Işıl Öz
Ressam ve Caz sanatçısı Ayşegül Yeşilnil’in ismini ilk olarak, “Kağıttan Kayık” şarkısı sayesinde duymuştum. 1995’te çıkardığı, “Rüzgara şarkılar söyle” adlı albüm dikkatimi çekmişti. Şarkı sözlerinin kendisine ait olduğu bu albümde Bülent Ortaçgil, Neşet Ruacan, Nezih Yeşilnil, Erkan Oğur gibi seçkin isimlerin Yeşilnil’e eşlik ettiğini hatırlarsınız.
25 yıllık bir sanat serüveni onunkisi… Ayşegül Yeşilnil, resim ve caz müziğini birlikte büyüten, yıllardır üreten, sanatından ödün vermeksizin yeteneklerinin izinden giden, yarattığı özgün eserleri, güzel sanatlar eğitimi veren bazı üniversitelerde ders konusu olarak okutulan bir isim.
3 yıl önce işitme duyusunu kaybettiği 9 aylık trajik dönemde yaptığı resimleri, UNESCO’nun Meksika-Campeche’de bir Maya tapınağında düzenlediği 6. Uluslararası Avrupa ve Amerika Görsel Sanatlar Sergisi’nde “Ayşegül’ün Rüyaları” başlığı ile sergilenen Yeşilnil, “Mucize” başlıklı konferansı ile Türkiye’yi temsil etmiş ve komite tarafından “Uluslararası ustalık belgesi” ile onurlandırılmıştı.
Yeşilnil’in kısa bir süre önce, UNESCO - AIAP (Dünya Plastik Sanat Dernekleri) Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco’dan aldığı sürpriz mektuptan sosyal medya sayesinde haberdar oldum:
“Ayşegül Yeşilnil, eserleri dünyanın çeşitli galerilerinde yer almış olan uluslararası bir ressam ve caz sanatçısıdır. Mitolojik ve fantastik temalı koleksiyonlarına ilaveten zen ve caz resimleri ile de meşhur olan bir UNESCO-AIAP/UPSD üyesidir.
Öncelikli olarak resim, tasarım, fotoğraf ve müzik alanlarında başarılı bir kadın lider ve kadınların sanattaki rolünün örneğidir.
Yeşilnil, çeşitli ödüllere ve uluslararası üne layık olan çok yönlü ve çok başarılı bir kadın; yorulmak bilmez bir işçi, şarkıcı, tasarımcı ve duyarlı bir sanatçıdır.
Eserleri, renkle, sıcaklıkla, ritmle ve devinimle dolu tılsımlı bir dille dalgalanarak, tıpkı şarkı söyleyişi gibi bize mutluluk, sihir ve duygusallık vermekte; özünü, kimliğini ve Türk halkının gücünü ve karakterini bizimle paylaşmaktadır.
Kendisi, çalışkanlığı, katılımcılığı ve disiplininden dolayı takdir ve takip edilmesi gereken nadide örneklerden biridir.
Sevgili Ayşegül, tebrikler ve teşekkürler,
Meksika’dan hayranlık ve sevgi ile…”
Bu mektup sonrası Yeşilnil’e ulaştım ve bakın ne dedi:
Yetenekleriniz, bilgileriniz ve umuda olan güçlü inancınızla ürettiğiniz sanatın tek ihtiyacı onu algılayabilecek insanlara ulaşmasıdır. Ve samimiyet üzerine inşa ediliyse, sahiciyse yüreğinizden çıkanlar doğrudan diğer yüreklere ulaşır. Bunun dili, dini, ve ırkı yoktur. Gerek ülkemde gerekse ülkemden çok uzaklarda yaşadıklarım, bu cümleleri bana söyleten. Aldığım sürpriz mektup beni heyecanlandırdı. Bunca yıldır “Suya yazı yazmadığımı” söyledi. Hatta yaşam oksijenimi yitirdiğimi hissettiğim bir günümde mucize gibi gelerek, sanki ruhuma en güzel çiçeklerin kokusunu üfledi. Ve o güzelim kokular hislerimi ve ruhumu tazeledi.
Türkiye’de sanatçı olmak?
Hangi disiplinden olursanız olun yaptıklarınız için çok uğraş vermeniz gerekiyor. Her meslekte zorluklar vardır. Yaptıklarınıza inancınız güçlü ise o zorlukların üstesinden gelme gücünü de “hayat” size veriyor. Sadece ve sadece sanat üreterek ayakta durmaya çalışıyoruz. Ve bu ise inanamayacağınız kadar zorlayıcı. Büyük şirketler var ve onların sanata desteklerini sadece reklamlarında duyuyoruz .Yanımızda olduklarına dair gayet süslü sloganları oluyor. O halde o büyük hatta büsbüyük şirketleri atölyemde de yanımda görmeyi isterim… Gerek benden gerekse eşim Nezih Yeşilnil’den yıllardır caz albümü bekleyen dinleyicilerimizle bir an önce buluşturmalarını isterim… Konserlerimde yanımda görmeyi isterim… Acaba bunun için ismimizin Türkçe olmaması mı gerekiyor? Kimbilir bunca yıl sonra Rosemary Greennile belki kulaklarına çok daha çekici gelebilir (!) Markete gittiğiniz zaman kasadaki görevliye aldıklarınızın karşılığında ödüllerinizi veremezsiniz. Ya da, “bir resim çizsem, konser kayıtlarımdaki alkışları dinletsem” diyemezsiniz.
‘Destek çok önemli…’
Bir sanatçı hem üretip hem de tanıtımını kendisi yapmak durumunda olmamalı. O zaman ürettiği zarar görür. Şık olan sanatçının sadece sanatı üzerine yoğunlaşması ve onu layıkıyle varetmesidir.
Sanatçı manevi dünyada yaşar ancak onun üreteceklerini destekleyecek olan diğer dünyanın insanlarıdır. Medici ailesinin desteği, dünya sanatında, Leonardo da Vinci adlı bir dehanın varlığının bilinmesine ve eserlerinin sürekliliğine neden olmuştu. Böylelikle Da Vinci, yeniden doğuş, yani Rönesans adı verilen uyanış döneminin öncülerinden olmuştu…
“Güell” adlı sanayicinin yatırımları ve kurduğu güçlü bağlantılar sonucu, deha İspanyol mimar Antonio Gaudi’nin yaptığı eserler, yeni sanat yani , Art Nouveau akımının öncüsü olmuştu ve Barselona, dünya üzerindeki prestijini Gaudi’nin eserleriyle edinmişti…
Bir sanatçı için , sanatının kabul görmesi , özelliklede “yaşarken” kabul görmesi düş dünyasının onaylanması, destek ve takdir en büyük ödüldür. Ancak görülmektedir ki üretkenliğin sürekliliğine neden olanların isimleri de , sanat tarihinde saygı ile anılmaktadır. Sanatın ve sanatçının yanında “gerçekten” varolabilenler ise, ileriyi görebilme sezgisine sahip, vizyonu geniş insanlardır. İşte bu da onların yaratıcılığıdır ki , yeni sanat akımlarının doğmasına neden olmuşlar ve böylece kendi isimlerinin yüzlerce yıl sonra bile anılmaya devam etmesini sağlamışlardır..
Bu durumda görülüyor ki sihir , iş dünyası ve düş dünyası insanlarının doğru zamanda , biraraya gelmesinde gizlidir..
Peki, “Türkiye” deyince, ürettiğiniz sanatlar ile ilgili, sizi en çok ne dertlendiriyor?
Elbette ki sanatçıların güvencesizliği , yarın ne olacak kuşkusuyla yaşıyor olması. Emekli olabilmenin rüya olması. Bırakın mesleki seyahatleri, Türkiye’yi temsilen gideceğiniz bir ülke için önünüze engel olarak çıkarılan vize saçmalıkları. “Eğer” banka hesabınız güçlü ise, tapularınız, arabalarınız var ise vize alabiliyorsunuz. ( o da belki?) Devlet kendi kurumlarında çalışanların dışındaki sanatçılara, kolaylık sağlayıcı hiç bir karar çıkarmadı. UPSD tarafından sunulan yasa taslakları ise bürokratik ertelemeler içerisinde.
Sanatın satılmasına aracı olanların dünyası var. Moda isimler yaratılıyor ve ürün olarak pazarlama teknikleri geliştiriliyor. Sonuçta koleksiyonerler bilgi, kültür yoksunu ise aynı ya da moda haline getirilen isimler ile döndürülen bu imitasyon çarkın önemli bir parçası olmaya devam ediyor. Hele bir de o sanatçı ölürse resimleri çok daha değer kazandı diye seviniyorlar. Ancak her koşulda kazanan sanatçı değil.
Müzik?
Müziğe gelecek olursak ,genellikle bir caz albümü sahibiyseniz konser daveti alıyorsunuz , festivallerde oluyorsunuz. Ülkemizde dünya çapında müzisyenler olmasına rağmen sığ zihniyetli organizatörler belli kişilerle çalışmayı yeğliyorlar.
Araştırma, takip, keşif yok. Her konuda olduğu gibi yabancı hayranlığı en üst seviyede. Klüp çalışması çok önemlidir. En büyük deneyimlerinizi caz klüplerinde edinirsiniz. Sınırlı sayıda caz klübü olduğu için ancak en fazla ayda bir sahne alma imkanı olabiliyor ve bu yaşamın devam edebilmesi için hiç bir şekilde yeterli olmuyor. Sadece ve sadece müziğinizi icra edebilmenin hazzı için, dinleyicilerinizle biraraya gelme ihtiyacınız için sahne aldığınız oluyor. Ama herşeye rağmen ne mutludur ki her zaman için , her yaştan sevgili dinleyicilerimiz yağmurda, çamurda en önemlisi “maç”(!) gecelerine denk gelmiş olsa dahi bizlerle birlikte oluyorlar. İşte dengeyi sağlayan da onlarla buluşmanın tarifsiz mutluluğu oluyor.
Sanatla haşır neşir olan gençlere önerileriniz var mı?
Ben hep umuttan yanayım… Çok ama çok yetenekli ve düzgün bir gençlik var. Onlarla sergilerimde, konserlerimde ve özel yaşantımda sıkça iletişimdeyim. Ve inanıyorum ki aklı başında olanlar zaten iz sürecekleri değerleri, kişileri güçlü sezgilerinin de yardımıyla bulacaklardır. Çok okusunlar, öğrensinler, açık kulakla dinlesinler ve emek versinler. Bardağın su dolu tarafınla ilgileneceğiz ve elimizden gelen yardımı , desteği vereceğiz sevgi ve bilgi ile vereceğiz ki sanat çağlar boyu sürmeye devam edebilsin, hem de tüm haşmeti ile ve daha da büyüyerek…
Yeni bir yaratıcı sürecin sancılarını yaşandığınızı duydum, bizi nasıl sürprizler bekliyor? Hedefleriniz?
Yaratıcı süreç sancıları en güzel sancılardır. Sergilerimde yaşadığım çok önemli anlar var. Üretilen renklere biçimlere ihtiyacı olan insanlar. Onlarla tanışmak , konuşmak, bana yeniden doğacak olanların gücünü, ilhamını veriyor. Umuyorum en kısa zamanda sizlerle paylaşırım.
Her iki sanatım ile dünyanın bir çok ülkesinde olmak ve ülkemi temsil etmek istiyorum. Yurtdışında yaşadığım deneyimler muazzamdı. Yaşadığımız topraklar adına yapmanız gerekenin kutsal bir görev olduğunun bilincine varıyorsunuz. Dünyanın bir çok ülkesinde olmak istiyorum çünkü, sanatın barıştırıcılığına ve birleştiriciliğine inanıyorum.
Sanatçı hakkında detaylı bilgi için: http://yesilnil.com/