor. Olağanüstü kongre sürecinde de görüldüğü gibi, MHP genel başkanlığında kalmak için “bir desteğe” ihtiyacı olduğunu biliyor, görüyor. Üçüncü olarak, sağladığı desteğin “vazgeçilmezliğinin” nimetlerini önemsiyor. Son olarak da, oy kaybını durdurmayı, durduramasa bile “bildiği suların” daha güvenli olacağını umuyor. Kazanç-kayıp hesabını “değişik” yapması kadar, bilinçli olarak “köprüden önceki son çıkışı” geçmiş olması da başka bir gerekçe elbette.

MHP biter mi?

Uzunca bir süre AKP’liler ve iktidarı destekleyen liberal çevreler, özellikle “çözüm süreci” konjonktüründe, fonksiyonu kalmadığı için MHP’nin biteceğini iddia ettiler. 7 Haziran sonrası ve referandum sürecinde de muhalefet sözcüleri MHP’nin kendisini imha etmekte olduğunu dile getirdi. Son çıkışın ardından da, MHP’nin “dükkân kapattığı” söylendi. Fakat, bütün bu süreç boyunca Bahçeli, siyasi gücünün üzerinde bir siyasi etki yaratmayı, partisinin başında kalmayı becerdi. (MHP’nin 1970’lerde efsane lideri Türkeş’in liderliğinde, en fazla yüzde 7 oy almasına rağmen “cephe koalisyonlarıyla” çok etkili olabildiğini ve Bahçeli’nin iyi bir Türkeş öğrencisi olduğunu hatırlatalım.)

Siyasi tutarsızlık ve söylem değişikliği konusunda -şampiyon olamasa da- sıralamadaki iyi yeri garanti olan Bahçeli’nin, herkese “tuhaf” gelen hesaplamaları, “formülleri” şimdiye kadar bir biçimde işledi. Toplamda zarara uğrasa da “zararı (riski) küçültmeyi” başardı. Bahçeli’nin hesaplamalarının ve formüllerinin “değişik”, anlaşılmaz bulunması, çok karmaşık olmalarından değil, fazla “yalın” olmalarından. “Bittiniz siz”, “böyle bitersiniz” şeklinde parmak sallamalar, Bahçeli’yi etkilemediği gibi, MHP seçmenini de fazla hareketlendirmiyor. Bu bilgiye aşina isimlerin bulunduğu İYİ Parti bu yüzden yumuşak bir tepkiyle yetiniyor. MHP’nin bitip bitmemesi, Bahçeli’nin hamleleri kadar bütün diğer siyasi aktörlerin akıbetini de belirleyecek gelişmelere bağlı olacak.