Sağlık

Bacaktan gelen görünmez tehlike: Akciğerde pıhtı

Akciğere kan taşıyan büyük damarların pıhtıyla tıkanması sonucunda “akciğer embolisi” oluşuyor.

18 Mayıs 2009 03:00

Akciğere kan taşıyan büyük damarların pıhtıyla tıkanması sonucunda “akciğer embolisi” oluşuyor.

Prof. Dr. E. Murat Tuzcu, Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında (18.05.09), akciğer embolisini, oluşma şekillerini ve risk faktörlerini anlatıyor. Tuzcu’nun yazısı şöyle:

“Üç gün önce iş için gittiği Elazığ’dan İstanbul’a dönen Şahin Bey, otobüsten indikten kısa bir süre sonra göğsünü tutup yere yığıldı. Otobüs garındakiler, adamcağızı karga tulumba bir taksiye bindirip acil servise götürdüler. Önce kalp krizi şüphesiyle tedaviye başlandı, ama yapılan ilk testlerin sonuçları çıkınca sorunun başka yerde aranması gerektiği anlaşıldı. Bir dizi incelemenin sonunda, akciğere kan taşıyan büyük damarlardan birinin pıhtıyla tıkanmış olduğu anlaşıldı. Damarı tıkayan pıhtı nerden gelmişti acaba?

Bacaktaki pıhtı

“Akciğer embolisi” dediğimiz bu hastalıkta, pıhtı çoğunlukla bacaklardaki toplardamarlardan kaynaklanır. Tıbbi adı “ven” olan toplardamarlar, oksijenini kaybedip karbondioksitle yüklendiği için rengi koyulaşmış olan kanı, akciğerlere pompalanmak üzere kalbe geri getirirler. Ayaklarımızdan başlayıp bacaklarımızdaki kasların içinden ilerleyerek kasığımıza kadar gelip buradaki büyük toplardamarlara bağlanan venlere, derin venler denir. Bir de deriye yakın yerlerde olan toplardamarlar vardır ki, bunlara da yüzeyel ven denir. Bu yüzeyel toplardamarların duvarları zayıflayıp genişleyince, deri üstünde görülebilen varisler oluşur. Varisler rahatsızlık verse de tehlike yaratmaları enderdir. Esas tehlikeli olan, derin venlerdeki pıhtı oluşumudur. Derin ven pıhtısı bacakta şişlik, gerginlik ve ağrı yapabilir, ama sessiz sedasız ilerlediği de olur. Pıhtının olup olmadığını, varsa boyutunu, giderek büyüyüp büyümediğini bacak damarlarına yapılan ultrasonla görebiliriz. Pıhtı, dizin altındaki nispeten küçük venlerdeyse pek korkutucu değildir, ama yukarıya doğru ilerliyor mu diye dikkatle izlenmesi gerekir.

Pıhtı, dizin üstündeki damarlara doğru uzanmaya başlarsa tehlikeli hale gelmiş demektir. Çünkü bu pıhtıdan bir parça koparsa, akan kanla beraber önce kalbe, oradan da akciğerlere gider. Kopan parça ne kadar iriyse o kadar geniş bir damarı tıkar. Tıkanan damar ne kadar büyükse, sorun da o kadar ciddidir.

Pıhtı akciğere giderse

Vücudun dört bir yanından kalbe dönüp yeniden oksijenle dolacağı akciğere giden kan, pıhtının tıkadığı damardan geçemez. Bir örnekle açıklarsak; trafikte sıkışıp kalan boş ekmek kamyonları, fırına ulaşamayınca, ekmek bekleyen bir kısım insanın aç kalması gibi, damarı geçemeyen kan da oksijenle dolamayacağı için vücudun oksijen ihtiyacının bir kısmı karşılanamaz. Pıhtı bazen o kadar büyük olur ki akciğere giden kanın yarısının, hatta bazen tamamına yakınının yolu tıkanır. Hasta hastaneye ulaşamadan yığılır kalır. Pıhtının orta boyda olduğu hastalar, nefes darlığı ve çarpıntıyla ya da göğüs ağrısı ve fenalık hissiyle acil servise yetişseler de teşhis koymak kolay değildir. Çünkü görür görmez "akciğerde pıhtı var" dedir-tecek özel bulgular çoğu zaman yoktur. Halbuki, çabuk teşhis edip tedaviye başlanmazsa hastanın hayatına mâl olabilir. Üstelik hiç de ender rastlanan bir hastalık değildir. Bu nedenle tıp öğrencilerine, "Ancak bakarsak görürüz" tıbbi düsturu öğretilirken akciğer embolisi örnek gösterilir.

Tehlike öngörülebilir mi?

Tıpta bir diğer düstur da, tehlike trenini köşeyi dönmeden görüp, tedbir almak gerektiğidir. Bacaklarda derin ven pıhtılaşmasının öngörülüp önlenmesi çoğu kişide mümkündür. Hastanede yatan hastalarda pıhtı riski yükselir. Hele kalp krizi, kalp yetmezliği, zatürree, akciğer hastalıkları, kanser gibi hastalıklar nedeniyle hasta günün çoğunu yatakta geçiriyorlarsa, venlerde pıhtı oluşması için uygun ortam hazır demektir. Ameliyat geçirmiş hastalarda da risk yüksektir. Bunlar arasında en yüksek risk kalça kırığı, diz eklemi ameliyatları geçirmiş ortopedi hastalarındadır. Şişmanlık ve sigara riski daha da artırır.

“Derin ven trombozu (pıhtısı)” bir kadın sağlığı sorunu olarak da düşünülebilir. Hamilelikte, lohusalıkta pıhtı riski yüksektir. Hamile kadında ani bir nefes darlığı ve çarpıntı ortaya çıkarsa akla gelmesi gereken ilk sorundan biridir pıhtı oluşumu. Doğum kontrol hapı alan hanımlarda pıhtılaşma riski yüksektir, hele sigara içiyorlarsa bu risk daha da artar. Menopoz sonrasında hormon alanlarda da risk biraz yükselmiştir. Şişmanlık ve sigara bu riski daha artıran etkenlerdir.

Yolcuların pıhtı riski

Şahin Bey’e gelince; bu genç adamda yukarıda sıraladığım risk öğelerinden hiçbiri yok. Acaba uzun otobüs seyahatinin etkisi olmuş olabilir mi?

Bu soruya cevap bulabilmek için tıbbi literatüre baktığımızda uçak seyahati ve derin ven pıhtı oluşumu arasındaki ilişkiyi inceleyen bir dizi araştırma olduğunu görüyoruz. Bunlardan en büyüğü iki yıl önce yayımlanan, Hollandalı doktorların yaptığı bir çalışma. Bu araştırmacılar büyük şirketlerde çalışıp, iş icabı sık sık seyahat etmek zorunda kalan yaklaşık 9 bin kişinin özelliklerini kaydettikten sonra dört yıl süreyle izledi. Topladıkları verileri incelediklerinde, dört saatten uzun uçuşlarda pıhtı riskinin üç kat arttığını gördüler. Uçuş süresi uzadıkça tehlike fazlalaşıyor. Sık aralıklarla tekrar eden uçak yolculukları olursa risk bir kaç kat daha artıyor. Şişmanlık ve sigara, riski daha da yükseltiyor.

Aynı bilim adamları başka bir araştırmada, 2 bine yakın ven pıhtısı hastasını sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırdılar. Uzun otobüs, otomobil ve tren yolculuklarının da uzun uçuşlar kadar bu açıdan riskli olduğunu gösterdiler.

Araştırmacılar, doğum kontrol hapı alan veya sigara içen yolcularda pıhtı riskinin daha da arttığının altını özellikle çizdiler.

Kalıtım önemli mi?

Bazı insanların pıhtı oluşturmaya eğilimli olduklarını biliyoruz. Daha doğrusu, bu kişilerde pıhtı oluşmaya başlayınca, normalde onu hemen eritmeye çalışan doğal pıhtı çözücü sistemleri iyi çalışmıyor. Genetik bazı bozukluklardan kaynaklanan böyle bir eğilim varsa bacakta pıhtı riski katlanarak artıyor.

Şahin Bey 32 yaşında, kilosu normal, sigara içmiyor. Bir hafta içinde İstanbul’dan Elazığ’a gidip gelirken toplam 24 saat otobüs yolculuğu yapmış. Hastanede yapılan kan tahlillerinde ‘Leiden V faktörü’ denilen bir genetik anormallik olduğu saptanmış. Her gen bir kopyası anneden biri de babadan gelen iki parçadan oluşur. Şahin Bey’de bu kopyalardan biri bozukmuş. Başka hiç bir belirti vermese de bu genetik anormallik pıhtı oluşma riskini artırıyor. Leiden 5 V kalıtımsal bozukluklara bir örnek, başkaları da var.

Ne yapmalı?

Testi kırılmadan önlem almak her şeyden önemli. Testi kırılmaya başladıysa hemen görüp tamir etmek ve iyice parçalanmasını önlemek de şart. Önlemlerin ve tedavilerin ayrıntılarını gelecek hafta gözden geçireceğiz.”