Anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası Gülen cemaatine yönelik olarak başlatılan soruşturmaların "sulandırıldığını" savundu.
"FETÖ davalarının sulandırıldığı biliniyor; kimlerce ve nasıl sulandırıldığı da. Davalara ilişkin anayasal kurallar ve bunların muhatapları da belli" diyen Kaboğlu, on maddede davaların nasıl "sulandırıldığını" anlattı:
İbrahim Kaboğlu'nun "FETÖ davalarını kim sulandırıyor?" başlığıyla yayımlanan (31 Ağustos 2017) yazısı şöyle:
“CHP, Adalet Kurultayı ile FETÖ davalarını sulandırıyor” sözleri AK Parti sözcüsüne ait. Birkaç yıl önce bir TV programında, demokratik kitle kuruluşları olarak odalarda yapılan seçimlerin, iktidar yanlısı grupların kazanmaması halinde meşru olmayacağını söyleyen de aynı zat.
FETÖ davalarının sulandırıldığı biliniyor; kimlerce ve nasıl sulandırıldığı da. Davalara ilişkin anayasal kurallar ve bunların muhatapları da belli. İşte, ihlaller zincirinin on kalemi:
1) İnsan haklarının sert çekirdeği: “Kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” (md.15/2). Bu güvenceler, her zaman, herkes için ve her yerde geçerli olduğu halde sıkça ihlal edilmiş ve edilmekte.
2) Adil yargı: İnsan haklarının sert çekirdeği, ancak adil yargılanma hakkına saygı ile korunabilir. Mahkemeye ulaşma hakkı, yargıç için kurumsal ve usule ilişkin güvenceler, yargı kararlarının etkili bir biçimde uygulanması, adil yargının ön gerekleri. Ne var ki bunlar sürekli engellenmekte.
3) OHAL KHK: Sadece yapım tarzı bakımından değil, ‘torba KHK’ düzenlemeleri, OHAL ilan nedeni, konusu, amacı ve süresi bakımından da Anayasa dışı; çoğu hukuken yok hükmünde.
4) Mahkeme kapıları ‘çifte’ kapalı: Siyaset ve bürokrasi (MİT örneği) aktörleri olarak potansiyel sanıklar, yargıdan bağışık tutulurken; KHK ‘seri katliamı’ mağdurları için de mahkeme kapıları kapatıldı.
5) Ölüm cezası gündemi: Geri getirilmesi çok zor; getirilse bile 15 Temmuz darbe girişimcilerine uygulanması, Türkiye’nin içinde yer aldığı hukuk düzeni bakımından mümkün olmadığı halde idam söylemi, darbe örgütleyici ve faillerinin iadesini zorlaştırdı.
6) Demokratik muhalefeti temizleme aracı olarak OHAL: Darbeci olması şöyle dursun, darbe sözcüğünü bile kullanmaktan kaçınan kişilerin ‘katli’, herhalde en çok darbeci ve cemaatçileri sevindirmekte.
7) Anayasal düzeni kaldırma hizmetindeki OHAL: Darbe girişimi ile bozulan anayasal düzeni tesis için ilan edildiği halde OHAL, başta yürütme, siyasal ve idari makamlar, “kalıcı tek kişi OHAL”i için seferber edildi; anayasa hukuku tarihinin en büyük yalanları eşliğinde.
8) 2019 seçimleri için OHAL: ‘Kişi-parti devleti’ için anayasa tesisi ile yetinmeyenler, OHAL’i uzatmanın gerekçesini –geçiş dönemi için koydukları kurallara bile uymayıp- tamamen siyasallaştırdı.
9) Hukuk ve liyakat yerine cemaat ve partizanlık: Yargı, güvenlik ve üniversitelerde giriş ve yükselme bakımından ‘görevin gerekleri’ yerine cemaat aidiyeti ve partizanlık, eski FETÖ’cülerin, şimdiki gözde cemaatlere sığınmasını kolaylaştırmakta.
10) Dini politikaya alet etme: 15 Temmuz’a gelinmesinin baş nedeni, dini siyasete alet etme olduğu halde, bu alışkanlık farklı biçimlerde sürdürülmekte.
Bu on başlık, ayrı ayrı veya birlikte, FETÖ davalarını sulandırma nedeni. Adalet Kurultayı, bu on nedenin neresinde?
Hukuk ve liyakat, Adalet Kurultayı ekseninde yer aldığına göre, kurultay, ‘sulandırılmış davaları’ hukuk zeminine çekmeye katkıda bulunabilir; bu da, adı ve soyadı ile ‘müsemma olmayan laflar eden sözcünün partisi’ için rahatsız edici olabilir. Çünkü AKP için ‘hukuk dışı alanlar’, ‘can simidi’ işlevi görüyor.
Buna karşılık, ‘eşitlik/hak/özgürlük/liyakat ve saydamlık’ gibi ilkeleri yansıtan Adalet Bildirisi, sağın ve solun ötesinde farklı siyasal akımların, toplumsal katman ve sınıfların ortak paydası olarak görülebilir.
Bu nedenle, ‘hak, hukuk, adalet’ üçlüsünün kabul görmesi, ‘FETÖ davalarını hukuk zemini’ne çekeceğinden, AK Parti’yi ürkütür; özellikle, Adalet Yürüyüşü (eylem) ve Adalet Kurultayı (fikir) ardından uygulamaya konulacak 3. aşama...
AK Parti’nin sorunu, 2019 ve ötesi…
Hukuka dönüş yaparsa, 2019’u alamayacak; 2019’u alsa da, dilediği gibi ‘toplum mühendisliği’ yapamayacak.
Adalet, ‘Adalet ve KP’yi rahatsız ediyor:
» FETÖ’ye karşı mücadelede hukukun gereklerini hatırlattığı için,
» FETÖ bahanesiyle, demokratik muhalefete uygulanan ‘parti terörü’nü teşhir ettiği için,
» Hukuken yok hükmündeki OHAL KHK’lerinin yol açtığı tahribatı kamuoyunun gündemine taşıdığı için,
» OHAL’in kaldırılması gerektiği fikrini yaydığı için,
» 16 Nisan’da oylanan metnin gayri meşru ve sürdürülemez olduğunu ilan ettiği için,
» 2019 seçimleri için muhalefeti pekiştirme zemini olarak gördüğü için,
» Eğer hukuk ve liyakat öne çıkmaya başlarsa, mezhebe dayalı bir toplumsal yapıyı inşa edemeyeceği için.