Diyarbakır’da kapatılan DTP döneminde kurulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından düzenlenen ’Kürt Sorunun Çözümü için Demokratik Özerklik Çalıştayı’nda konuşan DTK Genel Başkan Yardımcısı ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, hükümetin defalarca Kürt sorununu ülkenin en büyük sorunu olarak gördüğünü ifade ettiğini "Artık cin şişeden çıkmıştır. Abdullah Öcalan ’ın önerdiği gibi, Anayasa’da yer alacak sadece bir cümle, sorunun çözümünde önemli bir ön açıcı olacaktır" dedi.
radikal.com.tr'de yer alan habere göre, DTK tarafından düzenlenen çalıştay, Bağlar Belediyesi Konferans Salonu’nda başladı. Çalıştaya, DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un yanı sıra, üyeler, BDP Milletvekilleri Ayla Ata Akat, İdris Balüken, Demir Çelik, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve yazarlar katıldı. Çalıştay’ın açılış konuşmasını yapan DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, Kürt sorunun 100 yılı aşkın süreden bu yana devam ettiğini, Türkiye ve bölgede Kürt sorununun çözümüne ilişkin konjonktürün muazzam bir basınç uygulandığını söyledi.
Tuğluk, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Kürt sorunu küreseldir'
"Ülkemizde yaklaşık 30 yıldır Kürt sorununun daha da sert bir biçimde gündeme gelişi, sorunun çözümsüzlüğünden ileri gelen çatışmalı ortam ve yaşanan acılar ’artık yeter’ dedirtmekte, demokratik bir çözüm isteği her kesimin talebi haline gelmektedir. Öte yandan bölgemizde Arap devrimleri olarak ifade edilen süreç, Kürt sorununun çözülmesi için itici bir faktör işlevi görmektedir. Dolayısıyla tüm bunları değerlendirdiğimizde Kürt sorunu küresel bir sorun mahiyetinde önümüzde durmaktadır. Kürt sorunu küresel bir sorundur, zira idari olarak Türkiye , Suriye, İran ve Irak ulus-devletlerinin sınırları içerisinde ortak bir coğrafyada yoğunlaşan Kürt nüfusunun varlığını hatırladığımızda, Kürt sorununun çözümüne ilişkin hamlelerin tüm bölgeyi Ortadoğu’yu ve dolayısıyla dünya siyasetini etkileyeceği ortadadır. Şurası açıktır ki Kürt sorunu, demokrasi, bir halkın kimliğinin inkâr edilip statüsüz bırakılması sorunudur. Ulus-devletlerin inşa edildiği bir süreçte, günümüzde yaklaşık 40 milyonluk bir nüfusa sahip olan Kürtler, en büyük devletsiz halk konumunda bırakıldı, kocaman bir halkın kimliği inkâr edildi. Dünya siyaseti yeniden dizayn edilirken bu halk statüsüzlüğe mahkûm edilip, 20’nci Yüzyıl’a gömülmek istendi Aklı selim olan herkes bu işte bir tuhaflık olduğunu görmeli, bu soruları sormalı ve yanıt aramalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi ve kamu felsefesi, Milli Mücadele’de ortak hareket edilmesine rağmen, cumhuriyet rejiminin kurulmasının ardından üç temel cephenin siyasal sistemin dışına itilmesi üzerine şekillendi."
Tuğluk, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisinin, iki temel korku üzerinden kendisini var ettiğini, Kemalist sistemin kendi jargonuyla ifade edecek olursak ’irtica’ ve ’bölücülük’ sistemin kendisini üzerine inşa ettiği iki temel korku olduğunu öne sürdü. Aysel Tuğluk; "Yıllarca bu iki korku nesnesi şişirildi ve buradan meşruiyet devşirildi. Bu korkuların ideolojik aygıtlarla topluma pompalanması suretiyle oluşturulan düşman algısıyla rejim, kendi pozisyonunu meşrulaştırdı. Şunu net bir biçimde ifade etmek gerekiyor ki, esasında iddia edilenin aksine sistemin temel korkusu ’irtica’ olarak kodlanan İslamcılık değil, ’bölücülük’ olarak etiketlenen Kürt hareketiydi" diye konuştu.
DTK Genel Başkan Yardımcısı ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk, Kürt sorununun demokratik bir sorun olduğunu, bir halkın kimliğinin inkâr edilip statüsüz bırakıldığını, sorunun, güvenlikçi ve devletçi mantıktan çıkartılarak doğru bir biçimde tanımlanması, daha sonra bu tanım temelinde çözüm yollarının aranmsı gerektiğini söyledi. Tuğluk, sözlerini şöyle sürdürdü: "Tekrar tekrar altını çizerek söylüyoruz ki, biz Kürt sorununu bir demokrasi sorunu olarak görüyoruz. Ve çözümümüzü de demokrasinin derinleştirilmesinde, tüm kurumlarıyla ihdas edilmesinde, yani radikal demokraside görüyoruz. Bizim çözüm projemiz radikal bir demokrasi projesi olan Demokratik Özerkliktir. Biz, birlikte yaşama iradesini kendisine temel kaygı olarak belleyen bir çözüm modeli olarak, Kürt sorununda demokratik çözüm yolu olduğunu savunduğumuz Demokratik Özerklik projesini öneriyoruz. Tekrar altını çizerek vurgulamak istiyorum ki bu proje, ülkeyi bölme projesi değil, bilakis demokratik bir biçimde bir arada yaşamayı mümkün kılacak ortak yaşama projesidir. Bütün ezilen grupların kolektif varlığını güvenceye alacak demokratik bir çoğulluk kurmak gerekli olduğunun bilincindeyiz. Biz, sadece Kürtler için değil, ülkemizdeki herkes için Demokratik Özerklik istiyoruz! Çünkü bu projenin Kürt sorununun çözümünü de içeren bütünsel bir toplumsal demokratik dönüşüm projesi olduğunu düşünüyoruz."
'Cin, şişeden çıkmıştır'
Tuğluk, hükümetin defalarca Kürt sorununu ülkenin en büyük sorunu olarak gördüğünü ifade ettiğini anlatırken, "O halde artık cin şişeden çıkmıştır. Madem ki ’Kürt sorunu ülkenin en büyük sorunudur’ diyorsun; o halde bu büyük sorunun çözümü de ülkenin yasal düzenini belirleyen bir metin olan anayasada yer almalıdır. AKP Kürt sorununun çözümü bir yönetmelik sorunu değil, bizzat bir anayasal sorun olduğunu görmelidir. Kürt sorunu anayasal bir sorundur, çözümü de anayasal olmalıdır. Abdullah Öcalan’ın önerdiği gibi, Anayasa ’da yer alacak sadece bir cümle, sorunun çözümünde önemli bir ön açıcı olacaktır. ’ Türkiye Cumhuriyeti devleti, yurttaşlarının farklı kültürel, inançsal, etnik kimliklerini tanır, zenginlik olarak görür ve kendilerini ifade edebilmelerini ve geliştirmelerini güvence altına alır.’ Kürt sorununun çözümünü başka bahara ertelemeyelim" dedi.