Anayasa Mahkemesi, başvurucu Mehmet Bayrakçı'nın Güney Afrika'da öldürülen kardeşiyle ilgili soruşturma ve kovuşturma sürecinin Anayasa’nın gerektirdiği önem ve özene uygun yapılmadığı gerekçesiyle yaşam hakkının ihlali kararı verdi. Mahkeme, Bayrakçı'ya 36 bin 600 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Mehmet Bayrakçı'nın kardeşi, ikamet ettiği Güney Afrika'da 2002 yılında öldürüldü. Dışişleri Bakanlığı, cinayeti soruşturan Güney Afrika makamlarından bilgi istedi. Öldürülen kişinin ve şüphelilerin Türk olduğunu bildiren Güney Afrika makamları, soruşturmanın delil yetersizliği nedeniyle düştüğünü ve dosyanın kapandığı bilgisini iletti.
Mehmet Bayrakçı, 6 Mayıs 2014 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak, Türk makamlarınca Güney Afrika’dan istenen belgelerin gelmemesi sebep gösterilerek çok uzun süre hareketsiz kalındığını, bilgi ve belgelerin büyük kısmını kamu makamlarına sunmuş olmasına karşın soruşturmanın sürüncemede bırakıldığını belirterek, yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
'Yaşam hakkı ihlali' kararı
Başvuruyu 20 Haziran’da görüşen AYM, Anayasa'nın 17’nci maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. İhlal kararı oyçokluğuyla alınırken, 6 üye karara karşı çıktı. Başvurucuya 36 bin 600 lira manevi tazminat ödenmesine karar veren Mahkeme, Türkiye Cumhuriyeti tarafından makul sürede soruşturma yürütülmediğine ilişkin iddiayı da oyçokluğuyla kabul edilebilir buldu.
Kararda, 2002 yılında meydana gelen ve 2005 yılında soruşturma başlatılan olay hakkında 2014’te kamu davası açıldığına ve yargılamanın devam ettiğine dikkat çekilerek, "Kasten öldürme suçuna ilişkin 9 yılı aşkın süre devam eden soruşturma aşamasıyla birlikte yaklaşık 14 yıldır devam eden soruşturma ve kovuşturma süresinin makul kabul edilmesi mümkün değildir" tespitinde bulunuldu.
“Etkili soruşturma yapılmadı”
Süreçteki gecikmede Türk kamu makamlarının kusurunun olup olmadığını ve üstlerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğini inceleyen mahkeme, karar metninde şu değerlendirmeyi yaptı:
"Güney Afrika Cumhuriyeti’nden istenen bilgi ve belgelerin gönderilmemesine ya da geç gönderilmesine ilişkin kusurun Türk kamu makamlarına atfedilemeyeceği; ancak sırf bu nedenle soruşturmanın sürüncemede bırakılamayacağı, özellikle 2012 yılında verilen cevabi yazı dikkate alınarak sürece ilişkin değerlendirme yapılması gerekirken kamu makamlarının üzerlerine düşen özen yükümlülüğünü bu anlamda yerine getirmedikleri tespit edilmiştir. Soruşturma ve kovuşturma sürecinin Anayasa’nın gerektirdiği öneme ve özene uygun bir inceleme içermediği, bu nedenle soruşturmanın etkili bir şekilde yürütüldüğünden ve buna bağlı olarak yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğünün yerine getirildiğinden söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır."