T24 - AKP, milletvekili aday listelerini açıklarken kamuoyunda en çok dikkat çeken noktalardan biri Güneydoğu'dan aday gösterilecek vekiller oldu. Listedeki isimler kulislerde AKP'nin Kürt sorunundan uzaklaşması olarak algılandı. Konuyu cumartesi günü köşesinde ele alan Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, “Erdoğan, Kürt sorunu konusunda bürokratlaşıyor mu, Ankaralılaşıyor mu?” adlı bir yazı yazdı ve bu yaznın ardından Başbakan, Hasan Cemal'i arayarak, 'Güneydoğu’yu ihmal etmek söz konusu değil...' değerlendirmesinde bulundu.
Hasan Cemal'in bugün (18 Nisan 2011) yayımlanan yazısı şöyle:
‘Ankaralılaşmak yok, Türkiyelileşmek var.’
* “Güneydoğu’yu ihmal etmek söz konusu değil.” * “Kılıçdaroğlu, İstanbul için ‘En büyük Kürt şehri İstanbul’ demiş... Hiç böyle sakat, yanlış bir anlayış olur mu?”
El Clasico yazımı dün öğle vakti bitirmek üzereydim. Cep telefonum çaldı. Başbakanlıktan arıyorlardı.
Başbakan Erdoğan’ı bağladılar.
Konu, Cumartesi günü bu köşede çıkan ve “Erdoğan, Kürt sorunu konusunda bürokratlaşıyor mu, Ankaralılaşıyor mu?” başlığını taşıyan yazımdı.
Değişik kaynaklarla konuşarak yazdığım bu yazıda, başkalarının görüşlerini tırnak içinde ve ‘kimi diyor ki’ başlığının altında özetlemiştim.
Ama bu özetlerde bir nokta önplana çıkıyordu:
Ak Parti’nin Güneydoğu’ya ilişkin milletvekili aday listeleriyle Tayyip Erdoğan, Kürt sorunu konusunda vites değiştiriyor, ‘eski’ye dönüyordu; ‘devlet’le, ‘asker’le yakınlaşıyordu; ya da bakış açısına geçmişte olduğu gibi kimlik değil, daha çok kalkınma teması damgasını vuruyordu.
Bu konuda Başbakan Erdoğan’ın yaptığı açıklamaların iki cümlesi aynen şöyle:
“Güneydoğu’yu ihmal etmek söz konusu değil.”
“Ankaralılaşmak yok, Türkiyelileşmek var.”
Tayyip Erdoğan, partisinin milletvekili aday tespitlerinde Kürtlerin dışlandığı yolundaki iddiayı kabul etmiyor.
Özetle şöyle dedi:
“Aday tespitlerimizde Güneydoğu’ya dışarıdan ithal aday yok. Bu konudaki iddiaları kabul etmiyorum. Hepsi buranın insanları, Kürt orijinli insanlar... Ama bir bölümü henüz çok fazla tanınmıyor.”
Tayyip Erdoğan, milletvekili adayları açısından Güneydoğu bölgesinin tümünü ele almadan, bütün adayları tek tek gözden geçirmeden yapılacak değerlendirmelerin yanıltıcı olacağını belirtiyor.
Tek tek aday isimleri veriyor.
Bunların bölge için ter dökmüş insanlar olduklarını söylüyor.
Adıyaman’dan Mehmet Metiner diyor. Diyarbakır’dan Mehdi Eker, Galip Ensarioğlu diyor, “Bu arkadaşlarımız oralı değiller mi?” diye soruyor.
Batman’dan Mehmet Şimşek diyor, “Oralı olduğu için kendi bölgesiyle daha çok ilgilensin diye Batman’dan aday gösterdik” diye ekliyor.
“Diyarbakır altıncı sıradan Oya Hanım, oğlu PKK’nın dersane bombalamasında ölen” diyor.
Diyarbakır’dan Mehmet Süleyman adını veriyor, “Özel bir hastanenin başhekimi” diyerek...
Diyarbakır’dan aday gösterilen bir başka ismi, “Güneydoğu’yu hep benimle dolaşmış Mine
Hanım” diye veriyor.
Siirt’ten Şırnak’tan söz ediyor.
Cizre’ye değiniyor.
“Şırnak’a yükleneceğiz!” diye ekliyor.
Mehmet Tatar adıyla birlikte bazı başka isimler de veriyor ama hızına yetişemiyorum not alırken...
Ve ekliyor:
“Ben bizdeki bir hassasiyeti sizinle paylaşmak için bunları anlatıyorum. Sorunu, Güneydoğu’yu ihmal etmek, unutmak diye bir şey kesinlikle yok, olamaz da... Bu arada bu defa aday olmayanların çoğu milletvekili olmadan tanınmazdı. Eylem içinde sivrildiler. Zamanla, eylem içinde tanınır hale geldiler. Yine böyle olacak...”
Soruyorum kendisine:
“Yani Ankaralılaşmak yok mu diyorsunuz?”
Aynen şöyle yanıtlıyor:
“Ankaralılaşmak yok, Türkiyelileşmek var. Bu arada Kılıçdaroğlu geçen gün ‘İstanbul en büyük Kürt şehri’ demiş... Böyle sakat, yanlış zihniyet olur mu?”
Bunu belirttikten sonra son bir noktaya daha işaret ediyor:
“Güneydoğu’da zaten sadece iki parti var. Biri Ak Parti, diğeri BDP, başka parti yok.”
Erdoğan, kendisine El Clasico için Madrid’de olduğumu söyleyince, “Benim birader de oradaydı” diyerek telefonu kapatıyor.