Ekonomi

Babacan: Arzumuz Avrupa'da işlerin düzelmesi  NEW YORK (A.A)

15 Aralık 2011 15:38

-Babacan: Arzumuz Avrupa'da işlerin düzelmesi  NEW YORK (A.A) - 15.12.2011 - Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Avro Bölgesindeki krizle ilgili olarak ''Arzumuz, ümidimiz, Avrupa'da işlerin düzelmesi. Biz gerçekten AB'de olumlu, somut adımların atılıp Avrupa ekonomisinin toparlanmasını arzu ediyoruz'' dedi. Babacan, New York'ta düzenlediği basın toplantısında Avrupa'daki krize yönelik bir soru üzerine şunları kaydetti: ''Arzumuz, ümidimiz, Avrupa'da işlerin düzelmesi. Biz gerçekten AB'de olumlu, somut adımların atılıp Avrupa ekonomisinin toparlanmasını arzu ediyoruz, çünkü başarısız bir Avrupa, ekonomide, siyasette perişan bir tablo arzeden Avrupa, bizim için de iyi değil, dünya için de iyi değil. Çünkü AB'nin değerleri, idealleri bizim de savunduğumuz, dünyanın her yerinde başka ülkelere de tavsiye ettiğimiz değerler. AB'nin başarısızlığı dünyanın bazı bölgelerinde demokrasinin başarısızlığı, rekabete dayalı açık ekonomik sistemin başarısızlığı anlamına da gelebilecektir ki bu kötü sonuçlar getirir.''  Bu kapsamda Türkiye'de 9 yıldır yapılanların son derece önemli olduğunu anlatan Babacan, Türkiye'nin başarısının 9 yıldır arka arkaya hep doğruları yapmanın sonucu olduğunu belirtti. Babacan, şöyle konuştu: ''Mesala bizim mortgage yasamızda yüzde 25 peşinat şartı var, ABD'de böyle bir şey yok. Biz o dönem Mecliste eleştirildik. Ama çok değil iki sene sonra Amerika o mortgage'dan vuruldu, eğer ABD'de mortgage yasasında bizim koyduğumuz o yüzde 25 kuralı olsaydı dünyada bu küresel kriz olmazdı. İşler çok iyi gittiği dönemlerde hükümetler, iyi giden bir şeyi yavaşlatıcı, tedbir alıcı bazı adımlardan uzak duruyorlar.''  Türkiye'nin 2009'da tam tersine bütçe açığını azaltacak tedbirler aldığını anlatan Babacan sonuçta 2010 yılında yüzde 9'luk ekonomik büyümeye ulaştıklarını, bu sene de aynı şekilde oldukça yüksek bir büyümenin sağlandığını söyledi ve şunları kaydetti: ''Önemli olan güven ortamı, devlet güven ortamını sağlayacak, kendi hesabına dikkat edecek, devletin kendisi bir risk üretme alanı olmayacak, Avrupa'da pekçok ülkede devlet risk alanı. Finansın özü nedir, bir ülkedeki finans sistemi herşeyden önce o ülkenin güvenirliğinin üzerine kuruludur, devletin güvenilirliğini, kredibilitesini zeminden çekin, finans sisteminin ayakta durması çok zordur. 2008'te bankalar sarsılınca devletler biz buradayız dediler, destek verdiler, ama bugün öyle bir noktaya geldik ki destek vereceğim diyen devletlerin kendisi sallanıyor, kendisi desteğe muhtaç durumda, özellikle Avrupa'da. Biz zamanında sürü psikolojisinden çok farklı şeyler yaptık, güzel sonuçlar aldık.'' Türkiye'nin Suriye'ye yönelik yaptırımlarıyla ilgili bir soru üzerine ise Babacan, Türkiye'nin yaptırımlar üzerinde epey çalıştığını, Arap Birliği'nin Kahire'deki yaptırım aldığı karar toplantısına da katıldığını, Arap Birliği'ne yaptırımlar konusunda yaptıkları önerilerin büyük kısmının da onların yaptırım listesine yansıdığını söyledi. Arap Birliği'nin taslak listesinde yeralan ''Suriye üzerinde sivil uçuşların durdurulmasını'' Türkiye olarak yanlış bulduklarını ve yapmayacaklarını o toplantıya katılan Arap bakanlara anlattıklarını dile getiren Babacan, ''Biz Suriye'yi bir açık hava hapishanesine çevirmek istemiyoruz, çünkü bu (sivil uçuşların durdurulması) halkı etkileyecek bir tedbirdir. İki kuralımız var, bir su konusunda yaptırım olmaz, bir de halkın günlük yaşamını olumsuz etkileyecek yaptırım olmaz dedik'' dedi.  Türkiye'nin yaptırım listesinin hedefinin rejim olduğunu belirten Babacan, ''Hedef rejimin ve Suriye devletinin mali kaynakları, yoksa halkın günlük hayatını etkileyecek hiçbir şey yok bizim yaptırım listemizde'' diye konuştu. Suriye'nin Türkiye'den ithal edilecek ürünlere tekrar vergi getirme yönünde karar aldığını da anımsatan Babacan, ''Şimdi Suriye halkı, Türkiye'den gidecek ürünleri daha pahalıya alacak, bu kendi halkına eziyet üzerine kurulmuş bir mekanizma. Dışarıdan baskı geldikçe kendi halkına daha çok eziyet etmek, kendi halkının üzerindeki vergileri artırmak, bunlar sonuç verecek şeyler değil.''  Bunların Türkiye'nin Suriye'ye olan ihracatının biraz etkileyebileceğini söyleyen Babacan, ''Ama toplam rakamlara baktığınızda, bizim toplam ihracatımız içerisinde Suriye'nin payı çok yüksek değil. Bizim ticaret hacmimiz büyük. Suriye ile ticaretimiz toplam ticaret hacmimiz içerisinde çok fazla değil, tabii ki ticartin artmasını isteriz, ama bize olan ekonomik etkisi ihmal edilebilir boyutlarda. (Suriye) Ne yaptılar, bizim tırlarımıza zorluk çıkartmaya başladılar, tamam onun alternatifleri de bizim açımızdan var. Sonuçta oradan Türk tırlarının geçmemesi gene kendi kendilerine zarar vermek demek'' dedi. Babacan bir devletin ekonomik tedbir alırken, bunların kendine mi, halka mı, diğer ülkeye mi zarar verip vermeyeceğine iyi bakılması, bunların iyi hesap edilmesi gerektiğini belirterek ''Bana göre (Suriye'deki rejim) şimdiye kadar bu konuda da iyi bir hesap yapamadılar'' diye konuştu. Babacan ''enflasyonun yeniden bir tehlike olup olmadığının'' sorulması üzerine, enflasyonun bu yıl sonunda hedefledikleri orandan bir miktar uzaklaşacak gibi göründüğünü belirterek bunun farklı nedenlerinin olduğunu söyledi. ''Sebeplerine inip baktığımızda çok da kaygılanılması gereken konu olduğunu düşünmüyorum'' diye konuşan Babacan, bunların nedenleri arasında öncelikle tüm dünyada enerji kaynaklarının, temel ürünlerin fiyatlarının artması olduğunu söyledi. Bunun yanında döviz kurunun da bir faktör olduğunu belirten Babacan, ''Kurdan bir geçişkenlik oldu enflasyona, çünkü Türk Lirası değer kaybedince, dolar-Avro kuru artınca oradan enflasyona bir geçişkenlik sözkonusu oldu'' dedi.  Uzakdoğu'dan yapılan giyim ürünleri ithalatına ilave yüzde 30 vergi getirdiklerini anımsatan Babacan, ''Tekstile de yüzde 20 ilave vergi getirdik, bu da tabii Türkiye'deki giyim ve tekstil fiyatlarının artmasına sebep oldu. Öte yandan sigara üzerindeki vergileri artırdık, sırf oradan zaten enflasyon bir puan arttı. Sigara fiyatları yüzde 20 arttı'' dedi. Cep telefonu, elektrik, doğalgaz fiyatlarının da arttığını anlatan Babacan, ''Bütün bu anlattığım konuların genelde etkisi bir defalık olan konular. Dolayısıyla bizim de beklentimiz, Merkez Bankamızın da beklentisi -gelecek sonu hedefimiz yüzde 5- yüzde 5'ten çok uzaklaşmayacağını düşünüyoruz. Enflasyon bir miktar bu aralar yüksek seyredecek, gelecek yılın başlarında, belki ilk yarısında yüksek seyredecek, ama ondan sonra baz etkisiyle de beraber gelecek yılın ikinci yarısında yüzde 5 hedefine doğru düşecek bir enflasyon bekliyoruz, tabii ki şartları göreceğiz, izleyeceğiz'' diye konuştu. -Cari açık- Cari açıkla ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin büyümede iyi bir noktada olduğunu, istihdam artışının geçen yılki üçüncü çeyrekten bu seneki üçüncü çeyreğe bakıldığında 1 milyon 659 kişi olduğunu söyleyen Babacan, ''İşsizlikte ciddi bir düşüş söz konusu, ekonomik göstergelere baktığımızda gerçekten herşey çok olumlu yönde ilerliyor, bir problem alanı cari açık'' dedi. Cari açığın milli gelire oran olarak bir süredir yükselme trendinde olduğunu, ama bunun durduğunu söyleyen Babacan şöyle konuştu: ''Ama artık cari açık konusunda en kötü bizim gerimizde kaldı. Artık cari açık da düşüş trendine girmiş durumda, zaten biz bunu bu aylarda bekliyorduk. Hareketli ortalamalara baktığımızda artık bundan sonra cari açığın kademe kademe aşağı doğru ineceğini hep beraber göreceğiz. Gelecek sene biz yüzde 8 bekliyoruz, daha sonraki yıllarda yüzde 7,5, yüzde 7 gibi kademe kademe düşüş olacak. Bunda kurun bir miktar etkisi var, çünkü kur kendi başına bir çözüm değil. Öte yandan bizim bazı ithal ürünlerle ilgili almış olduğumuz tedbirler oldu, gümrük uygulamaları ve vergileri gibi. Bunlar ithalatı bir miktar frenleyecek. Ekonomik büyüme gelecek yıl 2011 yılına göre daha düşük olacak, dolayısıyla ekonomik aktivitede büyüme hızı bir miktar aşağı olunca bunun beraberinde ithalat, iç tüketim, dış ticaret açığı, cari açık da olumlu şekilde etkilenecek.'' Babacan, Merkez Bankasının ve BDDK'nın para politikaları ve bankacılık sistemiyle ilgili aldığı ve alacakları tedbirlerin, iş gücü piyasasıyla ilgili yapısal reformların, ihracat pazarının çeşitlendirilmesiyle ilgili adımların, yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili adımların, Türkiye'de tasarruf oranlarının artırılmasıyla ilgili tedbirlerin de Türkiye'de cari açığı yapısal olarak da aşağı çekmeye yönelik önemli adımlar olacağını belirtti.