Magazin

"Anneme neden 'Cüneyt Arkın'la evlenmedin?' diye sordum"

"Babamın insanları güldürerek ne kadar kutsal ve değerli bir şey yaptığının idrakına vardığımdan beri ne kadar şanslı bir adam olduğumu biliyorum"

11 Mart 2018 14:00

Oyuncu Ali Sunal, Kemal Sunal oğlu olmanın avantaj ve dezavatnjları olduğunu belirterek "Çocukken anneme, neden Cüneyt Arkın'la evlenmedin demiştim" dedi. Sunal, "Vurdulu kırdılı filmlerinden dolayı onu daha güçlü bir motif gibi görmüşüm. Babamın insanları güldürerek ne kadar kutsal ve değerli bir şey yaptığının idrakına vardığımdan beri ne kadar şanslı bir adam olduğumu biliyorum" ifadesini kullandı. 

Posta gazetesinden Oya Çınar'la söyleşen Ali Sunal, yeni projelerini ve babasını anlattı. Sunal'ın söyleşisi şöyle: 

Nazlı Kurbanzade ile evlilik hazırlığındasınız. Tebrikler... 

Teşekkür ederim. Evet, yarışmamız güzel gidiyor, kutumda büyük hissediyorum. Hahaha! O yüzden ikinci bölümü çekeceğiz. Gerçekten mutlu bir zaman yaşıyorum. İnşallah her şey böyle devam eder ve daha güzel haberlerle, daha mutlu bir şekilde karşınızda olurum.

İlişkide de ekrandaki kadar komik misiniz peki? Birlikte çok eğleniyor musunuz? 


Tabii! Gel, hem eğlen hem de evlen. Bende hepsi var, ‘full paket’. Hahaha... Valla hayatın içinde denizdeki dalga gibiyim. Bence hepimiz öyleyiz. Bir iyi oluyoruz. Bir somurtuyoruz. Ama genel olarak eğlenceli bir adamım.

Herkesin kafasında idealize ettiği bir sevgili vardır. Nazlı Kurbanzade sizin için o mu?


İnsan kafasında öyle bir resim çiziyor, haklısınız. Ama ben hiçbirimizin o çizilen ideallerle, kafamızdaki formatta bir hayat kurarak mutlu olunacağını düşünmüyorum. İnsanlar kafasındakini ararken kimbilir kaç çiçeği ezip geçiyor. Bir hayal için belki de gözünün önündeki gerçek bir güzelliği ıskalayabiliyor. Şu an gerçekten çok güzel bir şey yaşıyorum ve yaşadığım tüm güzellikleri ve hayatımı paylaşıyorum onunla. Bu da çok değerli.

Kafanız nelerle meşgul şu ara?

Valla yoğun bir dönemimdeyim. Hem içinde yer aldığım ‘Güldür Güldür Show’ olgunluk dönemini yaşıyor. Hem yeni yarışma programı ‘Refleks’in çekimleri sürüyor. Neticede, insanları gülümsetmek ve biraz da olsa günlük sıkıntılarından uzaklaştırıp rahatlatmak amacı güttüğümüz için, yaptığımız işi kutsal buluyorum. İnsanlarımızın yüzü çok asık maalesef. Herkes kaygılı ve üzgün. Bu halde bizi görünce gülümsediklerini görmek gurur veriyor hem de yorgunluğumuzu alıyor.

Kendinize, özel hayatınıza vakit ayırabiliyor musunuz? 

Yorgunluk insanı besliyor bence. Bu sayede evi daha çok özlüyorum. Koşarak gidiyorum.

40 yaşındasınız. Artık her şey daha mı kolay, daha mı zor?

Hiç onu düşünmemeye çalışıyorum. 40 rakamını da pek tekrar etmemeye çalışıyorum (gülüyor). Sorduklarında, o gün kendimi kaç hissediyorsam onu söylüyorum. Küçük hissetmeye çalışıyorum. Daha zor ya da kolay mı, onu kestiremiyorum. Ama bence yaş almanın olgunlukla ilgisi yok. İnsan yine saçmalayacaksa saçmalıyor. Yine ne yapacaksa ondan geri durmuyor. En azından ben durmuyorum.

Yılların insana daha cesaret verdiği, özgürleştirdiği söylenir. Sizde durum nasıl? 

Bence o yaşanmışlıkla, tecrübeyle ilgili. Bir aile koruyorsan, çocuğun oluyorsa, ya da sorumluluklarına göre bazı konularda aksine daha korumacı ve dikkatli olabiliyorsun. Bir de ben kontrolü her zaman elimde tutmayı severim.

Sizinle hayat sıkıcı mı yoksa? Maceracı yanınız yok mu hiç? 

Yoo! Ben de az maceracı sayılmam. İstanbul gibi bir şehirde karşıdan karşıya geçiyorum, az şey mi, hahaha! Ama diğer yandan macera peşinde koşmaktansa maceracı arkadaşları takip etmeyi seviyorum.

‘Refleks’ yakında başlıyor... 

Adından da anlaşılacağı üzere, hızlı davrananın kazanacağı bir yarışma. Bugüne kadar çok yarışma izledik. Ama çay koyarken, çocuklarla ilgilenirken kaçırdığımız anlar oldu. Bu yarışmada hiçbir anı kaçırmayacağız.

Nasıl olacak peki? 

Ön başvurularda iki aile seçiliyor. Anne, baba ve çocuk olması şart değil. Kan bağı olan bir arkabanızla da katılabiliyorsunuz. 13 bölümün sonunda her yarışmanın kazananı finale kalıyor ve büyük finalde kazanan site içinde güzel bir evin sahibi oluyor. Hem eğlenceli hem kazançlı bir durum yani. 

‘Güldür Güldür’ yıllardır devam ediyor. Sizce nedir alametifarikası?

Samimiyetimiz, günahıyla sevabıyla tamamen ‘biz’ olmamız. Seyircinin şova katılıyor olması da işi sahiplenmelerini sağlıyor. İnsanları gülümsetebilmek kutsal geliyor bana.

Sinemanın bu kadar bereketli olduğu bir dönemde neden televizyona yöneldiniz? 

Özellikle yaptığım bir şey değil. Geçen yaz film yapmayı çok istedim. Biraz zamanlama hataları oldu sanırım. Bir türlü doğru projeye denk gelemedim. Ama bu yıl çok istiyorum ve araştırıyorum. Hatta buradan yetkililere sesleniyorum (gülüyor.)

Hayat Öpücüğü’ filminin güzel bir mesajı vardı: Kimin yanında gülüyorsan ona aitsin. Şu an böyle mi hissediyorsunuz?

Evet, o kesinlikle inandığım bir şey. Kasvetli bir havayı da, insanı da kimse çekemez. Uzun vadede yanınızda olacak insanın yüzünüzü güldürmesi önemli ve de değerli bir şey. Bir de gülmek artık neredeyse lüks bir tüketim aracı oldu. Düşünün ne kadar ihtiyaç var ki, üretilen işlerin çoğu komedi üzerine. Hal böyleyken seni gülümsetecek birini bulduysan o insan çok değerlidir. Onu asla kaybetmemek için elinden geleni yapmalısın.

Fotoğrafı Paylaş:

[Uçurtma uçurmayan, bisiklete binmeyen bir çocukmuşsunuz. Sizin çocukluk oyuncağınız neydi?

Top oynardık biz yaa... Saklambaç oynamayı çok severdim. Basketbol ve voleybol oynardık. Yelken yapardık. Ama bisiklete hâlâ binemiyorum. O konuda biraz yeteneksizim galiba.

Neden konservatuara gitmediniz?

O biraz arkadaş yönlendirmesi, biraz da Kemal Sunal’ın oğlu olarak oraya girdiğimde nelerle karşılaşırım, nasıl tavır alırlar endişesinin sonucuydu. 

Kemal Sunal'ın oğlu olmanın avantajları kadar dezavantajları da var mıydı?

Tabii ki. Çocukken anneme, neden Cüneyt Arkın'la evlenmedin; demişim mesela. Vurdulu kırdılı filmlerinden dolayı onu daha güçlü bir motif gibi görmüşüm. Babamın insanları güldürerek ne kadar kutsal ve değerli bir şey yaptığının idrakına vardığımdan beri ne kadar şanslı bir adam olduğumu biliyorum.

Babanızın gidişi sizden en çok hangi duyguları götürdü?

Bir evde oturuyorsunuz ve damı yok gibi düşünün. Duvarları var ama tavanı açık... Bir de en çok gençliğim gitti. Babanızın hayatta olmayışı şımarma lüksünüzü de götürüyor. Her genç delikanlı gibi, daha rahat, sorumsuz ve düşüncesizce hareket etme şansınız pek kalmıyor.

Uçurtma uçurmayan, bisiklete binmeyen bir çocukmuşsunuz. Sizin çocukluk oyuncağınız neydi? 

Top oynardık biz yaa... Saklambaç oynamayı çok severdim. Basketbol ve voleybol oynardık. Yelken yapardık. Ama bisiklete hâlâ binemiyorum. O konuda biraz yeteneksizim galiba.

Neden konservatuara gitmediniz? 

O biraz arkadaş yönlendirmesi, biraz da Kemal Sunal’ın oğlu olarak oraya girdiğimde nelerle karşılaşırım, nasıl tavır alırlar endişesinin sonucuydu. 

Kemal Sunal’ın oğlu olmanın avantajları kadar dezavantajları da var mıydı? 

Tabii ki. Çocukken anneme, “Neden Cüneyt Arkın’la evlenmedin” demişim mesela. Vurdulu kırdılı filmlerinden dolayı onu daha güçlü bir motif gibi görmüşüm. Babamın insanları güldürerek ne kadar kutsal ve değerli bir şey yaptığının idrakına vardığımdan beri ne kadar şanslı bir adam olduğumu biliyorum.

Babanızın gidişi sizden en çok hangi duyguları götürdü? 

Bir evde oturuyorsunuz ve damı yok gibi düşünün. Duvarları var ama tavanı açık... Bir de en çok gençliğim gitti. Babanızın hayatta olmayışı şımarma lüksünüzü de götürüyor. Her genç delikanlı gibi, daha rahat, sorumsuz ve düşüncesizce hareket etme şansınız pek kalmıyor.