Gündem

Anayasa Mahkemesi, faili meçhul 11 yaşındaki çocuk için yapılan başvuruyu reddetti

Fatma Erkan 1995 yılında, henüz 11 yaşındayken öldürüldü ve cenazesi halen ailesine teslim edilmedi

19 Haziran 2019 13:23

Anaya Mahkemesi, 1995'te Midyat’ta öldürülen ve çatışma süsü verilmek için yanına uzun namlulu silah bırakıldığı söylenen 11 yaşındaki Fatma Erkan için yapılan başvuruyu “zaman aşımı” ve “adil yargılama hakkının ihlali yok” gerekçeleriyle reddetti. Avukat Erdal Kuzu, “AYM,  faili meçhule bırakılan yüzlerce cinayetin üstünü benzer bir kararla kapatmanın da önünü açmıştır” dedi.

Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Çalpınar (Sîti) köyünde 1995 yılında, henüz 11 yaşında iken köye yapılan baskında öldürülen ve halen cenazesi ailesine teslim edilmeyen Fatma Erkan, çatışma süsü verilmek amacıyla yanına uzun namlulu silah bırakılarak, “terörist” ilan edilmişti. Erkan'ın, yanına bırakılan silahla çekilen fotoğrafı ise 20 yılın ardından ortaya çıkmıştı. Olaya ilişkin açılan davalarda ise mahkemeler “görevsizlik”  ve “yetkisizlik” kararları vermişti. 
 
Mezopotamya Ajansı'ndan Ahmet Kanbal'ın haberine göre İnsan Hakları Derneği (İHD) Mardin Şubesi ve Erkan ailesi 2017 yılının Mayıs ayında Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu. AYM, 90'lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetlerin hukuki süreçlerine de etki edecek bir karar imza atarak, başvuruyu ret etti. 
  

 AYM: Başvuru süresi geçti

AYM, ret gerekçesinde şu ifadelere yer verdi: “6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 47’nci Maddesi’nin (5) numaralı fıkrası gereği bireysel başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Başvurunun 30 günlük başvuru süresi geçtikten sonra yapıldığı anlaşılmaktadır.”
 

"Adil yargılanma hakkının ihlali yok"

AYM, Erkan için yapılan başvurunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılama hakkının ihlalini ilgilendiren 6. maddesi kapsamına da girmediğine savundu. AYM, kararının devamında ise, şu ifadelere yer verdi: "6216 Sayılı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 47’nci Maddesi’nin (1) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşmeye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Sözleşmenin 6’ncı Maddesi’nde adil yargılamaya ilişkin hak ve ilkelerin medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek, hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Başvuru konusu ihlal iddialarının Sözleşme’nin 6’ncı Maddesi kapsamına girmediği, dolayısı ile Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanında olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan gerekçelerle başvurunun yaşam hakkı ihlal edildiği iddiası yönünden süre aşımı, adil yargılama hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna, yargılama giderlerinin başvurucunun üzerine bırakılmasına kesin olarak karar verildi."
 

Avukat Kuzu: 95'te öyle bir hak yok

AYM’nin vermiş olduğu kararı değerlendiren Erkan ailesinin avukatı Erdal Kuzu, AYM kararının iki noktada problem taşıdığını kaydetti.  Birincil olarak; AYM’nin kararında süre aşımına dair yaptığı değerlendirmenin tamamen yanlış olduğunu vurgulayan Kuzu, “AYM, kararında ‘ihlalin öğrenildiği tarihten 30 gün içinde başvuru yapılması gerektiğini’ belirtiyor. Burada çoklu karmaşa mevcut. Anayasa Mahkemesi’ne göre bizim bu başvuruyu 1995 yılında yapmamız gerekiyor ama bu mümkün değil. Çünkü bireysel başvuru hakkı 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu ile geldi ve 23 Eylül 2012’de yürürlüğe girdi. Bu durumda başvurunun 95 yılında yapılmasının imkanı bulunmuyor. Çünkü o yıllarda böyle bir hak yok” değerlendirmesinde bulundu.  
 

"Faili meçhul dosyaları kapatmanın önü açılıyor"

Fatma Erkan ile ilgili ilk dosyanın 2014 yılında açıldığını aktaran Kuzu, “95 yılında öldürülüp, kimlik tespiti ancak 2011 yılında yapıldı. O günden itibaren de mahkemelerin ‘yetkisizlik’ ve görevsizlik’ kararları ile 2017 yılına geldi. AYM’ye başvuru ancak iç hukuk yolları tükendikten sonra yapılabileceği için iç hukuk yolları tükendikten sonra başvuru yapıldı. 2011 yılında bireysel başvuru hakkı yoktu. 2014 yılında bu dosya AYM’ye götürülmüş olsaydı, bu defa da AYM, ‘iç hukuk yollarını tüketin öyle gelin’ diyecekti. Kararın alınma şekline baktığımız zaman, AYM 90’lı yıllarda kolluk kuvvetleri tarafından işlenen ancak faili meçhule bırakılan yüzlerce cinayetin üstünü benzer bir kararla kapatmanın da önünü açmıştır” diye konuştu. 
 

"Dosya mahkemeler arasında dolaştırıldı ama adil yargılama var!"

AYM'nin "adil yargılama" ile ilgili kararında yer verdiği ifadeler üzerinde de duran Kuzu, şöyle devam etti: "AYM, açıkça adil yargılama hakkının ihlal edilmediğini savunmaktadır. Henüz cenazesi dahi ailesine teslim edilmemiş bir çocuğun öldürülmesi sonrası mahkemeler arasında ‘görevsizlik’ ve ‘yetkisizlik’ kararları ile dolaştırılan ve sonunda da failleri yargılanmayan bir dosyada adil yargılama yapıldığı savunulmaktadır. Yani cenazesi bile teslim edilmemesine rağmen 'adil yargılama mı var' denilmek isteniyor. Bu kesinlikle AYM’nin son dönemlerde siyasi konjonktür sonucu imza attığı kararlardan biridir. Bizim karardan anladığımız; Devlet eliyle 90’lı yıllarda işlenen cinayetlere ilişkin dosyalar, yeni siyasi konjonktür ile birlikte kapatılmak isteniyor. Bu nedenle de bu yönde kararlar veriliyor. Biz bu karara karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gerekli başvurumuzu yapacağız.”