Aydın Engin*
Müjde Rize’den, AKP Reisi’nin memleketi Güneysu ilçesinden ve bizzat Reis’ten geldi:
-Onların dolarları varsa bizim de halkımız, hakkımız, Allahımız var. Hiç endişelenmeyin.
Endişelerim dağıldı. Rahatladım.
Ardından “Damat”, iş adam ve kadınları önünde görücüye çıktı. Bizim yazıişleri tayfasının ukalaları “Abi adam bir saattir hiçbir şey söylemeden konuşuyor. Bu da bir marifet yani” gibisinden yorumlar döktürdüler ama kulak asmadım. Zaten ben damada değil, ekranın alt köşesinde sürekli değişen dolar ve Avro rakamlarına bakıyordum. Damat konuştukça dolar da arttı, Avro da. Asıl marifet bu olsa gerek.
Ama ben hiç endişelenmedim. Nasıl olsa bizim “Hakkımız, halkımız ve Allahımız” var di mi?..
Akşam geç vakit eve gelip, arabayı park ederken karşı apartmanın kapıcısı seslendi:
- Bey, sen gazetecisin bilirsin. Dolar kaça çıktı?
Dikkat isterim. “Dolar kaç oldu” diye sormadı, kaça çıktığını sordu.
-Boş ver, dedim, bizim hakkımız, halkımız ve Allahımız var...
Sözümü dinledi, boş boş bana baktı...
Siz de boş verin. Şu pazar günü papatya falı bakar gibi “indi - çıktı - indi - ah yine çıktı” diye oyalanmayalım. Nasıl olsa bizim “hakkımız, halkımız ve Allahımız” var.
Yani işimiz Allah’a kaldı.
Gelin biz sahiden ciddi konuları konuşalım, yazalım.
Buyrun.
Geçen hafta bir Tırmık’ta “AKP Reisi ile cemaat papaz olmanın da ötesinde kapıştı” gibi bir cümle geçiyordu.
Garo Paylan’dan sabahına cevap geldi.
Garo Paylan’ı tanırsınız. HDP milletvekili. Salt Ermeni azınlığın değil, bütün azınlıkların ve halkların gür sesi. Benim içinse daha yalın; “Yaşayan Hrant”tır o...
Garo’dan gelen kısacık bir mesaj. Aktarıyorum:
“Aydın abi günaydın,
Bu ‘papaz oldu’ çok yaygın kullanılan bir nefret söylemi. ‘Al papazı ver papazı’lar havada uçuşurken bir gol de Aydın Abi’den yedik.
Ortamlarda ‘Garo, Aydın Abisiyle imam oldu’ dedirtmek istemiyorsan (şimdi çok korkmuş olman lazım ;)
Senden başlayarak, eyy cemaati müslimin! ‘Papaz oldu’ demeye son verin!..”
Garo Paylan haklı. Yerden göğe haklı. Demek bu yaştan sonra da öğreneceklerim varmış, dilimi daha da sıkı gözden geçirmem gerekiyormuş.
Öyle ya, mesela benim sevgili arkadaşlarım Garo Paylan ile Harut (Şeşetyan) atışsalar, “Garo ile Harut imam oldular” mı diyeceğiz?
Madem dilimizde yer etmiş nefret söylemi olarak nitelenebilecek deyimlerden sözü açtım, Hrant Dink’in yıllar önceden kalma ve bir türlü denk getiremediğim bir yazı siparişini de şuraya sıkıştırıvereyim.
-Bir Tırmık’ta değinsene, demişti, siz Müslümanlar yahut senin gibi evinde Müslüman havası koklamış, dili Müslüman üslubundan etkilenmişler, tanıdıkları biri ölünce ardından “Toprağı bol olsun” diye akıllarınca sıcak bir kelam etmeye kalkıyorlar. Bu nefret söylemidir oğlum. Müslüman ölünce “Nur içinde yatsın” denir, ama benim gibi bir gâvur ölünce, belki tam ölmemiştir, dirilir çıkar, olmadı hortlar, en iyisi üstünü bol toprakla örtelim ki çıkamasın hesabıyla “Toprağı bol olsun” deniyor. Sence bu nefret söylemi değil de nedir?
Tam da dediğin gibidir Ahparik, tam da dediğin gibidir benim bilge kardeşim...
Bu Tırmık’ın baş tarafında “Şu pazar günü Dolar indi çıktı maskaralığı ile uğraşmayalım, ciddi konular konuşalım, yazalım” demiştim.
Sözümü tuttum ve iyi ettim di mi?"