T24- Yazdığı kitapla Türkiye gündemini değiştiren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, 28 Şubat sürecinden Ergenekon’a Susurluk skandalından cemaatlara kadar bir çok konuda görüşlerini dile getirdi. Avcı, Ergenekon davasında uygulanan yöntemleri “hukukun çıldırması” olarak nitelereyerek, buna Erzurum Başsavcısı İlhan Cihaner’in makamında tutuklanmasını, MİT teşkilatına baskın düzenlenmesini örnek gösterdi.
Hanefi Avcı görüşlerini şöyle dile getirdi:
Böyle ihbar mektubu olur mu?
Bazı soruşturmalarda şunu görüyoruz, önce o insanlar dinlenmiş, daha sonra ihbar mektubuna dönüştürülmüş ve ardından dava açılmış. Öyle ihbar mektupları var ki, 20 kişilik bir ekip o bilgileri bir yılda bir araya getiremez. Şu açık, bazı insanlar izlenmiş veya dinlenmiş, ardından önleri kesilmek için düğmeye basılmış. Benim için de aynı şey geçerli, açığımı bulmak için telefonlarımı dinlediler.
Ben her şeyi çok açık yaşayan bir insanım, dinlemeden korkum yok, tedbirimi alırım. Ama gidişat o ki, cemaat örgütü ileride tüm muhalifleri dinleyebilir. İşadamlarını, herkesi dinleyebilir.
Beni dinleyenler arasında çok yakınım olan birisi var, benim yakınlarımı da tanıyan biri. Cemaat içine girdiğinizde özgür karar veremezsiniz, normalde yapmayacağınız şeyleri istemeseniz de yaparsınız.
Bir savcıyı makamında tutuklayamazsınız!
Siz bir jandarma alayını basamazsınız, bir savcıyı makamında tutuklayamazsınız, MİT bürosuna baskın yapamazsınız. Bu hukukun çıldırmış olmasıdır. Müfettiş istersiniz, öyle araştırırsınız. Siz devletin İstanbul, Ankara ve İzmir savcılarını dinleyemezsiniz. İlhan Cihaner'i makamında tutuklayamazsınız. Eskişehir'deki Jandarma Alay Komutanı'nın evini Erzurum'da alınan bir kararla arıyorsunuz, bunu yapamazsınız. Erzurum'daki özel yetkili mahkeme, Eskişehir'de arama kararı veremez.
Bugün muhafazakarlar zulm ediyor
Şunu savunuyorum, kim olursa olsun, ben de dahil, dürüstçe ve adalet için soruşturma yapılsın. 28 Şubat'ta muhafazakar kesimler mazlumdu, militaristler muhafazakarlara zulmediyorlardı. Ben o gün buna karşı çıktım ve muhafazakar kesim beni alkışladı. Bugün muhafakarlar hakim ve zulmediyorlar, karşı çıktığım budur. Ergenekon tutukluları bugün mazlum pozisyonunda.
Danıştay saldırısıyla Ergenekon arasında bağlantı kurulacak net bir delil yok. Danıştay'ın faili kendi olayı açıkça anlatıyor.
Hrant Dink olayına gelirsek... Siz bir odayı ısıtırsanız odadaki herkes ceketini çıkarır. Savcılar cinayete işleyene mermi satanı bile bulup konuştular, bu kişinin her şeyi tespit edilmiş, aldığı simite kadar belli. Siz neyi zorluyorsunuz. Hrant Dink, devlet içindeki bazı kesimlerin tepkisini çekiyordu. Ancak olayın faili belli.
Türkiye'nin önündeki en büyük engel Güneydoğu sorunudur, her sahada. Orada 8 yıl görev yaptım, halen tüm gelişmeleri takip ediyorum. Türkiye bu zamana kadar birçok sorunla karşılaştı, sağ, sol, irticai örgütler vardı. Ancak devlet her zaman konuyu savcılara ve güvenlik güçlerine havale etti. Oysa ki olması gereken siyasi iradenin bu konunun üzerine gitmesi ve konuyu çözmesiydi. Türkiye'de Kürt sorunu yoktur deniyor, ancak önce bu olayın muhatabına şunu sormalıyız: Senin derdin ne, niye dağa çıktın ve neden savaşıyorsun?. Önce bunu sormalıyız, ardından diğer adımlar gelir.
PKK 4 ayrı devletten toprak alarak bir Kürt devleti kurmak için yola çıkmıştı ancak bu taleplerinden üçünden vazgeçti, şu an sadece kültürel haklarını istiyor Kürtler, bu korkunç bir fırsattır. Ben otursam Öcalan kadar hafif bir ifade yazamazdım. Çözülemeycek sorun değildir, cesaret gerekir. Bunlar eşkiyadır, alçaktır bakış açısıyla bu sorun çözülmedi. Günah sadece PKK ve Öcalan'da mı, bizim günahımız yok mu? Bence devletin günahı daha fazla.
1990'lı yılların sonuna kadar devletin tek sorgu tekniği işkenceydi, bir insanı alarak sorgulamaktı. Burada şahısları suçlamak kolay, bugün Türkiye'nin hiçbir yerinde işkence yapılmıyor ancak 1999'a kadar her yerde yapılıyordu. Başka delil ve emare toplama yöntemleri kullanıyor artık polis.
Kitap yazmak beniz zorladı, kolay deği. Bundan sonra yazacağım kitap Güneydoğu sorunu ile ilgili olacak.
Türkiye'de şu an kimse başına bir şey gelmeyeceğinden emin olamıyor, buna ben de dahilim. Başka ülkelerde insanlar başlarına bir şey gelmeyeceğinden emindir."