-BABACAN: İMKB'Yİ ANONİM ŞİRKET YAPMAK İSTİYORUZ ANKARA (A.A) - 03.01.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''İMKB'yi bir anonim şirket yapmak istiyoruz. Anonim şirket olursa çok daha rahat çalışabilir ya da hisselerin bir kısmı halka arz edilebilir, uluslararası ortaklıklar daha kolaylaşabilir doğrusu, düşünüyoruz'' dedi. Babacan, HT Bloomberg televizyonununda katıldığı programda soruları yanıtladı. İstanbul Finans Merkezi Projesi'nin sadece Anadolu Yakasındaki bir arazi projesi olarak algılandığını ifade eden Babacan, ''Bu yanlış bir algı. Bizim oraya yapacağımız 8-10 tane bina falan... Bir gayrimenkul projesiyle bir şehir finans merkezi olmaz. O şehirin tüm altyapısı, çok geniş bir çerçeveyi düşünmemiz gerekiyor'' dedi. Şu anda İMKB ve VOB'un olduğunu, bir de ürün borsası kurulumu hazırlığı bulunduğunu belirten Babacan, ''Burada alternatiflerden bir tanesi VOB'un İzmir'de, ürün borsasının Ankara'da, İMKB'nin de İstanbul'da olması. Bu obsiyonlardan bir tanesi. Ama şöyle bir görüş varki bunu önümüzdeki aylarda netleştirmemiz gerekiyor. Bunu parça parça olmasındansa İstanbul'da toplayalım, bir tane olsun ya da en azından bilgi işlem sistemi olarak birbirine bağlayalım ki bir çok başlılık olmasın. 2 yaklaşım var. Bunlardan hangisini tercih ederiz, henüz karar verilmiş değil'' diye konuştu Babacan, burada Türkiye'nin en fazla kazanacağı sonuca bakmak gerektiğini vurguladı. -''KURUMLARIMIZIN KURUMSAL TUTUCULUKTAN UZAK DURMALARI GEREK''- İMKB'yi bir anonim şirket yapmak istediklerini bildiren Babacan, şöyle devam etti: ''Özel bir yasayla korunmuş. Bir yandan istiyoruz ki özel sektör dinamizminde olsun. Öte yandan da kamunun her türlü katı kural silsilesi içinde hareket etmek zorunda kalıyor. Anonim şirket olursa çok daha rahat çalışabilir ya da hisselerin bir kısmı halka arz edilebilir, uluslararası ortaklıklar daha kolaylaşabilir doğrusu, düşünüyoruz. Kanunla kurulduğu için hareket edemiyorsunuz. En ufak bir değişikliğin tekrar meclise gitmesi gerekiyor. Halbuki anonim şirket haline getirirsek İMKB'yi çok büyük esneklikler kazanabilir diye düşünüyoruz. Bununla ilgili SPK'ye talimatlarımızı verdik. 'Çalışın, SPK olarak hazırlayın' dedik. Çalışmalar belli bir noktaya geldi. Ama nihai kararlar için henüz vakit var. Bunların hepsi üzerinde kafa yorduğumuz konular. Buradaki amaç dinamik, dünyaya açık, rahat hareket eden ve dünyanın, bölgenin yıldızı olan bir borsayı görebilmek amacımız, hedefimiz bu. Hisse senetlerinin türevleriyle alakalı bilgi işlem altayıpısı İMKB bünyesinde şu anda oluşturuldu. Programlar tamamen hazır. İşte bunlar İMKB'de mi olsun yoksa VOB A.Ş. mi yapsın, VOB bunu yaparken İMKB'nin oradaki hissesini mi artıralım? Bunları da bugünlerde konuşuyoruz. Yani VOB ile İMKB'yi birbirlerine daha yaklaştırmak daha yakın çalışmalarını sağlamak istiyoruz. Hisse senetleri İstanbul'da işlem görürken o hisse senedinin türevinin İzmir'de işlem görmesi bir kopukluk oluşturur mu? Dolayısıyla bu iki borsayı birbirine daha nasıl yaklaştırırz. Bugünlerde görüşülen konular. Bu işlerin bir dedikodu boyutu olur, bir de gerçekten sonuç getirici Türkiye'nin toplamda kazanacağı çözümler üretmek çok önemli. Burada bütün kurumlarımızın kurumsal tutuculuktan uzak durmaları gerektiğini düşünüyorum. Sadece herkes kendi perspektifinden bakarsa sonuç alamayız.'' -''ZAMAN BASKISI ALTINDA DEĞİLİZ''- Babacan, Halkbankın halka açık kısmının artırılması, ikinci halka arzı ile Vakıfbankın yine bir ikinci halka arzı ve Ziraat Bankasının ilk halka arzının gündemde olduğunu belirterek, bunların zamanlaması ve boyutlarının tamamen piyasa şartlarıyla alakalı olduğuna dikkati çekti. THY'nin yüzde 49'unun hala Hazinenin olduğunu, Türk Telekom'un hala Hazine hissesinin bulunduğunu ifade eden Babacan, ''Zaman içinde Hazinenin payının azaltılması bizim gündemimizde olan konular ama zamanlamasını çok dikkatli yapmak gerekiyor. Çünkü dünya şimdi normal şartlarda değil'' dedi. Bakan Babacan, bir zaman baskısı altında olmadıklarını, basamak basamak doğru zamanları seçerek, bunları yapmak istediklerini söyledi. Blok satışın bankalar için daha erken olduğuna işaret eden Babacan, ''Önümüzdeki 2,3 yıl boyunca blok satışın zor olduğunu düşünüyorum. Dünyada şu anda alıcı sayısı muhtemelen çok çok sınırlı. Bundan 5 yıl önce sorsaydınız blok satışta bizim bankalarımıza en az 20 tane talip olacak dünya devi sıralayabilirdik'' dedi. -''YENİ LİSANS VERME KONUSUNDA ÇOK SEÇİCİYİZ''- Babacan, yeni lisans verme konusunda çok seçici olduklarını vurgulayarak, minimum sermayeyi getiren herkesin banka kuramadığını, bunların bankacılığı iyi bilen ve asla soru işareti olmayan kişi ya da kurumlar olması gerektiğini ifade etti. İktidarları döneminde yeni bir banka lisansı vermediklerini, sadece mevcut bankaların el değiştirdiğini ancak geçen yıldan itibaren bu duruşlarını biraz değiştirdiklerini ve yeni lisanslara açık olduklarını söylediklerini anımsatan Babacan, ''Adımlarımızı çok dikkatli atmamız lazım. Çok muteber, saygın isimler, kurumlar olmadan sırf parayla bu işler olmaz. Konuyla ağırlıklı olarak BDDK ilgileniyor. Başvurular, mevcut başvurular arasında çok ciddi, bizi tatmin eden bir tablo henüz yok. Böyle yoklayanlar, başvuranlar var ama...'' diye konuştu. -''2011 BELİRSİZLİKLERİN ÖN PLANDA OLDUĞU BİR TABLO''- Bakan Babacan, 2010'un hem dünya ekonomisi hem Türkiye açısından enteresan bir yıl olduğunu ifade ederek, hangi açıdan bakılırsa bakılsın 2011'in belirsizliklerin ön planda olduğu bir tablo olduğunu kaydetti. Uluslararası toplantılardaki konuşmalarda ve ikili görüşmelerde Türkiye ile ilgili çok soru sorulduğuna dikkate çeken Babacan, ''Türkiye ile ilgili hem bir gıpta var, kıskançlık belki bazı ülkelerde çok değil ama en azından bir gıpta var. Bir yandan bankacılık sektörü sapasağlam giden bir yandan herkesi hayretler içinde bırakacak bir yüksek büyüme oranını 2010 yılı gibi kritik bir yılda yakalayan Türkiye, işsizliğin düştüğü, istihdamın arttığı bir Türkiye hangi açıdan bakarsanız bakalım gerçekten çok ilgi çekiyor'' diye konuştu. Bunların sadece kriz döneminde alınan tedbirlerin değil, 2002'den bu yana yapılan reformların sonucu olduğunu anımsatan Babacan, istikrarlı duruş ve güven ortamının Türkiye'de sağlanmasının olumlu sonuçlarını herkesin gördüğünü kaydetti. Bankacılıkla ilgili tedbirlerin işlerin iyi olduğu dönemde alınması gerektiğini anlatan Babacan, ''Yani her şey çok iyiyken, büyüme varken, bankalar kar ederken zor günler için tedbir almak gerekiyor. Zaten sıkıntıya düşmüş bankaları siz biraz daha fazla tedbirle sık boğaz ederseniz o bankaların zaten ayakta kalması mümkün değil'' dedi. Babacan, 2011 yılında genel anlamda makul bir büyüme oranı olarak yüzde 4,5'u öngördüklerini, bunun diğer politikalarıyla da uyumlu olduğunu söyledi.