Hülya Karabağlı / Ankara
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yazılı açıklamasında, “Kadın cinayetlerinde, mahkemelerce verilen kararlarda "haksız tahrik" indirimi uygulamasının, TCK'da yapılacak değişikliklerle acilen kaldırılması gerekmektedir” dedi. Baro, Türkiye’de 2013 yılının ilk 10 ayında 189 kadın, erkekler tarafından öldürüldüğünü hatırlattı.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla Ankara Adliyesi önünde basın açıklaması düzenleyen Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, kadına yönelik şiddete karşı toplumsal seferberlik çağrısında bulundu. Merkez Başkanı Av. Tülay Çelikyürek tarafından okunan açıklamada, “Kadınların toplumsal yaşama katılmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve kadına yönelik her türlü şiddetin sona erdirilmesi için tüm toplumu dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz” ifadesi kullanıldı.
Merkez tarafından yapılan açıklamada şöyle denildi:
Kadınların “eşit işe eşit ücret”, “günde sekiz saat çalışma” ve “doğum izni” talepleriyle 1857 yılında başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdikleri, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutluyor ve Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak tüm kamuoyuna sesleniyoruz!
Kadınların toplumsal yaşama katılmalarının önündeki engellerin kaldırılması ve kadına yönelik her türlü şiddetin sona erdirilmesi için tüm toplumu dayanışmaya ve mücadeleye çağırıyoruz. Cinsel ayrımcılığa ve şiddete toplum olarak "hayır' demeliyiz. Hayatın her alanında kadına uygulanan psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddetin karşısındayız. Türkiye’de 2013 yılının ilk 10 ayında 189 kadın, erkekler tarafından öldürülmüştür. Kadın cinayetlerinde, mahkemelerce verilen kararlarda "haksız tahrik" indirimi uygulamasının, TCK'da yapılacak değişikliklerle acilen kaldırılması gerekmektedir. Biz kadın avukatlar, olumsuzluklara karşı kadınların siyasette, temsilde, toplumun her alanında eşit biçimde yer almasını, ayrımcı uygulamalar ve politikaların artık sona erdirilmesini istiyoruz.
Ülkemizdeki kimi kişi ve grupların, kadının toplumdaki yerini değersizleştiren, geriye götüren, kadını ötekileştiren, kürtajı yasaklayan, kadının kaç çocuk yapacağına, dışarıda ne giyeceğine, hamileyken nasıl gezeceğine, kaç yaşında evleneceğine yönelik "kişi hak ve özgürlüklerine aykırı" söylemlerine karşıyız. Siyasi erkin en temel görevi kadın istihdamını desteklemek, okula gitme çağını yeni baştan düzenlemek, kadına karşı ayrımcı ve kadın düşmanı her türlü söylem ve icraatın karşısında olmaktır ve olmalıdır.
Kadın avukatlar olarak "küçük yaşta evliliklere hayır!" diyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Türkiye'de kadınların yüzde 41,9'u hayatının herhangi bir döneminde şiddete uğramaktadır. 18 yaş altındaki kız çocuklarının fiziksel, ruhsal ve toplumsal hayattaki gelişimini tamamlayamadan evlendirilmeleri kadına karşı şiddettir. Erken yaşta evlilikleri destekleyen herkes de bu şiddete ortak olmaktadır. Kız çocukları, tam özgür iradeleriyle rıza göstermeden evliliğe zorlanmakta, küçük yaşta olmaları nedeniyle ilerleyen süreçte de aile içi şiddet ve cinsel istismar karşısında savunmasız kalmaktadır. Karar verecek yaşta, ya da karar verme yetkisi olmayan kız çocukları, oyun çağlarında, çocukluklarını yaşayamadan evlenmek zorunda bırakılmakla, ruhsal yapıları bozulduğu gibi, fiziksel gelişimleri de engellenmektedir.
Aile içi şiddet ve çocuk yaştaki erken evlilikler, bir insanlık suçu olup, toplumumuzun da kanayan yarasıdır. Bu insanlık suçunu kimse görmezden gelmemelidir. Özel ve kamusal alanda sistematik eziyet ve şiddete maruz kalan kadınları korumakta devletin sınıfta kaldığı tartışmasızdır. Toplum olarak da ne yazık ki göz yumarak, feryatları duymayarak, her gün bu suçu işlemeye devam etmekteyiz.
Yapılacak yeni yasal düzenlemelerle, Türk Medeni Kanunundaki evlilik yaşı alt sınırının, 18 yaş bitirildikten sonra olarak yeniden düzenlenmesi, "erken yaşta evlilik sorununa" karşı verilecek mücadele de önemli bir adım olacaktır.