T24 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, katıldığı televizyon programında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Anayasa referandumuyla ilgili tahminde bulunan Arınç, 'Yüzde 60 olmasa bile 59 olur'dedi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına geçmesini olumlu bulduğunu söyleyen Arınç, Baykal'ı özlemediğini, Ecevit'i özlediğini belirtti. 'Yeni bir ordu mu?' tartışlamarına üzüldüklerini vurgulayan Arınç sözlerine şöyle devam etti: "Tek ordumuz var bizim. Yapılacak her şey bu ordunun içinde, yeni düzenlemelerle yapılacak. Bizim yedeği olan başka bir kurumumuz yok.''
Bülent Arınç, CNNTürk'te yayımlanan ''Ne Oluyor?'' programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını şöyle yanıtladı:
Başbakan Erdoğan'ın parti liderleriyle görüşmesi kapsamında MHP ve BDP ile görüşmemesine ilişkin bir soru üzerine Bülent Arınç, bu partilerle kapıların tamamen kapalı olduğunu belirterek, ''Yani Oktay Vural ya da Emine Ayna mantığıyla ortaya çıkılırsa bu görüşmelerin yapılması mümkün değil. Ama partilere bu zihniyet ve üslup hakim olduğu sürece bunlarla görüşmenin bir faydası da yok. Bu görüşmeler yapılmadığı sürece AK Parti bundan bir şey kaybetmez, hükümet de bir şey kaybetmez. Ama iki partinin tabanında müthiş tepkiler var'' dedi.
Genel başkanların veya grup başkanvekillerinin milletvekillerinin üslubunu tayin ettiğini anlatan Arınç, şöyle konuştu:
''Şimdi nezakette, kibarlıkta insanların özel hayatlarını veya gizli kalması gereken konularda... Bahçeli'yi hep örnek alırım. Şimdi böyle bir kişi, yanında birisinin bağırması, çağırması, hakaret etmesi karşısında kolundan çekip de (otur bakalım aşağıya) deyiverse üslup bir anda değişir. Birilerinin önü açılırsa kötü örneklerle siyaset meydanları ve ekranlar dolarsa onu temizlemek zor oluyor. Bu bizden yapılırsa biz bunun önüne geçeriz.
Genel Kurul'daki görüşmelerde milletvekili arkadaşlarımız sabır üstüne sabır tazeliyorlar, bunlara cevap vermeme noktasında. Cevap verseler kavga çıkacak, zaman zaman olduğu gibi.''
'Baykal'a özlem içinde değilim'''CHP Genel Başkanlığına Kemal Kılıçdaroğlu'nun seçilmesinden sonra CHP'de siyasi bir üslup değişikliği görüyor musunuz?'' şeklindeki soruya Arınç, ''Henüz tam değil'' yanıtını verdi.
''Kılıçdaroğlu'nun seçtiği grup başkanvekilinin kürsüye çıktığında sadece bağırdığını'' ifade eden Arınç, şöyle devam etti:
''Ben CHP'deki Genel Başkan değişikliğini fevkalade olumlu buluyorum. Partiye bir dinamizm kazandırdığını da görüyorum. Bunu CHP'nin propagandasını yapmak için söylemiyorum. Herkesin gördüğünü ben de görüyorum diyorum. Ama onun CHP'yi dönüştürme noktasında veya CHP'ye yeni siyaset alanları açma konusunda ya da hep alıştığımız için daha önceki genel başkanın üslubu, hedefleri, vizyonu tavrı konusunda çok farklı hale gelmediğini hala görüyorum. Yani bir lider, çevresiyle ekibiyle belli olur. İstanbul'a il başkanı yaptıkları kişiyle burada görevlendirdikleri bazı kişilerin geçmişten kalan bazı izleri fazlasıyla taşıdığını söyleyebiliriz. Ama bu haliyle bile ileriye dönük bir ümit veriyor.''
Arınç, ''Genel Başkan değişiminin AKP için bir katkısı var mı? Çünkü bir muhalefet eksikliğinden hep şikayet ettiğinizi biliyorum'' sözleri üzerine, ''Rakibimiz güçlü olsun diyorum, temenni ediyorum'' dedi.
''Deniz Baykal'ı özlüyor musunuz?'' sorusuna da Arınç, ''Hayır böyle bir özlem içinde değilim. O da beni özlemiyordur umarım'' karşılığını verdi.
'Rahmetli Ecevit'i özlüyorum'Bülent Arınç, bir siyasetçi olarak Bülent Ecevit'i özlediğini de belirterek, şunları kaydetti:
''Rahmetli Ecevit, ne kadar kızarsa ne kadar kendisine ters gelen bir olayla karşılaşırsa karşılaşsın, nezaketi elden hiç bırakmazdı. Dinlerken onu, saygı görürdünüz. Şimdi onu özlüyoruz. Lider olarak Mecliste bu yok. Hem demokrasi ve özgürlükler konusunda, siyasi nezaket konusunda Ecevit'in başka şeylerine sahip çıktıkları gibi buna sahip çıksalar. Mesela ben isterdim ki DSP'li 6 milletvekili Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götüren CHP belgesine imza atmasaydılar. Rahmetli Ecevit sağ olsaydı atar mıydı, atmaz mıydı? Bunu bilmiyorum. Ama Ecevit'in halka gidilecek bir noktada bir engel oluşturmayacağını şahsen düşünüyorum.''
'Anket olsaydı, Ahmet Türk çıkmazdı'Arınç, ''Barış ve Demokrasi Partisi olmadan bir çözüm mümkün görünür mü sizin için? BDP'nin bir şekilde bunun içinde olmasını sağlamak mümkün müdür ya da BDP ne yapmak istiyor, size göre...'' sorusuna karşılık şunları söyledi:
''BDP'siz bir çözüm olabilir. Çünkü şüphesiz bağımsız seçildiler ve içerİde bir grup kurdular. Parti kapandı, yeniden grup kurdular. Sayın Ahmet Türk genel başkanlığa devam edebilseydi, çok daha iyi bir muhatapla çok daha iyi bir noktaya geleceğimizi şahsen düşünüyordum. Bizim Anayasa Mahkememizin kararları biraz enteresandır. Yani bir parti kapatılacaksa 'yasaklanması gereken kişiler kim olsaydı' diye bir anket yapsanız Ahmet Türk çıkmazdı mesela, başka biri çıkardı.
BDP ile bu sorunları konuşmanın ve sorunun çözümüne olumlu katkılarının olmasının faydalı olacağını düşünüyorum ama böyle bir şeye yanaşmadıkları, böyle bir sorumluluğu almadıkları ve adres olarak başka yerleri gösterdikleri, örgüt ve İmralı'yla irtibat ve ilişkilerini devam ettirdikleri sürece denklemin dışında kalırlar ve bu da çözüm için çok fazla zarar vermez.''
'Ortada bir gerçek var'Bakan Arınç, terörle mücadele konusundaki özel birliklerin kurulmasına ilişkin bir soru üzerine de ''İkinci bir ordu mu kuruluyor?'' şeklindeki haberlere üzüldüklerini dile getirdi.
Birilerinin böyle başlık atmakla ''bir taşla on kuş vurmayı'' hesapladığını ifade eden Arınç, ''Hayır tek ordumuz var bizim. Yapılacak her şey bu ordunun içinde, yeni düzenlemelerle yapılacak. Bizim yedeği olan başka bir kurumumuz yok'' dedi.
Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sadece belli görevler için yetiştirilecek, diyelim beş sene çalışacak ve gözünü budaktan esirgemeyecek, yani sınır güvenliğiyle birlikte sızmalara karşı mücadeleye karşı bütün teçhizatıyla hazır olacak böyle bir birliğe ihtiyacımız var.
İsterseniz buna nitelikli uzman erbaşlar diyelim. Ortada bir gerçek var. Ya bir çukurun içinde ya bir tepenin üstünde... Kendilerinin inip eşkıya kovalayacak bir çabası yeterli değil. Çünkü oraya ancak helikopterle ulaşılabiliyor. Bir başkası dağlık bir yerden sınırın geçmesi nedeniyle girişlere engel olunamıyor. Yani sizin taburunuz var, alayınız var, tugayınız var. Öbürleri kendi özel kıyafetleriyle yani diyelim ki o yörenin kıyafetleriyle ellerinde gelişmiş silahlarla hayatı sadece mağarada yaşamak, zamanı gelince eylem yapmak ve sonra da bildikleri yoldan kaçmak olan bir grupla mücadele ediyorsunuz. Bunun için özel bir çabaya, eğitime ihtiyaç var. Aynı onlar gibi yaşayabilecek, onlar gibi vurabilecek, mücadele edebilecek bir ekip.''
Demokratik açılım süreciDemokratik açılım sürecine ilişkin bir soru üzerine de Arınç, bütün sorumlulukların hükümette olduğunu ve hükümetin de bu sorumlulukları bilerek çalıştığını ve sekiz yıldan bu yana her seçimde de halkın desteğinin AKP'nin arkasında olduğunu söyledi.
''Dolayısıyla bizim bir şeyden korkarak, endişe ederek, sağa sola bakarak yolumuzu tayin etmemiz mümkün değil'' diyen Arınç, doğru bildiklerini yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini kaydetti.
Arınç, şöyle konuştu:
''Ancak demokratik açılım, daha güzel ifadeyle milli beraberlik veya kardeşlik projesi, çok olumlu, çok doğru ve çok iyi tespit edilmiş bir meseleydi ama maalesef iç politikaya kurban edildi. İç politika da muhalefetin tavrıdır. Yani muhalefetin kendi dönemlerinde başaramadıkları, sonuçlandıramadıkları ve zaman zaman 30 yıldır 'nerede hata yaptık& deyip sorulduğunda, herkesin hatalarını saydığı bir zamanda buna destek vermeleri gerekirdi, vermediler. Bu işle doğrudan ilgili olduğunu söyleyen partinin desteği bile olmadı. Dolayısıyla AK Parti bu konuda yalnız kaldı ve ama buna rağmen işe devam etti.''
'En az yüzde 59'Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, referandum sonuçlarına ilişkin, ''Yüzde 60 olmasa bile 59 olur. 'Evet' oyu çıkacak, yürekten inanıyorum. Ağanın eli tutulmaz, 60'ın üstünde olursa 'niye bu oldu' mu diyeceğiz'' dedi.
'Bu bir seçim değil'
Arınç, şöyle konuştu: "Bu milleti ne kadar tanıyorsam, bu milletin içinde ne kadar yaşamışsam, derdine, sevincine ne kadar ortak olmuşsam, ortak değerleri ne kadar paylaşmışsam, yıllardan beri en az 40 yıldan beri siyasetin içerisinde tanıyabildiğim kadarıyla bu millet kendisi için yapılan bu iyi düzenlemeleri reddetmez.. Diğer partilerin durumuna acıyorum, 'hayırda hayır vardır' bu 'hayır' demek için yeterli bir şey değil, bu basit demagojik bir söz, hayırlı işte de 'evet' denir. Yani biz bu sözlerle halkın 'hayır' oyu vermesini hiç bir zaman temin edemeyiz. Yani buna oy verdiğimiz zaman açlık bitecek mi, çiftçi şöyle mi olacak, böyle mi olacak? peki 'hayır' verdiğiniz zaman mı olacak bunlar, çok basit sözler... Herkes bu Anayasa'da neler değiştiğini biliyor, sadece birileri duymak ve bilmek istemiyor. Öbürü sadece kategorik olarak 'hayır diyeceğiz' diyor, 'niçin hayır' diye kendi tabanı sorguluyor, bunun bir cevabı yok, kesin itaatle, bağlılıkla veya birilerinin çok kullandığı tabirle biatla bu işler olmaz, göreceksiniz tabanlar bunlara 'evet' diyecek, az veya çok, ve mutlaka hayırlar az olacaktır. Çünkü psikolojik olarak da 'evet' daha yumuşaktır, daha sevecendir. 'Hayır' olumsuzluktur, negatifliktir, niye 'hayır' diyeceğiz. Evet 'hayır' diyebilen bir Türkiye'ye ihtiyacımız var, gerektiği zaman diklenip, başını dik tutarak 'ben teslimiyetçi bir politika içerisinde değilim, haddini bil' 1 Mart tezkeresinde dediğimiz gibi, 'Dur bakalım, hayır demesini de biz biliriz. Burası Meclis, burada milli irade var', dediğimiz için çok şey kazandık biz, birileri kızacak şimdi bana tabii çok şey kaybettiğimizi söyleyenler de var. Ama ben çok şey kazandığımıza inanıyorum...''
'Umuda yolculuk başlayacak'Arınç, ''Evet veya hayır durumunda, siyasi manzara bundan nasıl etkilenir'' şeklindeki bir soruyu da ''Bu bir seçim değil...YSK diyecek ki referandum 'evet'le sonuçlanmıştır, sayısal olarak bakarsa bir anayasal değişikliğin onaylandığını göreceğiz, Türkiye'de yeni bir dönem başlayacak, umuda yolculuk başlayacak...'' diye yanıtladı.
'Yüzde 40'ların üzerindeyiz'Arınç, ''Partinizin sık sık kamuoyu yoklaması yaptırdığını biliyoruz, son rakamlar nelerdir?'' şeklindeki soruya karşılık, ''Seçimle ilgili biz 40'ların çok üstündeyiz, buna inanın. CHP açısından değerlendirdiğiniz de CHP, Sayın Deniz Baykal ile yüzde 20-22 bandına yerleşmişti. Kılıçdaroğlu'yla yüzde 25-26'ları gördü ama yüzde 30'ları 32'leri görmedi...'' dedi.
Saadet Partisi'ndeki gelişmelerBülent Arınç, Saadet Partisi'nde son dönemde yaşanan gelişmelere ilişkin soruları yanıtlarken, geçmişte kendilerinin de içerisinde yer aldıkları bu siyasetle ve izlenen yöntemle Türkiye'de bir sonuç alınamayacağını, ülkeye hizmet verilemeyeceğini ortaya koyduklarını ve Saadet Partisi ile yola devam etmek yerine yeni bir ekip, program ve vizyonla Türkiye'nin gerçeklerine uygun, ''halk için siyaset yapma'' anlayışını kabullenerek AK Parti'yi kurduklarını söyledi. Arınç, ''Şimdi dönüp bakıyorum biz çok hayırlı, doğru, iyi bir iş yapmışız. Çünkü bunun halktaki karşılığını gördük ve ilk seçimde iktidara geldik. 8 sene geçti iktidardayız'' dedi.
Geçmişte kendi başlarına gelenin Numan Kurtulmuş'un da başına geldiğini ifade eden Arınç, Kurtulmuş'un kendi özgün fikri olan, mevcut siyaseti iyi okuyan, çevresinde çok değerli insanlar bulunan bir kişi olduğunu belirtti. Arınç, şunları kaydetti:
''Yüzde 10'luk barajı aşar mı, iktidar ortağı olur mu onu bilmem. Böyle bir şey reel politikada görünmüyor. Ama ilkeli ve kendi özgün siyasetini takip eden ve başarıya doğru yol almış olan bir siyasetçi tipi. Bunu Sayın Erbakan'ın ve Erbakan'ın yakın arkadaşlarının kendi sistemleri içerisinde kabullenmesi mümkün değil. Biz o yapıyı çok iyi biliriz. Çok iyi insanlardır. Her birine aşırı sevgimiz ve saygımız vardır, hiçbir kötülük de görmedik ama kendi dünyalarında bu siyaset anlayışının yüzyıllar boyu devam edebileceğini, netice almanın önemli değil, bu siyaseti yapmanın, Milli Görüş için çalışmanın ibadet olduğunu söylüyorlar. Kabul edersiniz etmezsiniz, onların defterinde kitabında iki adaylı kongre yok. Tek liste var ve listeyi belirleme yetkisi de sadece bir şahısa ait. Böyle bir yapının dışına çıktığınız anda bünyede karmaşalar olacaktır.''
Yaşananlar karşısında iki tarafın da işinin zor olduğunu belirten Arınç, ''Sayın Erbakan, saygınlığını devam ettirmesi açısından bir bilen noktasında, kendisine sorulan, görüşü alınan, eli öpülen, herkesin saygı duyduğu bir insan olarak yerinde, ağır olması gerekirken politikaya, siyasete, partinin iç işlerine bu kadar müdahale etmesi onu çok yıpratacaktır. Böyle bir yıpratma sonucunda 'genel başkan oldum, partide ben artık istediğimi yapabilirim' düşüncesi de Numan Bey için çok gerçekçi görünmüyor'' diye konuştu.