Gündem

Aydınlık Başbakan'a ve Taraf'a komplo girişimiyle suçlanıyor

Aydınlık Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Müdürü Mehmet Sabuncu'nun da gözaltına alındığı

07 Aralık 2011 02:00

T24 -  Aydınlık Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Müdürü Mehmet Sabuncu'nun da gözaltına alındığı operasyonun, Başbakan Tayyip Erdoğan, Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Yasemin Çongar ve Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'ı hedef alan bir komplo girişimine dayandığı açıklandı. Oda TV iddanamesinin Başbakan Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Taraf gazetesinde hazırlandığı ve Savcı Kansız'a gönderildiği yolunda içerik taşıyan ve sahte adresli e-mail mesajlarının Mehmet Sabuncu'nun kasasında bulunduğu bildirildi. 

Erdoğan, Çongar ve Kansız adına internet kafelerden alınan e-mail adresleriyle yapılan yazışmalar, polisin Taraf'a verdiği bilgiye 19 Ağustos'ta Aydınlık gazetesinde yapılan aramı sırasında, gazetenin Genel Müdürü ve İmtiyaz Sahibi Mehmet Sabuncu'nun masasında bulundu. Polis bu bilgiyi 12 Ekim'de Taraf'a giderek Çongar'a iletti ve bilgisine başvurdu. Çongar, ifadesinde dile getirdiği görüşü gazetedeki yazısında da tekrarlayarak, "İlgili gazetenin bu sahtecilik ve karalama kampanyasıyla doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisinin olmamasını umarım. Aksi takdirde, bir basın kuruluşu değil, karanlık bir operasyon merkezi olduklarını düşüneceğim" dedi.

Aydınlık gazetesi ise, "Onlar saldırdıkça biz büyüyoruz" başlığını manteşe taşıdığı birinci sayfasından, "Gazetemizin sahibi Mehmet Sabuncu'nun evinde dün arama yapıldı. Arama gerekçesinde Aydınlık'ın, gerçek dışı bularak yayımlamadığı not için 'Kara propagaganda' suçu atıldı. Sabuncu'nun odası 19 Ağustos'ta aranmıştı" duyurusunu yaptı.


Yasemin Çongar'ın "Başbakan, Savcı ve ben" başlıklı yazısı ile Aydınlık gazetesinin birinci sayfasındaki spot şöyle:


Çongar: Deli saçması metinler

Bundan birkaç ay önce İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nden üç görevli Taraf’a gelerek, adımın geçtiği bazı dokümanlar hakkında bana bilgi verdiler ve ifademi aldılar.

Konu, polisin 19 Ağustos 2011 günü Aydınlık Gazetesi binasında yaptığı aramada ele geçen “yazışmalar”dı. Emniyet yetkilileri, bu “yazışmalar”dan bana söz edinceye kadar, varlıklarından haberdar değildim. Haberdar olunca, oturup böyle deli saçması metinler hazırlayanların ya ciddiye alınması imkânsız bir komplonun hazırlığını yapacak kadar zekâsız ya da –daha büyük olasılıkla– Ergenekon soruşturmasını yürüten makamlarla, bu soruşturmaya destek veren siyasi iradeyle ve Taraf gibi soruşturmanın önemine inanan basın kuruluşlarıyla dalga geçerek, süreci sulandırmak isteyecek kadar rahatsız olduklarını düşündüm.

Emniyet yetkilileri, soruşturmanın devam ettiğini, ifademin gizli kalması gerektiğini söylediler; biz de konuya ilişkin haber yapmadık. Dün Terörle Mücadele Şubesi’nden arayıp, Taraf’ın adının da geçtiği soruşturmanın tamamlandığını ve Aydınlık Gazetesi Sahibi ve Genel Müdürü Mehmet Sabuncu’nun benim de hakkında ifade verdiğim “yazışmalar”la ilgili olarak Ergenekon kapsamında gözaltına alındığını bildirdiler. Emniyet yetkililerine göre, ifadem üzerindeki gizlilik kalkmıştı. Taraf yönetimi olarak, 12 Ekim 2011 günü Emniyet görevlilerinin büromuza niye geldiklerini, söz konusu yazışmalarda ne olduğunu, polisin bana neler sorduğunu yazma kararı aldık.

Emniyet yetkilileri, 19 Ağustos 2011’de Aydınlık Gazetesi binasında bir arama yapmış ve o esnada Mehmet Sabuncu’nun masasında bazı dokümanlar bulmuşlar; bu dokümanları inceleyince de benim ifademi almaya karar vermişler. Emniyet yetkililerinin bu dokümanlarla ilgili olarak bana verdiği bilgi, 12 Ekim 2011 tarihli Bilgi Alma Tutanağı’na şöyle yansıdı:

“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız ve sizin aranızda yapıldığı izlenimi veren mail yazışmalarının olduğu, [email protected], [email protected], [email protected], [email protected] şeklinde mail adresleri oluşturulduğu, bu mailler arasında Ergenekon Terör Örgütü soruşturmaları kapsamında hazırlanan iddianamelerin Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Taraf Gazetesi’nce hazırlanıp Cumhuriyet Savcılarına iletildiği şeklinde yazışmaların yapıldığı tespit edilmiştir.”

Bana aktarılan bilgi ise yine sınırlı ama biraz daha ayrıntılıydı. Emniyet yetkililerinin sadece bir kısmını görmeme izin verdikleri e-mail mesajlarından, Başbakan’ın bana ve Savcı Kansız’a talimatlar ilettiği, bizim bu talimatlara uygun şekilde Taraf ekibi olarak OdaTV aleyhindeki iddianameyi kaleme aldığımız, sonra da iddianame metnini Zaman Gazetesi’nin kurye servisiyle, Savcı Kansız’a ilettiğimiz sonucu çıkıyordu.

Haliyle, Emniyet yetkilileri Taraf’a gelmeden önce Başbakan Erdoğan ve Cumhuriyet Savcısı Kansız’a ait olduğu öne sürülen e-maillerin, her iki şahısça da kullanılmadığını ve internet cafélerde oluşturulduğunu saptamışlardı. Bana da söz konusu e-mail adresini kullanıp kullanmadığımı sordular, Taraf’ın Bilgi-İşlem sistemine bakıp, teknik sorumlu arkadaşımızla da konuşarak böyle bir adresin oluşturulup oluşturulmadığını kontrol ettiler ve benim ifademi aldılar. Böyle bir e-mail adresine hiçbir zaman sahip olmadığımı söyledim. Cevaplarımın devamını tutanaktan aktarıyorum:

“Başbakan’la ve Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız’la haberleşmemiz söz konusu değildir. Sadece sorduğunuz e-mail üzerinden değil, başka bir e-mail adresinden de bugüne kadar haberleşmemiz olmamıştır… Bu sahte yazışmaların Sayın Başbakan ve Savcı beyle birlikte benim ismim de kullanılarak yapılan düzeysiz bir karalama girişimi olduğunu düşünüyorum. Bu girişimin inandırıcı olabileceğini düşünenleri biraz da komik buluyorum. Sayın Başbakan’ın onca iş yoğunluğunda, bu şekilde e-mail yöntemiyle haberleşmesi, bana ve soruşturma savcısına talimatlar vermesi, bu talimatların içersinde tarafımızca iddianameler hazırlanarak Savcı beye iletilmesi gibi konuların bulunması, haliyle tümden mantık dışıdır. Ayrıca kendi payıma bu tür bir haberleşmenin hiçbir zaman içinde olmadığımı bildiğim için, rahatlıkla söyleyebilirim ki, e-maillerde yansıyan ilişki külliyen yalandır. Anlaşılan, böyle bir düzmece haberleşme metni üzerinden bir yandan Başbakan Erdoğan ve Savcı Kansız ve tabii halen devam eden davalar yıpratılmak istenirken, bir yandan da benim şahsımda Taraf gazetesinin adı kirletilmek isteniyor. Bu sahte belgelerin bir gazetenin bürosunda ele geçmiş olması ise yapılmak istenen operasyonun kirliliğini arttırıyor.”

İşte böyle! Emniyet yetkililerinin, Taraf’a gelerek bizimle konuştukları 12 ekimden bu yana, meseleyi soruşturmayı sürdürdüklerini biliyorum ancak söz konusu e-mail adreslerini kimlerin oluşturduğu, mesajları kimlerin yazdığı, amaçlarının ne olduğu, bu mesajların nasıl olup da Aydınlık Gazetesi’nin sahibinin masasına ulaştığı konusunda ne gibi bulgulara sahip olduklarından haberdar değilim.

Verdiğim ifadede, Aydınlık Gazetesi’nin bu sahte yazışmalarla muhtemel ilgisi konusunda şunları söylemişim; bugün de bu konudaki fikir ve hislerim aynı:

“İlgili gazetenin bu sahtecilik ve karalama kampanyasıyla doğrudan ya da dolaylı bir ilişkisinin olmamasını umarım. Aksi takdirde, bir basın kuruluşu değil, karanlık bir operasyon merkezi olduklarını düşüneceğim.”



Aydınlık gazetesinin spotu şöyle:

Ergenekon tertibi kapsamında İstanbul ve Tekirdağ'da baskınlar yapıldı. Aydınlık gazetesinin İmtiyaz Sahibi Mehmet Sabuncu ve İşçi Partisi'nin 3 yöneticisi gözaltına alındı. Mehmet Sabuncu'nun evinde yapılan arama gerekçesinde Aydınlık'ın, gerçek dışı bularak yayımladığı not için "kara propaganda" suçu atıldı. Sabuncu'nun odası 19 Ağustos'taki baskında aranmıştı.


Aydınlık'tan Çongar'a yanıt

Yasemin Çongar'ın yazısına Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk'tan yanıt geldi.


İşte o yanıt:

Sayın Yasemin Çongar,

Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Mehmet Sabuncu dün gözaltına alındı. Geceyi İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün nezarethanesinde geçirdi.

Bugünkü (07 Aralık 2011) köşe yazınızda, gazetemize 19 Ağustos 2011'de yapılan yapılan baskında Mehmet Sabuncu'nun odasında el konulan e-posta yazışmalarıyla ilgili emniyet yetkililerine verdiğiniz ifadede:

“Kendi payıma bu tür bir haberleşmenin hiçbir zaman içinde olmadığımı bildiğim için, rahatlıkla söyleyebilirim ki, emaillerde yansıyan ilişki külliyen yalandır. Anlaşılan, böyle bir düzmece haberleşme metni üzerinden bir yandan Başbakan Erdoğan ve Savcı Kansız ve tabii halen devam eden davalar yıpratılmak istenirken, bir yandan da benim şahsımda Taraf gazetesinin adı kirletilmek isteniyor. Bu sahte belgelerin bir gazetenin bürosunda ele geçmiş olması ise yapılmak istenen operasyonun kirliliğini arttırıyor.” diyorsunuz.

Aydınlık gazetesi Başbakan Tayyip Erdoğan, Savcı Cihan Kansız ve sizin aranızda yazışmaların olduğunu gösteren e-postaları haberleştirmiş midir?

Hayır!

Neden?

Başbakan, bir savcı ve bir gazete yazarının böyle bir ilişki içinde olmalarını akıl dışı bulmuştur.

Bu yazışmaların 'sahte oduğunu' ve 'deli saçması' olduğunu düşünmüştür. Gerekçesi bu kadar basittir.

Fakat iş bu kadarla bitmiyor. Aydınlık'ın değer vermediği kağıt parçaları başarılı bir gazete sahibini 'Ergenekon terör örgütü üyesi' yapıyor.

Eğer Aydınlık bunları yayımlasaydı, 'Taraf gazetesine ve bu soruşturmayı yürütenlere yönelik bir komplonun' içine girmiş olacaktı' diyorsunuz.

Peki, yayımlamadığı için Mehmet Sabuncu'nun evinin basılması, gözaltına alınması, terörle suçlanması ve gazetemiz aleyhine asılsız haberler yapılması bir komplo değil mi?

Yasemin Hanım,

Bu alçakça komplo Sayın Başbakan'ın, Sayın Cihan Kansız'ın ve sizin adınız karıştırılarak Aydınlık'a yapılmıştır.

Aydınlık araştırmadan, incelemeden bir konu üzerinde haber yapmaz. Bu bizlerin 50 yıllık tecrübesidir.

Ergenekon soruşturmalarını, iddia edildiği gibi 'sulandırmak' için bu tür sahte e-postalar hazırlamaya gerek yok. Yayımlamadığımız bir 'kağıt parçasından' dolayı Sayın Mehmet Sabuncu'nun gözaltına alınması bu soruşturmaların niteliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Saygılarımızla.