29 Temmuz 2019 20:39
T24-Ankara
Atatürk, Ankara’ya ilk kez, yaklaşık 100 yıl önce, 27 Aralık 1919’da geldi. Bozkırın ortasında küçük bir kasaba olan Ankara’da önce -23 Nisan 1920’de- Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yöneteceği Büyük Millet Meclisi’ni kuracak, ardından 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edilecekti. Ancak Atatürk, Cumhuriyet’in ilanından da önce, 17 Şubat 1923’te topladığı 1. İzmir İktisat Kongresi’ni açış konuşmasında “gerçek kurtuluş” için ekonomik kalkınma ve gelişmeye işaret etmiş, bu yoldaki stratejik hedefi de “ziraat” olarak belirlemişti.
İşte o “gerçek kurtuluş” hedefinin peşindeki en somut adımlardan biri, 13 Ekim 1923’te “başkent” ilan edilmekle birlikte hâlâ bir kasaba görüntüsünde olan Ankara’da atıldı: Atatürk Orman Çiftliği!
Atatürk Orman Çiftliği’nin resmi internet sitesinde, “Emeğin ve Fedakârlığın Hikâyesi” başlığını taşıyan “Tarihçe” bölümünde, o ilk adım şöyle ifadelendiriliyor:
“Yıl 1925… Cumhuriyet’in ilanından iki yıl sonra… İmkânsızı başaran Atatürk ve arkadaşlarının bir ülkeyi tepeden tırnağa; eğitimden, tarıma, sanattan, bilime kadar yeniden inşa ettiği yıllar… Yani Türkiye Cumhuriyet’ini, ‘muasır medeniyet seviyesine’ çıkarma adımlarının atıldığı yıllar…
İşte o yılın ilkbaharında yeni başkent olmuş Ankara’da yeni bir milat yazılıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik başarılar ile desteklenmedikçe kazanılan zaferlerin ‘payidar’ olmayacağına dair inancının miladı bu…
Paşa, yerli-yabancı birçok tarım uzmanını köşküne davet ediyor ve Ankara’nın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak istediğini, bunun için yer aramalarını emrediyor…”
(…) “Tetkikler bitiyor ve sonucu Büyük Önder’e arz ediyorlar. Atatürk, elleriyle bugünkü çiftliğin olduğu yeri işaret ediyor ve soruyor:
- Burayı gezdiniz mi?
Uzmanlar, ‘bu yerin, çiftlik kurulması için gerekli vasıflardan hiçbirini taşımadığına ve bataklık, çorak, fakir bir yerle karşı karşıyla olduklarını’ dair kanaatlerini bildiriyorlar.
İşte Atatürk’ün cevabı:
- İşte istediğiniz yer böyle olmalıdır. Ankara’nın kenarında, hem batak, hem çorak, hem de fena yer. Bunu biz ıslah etmezsek, kim gelip, ıslah edecektir?”
(…)
“Tarihe geçen bu girişim, öyle büyük başarılara sahne oluyor ki, yıllarca tarım ve hayvancılık konusunda çığır açan çalışmalar burada yapılıyor. Ve Çiftlik, çok önemli bir misyon üstleniyor:
‘Halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler, hiylesiz ve nefis gıda maddeleri temin eylemek.’
1937 yılına gelindiğinde, Atatürk, diğer çiftlikleriyle birlikte Atatürk Orman Çiftliği’ni de milletine hediye etmek istiyor ve mülklerinin ve çiftliklerinin millete devri için işlemleri başlatıyor. Öncelikle Tapu İdaresi’ne direktif veriyor ve hazırlanan devir belgelerini imzalamak üzere Çiftlik içinde yer alan Marmara Köşkü’ne geliyor. Bir ay sonra Başbakanlığa yazdığı 11 Haziran 1937 tarihli tezkere ile hayvan varlığı ve demirbaşları ile birlikte bütün tesislerin, Hazine’ye bağışlandığını bildiriyor…”
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş süreciyle eş zamanlı olarak “gerçek kurtuluş” arayışıyla inşa edilen Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ), kurumun hâlâ yayında olan sitesinde aktarılan kısa hikâyesi bu.
Son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi ile Medipol hastanelerinin kurucu vakfı olarak görünen TEBA’ya kiralama yolu üzerinden arazi devri ile gündeme gelen AOÇ, bugün, 52 milyon metrekareye yayılan arazisinin neredeyse yarısını* kaybetmiş durumda.
Atatürk’ün planına göre, iki hatta büyüyen şehrin merkezinde yer alacak çiftlik, hem diğer çiftçiler için örnek oluşturacak üretim modelleri, hem geniş yeşil alanı, hem de bu alanlarda yapılacak kültürel faaliyetlerle modern kent yaşamının önemli simgelerinden biri olacaktı. İzleyen süreçte bu hedeflere ulaşıldı.
AOÇ, 20 bin dönüm arazinin satın alınmasıyla oluşturulmaya başlandı. Yapılan plana göre, Ankara’nın merkezinde devasa bir çiftlik alanı oluşturulacaktı. Plan dahilinde, çevrede bulunan ve işletilmeyen Etimesgut, Balgat, Çakırlar, Güvercinlik, Macun, Tahar ve Yağmur Baba çiftlikleri de satın alındı. Zaman içerisinde çiftlik arazisinin büyüklüğü 52 milyon metrekareye kadar ulaştı. Büyük bölümü yeşil alan haline getirilen çiftlikte, başlangıçta çok az sayıda bina yapıldı.
İçinde az sayıda ağaç ve çok az sayıda yapı bulunan devasa araziye yönelik planlamalar yabancı mimarlarla, bilim insanlarıyla yapıldı. Çiftliğin bir bölümü zirai faaliyetler ve hayvancılık için ayrılırken, bir bölümü rekreasyon alanı olarak düzenlendi. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinden elde edilen ürünlerin işlenerek pazarlanması, çiftliği aynı zamanda bir dönem yeni başkent Ankara’nın endüstri merkezi hâline getirdi. Çiftlikte hazırlanan ürünlerin satışı ve pazarlanmasıyla hem gelir elde edilmesi, hem de ticari hayatın geliştirilmesi amaçlandı. Bozkır görünümündeki çiftlikle faaliyetler, fidan yetiştirme, bahçecilik, bağcılık ve hayvancılık ile başladı.
Çiftlik, vücut bulmaya başladıkça halka açıldı. Çiftliği gezmeye gelenler için 1926’da "Gazi İstasyonu" adlı tren istasyonu yapıldı. İstasyonun bir bölümü daha sonra Merkez Lokantası olarak bilinen, Atatürk’ün de sıkça kullandığı lokantaya çevrildi. Atatürk ile 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün en bilinen yemek fotoğrafının da çekildiği mekân olarak bilinen, Atatürk’ün 1920’lerin ikinci yarısından itibaren dostları ve konuklarıyla bir araya geldiği, zamanla Ankara’da siyasetçilerin, bürokratların, sanatçıların, gazetecilerin uğrak yeri olan, Cumhuriyet tarihi boyunca renkli balolara ve organizasyonlara ev sahipliği yapan Çiftlik Merkez Lokantası, işletmecinin kirayı ödeyememesi nedeniyle AOÇ’nin girişimiyle 2013’te kapatıldı. “Kültür varlığı” olarak tescil edilen mekân, daha sonra Kaşıbeyaz Lezzet Grubu’na kiralandı ve 2016’da “Kaşıbeyaz Ankara” olarak açıldı.
1933 yılında çiftlikte kurt, tilki, çakal, ayı, domuz, süne, kımıl gibi hayvanların teşhiri için küçük bir hayvanat bahçesi kuruldu. Çok ilgi çeken Hayvanat Bahçesi, 1940’ta büyütüldü ve Melih Gökçek’in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndaki Ankapark Projesi için kapatılana kadar varlığını sürdürdü.
1936-1937 yılları arasında mimar Ernst Egli tarafından, Atatürk’ün isteği ile çiftlik arazisinde bira fabrikası, bira fabrikası hamamı, memur ve işçiler için konutlar, Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe için bir ev ve çiftlik müdürü için yapılan villa inşa edildi.
1981’de de, Ankara Ticaret Odası, Atatürk'ün Selanik'te doğduğu evin bire bir kopyasını çiftlik arazisi üzerine inşa etti. Bu ev, müzeye çevrildi.
Atatürk’ün 1925’te oluşturulması talimatı verdiği, ölümünden bir yıl önce Hazine’ye bağışladığı AOÇ arazisi, ölümünden hemen sonra talan edilmeye başlandı.
52 milyon metrekarelik bir alana yayılan AOÇ, Atatürk’ün ölümünden bu yana arazi varlığının yarısına yakınını kaybetti. Ankara’nın akciğeri de olan AOÇ arazisinin yeşil alanlarındaki kaybın da yüzde 40 düzeyinde olduğu belirtiliyor.
1939’dan itibaren arazi yavaş yavaş toprak kaybetmeye başladı. Kamu kurumlarına 1939-1989 yılları arasında 23 milyon metrekareye yakın arazi (52 milyon metrekarenin yüzde 44,23’ü) satıldı. Bu arazilerin büyük bölümü, AOÇ’nin merkezi olarak nitelenen bölgeden uzakta, 1950’de çıkartılan, bölgeye özel statü kazandıran yasadaki esneklikler kullanılarak satılabildi. 1980’den sonra arazinin bir bölümüne Gazi Orduevi yapıldı, bir bölümü Devlet Mezarlığı olarak düzenlendi.
AOÇ’de 1988 -2012 yılları arasında arasında da “bedelsiz tahsis ve kiralama” yöntemi kullanılmaya başlandı. Bu dönemde, artık AOÇ arazisinin merkezi/kalbi olarak nitelenen yeşil alanlar da adım adım erimeye başladı. Bu dönemde bedelsiz tahsis yöntemiyle önce kamu kurumlarına, kamu kurumları aracılığıyla da bir bölümü özel kurumlara devredilen arazi miktarı 1 milyon 158 bin metrekareyi buldu. Ve AŞTİ, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Ankapark
AOÇ’nin tapulu malı olan ve kamu kuruluşları ile özel kişilere kira karşılığı verilen arazi miktarının 6 milyon 888 bin metrekareye ulaştığı belirtiliyor. Böylece AOÇ’nin yüzde 50’ye yakınına (yüzde 47,12) tekabül eden 24 milyon 503 metrekarelik bölümü satılmış ya da tahsis edilmiş, kiralanmış oldu. Ancak kiralanan alanlarda yapılan devasa yapılar, geri dönülmez tahribata yol açtı. Yeşil alanlar yok edildi, geri dönüşü mümkün olmayan imar faaliyetleri yapıldı.
Kiralama yöntemiyle arazinin geri dönülemez biçimde yapılaşmasının önünü açan gelişmelerden biri, Ankara Şehirlerarası Terminal İşletmesi’nin (AŞTİ) inşa edilmesi oldu. AŞTİ, kiralama karşılığıyla belediyeye devredilen araziye yapıldı. Melih Gökçek, 2026’da kiralama süresi bitecek olan AŞTİ’nin taşınması için proje geliştirdi, ancak bu proje belediye başkanlığını bırakmasıyla şimdilik rafa kalktı.
2008’de Bakanlar Kurulu kararıyla AOÇ arazilerindeki yetkinin Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne devri son dönemdeki büyük yapılaşmanın önünü açtı. 900 bin metrekare büyüklüğünde bir alana yeni Başbakanlık Yerleşkesi ve yollar yapılması planlandı. Söz konusu yapı, daha sonra Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine Cumhurbaşkanlığı Beştepe Külliyesi olarak bugüne geldi. Toplamı 1,2 milyon metrekareyi bulan, SİT derecesi değiştirilerek yapılaşmaya açılan diğer bir alana da, eski Hayvanat Bahçesi alanı da dâhil edilerek, Ankapark yapıldı.
Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi ve Ankapark’ın yapımı ile ilgili olarak idari yargıda açılan 30’u aşkın davada çok sayıda “yürütmeyi durdurma” kararı verilmesine rağmen inşaatlar devam etti. İnşaatların bitim aşamasına geldiği sırada ise en kritik 5 davada, yapılaşmaya onay veren kararlar çıktı. Yargı kararlarının zamanında uygulanmamasıyla başlayan süreç, devasa inşaatların tamamlanmasıyla sonlandı. Yargı, AOÇ arazisinin “1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı” şerhini kaldıran kararları onaylayarak, tahribata yol verdi.
Önce SİT derecesinin değiştirilmesi, daha sonra arazilerin “kentsel dönüşüm” kapsamına alınarak yapılaşmaya olanak tanınması ile yürütülen bu süreç, 37 bin metrekarelik bir arazinin ABD Büyükelçiliği’ne TOKİ üzerinden satılması ile de gündeme geldi.
AOÇ arazisinde artık Hayvanat Bahçesi yok. Merkez Lokantası 1960’larda ilk kez özelleştirilmişti. Uzun yıllar lokantayı işleten isimler icralık olunca, AOÇ yeniden ihaleye çıktı ve 10 yıllığına bir et lokantasına kiralama yapıldı.
Bira Fabrikası uzun yıllardır faaliyette değil. İşçi lojmanları ve hamam bölümü de öyle. Tarihi fabrika, müze vb. bir şekilde kullanılabilecek özelliklere sahip. Ancak bunun yerine alana TBMM Kongre ve Kültür Merkezi yapılması kararı alındı. SİT derecesi değiştirilerek yapılan planlama, 2013’te Danıştay kararıyla durdurulabildi. Yargı kararı olmasaydı, AOÇ’nin kalbi olarak nitelendirilen bölgede önce yıkım yapılacak, daha sonra ise devasa binalar inşa edilecekti. Tarihi bira fabrikası ve eklentileri atıl durumda akıbetini bekliyor.
1950'li yıllardan başlanarak Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu'na, Çimento Fabrikaları’na, kömür depolarına, trafolara, çeşitli fabrikalara, spor tesislerine, konut kooperatiflerine, hal yeri yapımına, üniversitelere, Ankaray depolama tesislerine, Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali'ne, Ordu Evi'ne, turistik tesislere tahsis edilen, kiralanan, satılan çiftlik arazisi, parça parça yok edildi. AOÇ arazisinden parça alan diğer kurumlara gelince, şöyle:
Şeker Fabrikası Türk Traktör TİGEM-Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü MİTAŞ AŞTİ-Ankara Şehirlerarası Otobüs Terminali Gençlerbirliği Spor Kulübü Ankaragücü Spor Kulübü DMO-Devlet Malzeme Ofisi Devlet Mezarlığı Petrol Ofisi A.Ş. Genel Müdürlüğü, Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğü Türkiye Jokey Kulübü Atlı Spor Kulübü Binicilik İhtisas Kulübü Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Ankara Set Çimento Fabrikası MİT Müsteşarlığı Büyükşehir Belediyesi Fen İşleri BELKO Yenimahalle Belediyesi Etimesgut Belediyesi Karayolları Genel Müdürlüğü Etibank Makine ve Kimya Enstitüsü Kurumu Toprak Mahsulleri Ofisi Devlet Su İşleri Sosyal Güvenlik Kurumu Şap Enstitüsü MTA-Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü TPAO- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı MİTAŞ PTT Genel Müdürlüğü ABD Büyükelçiliği TEBA Vakfı.
Bugün AOÇ’de, kuruluş amacını anımsatacak sınırlı sayıda üretim var sadece. Süt ve peynir üretimi, meyve suyu tesisi, şarap fabrikası varlığını sürdürüyor. Çiftlik içerisinde gezinti yapılabilecek alanlar hâlâ mevcut. Kuruluş amacından çok uzaklaşılmış olsa da AOÇ’nin getirildiği bu haliyle kısmen de olsa korunma şansı hâlâ sürüyor. Ancak AOÇ, bugün de yeni bir “kiralama” ile gündemde. Özel statüsü gereği satılması mümkün olmayan arazinin 555 bin metrekarelik bölümünün önce Hazine ve Maliye Bakanlığı’na devredildiği, devirden sonra da kiralama yöntemiyle TEBA Vakfı’na verildiği anlaşıldı. TEBA, aynı zamanda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın kurucusu olduğu, bakanlık koltuğuna oturmasının ardından ilişkisini kestiğini açıkladığı Medipol Üniversitesi ile Medipol hastanelerinin kurucu vakfı. Kısa süre önce başkentin tarihi Ankara Garı yerleşkesindeki bazı binaların Medipol’a devredildiğinin ortaya çıkmasıyla gündeme gelen vakıf, “kiralama” yöntemiyle birçok kıymetli arazi ve binanın sahibi oldu.
TMMOB: Nasıl ve hangi şartla kiralanıyor belli değil, tam bir talan yaşıyoruz Vakfın, AOÇ arazisiyle ilişkisi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şubesi’nin AOÇ arazisinin 555 bin metrekarelik bölümünde plan değişikliğine gidilmesi konusunda açtığı davayla ortaya çıktı. TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, arazinin vakfa tahsis edildiğini TEBA Vakfı’nın açtıkları davaya müdahil olmasıyla anladıklarını söyledi. Hem AOÇ arazisi, hem Gar binalarının tahsisi konusunda devam eden davalarda henüz verilmiş bir yürütmeyi durdurma kararı yok. AOÇ’de Zırhlı Birlikler Komutanlığı’na tahsis edilen ve ağaçlandırılan bölge, plan değişikliğinden önce “yeşil alan” olarak görünüyordu. Bir dönem stadyum yapımı için tahsis edilmesi düşünülen alan, iddiaya göre Hazine ve Maliye Bakanlığı’na tahsis edildi ve bakanlık eliyle kiralandı. Plan değişikliğine karşı dava açan TMMOB Ankara Şube, yürütmeyi durdurma istedi. Davaya TEBA Vakfı’nın müdahil olmasıyla, kiralamanın yapıldığı anlaşıldı.
TMMOB Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, T24’ün AOÇ dosyası için şu değerlendirmeyi yaptı:
“Krokilerde de net bir biçimde görülüyor. Sağlık kompleksi yapılmak istenen bu alan, Bilkent Şehir Hastanesi’ne sadece 3 kilometre uzaklıkta. Şubat ayında fark ettik aslında bunu ve plan değişikliğine karşı dava açtık. Ağaçlandırılacak alandı ama SİT derecesini düşürdüler. Plan değişikliği üzerinden açtığımız davaya TEBA Vakfı müdahil oldu ve biz buradan anladık aslında. TCDD’deyle ilgili davalarımıza da müdahil oldular. AOÇ arazisi yüzde 40 azaldı zaten. Bizim de ulaşamadığımız bir bilgi var burada. Hazine devrediyor ama şartları, nasıl yapıldığı belli değil. Tam bir talan dönemi yaşıyoruz. Sağlık Bakanı’nın eski sahibi olduğu grup ve grubun kurucu vakfından söz ediyoruz. Sağlık bilimleri ile birlikte ticaret, lojman, konut, üniversite, hastane ile birlikte sağlık rantı hedefliyorlar. Birinci derece tarihi ve doğal SİT alanı iken, SİT derecesini değiştirdiler, sürdürebilir kontrollü kullanım alanı haline getirdiler.” *Bu dosyada paylaşılan satış, kiralama ve tahsis rakamları ile bilgiler, başta Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği olmak üzere, uzmanların hazırladığı rapor ve çalışmalardan derlendi.
© Tüm hakları saklıdır.