-Bağış'tan AA Genel Müdürü'ne ziyaret ANKARA (A.A) - 14.09.2011 - AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı, "Yahudi Cesaret Ödülü"nü iade etmesi gerektiğine ilişkin muhalefet partilerinden gelen eleştiriler hakkında, Başbakan Erdoğan'ın ödülü İsrail hükümetinden değil, Amerika'daki bir Musevi derneğinden aldığını hatırlatarak, "Sayın anamuhalefet partisi genel başkanı, 'ben mi aldım cesaret ödülünü?' demiş. Cesur olsaydı belki o da alırdı, ama değil" dedi. Bağış, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk'ü makamında ziyaret etti. Öztürk, ziyarette yaptığı konuşmada, Bakan Bağış'ın Avrupa Birliği konusundaki çalışmalarının medyaya yansımasında büyük bir artış olduğuna işaret ederek, "Bir enformasyon bombardımanı altında çalışıyoruz, ekibinizin başarısını tebrik ediyoruz" dedi. Avrupa Birliği algısını güçlendirmek için AA'nın haberleri içerisinde özel bir çalışma yapacaklarını ve bültene Avrupa Birliği kodunu özel olarak koyacaklarını bildiren Öztürk, dolayısıyla Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilgili yapmış olduğu çalışmalara ilişkin haberlerin tümünü özel bir kodla vererek Avrupa Birliği algısını güçlendireceklerini kaydetti. Bunun yanı sıra Avrupa'da güçlü bir merkez kurmakta olduklarını ifade eden Öztürk, böylece Türkiye'nin Avrupa'daki çalışmalarının ve Avrupa'daki Türklerle ilgili çalışmaların, hem Türkiye içerisinde hem de Avrupa'da öğrenilmesini, duyulmasını sağlamayı hedeflediklerini belirtti. AB Bakanlığı ile AA arasında bu konuda çok güzel bir koordinasyon olduğunu dile getiren Öztürk, bu koordinasyonun daha da güzel bir şekilde devam etmesini diledi. -"Aynı davaya baş koyduğumuz dostumu ziyarete geldim"- Bağış ise yaptığı konuşmada, "Bugün sadece Anadolu Ajansı Genel Müdürü'nü ziyarete gelmedim. Ben aslında kardeşim, uzun yıllar birlikte çalıştığımız, beraber aynı davaya baş koyduğumuz dostumu, Kemal Bey'i ziyarete geldim" dedi. Anadolu Ajansı'nın Türkiye'nin önemli bir değeri olduğuna işaret eden Bağış, AA'nın yıllardır Türkiye Cumhuriyeti'nin güçlenmesine çok önemli katkılarda bulunan, Türkiye'nin, adını dünyada duyurmasına çok önemli hizmetler veren bir kuruluş olduğunu kaydetti. Bağış, "Özellikle demokrasimizin güçlenmesi, ülkemizin şeffaflaşması sürecindeki önemli bir faktör olan Avrupa Birliği Bakanlığı olarak biz de Anadolu Ajansı'nın hizmetlerinden çok yararlanıyoruz. Bu vesileyle de Genel Müdürümüze hayırlı uğurlu olsun diyorum. Ama geçmişten kendisini çok iyi tanıdığım için, birlikte çalıştığımız için, bu görevde de layıkıyla başarılı olacağına inanıyorum. Hem Meclis'te hem Başbakanlık'taki performansı bu görevi de hakkıyla yerine getireceği konusundaki intibalarımızı artırmıştır" diye konuştu. -"TÜRKİYE'NİN TEPKİSİNİ İYİ BİLİRLER"- Ziyarette, soruları da yanıtlayan Bağış, Güney Kıbrıs Rum yönetiminin Doğu Akdeniz'deki petrol arama girişimlerinin ne tür sorunlara yol açabileceğine ilişkin soru üzerine, şu anda Doğu Akdeniz'de petrol arama faaliyetleri olmadığına işaret ederek, şunları kaydetti: "Bu konuda niyet olabilir, bu konuda girişim olabilir, bu konuda çaba olabilir. Ama bu tür çabalara geçmişte girenler Türkiye'nin tepkisini iyi bilirler. Bu konuda Dışişleri Bakanlığımız üç hafta evvel gerekli açıklamayı yazılı olarak da yaptı. Türkiye'nin bu konudaki pozisyonu çok nettir, bellidir. Herkesin kendi karasuları içerisinde kendi araştırmalarını yapabilme özgürlüğü olduğu gibi, eğer tartışılan bir bölge varsa, henüz netleşmemiş, hangi ülkenin egemenlik alanına girdiği belli olmayan, tartışılan, uluslararası hukukun bu konuda karar vermediği bölgeler varsa, o konularla ilgili Türkiye tabii ulusal çıkarlarını koruyacaktır. Bu konuda gerekli açıklamaları Dışişleri Bakanlığımız yaptı, gerektiğinde yine yapacaktır." Güney Kıbrıs Rum yönetiminin AB Dönem Başkanlığı öncesinde Türkiye ile müzakerelerde yeni bir fasıl açılıp açılmayacağı sorusunu yanıtlarken Bağış, "Bu süreçte hedefimizi fasıl açma üzerine değil, gönülleri ve zihinleri açma üzerine yoğunlaştırdık" dedi. Bağış, Avrupa Birliği sürecinde Türkiye'de demokratikleşmeyi, şeffaflaşmayı, zenginleşmeyi gerçekleştirecek adımların nasıl atılabileceği ve Avrupa Birliği nezdindeki çabalar sonucu Türkiye'nin önündeki en büyük engel olan ön yargıların kırılması üzerine odaklandıklarını söyledi. Bakan Bağış, "Fasıl açılıp açılmamasını o kadar önemsersek o zaman sırtımızdaki davulun tokmağını Brüksel'deki bazı bürokratlara teslim etmiş oluruz. Biz kendi davulumuzu kendimiz çalacağız" diye konuştu. İsrail'in tutumunda bir değişiklik olmaması durumunda C Planı'nın ne zaman devreye girebileceği sorusu üzerine Bağış, bu kadar önemli bir sorunun cevabını Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın vermesinin daha doğru olacağını, Başbakan Erdoğan'ın da Mısır'da buna yönelik açıklamaları yaptığını söyledi. -"Paris'e gitseydi daha çok Somalili görürdü"- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aldığı, "Yahudi Cesaret Ödülü"nü iade etmesi gerektiğine ilişkin muhalefet partilerinden gelen eleştirilerin hatırlatılması ve bu konudaki düşüncelerinin sorulması üzerine Bakan Bağış, şunları kaydetti: "Sayın anamuhalefet partisi genel başkanı, 'ben mi aldım cesaret ödülünü?' demiş. Cesur olsaydı belki o da alırdı, ama değil. Ortaya konulan performans belli. Kendisi Somali'ye gidiyorum deyip Kenya'ya gitti. Paris'e gitseydi daha çok Somalili görürdü, orada daha fazla Somalili mülteci var. Ama şu bir gerçek ki, partisinin genel başkanlığına geliş sürecinde de genel başkanlığını güçlendirme sürecinde de yaptığı manevralar, demokrasiyle ilgili yaptığı açıklamalar ve geri adım atmaları, seçim dönemindeki vaatlerinin hesapsızlığı, kendisinin bir hesap uzmanı olarak hesaplardan ne kadar uzak olduğunu ortaya koyan yaklaşımlardır." Bağış, konuşmasına şöyle devam etti: "Sayın Başbakanımıza ödülü İsrail hükümeti vermedi. Sayın Başbakanımıza ödülü Amerika'daki bir Musevi derneği verdi. Şimdi biz ne diyoruz? Başbakanımız Mısır'a giderken havaalanından yaptığı konuşmada ne dedi? 'Biz, İsrail halkına karşı bir tutum içerisinde değiliz. Biz dünya Musevilerine karşı da bir tutum içerisinde değiliz. Hele hele bu ülkenin Musevi vatandaşlarına karşı hiçbir şekilde tutum içerisinde değiliz.' Onların da bugünkü İsrail hükümeti ile uzlaşmadıklarını, bugünkü İsrail hükümetinin eylemlerini doğru bulmadıklarını kendi demeçlerinden zaten görebiliyoruz. Ama bizim sorunumuz bugün kendi içerisinde çelişki yaşayan İsrail hükümetiyledir. Ümit ederiz ki İsrail hükümeti kendi çelişkilerine son verir ve doğru olanı yapar. İsrail için doğru olan Türkiye ile iyi geçinmektir. Barıştan yana olmaktır, huzurdan yana olmaktır. Bu da Türkiye Cumhuriyeti'nden özür dilemek, hayatını kaybeden dokuz şehidimizin yakınlarının tazminatla gönüllerini almak ve Gazze'ye uygulanan hukuksuz, kanunsuz, mantıksız ambargoya son vermekle gerçekleşebilecektir. Türkiye'nin beklentileri çok basittir, çok makuldür, çok yerindedir. Bunu da artık İsrail'in görmesinin vakti gelmiştir."