Gündem

Antikapitalist Müslümanlar 1 Mayıs'ı anlattı

Antikapitalist Müslümanlar: Darbe mevcut sistemi değiştirmek demek değil mi, biz yerleşik sistem değişsin istiyoruz ama darbeci değil devrimciyiz

04 Mayıs 2014 14:00

1 Mayıs’ta Fatih Camisi’nde namaz kıldıktan sonra “Mülk Allah’ın, emek işçinin” pankartı açan ancak polisin kullandığı gaz ve tazyikli su nedeniyle Taksim Meydanı’na ulaşamayan Antikapitalist Müslümanlar, “Biz darbeci değil peygamberimiz gibi devrimciyiz” dediler.

Radikal gazetesinden Şirin Payzın’a konuşan Antikapitalist Müslümanlar üyeleri hayata bakışlarını, isteklerini ve amaçlarını anlattı. Payzın’ın “Biz darbeci değil peygamberimiz gibi devrimciyiz” başlığıyla yayımlanan röportajı şöyle:

 

Biz darbeci değil peygamberimiz gibi devrimciyiz

 

1 Mayıs'ta Taksim'e doğru yürüyüp gaza maruz kalan gruplardan biri de 'Anti-Kapitalist Müslümanlar'dı. O gün 'Mülk Allah'ın, emek işçinin' pankartı taşıyan gençlerle buluşup konuştuk.

'Anti-Kapitalist Müslümanlar’ı yeni yeni tanıyoruz. Gezi eylemleri sırasında kurulan 'Yeryüzü Sofrası'yla tanıştık. O gün bugündür her eylemde onlar da var. Berkin Elvan’ın cenazesinde, Mısır’daki idam kararı protestosunda ve 1 Mayıs’ta Taksim’e doğru yürüyüşte. Onlar da Çarşı Grubu gibi her şeye, düzene, iktidara, yerleşik algılara karşılar. Sermayeye karşı emeğin hakları, yeni bir toplum düzeni mücadelesi veriyorlar solcularla omuz omuza. Kadınlar da erkeklerle birlikte bu mücadelede. 1 Mayıs’ta bol bol gaz ve dayak yediler. Hükümet, Taksim’e çıkan herkesi darbeci ve dış güçlerin oyuncusu ilan etmişken sormak istedim: Darbeciler mi? Ne istiyorlar? Genç nesil nasıl bakıyor hayata?

Hümeyra, Ümmügülsüm ve dönem sözcüleri Özgür’le bir araya geldim.Onlardan dinleyelim olan biteni. Bu arada yedi arkadaşları gözaltına alındı ve devlet malına zarar vermekten hâlâ gözaltındalar...

 

Ne oldu 1 Mayıs’ta?

Özgür: Geçen iki sene yaptığımız gibi Fatih Camii avlusunda 12 senede ölen 12 bin işçi için gıyabi cenaze namazı kılalım istedik. 12 bin yoksul emekçi, işçi yıllarca bu topluma emek verdiler ve bu yolda hayatlarını kaybettiler. Onların saygıyı hak eden insanlar olduklarını düşündüğümüz için 1 Mayıs Emek Bayramı içerisinde böyle bir gelenek başlatalım istedik. Fatih Camii muhafazakârların, dindar kesimin İstanbul’daki kalesi. İktidarın da sembolü olan bu camiden muhalefetin dillendirilmesi önemli diye düşündük. Perşembe günü de toplandık cenaze namazımızı kıldık. Pankartlarımız, bayraklarımız hazırdı. Cami dışına çıktık, pankartları açtık.

 

Neydi bu pankartların içeriği?

Özgür: Ana pankartta ‘Mülk Allahın, emek işçinin/ Kahrolsun küresel kapitalizm’ yazıyordu.

 

Sonra ne oldu?

Özgür: Çıktık Fevzi Paşa Caddesi'ne yürüdük. Bizimle birlikte Emek ve Adalet Platformu ve Eğitim İlke Sen de vardı. Ama Saraçhane’ye gelmeden bizi engellediler. Eminönü Camii’ne kadar yürümek için izin almaya çalıştık. Taksim’e gitme amacımız şuydu: İşçilere çağrı yapacaktık. “Taksim’de kutlamamızı yapalım sonra Regaip Kandili nedeniyle hep birlikte namaz kılalım. Bu bayramı değerlerimizle bütünleştirelim" mesajı vermek istiyorduk. Ama Taksim için polisi ikna edemedik. İlerlememizi engellediler. Arbede oldu. Gaz sıktılar. Yedi arkadaşımız gözaltına alındı.

 

Polislere ne dediniz?

Özgür: Hiçbiriniz fabrikatör çocuğu değilsiniz. Çoğunuzun ailesi muhafazakâr. Hepiniz maaşlı olarak iktidarın dediğini yapmaya zorlanıyorsunuz. Kime kulluk edeceksiniz? Allah'a mı? Emir yağdıran üstlerinize mi?

 

Polis, Anti-Kapitalist Müslümanlarsınız diye daha mı anlayışlı?

Özgür: Biber gazı sıkmak için görevlendirilmiş polis de benim gibi bir mahalleden geliyor. Ama karşısındakine nasıl davranacağı kendi kontrolünde değil. Beyinleri yıkanmış. Karşısındaki savunmasız insanı tekmeleyecek. Kafasını, ayağının altına alıp yere bastıracak, karşısındaki kadının gözünün içine gaz sıkacak kadar kin ve nefret duymasının başka açıklaması yok. O hale getirtilmişler. Polis dövdüğü insanın gözünün içine bakamayacak halde. Yüzleri kızarıyor.

Hümeyra: Benim fotoğraflarım bütün sosyal medyada manşet oldu mesela. Gözümün içine baka baka gözümün tam içine sıktılar biber gazını.

 

Polis bu durumu değiştirebilir mi?

Özgür: İçlerinden biri çıkıp ‘lanet olsun’ deyip kaskını yere fırlattığı ve "Bu insanlar da benim gibi yoksul, gariban, geçim sıkıntısı yaşayan, işsiz, öğrenci, işçi" diyebildiği gün, o ‘tek hareketle’ her şey değişebilir.

 

Neden Taksim’de ısrarcısınız? “Şımarıklık” diyor hükümet.

Özgür: İktidar ve sermaye her yeri manipüle ediyor. Taksim’i de manipüle etmek ister. Camiler bugün toplumun kandırıldığı ve hipnotize edildiği yerler değil mi? Evet öyle. Diyanet eliyle manipüle ediliyor camiler. Peki camilerden vazgeçiyor muyuz? Hayır! O zaman Taksim’den neden vazgeçelim. Taksim benim vazgeçilmezim. Değerimi neden iktidara bırakayım.

Hümeyra: Taksim’i değiştirerek toplumun hafızasını kazımaya çalışıyorlar. Algısını değiştiriyorlar. Oraya alışveriş merkezi dikerek geçmişteki mücadeleyi unutturmak istiyorlar. Amaç, kimlikleri sürekli silebilmek.

Ümmügülsüm: Orası emeğin mücadelesini simgeliyor. Birçok insan hayatını kaybetmiş. Orada kutlama yapmak ya da kaybedilenler anılmak isteniyorsa tabii ki onların yanındayız.

Hümeyra: Bize mesela "Müslümanların orada ne işi var" diyorlar. "Orası solcuların yeri" diyorlar. Bizi kendi içimizde bölmeye çalışıyorlar. İşçi sınıfını ayrıştıramazsın. İçimizde her türlü yaşam biçiminden olan var ama mücadele aynı.

 

Bütün dindarlar hükümetten yana. Gezi’ye, 1 Mayıs’a giden de darbecidir ısrarı var hükümetin, ne dersiniz?

Hümeyra: Berkin Elvan’ın cenazesinde gelip beni uzaklaştırmaya çalıştılar. "AKP’lisin seni burada döverler" diye. "Ne alakası var" dedim.

Ümmügülsüm: Hayır bütün dindarlar iktidarın destekçisi değil. Birçoğu da açıkçası mecbur kaldığı ve seçeneği olmadığı için, ezilmişliğinin sonucu olarak AKP’ye oy veriyor.

 

Darbeci misiniz siz?

Hümeyra: (Gülerek) darbe mevcut sistemi değiştirmek demek değil mi, biz yerleşik sistem değişsin istiyoruz ama darbeci değil devrimciyiz.

Ümmügülsüm: Benim gibi olan ya da olmayanla hep birlikte sömürüye karşı değişimi savunuyoruz.

Hümeyra: Ayrıca Peygamberimiz de devrimciydi. Darbeci olarak mı göreceğiz onu? Hayır.

 

Kimsiniz peki siz? Neden 1 Mayıs önemli sizin için?

Hümeyra: 89 doğumluyum. Ailem siyasetle ilgilenmez. Anti-Kapitalist Müslüman hareketi içinde olduğumu biliyorlar. Söyledikleri “Aman kızım başına bir şey gelmesin dikkat et." Onlar aynı görüşte değiller benimle. Başı secdeye değiyor diye hükümeti destekliyorlar mesela. Yine de saygı duyuyorlar mücadeleme.

Ümmügülsüm: Benim ilk 1 Mayıs’ım. Niğdeliyim. Babam emekli öğretmen. Bahçeşehir Üniversitesi'nde Siyasetbilim okuyorum. Ailem Milli Görüş geleneğinden geliyor. Babam benim fikirlerimden memnun değil ama artık tartışmıyoruz. Siyaset konularına girmeden yaşamaya alıştık. Birbirimizi çok severiz. İlişkimiz çok iyidir ama işte çok farklı düşünüyoruz.

Hümeyra: İstanbul’a yeni geldim ben. Mimar Sinan Sosyoloji Bölümü'ndeyim. Mevcut düzene itirazım olduğu için 1 Mayıs’a katıldım. Ayrıca bizi sürekli birilerinin bacıları gibi göstermeye çalışıyorlar. Başımız kapalı ya. Biz ne Tayyip Erdoğan’ın ne de başkasının bacısıyız. Herkes gibi itirazlarımız var.

Ümmügülsüm: Benim hayalim ‘Mülk Allahındır’ yazan pankartı surlardan sallandırmaktı.

 

Nedir duruşunuz? Mesajınız?

Özgür: 1 Mayıs aynı zamanda Regaip Kandili'ydi. Regaip ‘emek vermek' demek. Regaip Kandili ile 1 Mayıs Emek Bayramı'nın aynı güne gelmesinin çok anlamlı olduğunu düşündük. Bizim başından beri muhafazakâr, dindar kesime anlatmaya çalıştığımız emek mücadelesi solcuların tekelinde olmamalı. Çünkü emek mücadelesini tarihte peygamberler başlattı diyoruz.

 

Anti-Kapitalist Müslümanlar kendini dindar muhafazakârlara mı yoksa karşı mahalleye mi anlatmalı?

Ümmügülsüm: Dindarlara anlatmalıyız. Bu çevrenin sıkıntılarını iyi biliyoruz. Birçoğu bir arayış içinde. İktidarın da sunabildiği bir değer yok artık insanlara. Para vaat edebildiği de çok az bir kesim. Gençlere kendimizi daha iyi anlatmamız lazım. Onların sorunlarına, çelişkilerine cevap olan iyi bir sesiz.

 

1 Mayıs’ta çok büyük katılım yoktu. Gezi eylemlerinde gördüğümüz ya da Berkin Elvan’ın cenazesinde yaşadığımız kitlesel hareket görülmedi. Yılgınlık mı? Seçim sonuçlarının yansıması mı?

Hümeyra: İnsanlarda bir korku vardı. Daha sert müdahale olacak korkusu. Ama bence kısa süreli bir durgunluk bu.

Ümmügülsüm: Mısır Konsolosluğu'ndaki eylemde de gördük ilginin azalmasını ama hak mücadelesi, emek mücadelesi devam eder; bitmez, yeniden canlanır.

Özgür: Mesele şu: Neden Berkin’in cenazesinde binler yürüdü? Ama 1 Mayıs’ta bu yıl bu olamadı? Çünkü iktidar 1 Mayıs’ı insanların kafasında marjinalleştirmeyi başarıyor. Bunu nasıl aşacağız? Yöntemi değiştirerek. Taksim’den vazgeçmeden muhafazakâr kesime şunu anlatmamız gerekiyor: Polis ve devlet her zaman emekçi kesimi dövüyor, eziyor. Komünist, Müslüman fark etmiyor.

 

Gezi’de ortaya çıkan dayanışma ruhu devam ediyor mu? Diğer sol gruplarla, sendikalarla...

Özgür: Biz sol görüşle inanç meselesinde ayrışıyoruz. Hayalini kurduğumuz toplum yapısı hemen hemen aynı. Dindarlarla onlar arasında bir köprüyüz biz. Sol görüşten olan ama bizden olmayanlarla hiçbir çatışmamız olmadı bugüne kadar.

 

Muhalefetin bu durumuyla siyaset biçimini değiştirmek mümkün mü?

Özgür: Toplumun geniş kesimi muhafazakârken CHP mevcut duruşuyla bir şey yapabilir mi? MHP ırkçılık siyasetiyle başarılı olabilir mi? HDP kitle partisi olacak, peki Rojava petrolleri şimdiden yabancı sermayenin işgali altında, tek laf ettiniz mi? Erbil’de, Rojava’da her yer AVM. Bu mu özgürlük? Siyasetin biçimini değiştireceğiz. Gezi’de bulunan insanlara bakalım çoğunluğu orta sınıf ailelerin çocuklarıydı, öğrencilerdi. Bu çocuklar mizah üzerinden iktidarı eleştirdiler. Bu açığa çıktıkça siyasetin yapılış biçimi de değişmek zorunda kalacak.