Gündem

Arınç: Vardar Ovası olayı yüzde 100 espriydi

Arınç, Kanal 24 Televizyonu'nda yayınlanan programda, gündeme dair konular hakkında değerlendirmelerde bulundu

14 Ağustos 2013 03:58

Ramazan Bayramı'nda Bursa'da katıldığı bir programda Vardar Ovası adlı türküye içinde rakı kelimesi geçiyor diye itiraz edildiğine yönelik yorumlar  yapıldığının anımsatılması üzerine Arınç, söz konusu olayın Bursa'da Balkan göçmenleriyle bayramlaşma sırasında yaşandığını ve gündem maddesi haline  gelmesine anlam veremediğini söyledi.
"Neşeli ortamda geçen olayı malesef her zaman olduğu gibi mecrasından saptırdılar. İyi de oldu, bu vesileyle kimin ne kadar, kaç gram, kilo olduğu, ne  yapmak istediği ortaya çıkıyor" diyen Arınç, Bursa'daki olayda Kültür ve Turizm  Bakanlığı kadrosunda bulunduğunu ifade eden kadın sanatçının yurt dışı turnelere  gönderilmediğinden şikayet ettiğini, kendisinin de "birkaç şarkı dinleyip, not  vereceğim, 8'i aşarsan Kültür Bakanımızdan seni yurt dışına göndermesini  söyleyeceğim" diye espri yaptığını anlattı.
Arınç, çok neşeli, espiritüel bir ortamda türkülerin söylendiğini,  Vardar Ovası türküsüne sıra gelince "Onun içinde rakı falan geçiyor" dediğini ve  herkesin güldüğünü, kimsede olağanüstülük olmadığını ifade ederek, şöyle devam  etti:
"Niye Vardar Ovası olmadı diye o akşam bütün televizyon kanalları  olayı verdi. Bereket ki herşeyi verdiler, yoksa kesip biçip verselerdi, 'adam rakıya çok fena taktı' derlerdi. Yüzde 100 espriydi. Espriyi bu kadarla anlayan,  bu kadarını bile hoş görmeyen bir zihniyet var karşımızda, bu onların seviyesini  gösterir. Orada rakı parası geçiyor, aynı zamanda sıla parası da başlık parası da  geçiyor. İki sene öncesini bulmuşlar Atatürk Araştırma Merkezi'nin Atatürk ile  bir toplantısına başkanlık etmiştim Üsküp'te. Orada da sanatçılar pekçok türküler  söylediler. Ben de twitimde bunlardan ne kadar çok hoşlandığımı yazmışım, ama  orada hoşlandığım şarkıyı, türküyü yazmamışlar. Belki orada sıla parası vardı,  belki başlık parası, belki de rakı parası vardı. Öyle bir twit atmanın 2 sene  sonra böyle karşılanacağını hiç tahmin etmemiştim. Diyelim ki bu bir espri  değildi, ciddi olarak söyledim, buna da kimsenin gücenmemesi lazım, kızmaması  lazım. Her şarkıyı, türküyü beğenecek halimiz yok."
 

'Bazılarını beğenmemek benim için de hak olmalı'


Arınç, MHP İzmir Milletvekili Kenan Tanrıkulu'nun ülkücüleri  ziyaretinde açılan "Türküyü sevmeyen, Türk'ü de sevmez" pankartıyla kendisine  gönderme yapıldığını ve buna üzüldüğünü belirterek, "Öyle türküler, şarkılar var  ki içinde ringo ringo şişelerden, tombul tombul bilmen nereye kadar, sana  tapıyorumdan bilmem neye kadar. Ankaralı Namık'tan veya Turgut'tan birşey  dinleyen insan coşup bunları tekrarlayabilir, bazılarından kadınlar, bazılarından  erkekler çok hoşlanabilir, ama bırakın ben de bazılarından hoşlanmayayım,  dinlemek istemeyeyim. Bazılarını beğenmemek benim için de hak olmalı" diye  konuştu.
Alkollü içkilerin satışına ilişkin yasal düzenlemelerin yapıldığını ve  yapılan düzenlemenin Avrupa'nın birçok ülkesinde uzun yıllardır uygulandığını  vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
"İster ciddi kabul edin bunu, benim için bir hak olarak görmelisiniz,  isterse bunu baştan itibaren yüzde 100 espiri olarak alın, bunun üzerinde hiç  durmamak gerekirdi. Medyamız bunun üzerine din bilginlerine bile sordular,  'içinde rakı geçerse şarkı türkü dinlemek caiz midir' diye. Soracak başka bir şey  bulamamışlar. Sosyal bilimcilere, siyasetçilere soruyorlar, işin ön kötüsü de o.
Yalova'da malum meşhur birisi var, hemen Atatürk ile bağlantı yapmış.  Adam, Atatürk deyince rakı geliyor aklına, rakı denince Atatürk aklına geliyor,  Atatürk'ün ne devrimleri ne bu ülkeye yaptıkları, komutanlığı, siyaset, devlet  adamlığı değil. Ağzınızdan rakı çıktı mı? Hele nahoş bir şekilde çıktıysa ona  göre, bu rakıyı Atatürk sevdiği için sevmeyenlerden filan diye yakıştırma  yapıyor. Başka garip siyasetçiler de var. Böyle bir olay Türkiye'nin gündemine  birkaç gündür oturunca şunu düşünüyorum: Zaman zaman bazı şeyler söylesem,  insanlar bunları tartışsa diye fakat hükümet sözcülüğü vazifesi omuzlarımdan beni  çökertiyor, rahat hareket edemiyorum. 'Sen, ciddi bir siyaset adamı biliniyorsun,  zaman zaman bu tür şeyler söyleyince zihnimiz dağılıyor' diyenler de var. Onlara  da elbette hak vermek gerekir."
 

'Ergenekon ismiyle bilinen terör örgütünün varlığını mahkeme kabul  ediyor'

 
Başbakan Yardımcısı Arınç, Ergenekon davasının sonuçlarına ilişkin  soru üzerine de davanın 5 yıla yakın zamandır devam ettiğini anımsatarak, "Önemli  olan bitmesidir, keşke daha önce bitebilseydi, çünkü adaletin süratle  sonuçlanması lazım, keşke pek çoğu tutuksuz yargılanabilseydi" değerlendirmesinde  bulundu.
Tutuksuz yargılamaların asıl olduğunu ve bu konudaki görüşlerini daha  önce birçok kez kamuoyu ile paylaştığını belirten Arınç, "Tuncer Kılıç, tutuksuz  yargılandı, mahkum oldu. 'Gel' dediler, geldi. 'Gel' dedikleri halde gelmeyenler  var, birkaç kişi kaçar veya gelmez diye düşünerek, içeridekileri tahliye etmemek  çok hukuki bir davranış olmaz. Keşke daha kısa sürede bitebilseydi, keşke  tutuksuz yargılamalar mümkün olabilseydi. Milletvekilleri açısından da bütün  sanıklar açısından da özellikle İlker Başbuğ açısından da" ifadelerini kullandı.
Ergenekon davasının temyiz duruşmalarının da Balyoz davasının temyiz  aşaması gibi duruşmalı yürüyebileceğini, sanık ve vekillerinin sözlü  savunmalarını Yargıtay aşamasında da yapabilceklerini anlatan Arınç, yerel  mahkeme kararının onanması halinde sanıkların cezalarını çekeceklerini, bozulması  halinde ise farklı sonuçlarla karşılaşılabileceğini kaydetti.
Arınç, meseleye sadece eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ açısından  bakmamak gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
"Sayın Başbakanımız da bir mesai arkadaşı hakkında onu koruyacak  sözler söylemişti. Bana Bakanlar Kurulundan sonra gazeteciler sordular, 'siz de  böyle dediniz, Başbakan'da böyle dedi, ama yargı farklı bir karar verdi, müebbet  ağır hapis cezası verdi'. Aslında bu sözün içerisinde cevabı var ve o cevap  Türkiye'de herkesi  memnun etmesi lazım. Demek bağımsız mahkemeler Başbakanın  sözüyle, Başbakan Yardımcısının sözüyle veya anamuhalefet parti liderinin sözüyle  hareket etmiyor veya onların gösterdiği doğrultu da karar almıyor. Kendi elindeki  dosya, deliler, bunların tartışılması ve sonunda hem hukuka hem de vicdani  kanaatlerine karşı karar veriyorlarsa... Bildiğim kadarıyla oy birliğiyleverilmiş  bir karar var.
Ergenekon ismiyle bilinen terör örgütünün varlığını mahkeme kabul  ediyor. Varlığını kabul ettiğine göre, bunun yöneticisi, kurucusu, bu örgüte  destek olanlar, 11 tane farklı suç var. Silah temin etmekten tutun birkaç sanık  için uyuşturucu temin etmek de var, adam öldürmek var, Danıştay saldırısı da bu  davayla birleştirildi. Bir sanığını bir tane suçu olabilir, ona göre ceza  almıştır, bir sanıığın farklı zamanlarda işlenmiş, farklı vasıflarda suçları  olabilir. Sadece İlker Başbuğ orgeneraldi ve genelkurmay başkanıydı, terörle  mücadeleden sorumluydu ve terörle mücadele de yapıyordu. Nasıl oluyor da böyle  bir suçlamayla mahkum ediliyor, mahkemenin kabulune bakmak lazım. Sadece  mahkemeyi suçlarsanız, Kılıçdaroğlu gibi gayrimeşru ilan etmeye kalkarsanız veya  Bahçeli gibi mahkeme hakkında ağza alınmayacak sözler söylerseniz kolaycılık  yaparsınız ve meseleyi çarpıtırsınız, ama mahkemeyi yok sayamazsınız."
 

'Temyiz kararını bekleyeceğiz'

 
Özel yetkili mahkelerin Devlet Güvenlik Mahkemelerinin ardından  kurulduğunu, 2005 yılından bu yana görev yaptığını anımsatan Arınç, "Özel yetkili  mahkemeler 2005'ten beri onlarca karar veriyor, o kararların hiçbirine itiraz  etmemişsiniz, sanki bu mahkemenin hakimleri uzaydan geldiler, hiç bilmeden  dosyaya baktılar ve kafalarındaki kurguyu mahkemenin kararına döktüler. Yazık,  bunların hepsi kıdemli hakim, onlarca davaya bakmış insanlar. Kendilerine göre  bir kurgu yapmışlar, bu kurguda bir örgütü koymuşlar, içindekileri koymuşlar,  örgütün faaliyetlerini koymuşlar, örgüte yardım yataklık yapanları koymuşlar ve  örgütün kafasındaki ana amaca uygun eylem yapanları da biraraya toplamışlar" diye  konuştu.
Terörün ve terör örgütünün tarifinin Terörle Mücadele Kanunu'nda yer  aldığını, cebir ve şiddet kullanmak suretiyle, baskı, yıldırma, korkutma gibi  birtakım unsurlarla Türkiye Cumhuriyeti anayasasını tebdil, tahir, ilga ve  hükümetleri devirmek gibi suçların terör suçu sayıldığını anlatan Arınç, "Özel  yetikli mahkemeler veya TCK'ya bakarsanız 2005'ten beri bunlar var. Siz yeni  uyandınız, siz sadece Ergenekon'un varlığını bildinizi halde, inkar eder  görünüyorsunuz, onlarla dayanışma içerisinizdesiniz, onların amaçlarına uygun  Türkiye'de bu iktidarın yıkılmasına ve yerine bir ihtimal sizin geleceğinizi  düşünerek böyle bir kararla artık bunun da tarihe karıştığını görerek tepki  gösteriyorsunuz" dedi.
Ergenekon davasıyla ilgi kararın hukuki bir karar olduğuna işaret eden  Arınç, şöyle konuştu:
"Burada mahkemelerin kararları Yargıtay'a gidiyor. Yargıtay, bu  mahkeme kararını onaylarsa kimi kime şikayet edeceksiniz? Ondan sonra da bireysel  başvuru hakkı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var. Gideceğiniz 10 tane yol var,  niye bu 10 yolu tüketmektense şimdiden bağırıp çağırıp mahkemeyi yok sayacak,  Türkiye'de böyle bir örgütün savunmalığını yapacak veya bu örgütün işlediği  suçlara hamilik yaparak bir noktaya geliyorsunuz.
Ben, zannediyorum sanıklardan daha fazla dışarıdaki belli mihraklar  bağırıyorlar. Çünkü sanıklar, yargılamada her birinin 40 saatten aşağı olmamak  üzere savunma yaptı. Kimse 'ben suçlamanın ne olduğunu bilmiyorum' diyebilecek  noktada da değil. Sonuçları bekleyeceğiz, gerekçeli karar yazılacak, temyizde  duruşmalar yapılacak. Temyizin kararını bekleyeceğiz. Bu arada tahliye olanlar  yine olabilir, süresi itibarıyla onların da ülkede söyleceklerini  karşılayacağız."